Kültür bir iktidar kurma alanı olabilir mi?

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
29.08.2020

“Kültür bir iktidar kurma, bir hegemonya oluşturma alanı olabilir mi? ‘Kültür ve iktidar' kavramları hangi zeminde bir araya gelebilir? Kültürel bir iktidar var ise etki gücü ve alanı nedir? Bu iktidar biçimi nerelerde soluk alıp verir?” gibi sorular eşliğinde hazırlanan dosyada konu iki temel boyut çerçevesinde tartışılıyor.


Kültür bir iktidar kurma alanı olabilir mi?

Ele avuca sığmaz bir kavram olarak görünen kültür ile gücü imgeleştiren iktidar kavramlarından oluşmuş bir formülasyon kültürel iktidar. Kültür kavramı ele avuca sığmaz, çünkü insanoğlunun maddi-manevi hemen bütün eylem ve edimlerinin sonuçlarını en nihayetinde kültür olarak niteleyebilirsiniz ve insanoğlunun varlığa çıktığı dünyanın son kertede kültürel dünya olarak nitelenmesinde de bir beis yoktur. Hatta dünya dediğinizde bile özünde kültürel bir nitelemede bulunduğunuz, arz denen fiziksel dünyayı kasdetmediğiniz açıktır. Buna mukabil iktidar ise yine aynı şekilde hakkında kesin bir tanıma ulaşma imkanınızın olmadığı; ancak şiddet, baskı, yönetim, arzu, şehvet vb. fenomenlerle tezahür ettiğini söyleyebileceğiniz bir güç topağı ya da uzanımıdır. Bu iki belirsiz kavramın birleştirilmesiyle ulaşılan ‘kültürel iktidar’ deyişinin de hem kendi bileşenlerinin belirsizliklerini katmerleştirerek koruduğunu, hem de bu belirsizliklere yeni birtakım belirsizlikler eklediğini varsaymanız kolaydır.

Maarif davası

Türkiye’de kültürel iktidar ve hegemonya konusunun ise kökleri tarihsel bakımdan ilk Batılılaşma dönemlerine dek uzanan ve ancak ana formülasyonları 1980 darbesi sonrası ortaya çıkmış üstü örtük bir mesele olduğunu söyleyebiliriz. Türk düşünce hayatının ana belirleyenlerinden biri olan “kültür ve medeniyet” ayrışmasından tutun da modernleşme çabamız içinde önemli bir yere sahip “maarif davası”na kadar birçok alanda tezahürlerini gördüğümüz kültürel iktidar meselesini yine de 2013’teki Gezi Parkı olaylarının ardından siyasal sahnede ayyuka çıkan tartışmalarla birlikte daha vazıh ve bu meselede tutulan tarafları daha belirgin bir şekilde konuşmaya başlama imkânı bulduk. Çünkü mesele nihayet halk içinde en muteber konuşma zemini sayabileceğimiz siyasal gündeme eklemlenme fırsatını bu tartışmalarla birlikte edinme şansına kavuşmuştu.

Onbeşinci sayısında Kültürel İktidar’ı dosya konusu seçen Sosyoloji Divanı’nda yer alan makaleleri böyle bir tarihsel arkaplan bilgisi eşliğinde okumak gerekli. “Kültür bir iktidar kurma, bir hegemonya oluşturma alanı olabilir mi? ‘Kültür ve iktidar’ kavramları hangi zeminde bir araya gelebilir? Kültürel bir iktidar var ise etki gücü ve alanı nedir? Bu iktidar biçimi nerelerde soluk alıp verir?” gibi sorular eşliğinde hazırlanan dosyada iki temel boyut çerçevesinde konu tartışılıyor. Bu temel boyutlardan ilki kültürel iktidarı kavramsal, teorik ve tarihsel derinliğiyle ele alarak meseleyi temellendirmeye çalışırken, ikinci boyutta meselenin dallanıp budaklandığı mecralardaki görünümlerini açığa çıkarma kaygısı güdülüyor. Hazırlanan dosyanın editörlüğünü de üstlenen Hüseyin Çil’in giriş yazısını teşkil eden makalesi meseleye kavramsal, teorik ve tarihsel bir zemin sağlayarak güncel tartışmaların boyutlarını ortaya çıkarmaya uğraşırken, Mehmet Uğraş kültür, ideoloji ve iktidar ilişkilerini sorguluyor. Meselenin psikolojik boyutlarını tartışan makale ise Gökhan Asiltürk’e ait. Ertan Özensel’in modernlik tecrübesinin ürettiği kültürel iktidar form(ları)na yönelik yazısı ile güncel tartışmaları biri entelektüel zeminde diğeri tartışmaların tarihsel seyrini ortaya çıkarmak üzere yazılmış olan Ercan Yıldırım ve Faruk Karaarslan’ın makaleleri meselenin teorik ve tarihsel boyutunu tamamlanmasını sağlıyor. Dosyanın diğer bölümleri ise meselenin gündeme geldiği alanlara yönelik makalelerden teşekkül ediyor.

@uzakkoku

Herkes için Büyük Selçuklular tarihi

Selçuklular Tarihi uzmanı olduğunu bildiğimiz Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu, Selçukluların kurucularının dedesi olan Selçuk ile başlayan ve Sencer’in ölümüyle sonlanan tarihini hemen her kesimin okuyabileceği anlatımcı ve rahat bir üslupla kaleme aldığı eserinde Selçukluların kökeninden Çağrı Bey, Musa Yabgu, Tuğrul Bey ve Sultan Alp Arslan’ın faaliyetlerini irdeliyor. Malazgirt Savaşı’nın tüm önemli hususlarını da irdeleme fırsatı bulan kitabında Piyadeoğlu ayrıca şah, Sultan Berkyaruk, Sultan Muhammed Tapar ve Sultan Sencer dönemlerini de anlatıyor. Nizamiye Medreseleri, Hassan Sabbah ve Batıniler, Bizans’la İlişkiler, Anadolu Fetihleri, Bağdat ve Hilafet, Gazne ve Karahanlı Devletleri, Konargöçer Oğuzlar gibi birçok mesele de bu anlatımlara eşlik ediyor.

Büyük Selçuklular-Yeni Bir Devrin Başlangıcı, Cihan Piyadeoğlu, Kronik, 2020

‘Müslüman Napoléon’un Ortadoğu’ya etkileri

Modern Ortadoğu’nun oluşumunda etkili olan isimler arasında Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın yeri belki de en eşsiz olanlardandır. Mısır valisi atanmasına karşılık Osmanlı’ya isyan ederek Mısır’a hükümdar olan Kavalalı Mehmed Ali, Avrupa’daki devrimlerin, sanayileşmenin ve modernleşmenin sıkı bir takipçisi olarak görünür. Bazı oryantalistlerce “Müslüman Napoléon” olarak nitelendiğini bildiğimiz Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın hayat hikayesini yakından değerlendiren Khaled Fahmy onun Mısır’a getirdiği ekonomik, askeri ve toplumsal reformları, rakipleriyle mücadelelerini ve aile ilişkilerini de irdeliyor. Osmanlı paşasıyken Mısır Hükümdarı olan Kavalalı Mehmed Ali’nin coğrafyamıza etkileri de kitabın konuları arasında.

Kavalalı Mehmed Ali, Khaled Fahmy, çev. Abdullah Yılmaz, Vakıfbank, 2020