Kürtler oyunu gördü

İhsan Aktaş / GENAR Başkanı
7.11.2015

HDP terör faaliyetleri konusunda hep devleti suçladı. Hükümete karşı bir kara propaganda yürüttü. Çözüm bekleyen bölge halkı bu politikasızlığı anladı ve uluslararası savaş oyunlarının figüranı olmanın Diyarbakır’daki bir Kürdün derdine derman olmayacağı Kürt seçmen tarafından fark edildi.


Kürtler oyunu gördü

1 Kasım seçimleri, 7 Haziran seçim sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde dünya demokrasi tarihinde yerini alması gereken bir tablo koyuyor önümüze. Çünkü seçmen davranışının 5 ay gibi kısa bir sürede bu denli radikal bir değişiklik göstermesi daha önce benzeri görülmemiş bir durumdur.

İki seçim arasında ülkenin içerisinde bulunduğu şartların her birini ayrı ayrı  ele alıp ortaya çıkan vatandaş tutum ve davranışlarını doğru bir şekilde yorumlamamız gerekmektedir. Türk halkının her iki seçimde de verdiği mesaj doğru tahlil edilebilirse hem muhalif siyasi partiler, hem de dört yıl süresince hükümet edecek olan siyasi iktidar için bundan sonra izlenmesi gereken yolla ilgili altın değerinde veriler ortaya konulabilir.

7 Haziran öncesinde Türkiye hem uluslararası ilişkiler hem iç politika açısından bir şıkışmışlık halini yaşıyordu. Demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, özgüveniyle uluslararası arenada etkisi hızla artan Türkiye, bölgesine özellikle de İslam ülkelerine ilham veriyordu.  Türkiye’nin geldiği bu aşamadan etkilenen halklar “Arap Baharı‘’ diye adlandırılan devrimler silsilesini başlattı. Ancak Arap Baharı’nın istediği neticeyi vermediğini gören Batı, özgür, ülkesi hakkında kararlar alabilen; halkın yönetimde söz sahibi olduğu yönetimler veya güdümlü diktatörler arasında tercih yapmak durumunda kaldı. Batının tercihinin demokrasi talebinde bulunan Müslüman orta sınıflar yerine diktatörlerden yana olması geçici bir süre için hem Ortadoğu ülkelerini hem de onlara ilham kaynağı olan Türkiye’yi zora soktu. Bugün Irak ve Suriye’de IŞİD belasının ortaya çıkması biraz da Batı’nın bu tercihinin sonucudur.

Serhildan karşılık bulmadı

Yine ülke iç siyasetinde Suriye iç savaşının yansıması olarak ortaya çıkan mülteci sorunu, ekonomik durgunluk, Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan Kürt bölgesi oluşturma gayretlerinin PKK’yı yeni hayallere sürüklemesi,  muhalefeti cesaretlendirmiş; daha önce hayal bile edilemeyen ittifakların oluşturduğu bir koro nokta atışıyla hükümeti iş göremez hale getirmek için var gücüyle yangına benzin taşımıştır. Kobani olaylarının duygusal iz düşümü, Kıta Avrupa’sının İran’la beraber PKK’ya sunmaya çalıştığı bölge perspektifi bir süreliğine Kürt seçmenle Ak Parti arasına bir soğukluğun girmesine sebep olmuştur.

Çözüm sürecinin sayısız  faydaları yanında problemli yanları da vardı. Süreç başladığı günden beri barışa, huzura, kalkınmaya, çocuklarının geleceğine odaklanmış Güneydoğu Anadolu’nun orta sınıf seçmeni 7 Haziran seçiminden sonra başlayan PKK terörüne kitlesel destek vermedi. Öz yönetim ilanlarına, serhildan çağrılarına prim vermedi. İsyan çağrıları çoğu zaman PKK’dan gelse de  HDP’nin çağrılarını da karşılıksız bıraktı. Bütün bu tutumlar çözüm sürecinin olumlu çıktılarıdır.

Diğer taraftan 7 Haziran seçimlerinde alınan sonuca önemli oranda etki eden bölgesel şartları da unutmamak gerekir.  PKK’nın başka seslere tahammülü olmayan baskı politikası, çözüm sürecinin getirdiği çatışmasızlık ortamını istismar ederek şehirleri silah deposu haline getirmesi, sözde mahkemeler, yol kesmelerle bölge halkını sindirmesi, hatta ‘’hükümetle yaptığımız anlaşma gereği buraları bize bıraktılar, fazla direnmeyin” diyecek kadar pervasızlaşması ve hükümet kanadının çözüm sürecinin selameti uğruna bütün bunlara kayıtsız kalan bir görüntü vermesi Ak Parti oylarında iki yönlü bir kopmaya sebep oldu

Bu tür pervasızlıklar Kürt seçmeni PKK’ya mecbur bırakırken, ülke bütünlüğü konusunda endişe eden seçmenlerin de MHP’ye yönelmesine sebep oldu. HDP’nin seçim süresince fazlaca tartışılması hem MHP’nin hem de HDP’nin oylarını artırmıştı. Her iki partiye giden oylar doğrudan Ak Parti oyları idi ve bu oy kayması Ak Parti’yi iktidardan etmişti.

7 Haziran seçimlerini belirleyen Kürt meselesinden başka seçimler süresince seçmenin Ak Parti’ye verdiği başka mesajlarda vardı.

Öncelikle 13 yıllık iktidar yorgunluğu ve sürekli iktidarda olmanın getirdiği bir davranış değişikliği, kibir ve CHP’lileşme temayülü. Ak Parti yöneticilerinin bu tutumu seçim süresince parti kanaat önderlerine halk tarafından iletilmiş ve parti yöneticileri bunu bir veri olarak değerlendirmeye almıştır.

Ak Parti iktidara geldiği ilk andan itibaren ülke problemlerini sıraya koymuş; özellikle altyapı, sağlık, ulaşım gibi alanlarda devrimsel nitelikte başarılara imza atmıştı. Her seçimde çıtayı biraz daha yükselten ve toplumun önüne yeni hedefler ve vizyon projeler koyan Ak Parti, 7 Haziran seçimleri öncesinde eski icraatlarını hatırlatmakla yetindiği gibi muhalefetin vaatlerinin uygulanamazlığı üzerine bir politik söylem geliştirdi. Bu da ters tepti.

Ülkenin temel ve makro sorunlarının çözümünde büyük bir başarı yakalayan Ak Parti, halkın beklentilerini doğru okuyamadı. Oysa halkın yaşam standardı yükselmiş, talepleri farklılaşmıştı. İnsanlar bireysel ihtiyaçlarını önemser hale gelmişlerdi. Emekli maaşları, işsizlik, tarımsal destek asgari ücret gibi vaatleri içermeyen bir kampanyanın çok da etkili olmadığı 7 Haziran’da görüldü.

Seçimlere giderken Ak Parti’nin kongreye gitmiş olması, genel başkan değişikliğinden sonra bir de üç dönemliklerin sahneden çekilmesi, adayların yoğunlukla  akademisyen ve teknokratlardan oluşması parti ile halk arasında iletişim zorluğu  ortaya çıkarmıştır.

Siyasete cemaatin soktuğu, üretilmesinde muhalefet partilerinin hiç bir dahli olmayan, ülke gündemine oturan; Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimi ve yolsuzluk iddiaları Ak Parti’yi etkileyen önemli konulardı. Türkiye’nin son dönem siyasi tarihi yazıldığında bu başlıklar  hatırlanacaktır. Türkiye’deki bütün siyasi partiler bu yapının müdahalesine muhatap olmalarına rağmen her biri durumu yek diğerinin aleyhine kullanmaya çalışmıştır. Bu durumda yapının yasa dışı faaliyetlerine rağmen daha uzun süre direnç göstermesine yardımcı olunmuştur.

1 Kasım’a giden süreç

Seçim kararı alındığı günlerde iki konuda öngörüde bulunmuştuk. İlki; bir önceki seçim iki milliyetçi parti ekseninde geçmişti. 1 Kasım seçimlerininse merkez partilerin kazanacağı bir seçim olacağını öngörmüştük.

İkincisi; yeni bir seçime giderken muhalefet partilerinin değiştireceği bir şeyleri yoktu. Bir önceki seçimde iktidar eleştirisi yapmışlardı. Bu eleştirilerde genelde paralel yapının ülke gündemine soktuğu konulardı ve başka neyi değiştirebilirlerdi? Fakat iktidar partisinin seçmenin karşısına çıkarken, revize edeceği, gözden geçireceği bir çok konu vardı. Ciddi bir özeleştiri sürecinden sonra söyleminde bu revizyonu da büyük oranda gerçekleştirdi.

AK Parti kongresini erkene alarak MKYK’sını yeniden şekillendirdi. Siyaset adına bir şey üretmediği halde “acaba Ak Parti içerisinde bir ihtilaf olur mu?” diye bekleyen rakip partilerin beklentisinin aksine kongreden Ahmet Davutoğlu başkanlığında tek bir Ak Parti’nin olduğu gerçeği çıktı ki, bu durum Ak Parti yöneticilerine olağan üstü bir güven aşıladı.

İktidar partisi bir önceki seçimlere göre adaylarını önemli oranda değiştirdi ve bu konuda teşkilatın ve halkın beklentilerini karşıladı.

Üçüncü dönemliklerin 50 yaş kuşağından önemli figürlerin siyaset arenasına dönmesi Ak Parti’ye olan güveni pekiştirdi.

Ak Parti seçim vaatlerinin seçmen beklentisine göre revize etti. “Ben bilirim”den ziyade “halk daha iyi bilir” düsturunu benimsedi.

Bir önceki seçimin kaybına neden olan PKK tehdidinin ortadan kaldırılması yolunda devletin tüm kurumlarıyla terörle mücadele kararlılığı halkın devlete ve hükümete olan güveninin artmasına sebep oldu. Kürt bölgelerinde yer yer yüzde 20’lik geri dönüşler görüldü. Bir taraftan halkın büyük oranda desteklediği terörle mücadele sürdürülürken buzdolabına kaldırılan çözüm talebi karşısında Ak Parti, “barışın ve çözümün adresi hala benim” duygusunu vermeyi başarabildi. “

Ak Parti ağırbaşlı olumlu bir kampanya yürüttü, halkın benimsediği vaatleri sıkça tekrarladı.

Geçici hükümeti yönetirken olağanüstü derecede sorumluluk sahibi, kurumsallığı öne çıkaran halka güven veren devlet algısının zedelenmesine mahal vermeyen bir kararlılık gösterdi.

MHP’nin yaptıkları halk tarafından daha çok bilinmektedir; fakat HDP’nin bu süreçte neler yapmadığı izaha muhtaçtır. HDP bölge insanına yönelik ekonomik sosyal sorunlar ve Kürt sorunu ile ilgili tek cümlelik siyasi bir dil kurmadı. Hatta ideolojik angajmanlarla yüklü, Türk solunun ütopik hayallerinin izlerini taşıyan bir dil kullanması HDP’nin düşüşünü hızlandırdı.

Terör faaliyetleri konusunda hep devleti suçladı adeta bir karartma yaparcasına hükümete karşı kara propaganda yaptı. Çözüm bekleyen bölge halkı bu politikasızlığı anladı ve uluslararası savaş oyunlarının figüranı olmanın Diyarbakır’daki bir Kürdün derdine derman olmayacağı Kürt seçmen tarafından fark edildi.

Aşırı derecede suçlayıcı, kendisini halk gören bir diskur partisine dönüştü. Bir milyondan fazla dindar Kürt oyu alan parti, Peygamber Efendimiz (SAV) ile ilgili bir karikatürü billboardlara basmaktan çekinmedi.

12 Eylül’de ayrılmış oldukları Türk solunun marjinal kanadıyla kurmuş oldukları yeni ittifak kendilerini nefret objesi haline getirmekten başka bir işe yaramadı.

Kürtler kimin umurunda?

Sonuç olarak 1 Kasım seçimlerine giderken dünyada konjonktürün değişmesinin de önemli etkileri olmuştur. Bu seçim sonuçları Türkiye lehine dönen uluslararası konjonktürün etkileri açısından da olumlu neticeler ortaya koyacaktır. Mülteci sorunuyla gözü açılan Avrupa’nın Türkiye’ye yakın durması; CHP, HDP ve Batıcı entelektüellerin kimyasını bozmuştur. Rusya’nın ve İran’ın Suriye’ye yabancı güçler olarak saldırması, Batı ittifakının bir zaafı ve Türkiye’nin tezlerinin haklılığını ortaya çıkarmıştır. ABD’nin olumlu dönüşü kendi seçimlerinin bitimini bekleyecektir. Fakat şimdiden ABD’nin kendi içine yaptığı tartışmaların ana gündemini oluşturmaya başlamıştır bile.

Hasılı Ak Parti bu seçimde yeni kurulmuş bir parti gibi çalıştı. Öze dönüş perspektifini halka iyi anlattı; halktan dört yıllık bir kredi daha almayı başardı. Halk şunu ortaya koydu ki; hiç bir kredisi sonsuz değil. İstediği zaman kendisini unutanları terbiye edecek kudreti haizdir.

[email protected]