Küresel sistemin getirdiği çözümsüzlük açmazı ve bölgesel işbirliği fırsatları

Dr. Necdet Özçelik/ Kapadokya Üniversitesi
15.03.2024

Gelişen yeni bölgesel işbirliği inisiyatifleriyle Irak ve Suriye'deki terör ve istikrarsızlıkla mücadele edilerek zemin ve koşulların hazırlandığı görülmektedir. Türkiye'nin dış politika ve güvenlik gündeminin, seçim sonrasında, bölgesel işbirliğine dayalı kriz çözümü uygulamaları kapsamında oldukça hareketli geçeceği beklenebilir.


Küresel sistemin getirdiği çözümsüzlük açmazı ve bölgesel işbirliği fırsatları

1-3 Mart tarihleri arasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'nın inisiyatifiyle düzenlenen 3. Antalya Diplomasi Forumu, mevcut uluslararası düzenin, küresel etkileri de olan bölgesel anlaşmazlıkları ve çatışmaları çözme konusundaki yetersizliğini ele alan eleştiren bir tema çerçevesinde gerçekleşti. Forumdaki paneller de bölgesel çatışmaları makro ve mikro düzeyde sınıflandırmazken, Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail-Filistin Savaşı, Suriye İç Savaşı, Yemen İç Savaşı, Libya İç Savaşı üzerine yoğunlaşıldı. Forum, bölgeye özgü sorunların/anlaşmazlıkların çözümü için daha fazla bölgesel işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu önerirken, uluslararası sistemin bu çatışmaların çözümünde sorumluluk üstlenmemesi halinde bir dönüşümüne tabi tutulması gerektiğini savundu.

Uluslararası kolektivizm yerine bölgesel kolektivizm

Yukarıda sayılan çatışmaların tümü Türkiye'nin etki ya da ilgi alanı içerisinde bulunmaktadır. Bu anlamda Türkiye, içinde bulunduğu jeopolitik ortamların çoklu çatışmalarının çözülebilmesi için inisiyatif alarak müdahaleci, dengeleyici ve arabulucu rollerini üslenmektedir. Bu inisiyatif Türkiye'yi çatışma çözümü için mücadele eden bir aktör olarak sınırlamakla kalmıyor aynı zamanda bölgesel jeopolitik karmaşık dinamiklerini yönetmesi için liderlik fırsatı da sunmuyor. Dış politikası ile birlikte savunma ve güvenlik politikalarında dönüşüm geçiren Türkiye, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ifadeleriyle dış politikasında daha aktif ve aksiyon alarak sürdürülebilir istikrarı hedefleyen ve ilke/normları öne çıkaran bir aktör olarak diğerlerinden farklılaşmaktadır. Bu da Türkiye'nin geniş jeopolitik çevrede bölgesel bir lider olma hedefini güçlendirmektedir. Bölgesel sorunların çözümünü küresel bağlamdan bölgesel bağlama indirgemenin pratik sonuçlar ürettiğini 2020 ve 2023 Karabağ Savaşında kanıtlayan Türkiye'nin küresel ölçekte işlevsiz uluslararası kuruluşlar yerine bölgesel ittifaklara önem atfettiğini söyleyebiliriz. Bu da Türkiye'nin uluslararası sistemi dönüştürülmesi için stratejik hedefinin olduğu şeklinde yorumlanabilir.

Böylesine stratejik bir hedefin ilk adımı mevcut uluslararası sistemin eleştirilmesiyle başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, forumda yaptığı konuşmada Orta Doğu'daki İsrail sorununa işaret ederek uluslararası kamuoyunun çağrılarına rağmen "kurallara dayalı uluslararası düzenin" Gazze konusundaki duyarsızlığı ve çözüm üretememe haliyle anlamını ve ağırlığını kaybettiğini ifade etti. Bu açıklama aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzun zamandır öne sürdüğü Birleşmiş Milletlerin yeniden yapılandırılması önerisini de destekliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da forumda yaptığı konuşmada, yukarıda bahsedilen krizlerin uluslararası kuruluşların çatışmaları çözememesinden kaynaklandığına dikkat çekti. Fidan, uluslararası kuruluşları suçlayarak, BM gibi kuruluşların 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en derin meşruiyet krizini yaşadığını iddia etti. Bakan Fidan, uluslararası örgütün çatışmaları çözememesinin Türkiye'yi yakın coğrafyasındaki sorunları sahiplenmeye ve bu sorunların çözümüne öncülük etmeye ittiğini ifade etti. Fidan'ın ifadelerinden Türkiye'nin yakın çevresindeki birçok çatışma ve anlaşmazlıkların yönetilebilmesi için söz sahibi olabilecek bir kapasiteye sahip olduğu da anlaşılıyor.

Türkiye'nin bölgesel işbirliği anlayışına dayalı kriz/çatışma çözümü iradesinin uluslararası düzenin ortaya koyduğu çözüm yöntemlerinin yerini alacak bir potansiyele sahip olduğu da görülmektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında meydana gelen gıda krizin çözülmesi noktasına geliştirilen tahıl anlaşması da bu iradenin bir göstergesiydi. Antalya Diplomasi Forumu yalnızca uluslararası sistem eleştirildiği bir ortam olmadı, bölgesel kriz/çatışma çözümü yöntemleri tartışıldı ve somut önerilerin yapılmasına olanak sağladı. Tartışma ve önerilerin birçoğu bölgesel sorunların Türkiye'nin liderlik inisiyatifliyle çözülmesi için kamu diplomasisi atmosferi yarattı. Şüphesiz bu durum Türkiye'nin uluslararası sistemin dönüşmesi için ortaya koyduğu stratejik hedefinin başarıya ulaşmasına katkıda bulunacaktır.

İki test: PKK ile mücadele ve Suriye İç Savaşı

Türkiye'nin bölgesel krizlerde aktif rol üstlenme girişimi sadece çatışma çözümüyle sınırlı olmayıp terörle mücadelede bölgesel işbirliğini de kapsamaktadır. Bu anlamda bölgesel bir tehdit haline gelen PKK terör örgütüyle mücadele de Türkiye'nin bölgesel işbirliğine dayalı kriz çözümüne dayalı yaklaşımında önemli bir yer kaplamaktadır. Bu kapsamda, Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Antalya Diplomasi Forumu'nda terörle mücadele konusunda yaptığı açıklamalar da dikkat çekti. Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Irak'ın kuzeyinde PKK'ya karşı bir işbirliğinin yapılacağını doğrulayan açıklamalarda bulundu. Hüseyin, Türk ve Iraklı heyetlerin Aralık 2023'ten bu yana Bağdat'ta birçok kez bir araya geldiğini ve PKK'dan kaynaklanan güvenlik sorunlarını ele aldıklarını ifade etti. Ayrıca Bağdat'ta yapılacak bir sonraki toplantıya sunulmak üzere iki bildiri hazırlanmasına karar verildiğini de söyledi. Fuad Hüseyin Irak tarafının güvenlik, sınır güvenliği ve iki ülke arasındaki ilişkilerin güvenliğine ilişkin belgeyi hazırladığını ifade ederek, bu belgeleri tartışmak ve bu iki belgeye dayanarak bir plan geliştirmek üzere Bağdat'ta bir araya gelinmesinin planlandığını duyurdu.

Bakan Fuad'ın yaptığı bu açıklamadan ve Antalya Diplomasi Forumunun sona ermesinden oniki gün sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın 14 Mart 2024 tarihinde Bağdat'a bir ziyarette bulundu ve Irak Başbakanı Fuad Hüseyin'in ifade ettiği konular görüşüldü. Görüşmeler sonrasında yıllardır Irak topraklarını işgal eden PKK terör örgütü Irak Hükümetince ilk defa terör örgütü olarak tanındı ve PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadele kapsamında Türkiye ile işbirliği içinde hareket edileceği ilan edildi. Bu Türkiye'nin bölgesel işbirliğine dayalı kriz çözümü stratejisi için oldukça önemli bir gelişme olarak kayda geçti. Bundan sonraki hamlenin PKK terör örgütüne karşı Irak kuzeyinde kapsamlı ve sonuç alıcı müşterek bir askeri harekât olacağı değerlendirilmektedir.

Türkiye'nin bölgesel işbirliğine dayalı kriz çözümü stratejisinin önemli bir testinin de Türkiye'nin Suriye Rejimi ile başlatması beklenilen diplomatik diyalog inisiyatifi olduğu söylenebilir. Şam tarafının da diyaloğa açık olduğu değerlendirilen bir ortamda son haftalarda Türk ve Suriyeli heyetler arasında bir takım görüşmelerin gerçekleştiği konuşulmaktadır. Bu görüşmelerin bir müzakere zemini hazırlamak için yapıldığı değerlendirilmektedir. Bu kapsamda yüksek seviyeli istişare mekanizmasının kurulmasıyla birlikte Türkiye'nin Suriye'deki birçok sorunun çözümü için somut adımlar atacağı beklenmektedir. Bu girişimin diğer bölgesel çatışmaların çözümü için de model olması beklenebilir. Modelin olumlu bir etkisi olması durumunda, Türkiye'nin arabuluculuğunda Rusya-Ukrayna Savaşına da uygulanabilme ihtimaliden bahsedilebilir. Bölgesel bir işbirliği çerçevesinde gelişmesi beklenen bu inisiyatifin karşısındaki en büyük sınamanın uluslararası sistemin Suriye'deki yerel aparatlarının olacağı değerlendirilebilir.

Antalya Diplomasi Forumu'nda uluslararası sisteme ait kuruluşların çözmediği/çözemediği bölgesel düzeydeki krizler için Türkiye'nin bölgesel işbirliğine dayalı kriz/çatışma çözümü stratejisi bir alternatif olabilecek düzeyde tartışıldı. Türkiye'nin bu stratejisinin Karabağ Savaşı ve Tahıl Anlaşmasında olduğu gibi tutarlı sonuçlar ürettiği görüldü. Gelişen yeni bölgesel işbirliği inisiyatifleriyle Irak ve Suriye'deki terör ve istikrarsızlıkla da mücadele edilerek zemin ve koşulların hazırlandığı görülmektedir. Türkiye'nin dış politika ve güvenlik gündeminin önümüzdeki günlerde (muhtemelen yerel seçimlerden sonra) bölgesel işbirliğine dayalı kriz çözümü uygulamaları kapsamında oldukça hareketli geçeceği beklenebilir. PKK ve Suriye'deki istikrarsızlık gibi bölgesel tehdit haline dönüşen sorunlarla mücadelede gözlenecek olumlu sonuçlar, bölgesel kolektivizmin uluslararası kolektivizmi üstünleyeceği bir sürecin başlamasına neden olabilecektir.

@necdet4059