Kötülüğün sıradanlığı

Gülçin Avşar / Avukat
18.04.2015

Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın katilleri için “Biz de sizi seviyoruz” diyebilecek veya bunu izah edecek kadar kolay, yaygın ve sıradan bir kötülüktü bu. Gezi o kadar değerli, kendileri o kadar haklıydı ki, ötekinin mağduriyetini görmemek, kötülüğü mantığa büründürmek vakayı adiyedendi.


Kötülüğün sıradanlığı
Geçtiğimiz hafta, gazeteci ve televizyoncu Balçiçek İlter’in aracının üzerine ağaç düştü. Televizyon programı sonrası evine giderken, şiddetli rüzgârın etkisiyle ağacın devrilmesi, neyse ki Balçiçek İlter ve şoförün ciddi bir sağlık tehlikesi yaşamasına neden olmadı.
 
Fakat buna “Neyse ki” veya “Çok şükür” demeyen yüzlerce insanla aynı ülkede nefes aldığımızı görmemize neden oldu bu kaza. Kazanın sosyal medyada yankılanmasıyla twitterda sayısız paylaşım dönmeye başladı. “Geber”, “Kabataş yalanının intikamı” “İlahi adalet”, “Beter ol”, “Çok sevindik”, “Neden ölmedin”, “Ağaçların intikamı” ve daha yüzlerce baştan aşağı kötülükten ibaret yorum... Keza Ekşi Sözlük gibi paylaşım sitelerinde de yine Gezi, Kabataş kelimeleri içeren cümlelerle kazaya sevinen, İlter’in daha büyük bir felakete maruz kalmamış olmasına üzülenler...
Sadece kimliği, mesleği belli olmayanlar değildi bunları yazanlar. Örneğin Milliyet Gazetesinin bir yazarı, Hürriyet Gazetesinin sosyal medya editörü ile kahkahalar içerisinde olayı yazışabiliyordu. Biri meslektaşının başına gelen felaket için “Allah’ın hikmetinden sual olunmaz” cümlesinin sonuna gülücük koyuyor, diğeri “Hani bildiğimiz ağaç? Ahahahaha” yazıyor. 
 
Neydi İlter’in geçirdiği kazaya sevinmek ve ölmemesine üzülmek kadar büyük bir nefretin sebebi? “Kabataş yalancılarından” diye yaftaladıkları İlter, çok büyük bir günah işlemişti onlara göre. Kabataş’ta şiddet gördüğünü ifade eden başörtülü bir kadınla röportaj yapmıştı. 
 
Kendisiyle görüşenlerin darp izlerini görmesi, Adli Tıp raporunda vücudunda ekimozlara rastlandığı belirtilmesi önemli değildi. Bazılarının Gezi direnişiyle hayatımıza girdiğine inandıkları “empati, dayanışma veya birliktelik” gibi kavramlar, bu direnişe gölge düşürebilecek herhangi bir söz söyleyenler için geçerli değildi.
 
‘Mantıklı’ kötülük
 
Bu olay, sıradan bir kötülüğün örneği oldu. “Gezi ruhu”nun varlığına inanan ünlü ünsüz çok sayıda insanın gerçekleşen herhangi bir kötülükte, kendisini mağdurun karşısına, kötülüğün yanına oturttuğu tek olay değildi bu kaza. 
 
Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın katilleri için “Biz de sizi seviyoruz” diyebilecek veya bunu izah edecek kadar kolay, yaygın ve sıradan bir kötülüktü bu. Gezi o kadar değerli, kendileri o kadar haklıydı ki, ötekinin mağduriyetini görmemek, kötülüğü mantığa büründürmek vakayı adiyedendi. 
 
Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alındığı o dehşet dakikalarında “Çocukları vurmayın, anneleri yuhalatmayın” yazabilen CNN Turk programcısının yaptığı gibi. 
 
Yaşanan en elim olayda dahi, yine mağdur olduğunu, mağdurluğun haklılık bahşettiğini düşünen ve olayı savunan kolektif bir kötülük zihniyeti ile karşı karşıyayız. Gezi eylemleri döneminde parkın içinde de bulunan Amerikalı yazar/stratejist Diane Bogosian şunu söylemişti: 
 
Gezi’nin sorumluluğu
 
“Halkı temsil etmek istiyorsanız, hiçbir zaman kendinizi kurban gibi görmemelisiniz. Birçok Gezi eylemcisi, grubun eylemlerine bağlı olarak gerçekleşen birçok şiddet ve saldırı olayını, bu olayların ‘Gezi ruhunu yansıtmadığı’ gerekçesiyle reddetti -bir başka deyişle, saldırılan kadınlar veya zarar gören dükkanlar gerçek değildi, “Gezi’nin temiz ismi”ne saldırılmıştı. Gezi’nin savunduğu şey ‘Gezi’ydi. Sizce bu durum, bu kadınlar, aileleri ve arkadaşları nezdinde nasıl karşılık buldu? Ve bunu düşünürken; Gezi nasıl olur da ‘temiz’ isminin zayıflatılacağı düşüncesiyle herhangi bir sorumluluğu üstlenmekten kaçınır? Eğer eylem üslubunuz bunun olmasına müsaade ediyorsa, bazı şeyleri farklı yapmalısınız ya da evet, ‘sorumlulukla’ birlikte gelen kaçınılmaz gerilemeyle yüzleşmelisiniz.” 1 
Ne o dönemde yaşanan bireylere yönelik tacizler, fiziksel şiddet olayları, kişisel veya kamusal mallara verilen zararlar, ne de şu dönemde yaşadıklarımızda Gezi eylemcileri, sorumluluk üstlenmedi. Daimi kurban olma kimliğini ellerinden bırakmadıkları gibi, bitmeyen bir meşruiyet inşası ile çizdikleri şiddetin sınırlarından rahatsızlık duymadılar. 
 
İlter’in yaşadığı kazanın ardından sosyal medyada söylenenler, ölümden dönen bir insana karşı atılan uluorta kahkahalar, mağdura yazdıkları doğrudan iletilerle beterine yönelik temenniler ve “Geçmiş olsun” derken bile aksinin temenni edildiğini düşündüren bir neşe hali...
 
“Balçiçek ve ağaç olayı. Bu dünya çok acayip. Gezi ruhu geçmiş olsun demeyi gerektirir” diyor Hürriyet’in sosyal medya editörü. Ne demeli, kimse böyle bir ruhun insafına kalmasın diye dua etmekten başka? 
1-Yazının tamamı için bkz: http://www.pullthatthread.com/2013/07/24/uyum-sagla-yutul/