Kültürel planlama için bir yol haritası

Gülcan Tezcan / Yazar
12.03.2016

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından hazırlanan Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama başlıklı rapor, kültürel belediyecilik düşüncesinin daha kapsamlı ve derinlikli bir fikri altyapıya sahip olmadan işlerlik kazanamayacağını göstermesi açısından önemli.


Kültürel planlama için bir yol haritası

Ülkemizin geçirmekte olduğu sancılı süreç, toplumsal olarak ciddi ayrışmalara, kutuplaşmalara yol açtı. Bunu sadece ideolojik bir saflaşma olarak görerek taraflardan birini ‘tehdit’ unsuru diye işaretlemek, sistemin, Kemalist bakışın öteden beri sıklıkla kullandığı bir yöntem. Oysa bugünkü iktidar daha en başından bu dayatmaya itiraz ederek ve daha çoğulcu bir anlayışla siyaset yapılabileceği iddiasıyla yola çıkmış, bu iddiayı da büyük ölçüde gerçekleştirmiş bir siyasi hareketin temsilcilerinden oluşuyor. Hâl böyle olunca ‘Kemalistleşme’ tehdidine karşılık söz konusu ayrışmanın önüne geçmek ve yeniden birliktelik ruhunu oluşturmak için kültürel bir mutabakata ihtiyaç var. Böylelikle birbirimizi dinleme, anlama, farklılıklarımıza rağmen ortak bir zeminde buluşma imkânımız da artacak. Öte yandan birbiri ardına yaşanan göç dalgalarıyla birlikte değişen demografik yapının her tür provokasyona açık olduğu ve bunun önünü alabilmek için de kültürel planlamanın hayati önem taşıdığı ortada.

Bu noktada kültürün tanımını tekrarlamakta fayda var. UNESCO’ya göre en geniş anlamıyla kültür; bir toplumu ya da toplumsal grubu tanımlayan maddi, manevi, zihinsel ve duygusal özelliklerin birleşiminden oluşan bir bütün. Sadece sanat ve edebiyatı değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, geleneklerini ve inançlarını da kapsayan bir olgu. Böylesi güçlü ve sağlam bir yapıştırıcı olan ‘kültür’ e bakışımız ise ne yazık ki olması gereken düzeyde değil.

Sadece ‘çaba’ yetmez

Yeni yeni konuşulmaya başlandığında ise mizah dergilerinden bile ‘yeter artık’ şeklinde itirazlar yükselebiliyor. Neyse ki eksikliklerin ve ihtiyaçların farkında olanlar yok değil. Yeni dönemde yerel yönetimlerde kültür ve sanat konusunda gösterilen iyi niyetli çabalar ve atılan adımlar geleceğe dair de umut veriyor. Ancak tek başına ‘çaba’ göstermek de yetmiyor çoğu kez. Zira yerel yönetimlerin kültüre bakışı konusunda çok temel sorunlar mevcut. Bütün hizmet kalemlerini gelecek seçimlerde yeniden seçilebilmesine dönük ‘yatırım’ alanları olarak gören bir yerel yönetim anlayışında elbette ‘kültür’ gibi soyut bir başlık altında yapılacaklar çok da rantabl değil. Teşkilat şemasında kültür müdürlüklerine yeni yeni yer veren, kültür hizmetleri denildiğinde sadece konser, seminer, tiyatro ve el sanatları kursları düzenlemeyi ve kültür merkezi açmayı anlayan, tüm bu işlerde tek başarı ölçütü olarak katılımcı sayısını dikkate alan yapılar, günübirlik beklentilerin ötesine geçerek uzun soluklu kültürel politikalar üretmek zorunda hissetmeye başladı kendilerini.

Tam da bu noktada ‘kültürel planlama’ kavramını konuşmaya başlamak gerekiyor. Söz konusu kavram üzerine de çok derinlikli saha çalışmaları, raporlamalar şimdiye dek yapılmadığından bu alanda tecrübe sahibi kurumlar elini taşın altına koyarak çözüm üretiyor.

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından hazırlanan ve yakın zamanda konunun ilgilileri ile paylaşılan Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama başlıklı rapor, yurtiçi ve yurtdışı örnekleri de incelenerek hazırlanmış önemli bir kılavuz.

‘Neden bizim kültür kurumlarımız böylesine ‘hayatî’ konularda strateji geliştiremiyor, bu türden saha çalışmaları ve zihin açıcı raporlara imza atmıyorlar’ sorusu da ‘kültürel iktidar’da neden iddia sahibi olamıyoruz’ sorusunun devamı olarak cevabını bekleyedursun biz dönelim İKSV’nin raporuna.

Meseleyi teknik bilgiye boğmadan, anlaşılır bir dille ortaya koymayı başaran çalışmada yeni başlayanlar için kavramsal tanımlamalara da detaylı bir şekilde yer veriliyor: “Kültürel planlama, kentin kültürel kaynaklarının kentlerin kalkınmasında stratejik ve bütünsel bir yaklaşımla kullanılması, bir başka deyişle kent planlamasına kültür perspektifinden bakılmasını ifade eder. Ancak geleneksel şehir planlama süreçlerinden farklı olarak, kültürel planlama yaklaşımı ile geniş kapsamlı projeler geliştirilebilir.” denilen raporda, “Kültürel planlama ile sanat etkinlikleri planlaması sık sık birbiriyle karıştırılır. Sanat etkinlikleri planlaması; tiyatrolar, galeriler, müzeler, konser salonları ve sanat merkezlerinin programlarının oluşturulmasının yanı sıra desteklenecek bağımsız sanatçı, kültür ve sanat kurumu, kültür profesyoneli veya eğitim projelerinin belirlenmesini ve kentlilerin bu etkinliklere katılımının sağlanması için yıllık planlar hazırlanmasını ifade eder. Bir başka deyişle, sanat etkinlikleri planlaması kültürel planlamanın bir alt başlığıdır. Öte yandan kültürel planlama; kentsel tasarım, kamusal sanat, ulaşım, güvenlik gibi unsurları da göz önünde bulundurarak, kültür odaklı bütünleşik bir planlama yaklaşımını benimser. Stratejik planlamanın kapsamı ve niteliği, kent veya ilçe ölçeğine göre değişkenlik gösterir.” şeklindeki ifadelerle odağa alınan kavramın çerçevesi çiziliyor.  

Kültür, sayıyla ölçülemez

Türkiye’de kültürel planlama anlayışının yeterince yerleşmediğine vurgu yapılan raporda yerel yönetimlerin hazırladıkları stratejik planlarda kültüre ayrılan yerin sınırlı olduğuna da dikkat çekiliyor. “Sürdürülebilir kalkınmanın temel unsurlarından biri olan kültür, stratejik planlarda, sosyal, ekonomik ve çevresel unsurlar ile birlikte bütüncül bir yaklaşımla ele alınmamaktadır. Kültür ile ilgili hedefler genellikle sanat etkinliklerinin planlanmasına yöneliktir. Nicelik odaklı politikalar, kültür alanında sunulan hizmetlerin genellikle etkinlik, katılımcı sayısı ve salon adedi gibi sayısal veriler üzerinden değerlendirilmesine sebep olmaktadır. Bununla bağlantılı olarak doğru göstergeler de geliştirilememektedir” şeklindeki tespitler meselenin esasını tartışmak için önemli satır başları.

“Belediye başkanı, kültür vizyonunun belirlenmesinde ve projelerin gerçekleştirilmesinde temel bir role sahiptir. “ cümlesine yer verilen ancak kültürel planlama aşamasında sivil toplumun daha da etkin ve katılımcı olması gerektiğinin altı çizilen raporda varolan sistemdeki eksiklikler ise şöyle sıralanıyor:

“Miras değeri taşıyan kültürel öğelerle bu mirası geleceğe taşıyan güncel yorumların harmanlanarak toplumsal kalkınmaya katkıda bulunması yaklaşımından ziyade, ikisinden birine odaklanma eğilimi vardır. Sosyal adaletin ve toplumsal barışın sağlanmasında önemli olan çokkültürlülük, göç, etnik çeşitlilik, dini inanç özgürlüğü gibi konulara planlamalarda çok değinilmemekte veya uygulamada bu konular göz ardı edilmektedir. Kültür alanında ulusal düzeyde veri toplanmasını sağlayacak bir sistemin geliştirilememiş olması kültür odaklı bir planlama anlayışına yerelde de engel teşkil etmektedir. Belediyeler tarafından yaygın olarak kullanılan stratejik plan hazırlama metodu daha çok merkezi yönetimlere uygundur.”

İKSV’nin yaptığı bu kapsamlı çalışma, kültürel belediyecilik düşüncesinin daha kapsamlı ve derinlikli bir fikri altyapıya sahip olmadan işlerlik kazanamayacağını göstermesi açısından önemli. Şimdi yapılması gereken çalıştaylar, oturumlar ve fikir alış verişleri ile çoğulcu, yerel nosyona sahip bir kültürel planlamanın nasıl mümkün olabileceğine kafa yormak.

[email protected]