Kürt meselesinde ‘elinden geleni yapmak’

0
23.09.2012


Kürt meselesinde  ‘elinden geleni yapmak’

Dr.Adnan BOYNUKARA / Siyaset Bilimci 

Terör tırmandıkça ve gençlerimizin cenazeleri geldikçe, nefret ile birlikte çözüm talebi artıyor. Ancak sorun, çözüm talebine ilişkin isteğin ses tonuyla ilgili. Bununla birlikte, çözüm olarak sıkıyönetim ve olağanüstü hal taleplerinin siyasilerce dillendirildiği bir atmosferde, farklı bir sesin yüksek tonda çıkmasının zor olduğunun da farkındayız! 

Bu olumsuz atmosfere rağmen, Başbakan Erdoğan’ın, oğlu vefat eden Sırrı Sakık ile yaptığı telefon görüşmesinin medyaya yansıyan kısmı önemli. Başbakan görüşme sırasında Sakık’a, “Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye soruyor ve Sakık’ın yanıtı ise “evlat acısı çok ağır, her ülkenin bir ‘azizi’ var ve o ülkenin tarihini değiştirir, akan kanı siz durdurabilirsiniz, bunu yaparsanız, bu ülkenin ‘azizi’ olursunuz, bu savaşı bitirin, kimse evlat acısı çekmesin” oluyor. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, “ben elimden geleni yaptım, ancak karşılık bulmadı” cevabını veriyor. Akan kanın durması ve evlatlarımızın evlerine tabutlarla dönmemesi kuşkusuz her şeyden önemli. Hiçbir hak talebinin, gençlerin hayatından daha değerli olmadığını biliyoruz ve bunu ancak ölüm kendi yakınlarımıza ulaştığında hissediyoruz. Çünkü başkalarının evlat acısı üzerinden siyaset yapmak, ‘hak mücadelesi’ vermek ve ‘ülke kurtarmak’ kolay! Ta ki ateş bize dokunana kadar... 

Kürtlere oryantalist!

Başbakanın, “ben elimden geleni yaptım” sözü, boş ve karşılığı olmayan bir söz değil! Kürt sosyolojisiyle ilişkisi olmayan kimi isimlerin, önyargılı ve oryantalist bir bakış ile yaptıkları değerlendirmeleri bir kenara bırakacak olursak, yapılan çok şeyin olduğunu görürüz! Buna ilişkin en temel konu ise meselenin, devletin en üst organları tarafından konuşulması ve sorun alanı olarak kabul edilip masaya yatırılmasıdır. Bununla birlikte, süreci somut talepler ve yapılanlar üzerinde değerlendirmekte de fayda var. 

Hatırlanırsa; PKK çizgisinde siyaset yapan Kürtçü siyasetin ilk somut talebi, 1991 yılında yayınlanan “acil talepler” listesidir. Bu liste, 23 ayrı talebi içermekteydi. Bunlar; 1) Türkiye’nin sosyolojik gerçekliğine uygun olarak Kürt ulusal kimliğinin anayasa ve yasalar düzeyinde kabul edilmesi. 2) Kürt ulusal varlığının kabulü temelinde, Türkiye’nin taraf olduğu bütün uluslararası antlaşmalara konmuş bulunan bütün çekincelerin geri alınması. 3) Kürt ulusunun çağdaş anlamda ifade edilmesi için dilini ve kültürünü yazılı ve sözlü olarak hayatın her alanında özgürce kullanabilmesi. 4) Anadilde eğitim hakkının sağlanması. 5) Radyo ve TV’de Kürt diliyle yayın hakkının sağlanması. 6) Kürt ulusal sorunu ve çözümünün bütün boyutlarıyla özgürce tartışılabileceği demokratik bir ortamın sağlanması. 7) Olağanüstü Hal uygulanmasının bütün kurumlarıyla birlikte kaldırılması. 8) Sansür-Sürgün (SS) kararnamelerinin yürürlükten kaldırılması. 9) Özel TİM’in bölgeden çekilmesi. 10) Kontrgerilla örgütünün açığa çıkarılması ve dağıtılması. 11) Köy koruculuğu sisteminin kaldırılması. 12) Anti-terör yasasının yürürlükten kaldırılması. 13) 12 Eylül’ün sonuçlarını ortadan kaldıracak, koşulsuz bir genel affın çıkarılması. 14) Cezaevlerinin insan hak ve onuruna yakışır bir duruma getirilmesi, milletvekillerine cezaevi ve tutukevlerinde denetim yetkisi verilmesi. 15) Gözaltı süresinin 24 saate indirilmesi ve gözaltına alınan kimsenin avukat gözetiminde sorgusunun yapılması. 16) Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması. 17) Adil bir seçim yasasının düzenlenmesi. 18) Boşaltılan, yakılan, yıkılan köylerin yeniden inşası ve sahiplerinin uğradıkları zararın tazmini. 19) Yok edilmek istenen yerleşik üretim ilişkilerinin yeniden canlandırılması. 20) Yaylak, otlak ve mera yasağının kaldırılması. 21) Tüm çalışanlara grevli, toplu sözleşmeli, sendikal hakların tanınması. 22) Genel grev, hak grevi ve dayanışma grevinin yasallaştırılmasıyla lokavtın kaldırılması. 23) Anayasanın demokratikleştirilmesiyle MGK’nın kaldırılması ve Genel Kurmay Başkanlığı’nın MSB’ye bağlanması. 

Kürtçü siyasetin talepleri

AK Parti iktidarları döneminde, genel demokratikleşme adımları kapsamında yapılanlar dikkate alındığında, bu taleplerin büyük bir kısmının karşılandığı görülecektir. Her türlü baskıya rağmen çözüm iradesinin ortaya konulduğu Oslo görüşmelerinden tutun da, patlayan mayınlara rağmen süreci müzakere ve silahsız bir zemine çekme çabası, Başbakanın “ben elimden geleni yaptım ancak karşılık bulamadım” ifadesine karşılık gelmektedir. Hiçbir pazarlığa girmeden, 23 maddelik talebin 19’unu karşılayan hükümetin eli hep havada kaldı! PKK ve toplumsal taban sorunu yaşayan Türk solunun etkisinde kalan örgüt çizgisindeki Kürtçü siyaset dahi, bu eli tutmadı. Tüm bu olumlu adımlar ise hükümete yönelik darbe girişimleri ve örgüt tarafından artırılan terör saldırılarına rağmen atıldı. Şu an için karşılanmamış olan diğer dört talep ise toplumun geniş katılımı ve PKK’nın silah bırakması ile karşılanabilecek taleplerdir. Bunlar; genel af, koruculuğun kaldırılması, seçim yasasının yenilenmesi ve uluslararası sözleşmelerdeki çekincelerin kaldırılması... 

2012’nin yeni talepleri

Kürtçü eksende siyaset yapan çevrelerin taleplerinin süreçlere göre değişkenlik arz ettiğini biliyoruz. 2011 seçimlerinden sonra başlayan yeni anayasa talebiyle birlikte, dile getirilen talepleri ise dört başlık altında toplamak mümkün. (1) Kürt kimliğin tanımlanması, (2) anadilde eğitimin sağlanması, (3) Kürtlerin siyasi statülerinin belirlenmesi, (4) örgütlenme hakkının genişletilmesi. Bu taleplerin tümü, yeni anayasa çalışmalarında karşılık bulabilecek taleplerdir. Bunun için ise anayasa hazırlık sürecinin olumlu ve sonuç alıcı bir biçimde sonuçlanması yönünde çabalamak lazım. Bilindiği gibi anayasa bir üst sözleşmedir. Bu nedenle de, yeni anayasa amaçlanıyorsa, genel ilkeleri içermesine dikkat etmek gerek. Ancak kamuoyuna yansıyan kimi BDP taleplerinin, (gay ve lezbiyen haklarının anayasaya yazılması gibi) genel ilkeleri içermesi gereken anayasa hazırlama amacından uzak olduğu açıktır. Bu süreç, demokratik bir anayasa talebi açısından, turnosal kağıdı görevi görüyor!

Silah ve şiddet ile hak arama!

Kürt meselesinde görüş açıklayanların ve siyaset yapanların üzerinde ittifak etmeleri gereken temel konu, silah ve şiddetin hak arama aracı olamayacağı gerçeğidir. Kim, bu temel ilkeyi ifade etmeden, altını kalın çizgilerle çizmeden bu konu hakkında görüş açıklıyorsa, çözümden yana değildir! Bu gayet açık ve net bir durum. Kürtlerin büyük bir kısmının ve kimi Kürt siyasilerin “bu meseleyi çözebilecek kişi olarak” tanımladıkları Başbakan Erdoğan’da, çözümün ilk koşulu olarak buna işaret ediyor. İşte bu noktada, sorundan ‘ekmek çıkarma’ heveslisi, bölge sosyolojisine uzak ve oryantalist bir pencereden süreci analiz edenlerin dolduruşlarına gelmeden konuşmak ve tutum almak lazım. Bunun karşıtı ise “iç savaş” ile atılan ve atılacak olan demokratik adımlardan vaz geçmedir! PKK’nın isteği de bu. Siyasi iktidar pozisyonunu ortaya koydu; “silahlar susarsa operasyonlar durur.” Kendini; örgütün, Türk solunun ve ‘mezhepçi’ aklın insafına terk etmiş olan Kürtçü siyasetin adım atması zor görünüyor. Peki genel Kürt kitlesi, PKK’nın iç savaş ve demokrasiyi askıya alma talebine mi, yoksa toplumsal barış ve demokratikleşmeye mi destek oluyor? Ötesi yok...

Kürt meselesinde görüş açıklayanların ve siyaset yapanların üzerinde ittifak etmeleri gereken temel konu, silah ve şiddetin hak arama aracı olamayacağı gerçeğidir. Kim, bu temel ilkeyi ifade etmeden, altını kalın çizgilerle çizmeden bu konuda görüş açıklıyorsa, çözümden yana değildir!

 

[email protected]