Kürtler ve ABD: Aldatılmışlık sendromunda sil baştan mı?

Saliha Ziya - Bekir Aydoğan / Ankara Üniversitesi
23.05.2015

ABD’nin bağımsız bir Kürt devletine sıcak bakmamasında, Irak’ın bölünmesi neticesinde ortaya çıkacak İran güdümündeki bir Şii devletinden çekinmesi yatıyor. IŞİD’in de denkleme eklenmesiyle, Irak’ta İran’ın desteğiyle güçlenen Şiilerin, Irak’ın bütünlüğünün korunmasıyla dengeleneceğine inanılıyor.


Kürtler ve ABD:  Aldatılmışlık sendromunda sil baştan mı?
Kürtlerin, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlığına yönelik beklentilerinin yeniden alevlenmesine neden olan Barzani’nin Mayıs ayı başındaki ABD ziyareti hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Barzani her fırsatta Ortadoğu’da değişen dengelerin bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için gerekenşartları olgunlaştırdığını ifade etse de, ABD bağımsız bir Kürdistan konusunda Erbil-Bağdat arasındaki çatışma riski üzerinden pragmatist hedeflerini Kürt-ABD dostluğunun ötesinde tutmaya devam edeceğe benziyor.
 
Geçtiğimiz yıl, Barzani’nin tam da IKBY’nin IŞİD karşısında Ortadoğu’nun güvenli limanı olduğunu tüm dünyaya kabul ettirdiği dönemde ABD’ye yapacağı ziyaretin ertelenmesi, ABD’nin Irak’ın bütünlüğü konusundaki politikalarında ısrarcılığının yanı sıra Kürt devletinin kurulmasının henüz erken olduğuna olan inancının da bir kanıtı olarak okunmuştu.Bu yıl gerçekleşen ziyaret sonrasında ABD’nin yaptığı ‘birleşik bir Irak’a güçlü destek açıklaması’, birazsahne arkasındaki siyasi gelişmelerle, biraz da Kürt liderlerin halkın heyecanını yönetmesiyle yükselen bağımsızlık beklentilerinin yerini aldatılmışlık sendromu mu alıyor sorularına neden oldu.
 
Kürtlerin kısa tarihinde 
 
Yakın tarihte Kürtler, bölgesel ve küresel çatışmaları fırsata çevirerek bağımsız bir devlet kurma yönünde çeşitli girişimler gerçekleştirdi. Ancak söz konusu girişimler, dış güçlerin yaptığı hamlelerle değişen dengeleri -planlananın aksine- Kürtlerin aleyhine sonuçlandırması, Kürt halkının Batılı güçlere olan güvenin sarsılmasına neden oldu. Bu doğrultuda, I.ve II. Dünya Savaşlarının ardından Ortadoğu’nun yeniden inşası sürecinde yaşanan gelişmeler,Kürtlerin yaşadığı aldatılmışlık sendromuna tarihten verilecek en somut örnekler olarak hatırlanabilir.
 
I. Dünya Savaşı öncesinde, İngiltere başta olmak üzere Batılı devletlerin Osmanlının yıkılışını kolaylaştırmak için diğer halklarda olduğu gibi Kürtler arasında da mikro milliyetçilik dalgalarını desteklediği biliniyor. Gerekli şartlar oluşması halinde Kürt devletinin kurulacağı sözünü veren İngiltere’nin savaşın ardından bu vaadini tutmamasında, Sevr’in öngördüğü büyük Ermeni devleti ile vaat edilen Kürt devletinin aynı bölgeyi içermesi etkili olmuştu.  Ayrıca, Kürtlerin Türklerle yakın ilişkileri ve ‘Özdemir Bey Olayı’nda olduğu gibi Kürtlerin İngilizlere karşı Türklerle birlikte savaşmasının yanı sıra, kurulacak bir Kürt devleti sınırlarına dahil olacak petrol zengini Musul’un idaresi konusundaki endişeler de İngiltere’nin Kürtlere verdiği bağımsızlık sözünü tutmamasında etkili oldu. Kürtlerin, İngilizler üzerinden yaşadığı aldatılmışlık hissi bağımsız devlet kurmalarının engellenmesiyle kalmadı. 1920’lerde İngilizlerin isyan eden Kürtleri sürgüne göndermesi ve hava bombardımanına tutması da Kuzey Iraklı Kürtlerin hafızalarında yer etti. Diğer yandan,aynı dönemde Kürtler ABD tarafından da ihanete uğradı. Wilson’un her ulusun kendi kendini yönetmesi ilkesine rağmen, ABD’nin Kürtleri değil Ermenileri desteklemesi Kürtlerin Ortadoğu’nun bu yeni aktörüne karşı güvensizlik geliştirmesine neden oldu.
 
Rus desteği
 
Kürtlerin aldatılmışlık sendromunu besleyen önemli etkenlerden biri, 11 aylık kısa tarihiyle Mahabad Devleti oldu. II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Sovyet Rusya’nın işgal ettiği İran’da Rusların desteğiyle kurulan bu ilk ve tek Kürt Devleti, Rusya-İran arasındaki mutabakatın ardından Rusların İran topraklarından çekilmesiyle yıkıldı. Rusların desteğini geri çekmesi sonrası İran’ın açık hedefi haline gelen Mahabad’ın yıkılışı, Kürt tarihinde hem bir milliyetçi referans hem de büyük güçlerin ilişki ağı içerisinde kolayca gözden çıkarılmalarına bir örnek olarak hatırlanır. Mahabad Devleti’nin yıkılması, Kürtleri stratejik olarak Soğuk Savaş’ın iki cephesinden de bir süreliğine uzaklaştırdı. Zira Sovyet desteğine güvenen Kürtler için bu yıkım, yeni bir aldatılmışlığın yanı sıra ABD ve İngiltere’nin güvenini kaybetmek anlamına da geliyordu. 
 
Saddam’la yüzleşme
 
1970’lere gelindiğinde Kürtlerin aldatılmışlık sendromunu güçlendirecek bir hamle de İran’dan geldi. Irak Kürtleri, Molla Barzani (Mesut Barzani’nin babası) liderliğinde Kuzey Irak’ta varlık gösterirken,ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiki İran, Sovyet Rusya ile dirsek temasındaki Irak’a karşı Kürtleri destekledi. Bu destek, aynı zamanda Soğuk Savaş dönemindeki cephe savaşları kapsamında ABD’nin Sovyet Rusya’ya karşı bir hamlesiydi.  Dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin’in Kürtler üzerindeki İran ve ABD etkisini azaltmak için Molla Barzani ile 1971’de Kürtlerle imzaladığı Özerklik Anlaşması uzun sürmemiş ve 1975’de Saddam tarafından fiilen kaldırılmıştı. Tam bu dönemde, İran ve Irak’ın 1975’te imzaladığı Cezayir Anlaşması, İran’ın -ve dolayısıyla ABD’nin- desteğine güvenen Irak Kürtlerini Saddam’a karşı savunmasız bıraktı. Saddam’ın, İran ile işbirliği yaparak kendisine karşı savaşan Kürtlere saldırması sonrasında binlerce Kürt İran’a kaçtı. Kürt tarihinde İran’ın Kürtlere verdiği desteğini çekmesinde ABD Dışişleri eski Bakanı H.Kissenger’ın direktiflerinin etkili olduğuna inanılır. 
 
Cezayir Anlaşması ile Kürtlerin aleyhine bozulan dengeler, Kuzey Irak’ta kurulan özerkliğin kaldırılması ve Saddam’ın saldırıları, Kuzey Irak Kürt liderliği üzerine yapılan mücadeleleri beraberinde getirdi. Barzani liderliğindeki Kürtlerin bir kısmı Celal Talabani etrafında toplanarak Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (KYB) kurarken, Barzani’nin KDP’si ile KYB arasında 2000’li yılların başına kadar sürecekKürt iç savaşı da başlamış oldu. Bu çerçevede Cezayir Anlaşması ile İran ve ABD’nin Kürtleri bölgesel politikaları nedeniyle yalnız bırakması, Kürtler için ABD ve İran’a karşı güvenlerini sarsan bir olay olarak kaydedildi.
 
ABD ile yeni dönem
 
ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi, Kürtlerin ABD ile ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. ABD, operasyonlara yakın destek veren Kürtlerin Kuzey Irak’taki varlığını destekledi, kurulan yeni merkezi yönetimde Kürtlere aktif rol verdi. Savaşın ardından Irak ordusu dağıtılırken peşmerge güçleri bırakılmış, Kürtlerin kuzeydeki statüsü kurumsallaşmaya başlamıştı. ABD’nin desteği ile Barzani ve Talabani arasındaki çatışmaların sona ermesi de, özerk bölgenin güçlenmesinde önemli bir etken olmuştu.Saddam’ın devrilmesi ve petrol gelirleri sayesinde güçlenen ekonomisi ile tarihinin en parlak dönemine erişen Iraklı Kürtler, artık bağımsız bir devlet kurmanın arifesine geldiklerine emin olmaya başladılar.
 
ABD 2011’de Irak’tan çekilirkenIKBY,dönemin Irak Başbakanı Maliki ile Musul ve Kerkük gibi tartışmalı bölgeler ve petrol kaynakları başta olmak üzere birçok konuda anlaşmazlık yaşıyordu. İşgalin ardından yeniden şekillenen Irak’ta bağımsızlık bekleyen IKBY hayal kırıklığına uğrasa da, işgal sırasında kazandığı avantajları yeni dönemde kaybetmemenin mücadelesine girişti.Irak merkezi yönetiminin giderek zayıfladığı ve ülkenin kaos atmosferine sürüklendiği bu süreç,IKBY’ye yeni fırsatlar da sunuyordu. Bu dönemde ABD’nin bölgede IKBY’i stratejik ortak olarak gördüğü, ancak bağımsızlığına henüz sıcak bakmadığı görülüyor. Nitekim Barzani’nin 2012’deki ABD ziyaretine, ABD’nin Irak’ın bütünlüğüne yönelik mesajları damgasını vurmuştu. Ayrıca, 2013’ten itibaren IŞİD’in Irak’taki etkisinin arttığı ve Bağdat yönetiminin kontrolü kaybettiği dönemde bile ABD, Kuzey Iraklı Kürtlere Irak devlet bütünlüğüne destek vermelerini telkin etmişti.
 
ABD’nin bağımsız bir Kürt devletine sıcak bakmamasında, Irak’ın bölünmesi neticesindeortaya çıkacak İran güdümündeki bir Şii devletinden çekinmesi yatıyor.IŞİD’in de denkleme eklenmesiyle, Irak’ta İran’ın desteğiyle güçlenen Şiilerin, Irak’ın bütünlüğünün korunmasıyla dengeleneceğine inanılıyor. ABD bu nedenle Kürtlerin aktif şekilde rol almaları kaydıyla birleşik bir Irak’ın devamını istiyor. Iraklı Kürtler bu kez, IŞİD’le mücadele üzerinden bağımsızlığı ‘haketmeyi’ beklerken;ABD ziyaretinde, Barzani’nin ‘bağımsızlığı devam eden bir süreç’ olarak tanımlaması, Iraklı Kürtlerin ABD’nin bu son hamlesini henüz aldatılmışlık olarak algılamadıklarının da bir göstergesi. Tarihin Iraklı Kürtlere yaşattığı ‘aldatılmışlık sendromu’nun etkisiyle hiçbir devlete tek taraflı güvenmeyen IKBY’nin,mevcut şartlar altında dış politikada çok taraflı ilişkiler üzerinden denge siyaseti izlemeye devam edeceği beklenirken, diğer taraftan bağımsızlık sloganı ile Kürt kimliği bilincini canlı tutmayave Kürtlerin liderliğini devam ettirmeye niyetli olduğu görülüyor.