Kültürel ırkçılık sürdükçe CHP iktidar yüzü göremez

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
8.02.2024

Yoksullaştırılma, hizmetsiz bırakılma, itilip kakılma, dışlanma gibi biçimlerde bir aşağılama ideolojisine dayanan ırkçılığın, modern zaman literatüründeki adı ‘kültürel ırkçılık'. Bizler, seçmen kitlesi olarak bu ötekileştirmeyi, aşağılamayı, kültürel ırkçılığa maruz kalmayı reddettiğimiz için CHP yıllarca tek başına iktidar yüzü görmedi.


Kültürel ırkçılık sürdükçe CHP iktidar yüzü göremez

Ne de olsa her şeyin başı insan psikolojisi... Birey olmayı ve sorumluluklarını üstelenmeyi öğrenemeyen yetişkinlere; yaşları kemale erse bile aslında hala büyümemiş birer çocuk olduklarını söylersek, bize kızarlar mı acaba? Eee, madem her şeyin başı insan psikolojisi dedik, siyaset ve yönetim de tıpkı diğer disiplinler gibi bu durumdan nasibini alacak elbette, öyle değil mi?

İşler yolunda gitmediğinde veya herhangi bir konuda başarısızlığa uğradıklarında, gerçeklerle yüzleşmek ve kendilerine çekidüzen vermek yerine, çoğu zaman suspus olan, ortalıkta görünmeyen ya da hemencecik başkalarını suçlamayı adet haline getiren yetişkinler var ya hani, işte onlardan bahsediyorum.

Yani, öz itibarıyla kendilerini ait oldukları bütünün parçası olarak gör(e)meyen, gerçek manada stratejik düşünme, analiz yeteneği ve idare becerisinden yoksun olan ve bu nedenlerle de ipi her daim başkalarının elinde olan yetişkinlerden ve onların yönetim anlayışından bahsediyorum. Yani CHP'den ve CHP yöneticilerinden...

İzninizle bazı örnekler vereyim...

Halk ve vatandaş ayırımı

Psikiyatri alanında bir tıp profesörü ve CHP döneminde İstanbul valisi ve belediye başkanı olarak da görev yapan rahmetli Fahrettin Kerim Gökay'ı ele alalım. Beyaz Türklerin menfaatleri ağır bastığında 'halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor' diyerek dönemin elitlerinin Türk toplumuna nasıl baktığını çok net bir şekilde gözler önüne seren Fahrettin Kerim Gökay;

İstanbul'da 6-7 Eylül 1955 olayları yaşanırken de İstanbul valisiydi. Nedense bu olaylar esnasında olan bitene sessiz kalmıştı. Oysaki, aynı halk, kaynağı belli olmayan dezenformasyonun çıkarlarına uygun şekilde davranıyor, Musevi ve Hıristiyan vatandaşların evlerini ve işyerlerini yakıp, yıkıp, yağmalıyor, canlarına kastediyordu! Fahrettin Kerim Gökay'ın neden sessiz kaldığı gayet açıktı aslında; Türkiye için pek çok bakımdan son derece vahim sonuçları olan bu olaylar yaşanırken iktidardaki parti CHP değil, Demokrat Parti idi!

Alevi-Sünni ayrımı

Fizik alanında profesör olan ve 1995 yılında CHP ile birleşmeden önce, 1991-1993 yılları arasında koalisyon ortağı olarak başbakan yardımcılığı yapan rahmetli Erdal İnönü. Hani biz çocukken, enflasyonu, hayat pahalılığını bahane edip de, televizyona her çıktığında elindeki limonu sıkıp duran, bu limon gibi olmayın diyerek fizik profesörü olduğunu hepimize kanıtlayan Erdal İnönü;

NATO merkezli gladyo ve işbirlikçileri Türkiye'ye bir kere daha ateşten gömlek giydirdiklerinde bu defa tarih 2 Temmuz 1993 idi. Sivas Madımak Oteli yangınında, oteldeki Aziz Nesin ile telefonla görüşen ve en kısa zamanda takviye güç göndereceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını söylemiş, ancak söylediği hiçbir şeyi yapmadığında kendisine yönelik eleştirilere 'ne yapayım, yetkim yoktu' diye cevap vermişti.

Köylü-kentli ayrımı

Maliye mezunu olup da hesaptan, kitaptan, istatistikten anlamayan tek hesap uzmanı mıdır bilmem ama Kemal Kılıçdaroğlu da, 2023 başkanlık seçimini kaybettiğinde: 'Kentlerde oturan insanların tamamı demokrasiden yana oy kullandı. Kırsaldaki insana ayda 500 lira verdiğinizde zaten köyde harcayacak yeri yok, ekonomik yıkımdan etkilenmiyor o. Kenti bilen, okuyan, tartışan, özgürlükçü, kentli dediğimiz kitle yüzde 51 oranında Kılıçdaroğlu'nu tercih etti' ifadesi ile herkesi kendisine epeyce güldürmüştü.

Oysaki, 'CHP Köylüler Yüzünden mi Kaybetti?' başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, Türkiye'de, okuma yazma bilenlerin oranının en düşük olduğu il yüzde 93,6 ile Mardin idi. Bu ilimizi sırasıyla Şanlıurfa, Siirt, Ağrı ve Iğdır illerimiz takip ediyordu. 2023 cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları, okuma yazma oranı en düşük illere göre incelendiğinde sonuçlar oldukça çarpıcıydı. Çünkü, okuma yazma oranı en düşük olan ilk beş ilimizin dördünde Kemal Kılıçdaroğlu daha fazla oy almıştı!

Sağ-sol ayrımı

CHP'nin, eczacılık mezunu çiçeği burnunda yeni genel ve eş başkanı! Özgür Özel...Hani, şehit cenazesinin hemen ardından DEM'e ziyarete giden, İslam için 'orta çağ karanlığı' ifadesini kullanan, Ekrem İmamoğlu döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin işten çıkarttığı ve ailelerine bakmak zorunda olan işçi emekçilerine 'bankamatik asalakları' diyen, ama iş PKK ile ilişkili teröristlerin belediyeye alınması olunca gıkını çıkartmayan Özgür Özel...

CHP Zonguldak İl Başkanlığı'nı ziyareti sırasında, yeni sosyal demokrat bir anlayışla ortaya çıkacağına yönelik büyük puntolu laflar eden, ama aslında asrın felaketi Hatay depremindeki rahat tavırları nedeniyle Hatay Belediye Başkanı'ndan bile fırça yiyen yani ne sosyallikle ne de dayanışmayla yakından uzaktan ilgisi olmayan Özgür Özel;

'Genel başkan olunca ilk işim sağcı danışmanların katını boşaltmak olacak' dediğinde, aslında demokrat da olmadığını herkese ıspatlamış oldu. Aslında iyi ki eczacılık mesleğini yapmıyor diyesim geldi biliyor musunuz? Özgür Özel'in eczanesini bir hayal etsenize:

Ola ki ilaç almaya gelen bir hasta şalvar giye, başı örtülü ola, Kürtçe konuşa...O elinde reçetesi ile gelen garibim hastayı ilaç bile vermeden gerisin geriye öyle bir kovalardı ki. Üstelik, Özgür Özel'in eczanesinin köydeki, kasabadaki, ilçedeki tek eczane olduğunu düşünsenize. Vay ki ne vay o hasta kişinin haline... Yazarken bile tüylerim diken diken oldu vallahi!

Kürt-Türk ayrımı

Gelelim, işletme Fakültesi İşletme (İngilizce) Bölüm mezunu olan ve Amerikalılara her daim 'I am okay' olduğunu kendine özgü lehçesi ile İngilizce olarak çok güzel bir şekilde telaffuz ettiğine inanan Ekrem İmamoğlu'na...

2023 başkanlık seçimleri için PKK'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na eşlik ettiği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı resmi sıfatıyla katıldığı Van mitinginde kendisi, Amerikalılara nasıl 'I am okay' olacağını göstermek için 'Adaletin Ekrem'i, Selahattin'i olmaz' demedi mi?

Hani bazı minnak arabaların arka camlarında yazar ya; 'büyüyünce jeep olacağım' diye. Ekrem İmamoğlu da işte o hesap. Görünürde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ama, büyüyünce Amerika'nın sonsuz desteği ile cumhurbaşkanı adayı olacağından, Kürt oylarını, PKK oyları ile eş tutması sebebiyle kendisine karşı çıkan pazarcı esnafa bağırıp çağırarak, onu aşağılayarak şimdiden susturmaya çalıştı.

Yine Van'da yaptığı esnaf ziyareti sırasında, İstanbul'daki toplu taşımaya yapılan zamlara tepki gösteren vatandaşa 'uyduruyorsun' dedi. İETT Genel Müdürü, esnafın zam isyanını doğrulayıp da, İmamoğlu'nu yalanlayınca, İmamoğlu bir kere daha rezil oldu.

Kadın-erkek ayırımı

Sadece kendisi de değil. Terör sevici eşi de Van mitinginde PKK'ya selam çaktı. Aynı eş, sarı saçları ve mavi gözleri ile Madam Figaro dergisine poz verdiğinde, 'İstanbul'un First Lady'si olarak lanse ediliyordu. Daha bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeye kalmadan da, Ekrem İmamoğlu 'Kadınlar Günü' kutlama etkinlikleri bahanesiyle Youtuber Danla Bilic ile bir araya geldi. Bu durum milletin, özellikle de kadınların aklıyla alay etmek anlamına geliyordu.

Çünkü, 'Zor Sor' yazılı kağıtların eline tutuşturulduğu ve geçmişte kadınları aşağılayan, kilolarıyla dalga geçen paylaşımlar yapan Youtuber Danla Bilic tercihi ile aslında kadınlar ve erkekler arasında ayırımcı bir zihniyete sahip olduğunu da göstermiş oldu. Öyle ki, Ekrem İmamoğlu çoğu kadın tarafından 'onca ağır şartlarda çalışarak zorluklarla mücadele eden emekçi kadınlarımız varken, makyaj nasıl yapılır Youtuber'ı ile biraya gelip de adeta bizimle dalga geçercesine kadınlar günümüzü mü kutluyor' diyerek çokça ve sıklıkla eleştirildi.

Kültürel ırkçılık

Siz değerli okurlarımı, konunun teorik altyapısına boğmak istemedim. O nedenle de teorinin aslında hayatın her alanında karşımıza çıkan örnekleri ile açıklamaya çalıştım. Ama kısaca bahsetmek gerekirse, kültürel ırkçılık; (1) Bazı etnik veya ırksal grupları, dezavantajlı grupları, azınlıkları, cinsiyetçiliği vb.ni ötekileştirir. (2) Böylelikle, 'ötekileri', diğerlerine kıyasla toplumsal kaynak dağılımındaki adaletsizlik ile yoksullaştırır. (3) Bu şekilde 'ötekileştirdiklerini' pek çok demokratik yaşam hakkından da mahrum bırakır.

Tüm bunlar olup biterken 'ötekiler', gücü elinde bulunduranların işine yaradığı sürece değerlidir. Menfaatleri bittiğinde ise sonrası hepimizin bildiği gibi: Ötekiler yine ötekidir!

Yalnız bırakılmış, yoksullaştırılmış, hizmetsiz bırakılmış, itilip kakılmış, dışlanmış ötekiler...İşte, bu tarzda bir aşağılama ideolojisine dayanan ırkçılığın, modern zaman literatürdeki karşılığına 'kültürel ırkçılık' deniyor.

Bizler, seçmen kitlesi olarak bu ötekileştirmeyi, aşağılamayı, kültürel ırkçılığa maruz kalmayı reddettiğimiz için CHP yıllarca tek başına iktidar yüzü görmedi. Ve şimdi Mart 2024 yerel seçimlerinde de, işlerine yaramadığı zaman tu-kaka olan her türlü kesimden asla oy alamayacak olan CHP zihniyeti bir kere daha yenilecek.

Adeta Türkiye'nin bir mozaiği olan İstanbul şehrinde yaşayanlar; halk-vatandaş, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, Kürt-Türk, kadın-erkek demeden CHP zihniyetini bir kere daha kendi sıkışmışlığına hapsedecek. Çünkü, AKP'nin 2023 genel seçim bildirgesinde vurguladığı 'Kerim Devlet' anlayışı galip gelecek ve yarışı Murat Kurum kazanacak.

[email protected]