Kötü felsefe, modern kültür ve Hegel

Açık Görüş Kitağlığı/ Murat Güzel
2.03.2019

Hegel’i Alman romantizminin Aydınlanma ve Kant karşıtı bağlamında yorumlayan Beiser, Hegel’in ve ilk romantiklerin Aydınlanma’nın çocukları olmasına karşın, onun krizinden etkilenenlerin başında geldiklerini söylüyor. Yazar, Hegel’in hukuk, devlet, tarih ve sanat felsefesini de belirgin başlıklarla ele alıyor.


Kötü felsefe, modern kültür ve Hegel

Aydınlanma, Fransız Devrimi ve Kant’ın metafizik eleştirisi sonrası modern felsefedeki sorunlara yönelik kapsamlı bir düşünme çabasını temsil eder Hegel. Kant’ın metafizik eleştirisinin imkansızlaştırdığı ve felsefeyi sadece bilgi edinme yollarının şartlarına dair bir epistemolojiye indirgediği düşünü-len bir ortamda metafizik araştırmalarını mümkün kılabilecek bir yaklaşım geliştirmeye çalışan, metafiziğe yönelik her türlü pozitivist yaklaşımı ‘kötü felsefe’ addeden Hegel’in neden okunması gerektiği sorusuyla kitabına başlayan Alman idealizminin önemli araştırmacılarından Frederik Beiser, Hegel’in düşüncelerinin modern kültürün en derinine işleyip onun ayrılmaz bir parçasına dönüştüğünü belirtiyor. Başta varoluşçuluk olmak üzere, pragmatizm, Marksizm, fenomenoloji, yapısalcılık, post yapısalcılık gibi 20. yüzyılın hemen her önemli felsefi hareketinin Hegel’e gösterilen tepkiden neş’et ettiğini söyleyen Beiser, modern kültürün kökenlerine aşina olabilmek için Hegel’in anlamanın elzem olduğunu vurguluyor. 

Kartezyen öznelcilik 

Sıkça bahsedilen Kıta felsefesi ile analitik felsefe arasındaki kültürel savaşın başlangıçtaki amacını çoktan yitirdiğini belirten Beiser, çağdaş gündemi meşgul eden birçok sorunun Hegel’in de ilgilendiği sorulardan oluştuğunu da belirtiyor. Epistemolojide temelcilik ile konvansiyonalizmin aşırılıklarından nasıl kaçınılabileceği; realizm ile sosyal epistemolojiyi liberalizmin özgürlüğü ile topluluğun ideallerini birleştirmenin mümkün olup olmadığı, tarihselciliğin içgörülerini benimserken görececiliğe düşmemenin nasıl başarılacağı, zihin felsefesinde materyalizm ve düalizm vb. sorunların bunlardan olduğuna işaret eden Beiser, birçok çağdaş filozofun Hegel’i kartezyen öznelcilik, naif realizm, aşırı uç liberalizm ve zihin-beden düalizmi gibi sorunlarla malul varsayım ve yaklaşımlar için bir çare olarak gördüğüne işaret ediyor. 

Hegel’i Alman romantizminin Aydınlanma ve Kant karşıtı bağlamında yorumlayan Beiser, Hegel’in ve ilk romantiklerin Aydınlanma’nın çocuk-ları olmasına karşın, onun krizinden etkilenenlerin başında geldiklerini söylüyor. Her ne kadar sonradan Aydınlanma’ya isyan bayrağı açmışlarsa da Aydınlanma’ya çok şey borçlu olan Hegel’in yetkin felsefesinin aklın otoritesinin kurtarma ve bu otoriteye yeniden saygınlık kazandırma girişimi olarak yorumlanabileceğini ifade eden Beiser, onun büyük başarısını da romantikleştirilmiş akılcılık ya da akla uygun bir hale getirilmiş bir roman-tizm oluşturarak Aydınlanma’yı romantizmin bazı akımlarıyla sentezlemesi olduğunu belirtiyor. 

Hegel’in metafiziği olarak mutlak idealizmi, organik dünya görüşünü, tinin dünyasını ve dini boyutu tartışan Beiser, Hegelci sistemin epistemolojik temellerini oluşturan unsurları ise diyalektik ile solipsizme karşı yürüttüğü tartışmada buluyor. Hegel’in hukuk, devlet, tarih ve sanat felsefesini de belirgin başlıklarla ele almayı ihmal etmeyen Beiser, onu uzman olsun olmasın hemen her okurun anlamasına elverişli bir şekilde ele alıyor. Kitapta okumayı güçleştiren tek nokta ise zaman zaman aşırılaşan dizgi hataları.

Din-devlet ilişkilerine tarihsel bakış

Türkiye’de sürekli gündemde olan konuların başlıcalarından biridir din-devlet ilişkileri. Din ve devlet ilişkilerinin tarih boyunca Doğu ve Batı’da büründüğü form ve sonuçları ele alan kitapta din ve iktidar bağlamında Muvahhidler, Selçuklu, Timurlu, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Haçlı Krallığı, Roma ve Bizans (Doğu Roma) devletleri ile ilgili özel başlıklar bulunuyor. Hıristiyan dünyasında kral-papa çatışması, kilisede bölünmeler, çeşitli dönemlerdeki din-siyaset ilişkisi konuları Batı’yla ilgili meseleleri oluştururken Doğu eksenli meseleler tarikat-tasavvuf-devlet ilişkisi, sünnî-şiî algısı, din-devlet-siyaset ilişkisi gibi konuları içeriyor.   

Orta Çağ’da Din ve Devlet, 

Kolektif, Yeditepe, 2019

Osmanlı’dan bugüne doğa bilimleri

1980’li yılların ortalarından beri, özellikle pozitivist bakışın çözülmesiyle birlikte, doğa bilimlerinin felsefesine, tarihine ve sosyolojisine dönük araştırmalar Türkçe’de yaygınlık kazandı. Kojeve, Kuhn, Popper, Feyerabend, Lakatos kadar merhum Hüsamettin Arslan’ın çalışmaları da anılması gerekli çalışmalardan. Bu çerçevede önemli sayabileceğimiz bir kitap Geç Osmanlı’dan Günümüze Modern Doğa Bilimciliği. Osmanlı’nın son dönem-lerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına ve günümüze Türkiye’deki doğa bilimciliğinin hallerini paradigmatik dönüşümleri ve pratiklerine dair tarih-sel/sosyolojik araştırmalardan oluşan kitaba katkı veren yazarlar aynı zamanda kesişimler ve imkânlar üzerine de kafa yoruyor. 

Geç Osmanlı’dan Günümüze Modern Doğa Bilimciliği, Doğu-Batı, 2019