Kültürel elitizm ve beğeni yargısı

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
26.12.2015

Beğeni yargısının kökeni ve işleyişi sorusuna toplumsal ve tarihsel, aynı zamanda ampirik bir cevap vermeye çalışan Bourdieu’nun kitabı sosyal bilimler alanındaki başyapıtlardan biri.


Kültürel elitizm ve beğeni yargısı

Günümüz sosyal teorisinin en verimli ve özgün araştırmacılarından biri olan Pierre Bourdieu (1930-2002)’nun kültür sosyolojisi ve sınıf incelemeleri alanlarının kesişim noktasında yürüttüğü bir araştırma programının ürünü Ayrım. Kitabın temel izleği kültürel tüketimin insanlar arasında ne tür hiyerarşiler, farklar ve mesafeler oluşturduğu. Bu izlek doğrultusunda Bourdieu kitap boyunca farklı sınıfların kültürel beğenileri ve kültürel tüketim yatkınlıkları arasındaki ayrışma ve hiyerarşi oluşumlarını ele almasına imkan veren “kültürel sermaye, habitus ve alan” arasındaki etkileşimin bir teorisini inşa etmeye girişir.

Alman filozof Immanuel Kant’ın Üçüncü Eleştiri’sinde konu edindiği şekliyle estetik değerin toplumsal menfaat ve iktidar yapılarından bağımsız olduğu varsayımını kendine mehaz seçen kültür teorisine, sınıfsal mensubiyetlerin hem psikolojik hem de kültürel beğeniler oluşturduğu fikriyle cephe açan Bourdieu’nun bir başka saldırı nesnesi de bu perspektifin zıddı addedebileceğimiz ve kültürü tamamen bir “sınıf ideolojisi”ne indirgeyen Marksist perspektiftir. Bourdieu’ya göre her estetik yargının toplumsal belirleyenleri vardır; ama bunlar sınıfsal mevkilere indirgenemez.

Bourdieu için Kant’ın estetik anlayışı, modern kültürel elitizme hizmet eden bir söyleme sahiptir. Kantçı teoriye karşı bir analizi geliştiren Bourdieu bununla birlikte Markist ekonomik belirlenimciliği de Weber’in kültürel düzenin özgünlüğü ve statü fikri ve Durkheim’ın sınıflandırma girişimleriyle düzeltmeye koyulur.

Beğeni yargısını neler etkiliyor?

Weber’deki sınıf ve statü grupların arasındaki karşıtlığı maddi ve sembolik arasındaki fark olarak tefsir eden Bourdieu böylelikle sınıfsal çözümlemeleri ekonomik ilişkilerin analiziyle sınırlandırmaz, sembolik boyutları o da göz önünde tutar. Esasen bu, Marksist teoride sınıfları birbirinden a priori ayırmaya dönük olarak kavranan bir mecburiyetten de Bourdieu’yu azat eder.

“Meşru sanat yapıtlarından daha sınıflayıcı olan bir şey yoktur” diyen Bourdieu beğeniyi bireyselliğe indirgemeden, onu toplumsal ihtiyacın form değiştirmiş bir tezahürü olarak resmeder.

Kültürel tüketimin çok değişkenli ve müphem karakterine odaklanan çalışmada Bourdieu’nun perspektifinin bir nevi Kopernik Devrimi etkisi taşıdığını söylemeli. Beğeni yargısının kökeni ve işleyişi sorusuna toplumsal ve tarihsel, aynı zamanda ampirik bir cevap vermeye çalışan Bourdieu’nun kitabının günümüz sosyal bilimlerindeki temel başyapıtlardan biri olduğunu vurgulamalı.

[email protected]

Ayrım: Beğeni Yargısının Toplumsal Eleştirisi, Pierre Bourdieu, Çev. D. Fırat-G. Berkkut, Heretik, 2015

Marksizm ve öznellik

Jean-Paul Sartre’ın Gramsci Enstitüsü’nün davetiyle Roma’da verdiği konferansın konusu olan öznellik Marksizmin en netameli temalarından biridir. Sartre’ın konuşması ilk bakışta Batı Marksizminin önde gelen figürü György Lukács’la bir polemik izlenimini verir; ancak gerek konuşmanın içeriği gerekse dinleyicileri arasında bulunan İtalyan Komünist Partisi mensubu ya da sempatizanı entelektüellerin kitaba da eklenen bazı soruları ve katkıları tartışmayı bunun çok ötesine taşır. En başta, Hegel ve Karl Marx’ın gölgesi herkesin üzerine düşmektedir; Kant, Vico, Heidegger, Kierkegaard,  Gramsci,  Croce, Merleau-Ponty gibi Avrupa düşünce tarihinin kimi köşe taşlarının izleri görülür.

Öznellik Nedir, Jean-Paul Sartre, Çev. İnci Malak Uysal, Can, 2015

İrade, tercih, ahlak

Hıristiyan teolojisinin en tanınmış isimlerinden olan Aurelius Augustinus’un eseri iradenin gücü konusunda ahlaki bir kitap sayılabilir: “İstencin gücünün bu kadar fazla olmasını sağlayan şey istencin kendisidir. İyi bir istence sahip olmak bütün dünyevi krallıklardan ve hazlardan daha değerli bir şeye sahip olmaktır; ondan yoksun kalmaksa sadece istencin kendisinin verebileceği, gücümüz dahilinde olmayan bütün iyiliklerden daha iyi bir şeyden yoksun kalmaktır. Bazı insanlar eğer görkemli bir itibar, büyük zenginlik ve bedenlerine iyi gelecek şeyler elde edemezlerse bütünüyle sefil olacaklarını düşünürler. Peki, sen onların bu türden şeylere bolca sahip olsalar bile, iyi bir istence sahip olmadıkça bütünüyle sefil olacağını düşünmüyor musun?”

İstencin Özgür Tercihi Üzerine, Augustinus, Çev. Metin Topuz, Say, 2015