Küresel gıda krizi ve Türkiye

Doç. Dr. Yüksel Okşak / Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi
3.06.2022

Bugün dünyada yaşananlar net biçimde göstermektedir ki; gıda ve tarım artık bir milli güvenlik sorunudur. Bu sorunun çözüm yolları da ivedilikle hayata geçirilmelidir. Türkiye'nin tarımsal altyapının geliştirilmesinde olağan üstü bir gayreti zaten mevcut. Bu çaba artık Türkiye Tarım Master Planı ile desteklenmelidir.


Küresel gıda krizi ve Türkiye

Yaşam, topraktan gelir. Bitkilerin, hayvanların ve insanların beslenmesi, hayatlarını devam ettirebilmesi ve çoğalması için ana unsur topraktır. Yani tüm canlıların ihtiyaç duyduğu gıda maddelerinin oluşum aşaması toprakla başlar. İnsanlık tarihine baktığımızda sıcak savaşların bitmesi ve tıbbın gelişmesiyle birlikte ölüm oranları azalmış, ortalama insan ömrü uzamıştır. Dolayısıyla yaşam alanı için toprağa, beslenme için de gıdaya daha fazla ihtiyaç duyulmuştur.

Tarım için savaş

İlk insanlardan günümüze kadar birçok savaş ülkelerin topraklarını genişletip yaşamsal bir faaliyet olan tarımla daha fazla gıda üretebilmek adına yapılmıştır. Dünyada temel gıda maddelerine ulaşmada tarıma olan bağımlılık dışında birçok etken gıda sorununu tetikliyor. Bu durum milyonlarca insanın yaşamak için gerekli olan asgari besin miktarına ulaşamayarak açlıkla mücadele etmesine neden oluyor. Dünya Gıda Güvenliği Beslenme Raporuna göre dünya üzerinde yaklaşık 2.5 milyar insan tüketmesi gereken günlük besin ihtiyacı miktarına ulaşamadığından yetersiz beslenmektedir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) dünyadaki gıda fiyatlarını kapsamlı şekilde inceleyerek belli periyotlarda fiyat artışlarını rapor olarak paylaşmaktadır. FAO'nun 2022 yılı Mart ayı raporuna göre gıda ürünlerindeki fiyat artışı tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşarak rekor kırmıştır. İşte dünyadaki bu gıda enflasyonu insanların her geçen gün temel gıdaya ulaşmasını zorlaştırmaktadır.

Gıdaya ulaşmada yaşanan zorluklar farklı sebeplerin tetiklemesiyle dünya üzerinde yaşanan gıda enflasyonunu kriz boyutuna getirmek üzeredir. Dünyada pandemi sürecinin etkileri yaşanırken toparlanma sürecine giren dış ticaret Rusya-Ukrayna savaşıyla tekrar tıkanmıştır. Artan enerji fiyatları tarımda girdi maliyetini yükseltmiş gıda enflasyonunun fitilini ateşlemiştir. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri aşırı hava olaylarını tetikleyerek tarımda verimin düşmesine neden olmaktadır. İşte tüm bu etkenler gıda enflasyonu ateşini körüklemiş ve bu durum dünya gündemine oturmuştur.

Pandemi süreci

2019 yılında beklenmedik bir şekilde tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle dünyada yaşanan kapanmalar üretimin aksamasına, lojistik ve tedarik zincirinin kırılmasına sebep olmuştur. Dış ticarette görülen bu aksaklıklar arz-talep dengesini bozarak gıda fiyatlarını rekor seviyelere çıkarmıştır. 690 milyon olan açlık sınırında yaşayan insan sayısı pandemi sürecinin etkisiyle artarak 822 milyona ulaşmıştır. Pandemi 132 milyon insanın daha açlıkla mücadele etmesine neden olmuştur.

Rusya-Ukrayna savaşı

Pandemi etkisini azaltırken dünya ekonomisi toparlanma sürecine girmiş ve ülkeler üretimlerini artırarak arz açığını kapatmak için yoğun bir çaba sarf etmeye başlamıştır. Tam bu toparlanma döneminde tarihler 24 Şubat 2022'yi gösterdiğinde Rusya-Ukrayna savaşı patlak vermiş ve dünya ekonomisi yeni bir şokla karşılaşmıştır. Bu savaş dünyanın en büyük tahıl üreticileri olan iki ülkenin arasında gerçekleşmesi sebebiyle gıda sektöründe yepyeni sorunlar yaratmaktadır. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle gelişmiş ülkelerin Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar bu ülke üretimlerinin dünya ticaretine girmesini engellemiştir. Ukrayna'nın dünyaya açılan kapısı olan Odessa Limanı bombalanmış ve ablukaya alınarak ihracat sevkiyatına hazır 40 ton tahıl ülke içinde mahsur kalmıştır. Bu durum dünyada tahıl krizinin fitilini ateşleyen önemli unsurlardan biri olmaktadır. Bu iki ülkenin gıda ticaretinde sekteye uğraması küresel çapta gıda enflasyonu yaratmaktadır. Daha iyi anlatabilmek adına bir örnek vermek gerekirse; Ukrayna ayçiçek yağında dünya ihtiyacının yüzde 49,6'sını tek başına üretmektedir. Rusya ise aynı yağın ihtiyacının yüzde 23,1'ini karşılıyor. İşte bu iki ülkenin savaş halinde olması dünya ayçiçek yağı ihtiyacının yaklaşık yüzde 73 lük kısmının piyasadan eksilmesiyle sonuçlanıyor. Şimdi bu iki ülkenin ayçiçek yağı örneğinden hareketle 100 litrelik bir yağın 73 litresi tüketime dahil edilemediği için sadece 27 litre dolaşımda kalıyor. Yeterli miktarda yağın olmaması sebebiyle dolaşımda kalan 27 litreye talep artıyor ve bu durum fiyatlara yansıyor. Ayçiçek yağı ile verdiğimiz bu örnek diğer gıda maddelerinde de benzer şekilde gelişmektedir. Yaşanan bu olaylar arz-talep dengesini sarsmaktadır.

Enerji fiyatlarındaki artış

Dünya gıda krizinin yanında enerji kriziyle de mücadele ediyor. Dünya Bankası'nın açıkladığı rapora göre son iki yılda enerji fiyatlarında görülen artış 1973 Petrol Krizi'nden sonraki en büyük fiyat artışı olarak bildirilmiştir. Rusya'nın en büyük petrol ve doğalgaz ihracatçılarından biri olması ve savaşın başlamasıyla uygulanan yaptırımlar enerji tedarikinde tıkanmalara neden olmaktadır. Gıdanın temeli olan tarımsal faaliyetlerin enerjiye bağımlı olması üretimde girdi maliyetlerini artırmış ve bu durum gıda fiyatlarının yükselmesindeki etkenlerden biri olmuştur. Pandemi süreci ile başlayan ve ardından gelişen savaş ortamı piyasalarda güvensizliğe yol açarak petrol fiyatlarını rekor düzeylere çıkarmıştır. Dünya ticaretinin büyük kısmının gemilerle yapıldığını ve gıda maddelerinin üretildiği yerlerden tüketileceği yerlere taşınması sürecinde bu gemilerin petrole ihtiyacı olduğunu düşündüğümüzde, enerji sektöründeki fiyat artışlarının hem üretim aşamasında tarımsal faaliyetlerdeki hem de nihai ürünün taşınması sürecindeki lojistik maliyetleri artırdığı söylenebilir. Bunun sonucu olarak gıda fiyatlarının yükseleceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Küresel ısınma meselesi

İklim ile ilgili yapılan tüm çalışmalar dünyanın ortalama sıcaklığının arttığı yönünde sonuçlara ulaşmaktadır. Geçmişten günümüze artma eğiliminde olan sıcaklıklar özellikle makineleşmenin başladığı Sanayi Devrimi ile daha hızlı ilerleyerek küresel ısınma sorununu acil çözülmesi gereken bir boyuta getirmiştir. Küresel Isınma konusunda detaylı çalışmalar yapan şirketlerden biri olan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) yayınladığı raporda dünya ortalama sıcaklığının sanayi devri öncesindeki normal sıcaklıklara göre belirgin bir artış görüldüğünü ve aşırı hava olaylarının yaşanmaması için kritik bir eşik olan 1,5 santigrat dereceyi geçmesine çok yaklaşıldığını bildirdi. IPCC Çalışma Grubu Eşbaşkanı Jim Skea "Küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlamak istiyorsak, ya şimdi ya asla," derken, "Tüm sektörlerde acil ve derin emisyon azaltımları olmadan bu imkansız olacak" şeklinde konuştu. Görüldüğü gibi küresel ısınmayı maksimum 1,5 derecede tutabilmek bilim adamları için yeni bir hedef haline geldi fakat bunu başarabilmek için tüm ülkelerin kararlı adımlar atması ve güçlerini bu hedefe yönelik birleştirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde günümüzde etkilerini gördüğümüz okyanusların ısınması, kar ve buzulların erimesi, yer altı sularının azalması ve atmosferdeki kirlilik nedeniyle kuraklık olayları şiddetlenerek devam edecektir. Bunun sonucunda tarımsal faaliyetlerdeki düşüş gıda krizinin tetiklenmesine sebep olacaktır.

Hindistan'ın ihracat yasağı

Rusya-Ukrayna savaşından sonra ortaya çıkan tahıl ve temel gıda ürünlerine ulaşma sıkıntısı dünyanın en büyük ikinci buğday üreticisi olan Hindistan ile bir nebze giderilmeye çalışıldı. Hindistan Başbakanı Narendra Modi 11 Nisan 2022 de ülkenin tüm buğday stoğunu dünya ile paylaşacağını bildirdi. Böylece pandemi ve savaşın etkisiyle zirve yapan gıda krizi Hindistan'ın bu tutumuyla bir nebze olsun yatıştırıldı. Fakat bu açıklamanın üzerinden daha bir ay geçmişti ki yeni bir açıklama geldi. Hindistan'da erken gelen sıcaklıklar ve yaşanan kuraklık tarımdaki verimliliği düşürerek nihai üründe azalmaya yol açtı ve bu durum ülke içindeki tahıl fiyatlarını yüzde 20 oranında artırdı. Başbakan Modi ülke içindeki fiyat artışlarını önlemek ve dünyada yaşanan gıda krizinin ülkesinde yaşanmaması adına Hindistan'da buğday ihracatının yasaklandığını duyurdu. Dünyanın en büyük tahıl üreticileri Rusya ve Ukrayna'nın savaşta olması, ikinci büyük üretici Hindistan'ında kuraklık sebebiyle buğday ihracatını yasaklaması dünyada bir şok etkisi yaratarak gıda fiyatlarında rekor seviyeler görülmesine neden oldu.

Türkiye...

Dünyada yaşanan bu gıda enflasyonu, temel gıda maddelerinin ülkeler için stratejik önemini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Bu krizden en çok etkilenen, temel gıda besinlerini kendi üretemeyen ve tarımda dışarı bağımlı olan ülkeler oldu. Türkiye'yi ele alırsak genel ortalamada yüzde 70 olan yıllık enflasyon artışı, gıda ürünleri söz konusu olduğunda yüzde 90 seviyelerine çıktı. Ülkemizde bu gıda enflasyon rakamlarının yükselmesinde sorunlu tarımsal üretim politikalarının rolü yüksek olmakla birlikte üzerine bir de küresel boyutta yaşanan gıda krizi de eklenince fiyat artışları kontrolden çıkma noktasına geldi.

Üretici ile tüketici arasındaki en sağlıklı bağlantı kooperatiflerdir. Türkiye'de tarımsal ürün veya bölge/yöre bazlı kooperatifçiliğin teşvik edilmesi, özendirilmesi fahiş fiyat artışlarının engellenmesinin yanında aynı zamanda üreticinin kazancını yükseltecek ve sürdürülebilirliğini arttıracak bilinen en temel yoldur. Bahse konu kooperatifleşme hamlesi dijital ürün borsaları ile desteklenmeli ve şeffaf fiyat politikası temin edilmelidir.

Ekilemeyen tarım alanlarının ekilebilir hale gelmesini temin edecek politikaların geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi; üretimi arttıracak böylece gıda enflasyonunun azalmasına katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda kapsamlı bir arz talep analizi ile Türkiye'nin yıllık üretim hacmi ve hedefleri tespit edilmelidir.

Dünün çözümleri bugünün sorunları olarak karşımıza çıkıyor. Oligopol piyasa haline dönüşmüş olan market zincirlerinin; üreticiler üzerinde kurduğu sözleşme baskısına dayalı fiyat politikasını baştan aşağı değiştirecek bir yasal düzenleme hayata geçirilmelidir.

Kayıt dışı faaliyetler

Türkiye'nin kanayan yarası haline dönüşmüş olan "Hal Kanunu" bir an önce hayata geçmeli dijital bir platform üzerinden şeffaf bir kontrol mekanizması ile süreç kontrol edilmelidir. Böylece üreticinin korunması aracıların da kazanç düzeyleri kontrol altına alınacaktır. Sektörün ciddi oranda kayıt dışı faaliyette bulunduğu ortadadır. Bu bağlamda entegre bir hal sistemi ile Türkiye'nin tarımsal ürün satış hacmi ve yapısı ortaya çıkarılmadır.

Bugün yaşananlar net biçimde göstermektedir ki; gıda ve tarım artık bir milli güvenlik sorunudur. Bu sorunun çözüm yolları da ivedilikle hayata geçirilmelidir. Türkiye'nin tarımsal altyapının geliştirilmesinde olağan üstü bir gayreti zaten mevcut. Bu çaba artık Türkiye Tarım Master Planı ile desteklenmeli. Yetmez. Ek olarak da bu plana sıkı sıkıya bağlı uygulamalar hayata geçirilmelidir. Türkiye kendi dinamiklerini göz önüne alarak kendi tarım ekosistemini yaratmadıkça önümüzdeki yıllarda da gıda krizi çözülmeyi bekleyen bir sorun olarak kalmaya devam edecektir.

[email protected]