Kristoloji ekseninde Hristiyanlık tarihi

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
8.04.2023

'Hristiyanlık ve İmparatorluk', ortaya çıkışından yedinci yüzyılda İslam'ın zuhuruna kadar geçen süreçte Hristiyanlığın ve onun başlıca kurumu addedilen kilisenin geçmişini konu ediniyor. Zafer Duygu, bu geçmişi kristoloji ekseninde yorumluyor.


Kristoloji ekseninde Hristiyanlık tarihi

Birçok tarihçi dünyanın eski ve önemli yerleri açısından klasik Antikçağ'dan Ortaçağ'a geçiş sürecine Geç Antikçağ demektedir. Sözgelimi bu türlü bir dönemselleştirme mantığının tarihçiliğe yerleşmesinde büyük katkıları olduğunu bildiğimiz Peter Brown, Geç Antikçağ'ı üç ila sekizinci yüzyıllar arasında kalan dönem olarak niteler. Bu hesapça Roma İmparatorluğu'nun üçüncü yüzyıl krizlerinden başlayarak İslam sonrasındaki erken dönem gelişmelerine kadar geçen süreci Geç Ortaçağ olarak değerlendirmek mümkündür. Bununla birlikte Geç Antikçağ'ı daha geniş kapsamlı (sözgelimi birinci binyılın sonuna kadar) düşünen tarihçiler olduğu kadar onun daha kısa bir periyotta (sözgelimi 4 ila 6. yüzyıllar arası) ele alan, onu bu periyoda indirgeyen tarihçiler olmuştur.

Felsefe ve Din Bilimleri alanında Doçent Zafer Duygu, doktora tezinin gözden geçirilip önemli açılardan tashih edilmiş ve genişletilmiş halini içeren Hristiyanlık ve İmparatorluk kitabında Hıristiyanlığı bu dönem içinde ele alıyor. Geç Antikçağ kitabı bir bakıma Duygu'nun.

Kitabın temel ilgi alanı erken yüzyıllarda Hristiyanlığa müteallik konular ve gelişmeler olunca kaçınılmaz bir biçimde Hristiyanlık bünyesinde Mesih'in tabiatına ve yapısına dair teorileştirmeleri, tartışmaları içeren bir disiplin olarak kristoloji de kitabın ilgi alanı kapsamına giriyor. Kristoloji denilen teolojik disiplinin bilhassa 4'üncü yüzyıl ve sonrasında çoğunlukla büyük kilise merkezlerinin statü ve nüfuz mücadeleleri için bir tezahür alanı teşkil ettiğini göz önünde tutan Zafer Duygu Hristiyanlığın başlıca kurumu olarak kilisenin hem teşekkül etmeye başladığı en erken süreçte hem de Geç Antikçağ'da siyasal otoritelerle olan ilişkileri ve özellikle büyük kilise merkezlerinin birbirlerine karşı verdikleri manasız mücadeleleri de geniş çaplı olarak resmediyor.

Beş bölümden oluşan kitabında Zafer Duygu Hristiyanlık öncesi dönemde Akdeniz havzasındaki dini yapı, Hristiyanlığın ortaya çıkışı konusundaki bazı kabuller ve bunlara ilişkin problemler, Hristiyanlığın ve kilisenin ilk andan itibaren Roma ve eski İran yönetimleriyle ilişkileri, kilisenin Roma yönetimiyle ittifak kurarak Roma siyasal sistemiyle bütünleşmesi, eski İran sahasında kilisenin teşkilatlanması ve Roma imparatorluğundaki kiliseden bağımsızlaşması, büyük kilise merkezleri arasında Geç Antikçağ'da yaşanan statü ve nüfuz mücadelelerinin sebepleri, bu mücadelelerin ne şekilde cereyan ettiği ve nasıl sonuçlandığı, Hristiyanlığın parçalanması, Hristiyanlığın eski İran sahasında teolojik olarak farklı bir renge bürünüşü, Roma ve Sasani imparatorluklarının takip ettikleri kilise siyasetleri, bu siyasetlerin belirlenmesinde önemli addedilebilecek faktörler ve bu durumun yol açtığı gelişmeler gibi birbiriyle hem ilgili hem de önemli bilgi ve tezlerini okurla paylaşıyor.

Kitap bu haliyle bir bütün olarak ortaya çıkışından yedinci yüzyılda İslam'ın zuhuruna kadar geçen süreçte Hristiyanlığın ve onun başlıca kurumu addedilen kilisenin geçmişini konu ediniyor. Bu geçmişi kilisenin erken yüzyıllarda siyasal otoritelerle ilişkileri ve kristoloji ekseninde yorumlayan Zafer Duygu, Roma ve Sasani imparatorluklarının kilise siyasetleri hakkında da kayda değer görüşler ileri sürüyor.

Hristiyanlık ve İmparatorluk, Zafer Duygu, TİMAŞ, 2023

Bizans imparatorluğu nasıl ortaya çıktı?

Doğu Akdeniz Geç Antikçağ'da, bilhassa 4. ve 7. yüzyıllar arasında iklim değişikliği, savaşlar, veba, dinî çekişmeler, Klasik Antik Çağ'ın sonu ve İslâm'ın yükselişi gibi büyük çalkantılara ve dönüşümlere tanık oldu. Kitabında Paul Stephenson çevre bilimi ve Konstantinopolis halkının geride bıraktığı maddi kayıtlardan beslenen bir Doğu Roma İmparatorluğu portresi sunuyor. MS 395-700 yılları arasındaki Bizans dünyasına odaklanan kitap, Roma'nın hangi parçalarının doğuya göç ettiğini ve onlara ne olduğunu açıklamak için modern bilimsel yöntemleri geleneksel tarihle birleştiriyor. Stephenson saray mensuplarından, kilise görevlilerinden, insan ile doğanın mücadelesinden, salgınlardan, kuraklık ve deprem gibi doğal afetlerden, istilalardan etkilenen küçük insanları anlamayı da ihmal etmiyor.

Yeni Roma: Doğu'daki Roma İmparatorluğu, Paul Stephenson, çev. Bahattin Bayram, 2023

Modern zamanlarda ölüm bile yalnız

Yirminci yüzyılın sonradan fark edilmiş büyük sosyologlarından sayabiliriz Norbert Elias'ı. Özellikle yazdığı Uygarlık Süreci adlı kitabıyla medenileşmenin yollarını anlamamızda idrakimize farklı bakış açıları kazandıran Elias ölümün toplumsal tarihinin bir klasiğiniyazmış Philippe Ariès'i eleştirmekten de geri kalmıyor. Aries'in "geçmiş zamanlarda insanların huzur ve sükûnetle öldükleri" varsayımını sorgulayan Elias'a göre modernleşme ve uygarlaşma sürecinin ıstırapları azaltmada ve ömrü uzatmada kat ettiği mesafeyi küçümsememek gerek. Modern zamanlarda ölmenin "sorunlarıyla" yüzleşen Elias ölmenin toplumsal yaşamdan "alabildiğine tecrit edilmesinin" ve "gözlerden saklanmasının" doğurduğu sorunları tartışıyor.

Ölmekte Olanların Yalnızlığı Üstüne, Norbert Elias, çev. O. Ekinci, İletişim, 2023

@uzakkoku