Kraliçe, Osmanlı ve piyano

Prof. Dr. Evren Kutlay / Yazar
1.10.2022

İngiltere kraliçeleri Osmanlı ile ilişkilerinde müziği kullanmışlardır. Özellikle klavyeli çalgılara dair bu temaslar 16. yüzyıla dayanmaktadır. Kraliçe I. Elizabeth ticari ilişkilerini geliştirme ve imtiyaz sahibi olabilmek maksadıyla Osmanlı Sarayı'na İngiliz yapımı bir org hediye göndermiştir.


Kraliçe, Osmanlı ve piyano

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth geçtiğimiz günlerdeki ölümünün ardından sadece kendi ülkesinde değil tüm dünyada farklı yönleriyle anıldı. Kraliçe'nin giydikleri, yedikleri, içtikleri, sözleri, siyasi icraatları gibi birçok alanda hakkında konuşuldu. II. Elizabeth, büyükanneleri Kraliçe I. Elizabeth ve Kraliçe Victoria gibi hem iyi bir piyanist (Elbette piyano derken her birinin kendi döneminin klavyeli çalgısından söz ediyoruz) hem de müziğin hamisiydi. 2018 yılında Buckingham Sarayı'ndan, Kraliçe Victoria'nın 1856 yapımı, eski piyanosunun kasasından adapte ettirdiği (böylelikle geleneklerine bağlılığını vurguladığı) altın yaldızlı, melek motifli Erard marka kuyruklu piyanosunun önünde bir Noel konuşması yapmıştı.

Müzik kurumlarının hamisi

İstanbul'da 1847 yazında Sultan Abdülmecid huzurunda sarayda konser veren Franz Liszt gibi Kraliçe Victoria'nın favori bestecisi Felix Mendelssohn'un da tercih ettiği, alanında çığır açan yeni teknolojili Erard piyanolar, aynı yıllarda Osmanlı saraylarında yerlerini almışlardı.

Kraliçe'nin müziğe dair birçok kurumun hamisi olduğunu biliyoruz. Müzik ve öğeleri dünya liderlerinin hayatlarında sadece sanat vasıflarıyla değil, işlevsellikleri ile askeriyeye, ekonomiye, üretime, ticarete, siyasete, diplomasiye, imaj yönetimine ve kitlesel iletişime yön veren bir mekanizma olarak yer almıştır. Zira farklı demografik unsurları barındıran geniş coğrafyaları yöneten/yönetilen tarih aktörleri, dünyaya hükmetmenin yollarından/hükmettiğinin alametlerinden birinin müziğine hükmedebilmek olduğunu bilir.

İngiltere Kraliçeleri Osmanlı ile ilişkilerinde müziği kullanmışlardır. Özellikle klavyeli çalgılara dair bu temaslar 16. yüzyıla dayanmaktadır. Kraliçe I. Elizabeth ticari ilişkilerini geliştirme ve imtiyaz sahibi olabilmek maksadıyla Osmanlı Sarayı'na İngiliz yapımı bir org hediye göndermiştir. Kraliçenin emriyle tasarlanan orgu, yapımcısı İstanbul'a getirerek Topkapı Sarayı'nda kurmuş, Sultan'ın huzurunda bir performans sergilemiştir. Kraliçe Victoria'nın Osmanlı ile müzik ilişkisinde ise, Kırım Savaşı sırasında İstanbul'da askeri hastane olarak kullanılan Selimiye Kışlası'nda görevlendirdiği hemşire Florance Nightingale'e gönderdiği, İngiliz ordusuna sevgisini ifade ettiği mektubuna dayanan, "Kraliçenin Mektubu" adlı piyano eşlikli şarkı anılabilir.

Tarihi boyunca askeri, politik, diplomatik süreçleri müzikle yöneten Osmanlı sultanları, 19. yüzyılla birlikte Batı Müziği'ne dair unsurları yerelleştirerek kendi topraklarında kurumsallaştırmış, Avrupa ile bu kapsamdaki ilişkilerinde otorite konumunda yer almışlardır. Sultan Abdülaziz, Kraliçe Victoria'nın davetiyle yaptığı Londra ziyareti sırasında 1600 kişilik İngiliz koronun Türkçe söylediği Türk Kasidesini dinlediği Crystal Palace (Kristal Saray) icracılarına, yönetimine, mekânın yangında yanan yerlerinin yapım çalışmalarının kullanımına ve opera bestecisi Richard Wagner'in Almanya'nın Bayreuth şehrindeki opera binasına yaptığı maddi bağışlarla Avrupa krallarına rol model olarak atfedilmiş, müzik hamiliğinin kapsadığı alanlara dair uluslararası mesajlar vermiştir. Sultan II. Abdülhamid ise kültürel diplomasi ve imaj yönetimi stratejilerini müzik alanında yerel üretimi şahlandıracak hamlelerle desteklemiştir.

Halife Abdülmecid Efendi'nin fırçasından çıkma ve Viyana'da da sergilenmiş bulunan "Haremde Beethoven" başlıklı tablo.

Piyano yapımını teşvik etti

Sarayında piyano yapımını teşvik etmekle kalmamış, ürettirdiği piyanoyu Alman Kralı'na hediye etmiş, Batı tekniğiyle sunulmuş yerel eserlerden tasarlattığı piyano albümünü Romanya Kraliçesi'ne göndermiş, İngiltere'den ısmarladığı, Hamidiye marşını otomatik çalma sistemine eklettiği teknoloji harikası otopiyanonun temsilcisini sarayına getirterek montaj uygulamalarını incelemiş, üretim bilgilerini dinlemiştir. Defalarca satın alımla tahlil, üretici ve tedarikçilerin nişanla taltifi, Sultan'ın adıyla anılmalarına müsaade, kendi kimliğine has müzik eserlerini Batı repertuarına incelikle, zarafetle işletme... Bunların hepsi bilinçli, bütüncül bir stratejinin adımlarıdır. Tarihçiler, araştırmacılar, sanat kurumları, müzeler, müzayedeler ve sahaflar, tespit ettikleri müzik tarihsel verileri (piyano fotoğrafları, notalar, vb.) geniş kitlelerle paylaşmadan önce analiz ettirmek üzere konunun uzmanı müzik bilimcilere danışırlar. Yaldızlı yazılarla bezenmiş nota kapaklarını göstererek ya da görkemli işlemelerle süslü piyanoların fotoğraflarını paylaşarak bir iddiada bulunmanın itibarlarını sarsacağını bilirler. Notadan yapılacak okumaları genellemek veya müzikal ifadelerin tarihsel karşılığını anlatmak kısa bir yazıda mümkün görünmüyor. Fakat tarihi piyanoların tespit yöntemine dair bir ipucu verebiliriz: Piyanolar seri numaralarıyla tanınır. Mekânda bulunan piyanonun üzerinde yazan marka adıyla, arşiv belgesindeki, araştırmadaki ya da anlatılan hikâyedeki ismi eşleştirmenin bilimsel bir değeri yoktur. Üstelik tek tedarikçiden birden fazla piyano alındığının gösterildiği durumlarda markaya dayandırılan bir çalgı-belge-hikaye eşleştirmesi (seri numarasına bakılma gereği olmasaydı bile) olasılık veya varsayım seviyesinde kalır. Seri numarası her piyanonun iç dokusunda farklı bir yere işlenmiş olabileceğinden, eğer çalgı ile herhangi bir temasa gerek duymadan ilk bakışta tespit etmek mümkün olmuyorsa ve illa arşivdeki belge ile piyano eşleştirilmesi yapılacaksa, zarar veren bir müdahalede bulunmamak için tarihi çalgıların uzmanı yapımcılardan yardım alınmalıdır.

Ülke ve marka temsili

19. yüzyılda çalgı teknolojilerindeki gelişmelerle ve sanayi devriminin çıktılarının üretime yansımalarının hız kazanmasıyla Avrupalı çalgı yapımcı ve tedarikçilerinin işbirlikleri farklı iktisadi oluşumları beraberinde getirmiştir. Örneğin bazı tedarikçi ve yapımcılar (her iki işi de üstelenerek) "Firma adı & Co. Ltd" şeklinde anılan şirketler kurmuşlardır. "Co. Ltd" ibaresi o firmayla birlikte temsil edilmeyi kabul eden ortak(lar)la kurulan şirketi, diğer bir deyişle, tek ticaret unvanı altında anılan gerçek veya tüzel şahısların/birimlerin varlığını işaret eder. Bu şekilde tek çatı altında faaliyet göstererek müşteri potansiyelini güçlendiren işbirlikçi firmaların bir kısmı sadece parça üretiminde öne çıkmış (Almanya ve Fransa'daki fabrikalarında) ve böylelikle çalgılar bu parçaların birleştirilmesini üstlenen markalarca deniz aşırı, uzak ülkelere ihraç edilmişlerdir. İktisadi ve müzik tarihsel konulara vakıfsanız, bu ibareyi görmeniz araştırdığınız çalgının yapım ve alım işlemlerini anlamanız için yeterlidir. Dolayısıyla esasen operasyonun menşei ve süreçleri, yani sultanların hangi ülkeden, hangi maksatla, hangi tarihsel, diplomatik, politik gereklerde çalgı satın aldıklarını çözümlemek değerlidir.

Liderlerin kaderi

Birçoğumuz, zaman zaman yaptıklarımızla ya da söylediklerimizle anlaşılmadığımızı düşünür, kastettiğimizi gerçekten görebilenlerin sayılarının azlığından yakınırız. Anlaşılamamanın sebepleri kişiyi az tanımak, hakkında toplanan yüzeysel bilgiyle değerlendirmek, dedikodu ile hükme varmak ya da kişisel çıkarlar uğruna anlamamayı seçmek olabilir. Mikroda olan makroda da geçerlidir. Liderlerin düşünme biçimlerini, dışa vurumlarını, imaj yönetimlerini, stratejik hamlelerini ve daha nice icraatlarını isabetli yorumlayabilmek, söz sahibi olduğumuzu iddia ettiğimiz ilgili alanlarında bilgi ve belge başvurularımızı anlamlı değerlendirebilmek ve itibarlı bir söylem geliştirebilmek için, o alanda emekle bezenmiş, zamana yayılmış bir birikimimizin olması, yüklendiğimiz sorumlulukta başımızı dik tutar.

[email protected]