Kültürel kodların gölgesinde kadın hakları

Derya Yanık / Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
25.11.2022

Türkler feraset sahibi bir millettir. Milli ve manevi değerlerimiz, bizi her zaman ilkesel seçimlere yönlendirmiştir. Değişimler bizim için, adaletin tesisini ve insan haklarına erişimi güçlendirdiği ölçüde makbul ve kıymetlidir.


Kültürel kodların gölgesinde kadın hakları

Kültürel kodlar, toplum hayatını şekillendiren, insanların ortak bir dil geliştirmesine aracılık eden temel göstergelerdir. Toplumlara rehberlik eden bu kodlar, uzun vadeli hayat tecrübelerinin ürünleridir. Bu anlamda değişime dirençli oldukları da söylenebilir.

İhtiyaçlar ve güncellemeler

Şüphesiz, her toplumsal üretim bir ihtiyacın eseridir. Ancak zamanla ihtiyaçlar ve istekler değişir. Tarihin bir ânında insanları uzlaştıran ortak noktalar, bir süre sonra toplumsal yaşamı düzenlemeye, huzur ve sükunu sağlamaya yetmeyebilir. Hayatın ritmi, sürekli olarak insanı kendini güncellemeye çağırır. Bu çağrıya uyan toplumlar geleceğe doğru ilerleme şansı yakalayabilir. Diğerleri ise katılaşmış kalıplar içinde en son üyeleri kadar yaşar ve tarih sahnesinden çekilir.

İmparatorluk tecrübesi

21. yüzyılda çok farklı alanlarda hızlı dönüşümlere şahit oluyoruz. Bir yanda kültürel kimlikler ve değerler, diğer yanda birçok etkiye maruz kalan insanlar ve toplumlar. İçinde bulunduğumuz durum, yeni kararlar vermeyi ve buna uygun stratejiler geliştirmeyi gerekli kılıyor.

Ya gelişmeleri yakından takip edeceğiz; ki bu durum birtakım değişimleri göze almayı da zorunlu kılar; ya da kendi yağında kavrulan, her şeye uzaktan bakan kapalı bir ülke olacağız.

Takdir edersiniz ki Türkiye gibi imparatorluk tecrübesi olan ve dünyanın yükselen değerleri arasında yer alan bir ülkenin kendini küresel gelişmelerin dışında tutması mümkün değildir. O halde bazı soruların cevabını bulmak gerekiyor: Biz neye göre bu değişimlere kapılarımızı açıp hayatımızda onlara yer vereceğiz? Kendimizi neye göre güncelleyeceğiz? Siyasi ve ekonomik göstergeler bu noktada yeterli midir?

İnsan haklarına erişim gücü

Türkler feraset sahibi bir millettir. Milli ve manevi değerlerimiz, bizi her zaman ilkesel seçimlere yönlendirmiştir. Değişimler bizim için, adaletin tesisini ve insan haklarına erişimi güçlendirdiği ölçüde makbul ve kıymetlidir.

İnsanı öncelemeyen, sadece siyasi ya da ekonomik güce odaklı değişimlere kucak açmaksa orta ve uzun vadede maalesef kayıplara yol açıyor. Bizim ne kaybedilecek bir dakikamız ne de ihmal edilebilecek bir tek insanımız var. Biz tarih boyunca kadın-erkek, milletçe hep birlikte yol aldık. Şimdi de yeni yüzyılın öncüsü olmaya yine birlikte hazırlanıyoruz. Çünkü birlikten kuvvet doğar, biliyoruz.

Kodlar ve kalıplar

Adalet ve kalkınma şiarıyla ilerlediğimiz bu yolda, Büyük Türkiye idealimizin karşısına çıkan her şeyle hiç yılmadan mücadele ettik. Bunlardan biri de kadınlara yönelik kalıp yargılardı.

Hiçbir ayrım gözetmeden bütün hak sahiplerine haklarını teslim ettik. Anayasal düzenlemelerle sağladığımız imkanların kalıcı olmasına yönelik adımlar attık. Özellikle kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadele alanlarında belirgin kazanımlar elde ettik.

Sosyal hizmet ağlarımızla ülkemizin her köşesinde kadınların yanında olduk, onları yaşadıkları hiçbir problemle baş başa bırakmadık. Bakanlık, yargı ve emniyet birimleri olarak kadınların taleplerini en hızlı ve kapsamlı şekilde karşılamaya yönelik hizmetlerimizi genişlettik.

Kadınların karşılaştıkları sorunların aile ve toplumu da ilgilendirdiğine dikkat çektik. Bu anlamda hükümet olarak en üst politika belgeleriyle toplumsal farkındalık çalışmalarının öncüsü olduk.

Kadının öz varlığına ilişkin olmayan, toplumların güç çekişmelerinin sonucu olarak günümüze taşınan bazı kalıp yargıların insanlığa verdiği zararı gözler önüne serdik.

Kadın algısını yalnızca mağdur, mazlum ve yardıma muhtaç gösteren profillerin ötesine taşıdık. Kadınların başarılarını görünür kıldık. Kadın haklarının korunmasına yönelik çalışan STK, yerel yönetim, kamu birimleri ve akademiyle işbirliği ağları kurduk.

Bizim toplumsal adaleti sağlama yönündeki bu çabamız kadınların mutluluğunu ve refahını artırdığı gibi ülkemizin de güçlenmesine hizmet etti. Daha önemlisi öncülüğünü yaptığımız bu dinamik süreç, halkımızın zihniyet dönüşümünün de önünü açtı.

Güçlü kadın, güçlü aile

Artık eğitim almak, meslek edinmek, iş hayatında yer almak, girişimci olmak, karar alma mekanizmalarında önemli roller üstlenmek kadınlar için yadırganır olmaktan çıktı. Kadınları ve kız çocuklarını güçlendiren politikaların, aileleri ve toplumu güçlendirdiği de anlaşılmaya başlandı. Bu anlamda çalışmalarımız iş-yaşam dengesini sağlamaya yönelik projelerle yeni bir boyut da kazanmış oldu. Bütün bu değişimler, temel insan hakları nezdinde olumlu dönüşümlerdir. Biz, her hakkı hak sahibine teslim etmek adına ezber bozmaktan çekinmedik, yerleşik kodlara hapsolmadık. Kadim değerlerimizin gölgesinde yeni açılımlara kapı araladık.

Motivasyonumuz takdir

Milletimizi geleceğe taşıyan çalışmalarımız, kimi zaman yeterince anlaşılmadı; kimi zamansa kasıtlı olarak çarpıtıldı. Kültür ve medeniyetimizin, inançlarımızın özünde hiçbir canlıya şiddetin olmamasına rağmen, şiddet bizim kültürümüzde yaşayan önemsiz bir sorunmuş gibi yansıtıldı. "Ne olmuş, olur o kadar" ifadeleriyle eşref-i mahluk olarak nitelenen insana yapılan kötü muameleler normalleştirilmeye çalışıldı.

Fakat milletimiz her zamanki feraseti ve ilkeli duruşuyla bizleri destekledi. 20 yıllık yolculuğumuzda bir an dahi bizi yalnız bırakmadı.

Bütün zamanlarda en büyük motivasyonumuz, milletimizin takdiri ve kıymetli yol arkadaşlığıdır.