Küresel algı ameliyatı sırası ABD’ye geldi

Mübeccel Güngör / Yazar
26.11.2016

Küresel güç şebekesini yönetenler tıpkı Hitler gibi özel olarak seçilmiş olduklarına inanıyor. Halkın seçtiği yöneticileri beğenmiyor, yönetmeye uygun görmüyor kendi tercihlerini iktidarda görmek için her türlü manipülasyonu deniyor. Trump’ın zaferi ardından izlediğimiz protestolar, bu durumun yakın zamanda gördüğümüz en net örneği.


Küresel algı ameliyatı sırası ABD’ye geldi

Günlerdir tüm dünyada ajanslara yansıyan ABD halkının yaptığı seçim sonrası Trump protestosu haberleri “Amerika da bir şeyler oluyor”, “ABD karışıyor mu acaba?” diye bir dizi kaygılı soruyu akla getiriyor. Bu görüntüler bize hiç de yabancı değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen bloğu hatırlatıyor.

Demokratlardan sadece yarım puan düşük oy almış ama büyük eyaletleri kazanarak hatırı sayılır oranda delege sayısına ulaşmış olan Trump’ın nasıl olup da başkanlık yapamayacağını anlamak epey güç. Obama ve Clinton’ın seçim sonrası konuşmalarına bakıldığında ortada yönetimsel bir sorun görünmüyor. Nitekim Trump’ın seçim zaferi ilan edildikten sonra en üst düzeyden yapılan açıklamalar ortada. Obama, Trump’ı tebrik ediyor. Yeni görevinde başarılar diliyor. “Biz önce demokrat ya da cumhuriyetçi değiliz. Biz önce Amerikalıyız. Bir sonraki Amerikan başkanının başarılı olması için elimizden geleni yapmalıyız” diyor.

Hillary Clinton, yenilginin ardından yaptığı ilk konuşmada seçmenlerine “Hayal kırıklığına uğradığınızı biliyorum ama eminim Trump da ABD için iyi bir başkan olacaktır” diye konuşuyor.  Fakat medyadaki görüntüler, haberler, hiç de siyasilerin söylediği ve sergilediği olumlu tutumla alakalı değil, bambaşka bir Amerika  algısı veriyor. Medyada gün geçmiyor ki Trump karşıtı bir haber okumayalım ya da görmeyelim. Kesin hissedilen bir şey var; o da ABD seçimlerinden sonra da yeni bir algı operasyonunun devreye girdiği. Sıradan bir Türk ve Alman vatandaşının arasındaki şu diyalog bunu açıklar nitelikte: “Trump seçildi ama başkan olamayabilir”. Bu örnek, algının hedef kitlesine ulaşmakta pek de zorlanmadığının kanıtı. Ortada gerçekliği tartışılır bir görüntü var.

Nüfusu 324 milyon olan ABD’de 2,5 milyon kaçak göçmen için kaç kişi, kaç eyalette, ne kadar sıklıkla, Trump protestosuna katılıyor? Bilinmiyor. Bize gösterilen sanki ülkenin yarısı seçimlerin sonucunu protesto ediyor. Seçim öncesi tahminlerinde yanılan çevrenin, şimdi de tutmayacağı ihtimali var olmasına rağmen yeni bir algı denemesini piyasaya sürdüğünü görüyoruz.

Kurtarıcı kadın (!)

Clinton’ın seçim yenilgisinden sonra derin Amerika, Siyonistler ve faiz lobisi işbirliği ile medyada hazırlanan algı operasyonunun en önemli aktörlerinden biri de ABD’de ikamet eden meşhur göçmendir. Çünkü o, müritlerine yanılmadığını göstermek ve umut pompalamak zorundadır. Trump başkan olunca terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak suçundan iade ya da sınır dışı edilebileceği ihtimalinin yüksek olduğunu gören bu zat bir kurtuluş mucizesi beklentisindedir. Zira ABD seçimlerinden önce, hapistekilere umut olsun diye yazılan mektuplarda ele geçen bir notta “Bir arkadaşın eşi rüyasında Medrese-i Yusufiye’den arkadaşları görüyor. Bir kazandalar ve altlarında ateş yanıyor. Sonra bir konferans salonunda buluyor kendisini, karşısında bir bayan bu işin takipçisi olduğunu sonlarına kadar destek olacağını, bu işin peşini bırakmayacağını söylüyor ve cep telefonunu bile vererek eşlere ‘Ne zaman isterseniz arayın ben ABD Başkanıyım’ diyor” Gördükleri rüya gerçek olamamıştır. Onları hapisten kurtaracak olan kadın seçilmemiştir. Gördüklerini söyledikleri rüya-ı sadıkanın (gerçek-doğru-mutlak rüya) gerçekleşmemesi keramet ehli için züldür. İmkansızdır. Kabul edilemez ama olan olmuştur. Tevili nasıl mümkün olacaktır?

Küresel algı ameliyatı şimdi ABD için başlatıldı. Hedef Trump’ı başkanlık görevine getirmemekti. Bu amaçla göçmen haklarının savunulması, göçmenlerin sınır dışı edilmemesi, insan hakları, ayrımcılık ve ırkçılığa karşı protesto gösterileri ve kampanyalar düzenlendi. Sahte ve abartılı Trump korkusu ve tehdidi oluşturuldu. Yerel ve küresel kamuoyu ikna edilmeye çalışıldı. Trump’ı başkan olarak kabul etmeyen demokratlar tarafından sivil itaatsizlik eylemleri organize ve teşvik edildi. Ülkenin geçmişinde köleliğin kalkmasını vadeden cumhuriyetçi kuzeyli A. Linkoln ile ayrılıkçı güneyli demokratların savaşına benzer bir iç savaşın benzerinin olmaması için Trump’ın görevinden istifa etmesine yönelik kampanya başlatıldı. Neticede Trump itibarsızlaştırılacak başkan seçildiğine pişman edilecekti. Nihai hedef başkan Trump’ı, eski cumhutiyetçi ABD başkanlarından Nixon’a yapıldığı gibi istifa etmeye zorlayıp delegeler ikna edilerek Kongre kararıyla görevden alınması sağlamaktı.

Daha önce de denemişti

Bu durumun bir benzerini aynı odak daha önce Türkiye’de denemişti. Hedefte AK parti değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsı vardı. Bu itibarsızlaştırmada yurt içinde yeterli neticeyi alamamalarına rağmen yurt dışında özellikle AB ülkeleri kamuoyunda yüksek oranda Erdoğan’ın Hitler gibi bir diktatör olduğu kanaatini oluşturmayı sağladılar. Aynı oyun bu günlerde ABD halkı üzerinde denenmektedir. Trump’ın bu operasyonlara nasıl cevap vereceğini şimdiden tahmin etmek zor. Amerikan halkı bizde olduğu gibi başkanına sahip çıkar bilinmez. Doğrusu ABD’yi çok zor günler bekliyor. Bununla beraber dünyayı da.Küresel güç şebekesini yönetenler tıpkı Hitler gibi özel olarak seçilmiş olduklarına inanıyor. İşte bu koalisyon, halkın seçtiği yöneticileri asla beğenmiyor, yönetmeye uygun görmüyor kendi seçtiklerini iktidara getirmek için her türlü manipülasyonu yapıyor. Halkların ülkelerini yönetmek üzere başa getirdiği liderler; Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Brezilya Eski Başkanı Dilma, Venezuela Başkanı Maduro ve şimdi de Trump üzerinde ameliyat yapıyorlar.  Şahsi menfaatleri, maddi ve manevi idealleri(!) uğruna ülkelerin ve halklarının refah ve huzuruna, dünya barışına kastediyorlar. Tüm bunları yaparken de oldukça masum, hoşgörülü, demokratik ve barışçı görünmeyi başarıyorlar.

[email protected]