Küsülü Bekir'in bitmez nazları

Mustafa Çiftçi / Yazar
5.02.2021

Bekir o kadar usulüne uygun küser ki siz kendinizde bir kusur aramaya başlarsınız. Çünkü Bekir küsünce sizinle ilişkisini tümden kesmez. Size öyle bir mesafe koyar ki çevrenizde durmaya devam eder. Yani varlığını asla unutturmaz ama iletişime geçmek isterseniz de usulca geri çekilir. Bir çeşit suya inen ceylan taktiğidir bu.


Küsülü Bekir'in bitmez nazları

Küsülü demeyi sadece bize mahsus zannediyordum. Mahalli bir ifade diye biliyordum. Meğerse sözlüklerde de yeri varmış. "Küsülü" demek çok çabuk ve sık sık küsen demekmiş. Hatta bazıları çok küsen kişileri tarif için "küstüm çiçeği" der. Her ne kadar "çiçek" diye taltif edilse de biz millet olarak küsmeyi pek makbul bir şey saymayız. Çünkü küsmek biraz işi yarım bırakmaktır. Bu haliyle kişi kendisini ortada bırakanı sevmez elbette. Türlü çeşit küsmeler mevcuttur ama küslükler içinde en sempatik olanı herhalde çocuk küsmesidir. Parmakla da gösterilir. Parmaklar türlü şekillere girerek küslüğü tarif ederler. Bir de barışmayı gösterir parmaklar. Ve çocuk ikisinden birini seçer...

Bekir çocukluğunda küsmek ve barışmayı kaç kere yapmıştır? Bekir küsmek konusundaki şöhretine çocukken kavuşmuş muydu? Yoksa sonradan bir gayretle mi "küsen adam" olmuştu? Bu sorularımıza cevap bulmamız zor. Bekir'in şahsi tarihi karanlık sayfalarla dolu. Doğum tarihi bile meçhuldür. Nüfus memurunun insafına kalmış bir tarihte doğmuş sayılır resmi olarak. Geçmişinin böylesi karanlık olması Bekir'in sırlı bir adam olduğunun değil ama adam yerine konulmadığının işaretidir. Neden derseniz Bekir dokuz kardeşin en küçüğüdür. Doğum tarihini kimse bilmez. Babası rahmetli çocuklarını isim olarak bilmezmiş de yüzlerini görünce tanırmış. Bazen şakacı esnaf şu senin oğlun mudur diyerek bir çocuğu gösterirler, adamcağız da yüzünü görmezsem seçemiyorum kusuruma bakmayın dermiş. Bekir ne kadar küsmekle şöhret bulduysa babası rahmetli de mahcupluğu ile bilinirdi. Yemek yerken sofraya hürmetsizlik olur diyerek ayaklarını uzatmayan bir adam düşünün. Su içeceği zaman yanında yöresinde kim varsa suyu önce onlara teklif eden. Sonrasında da bir kabahat eder gibi mahcubiyetle üç yudumla suyu içen bir adamdı rahmetli.

Evvela babası

Bekir'e geçmeden evvel babasını anlatıyoruz. Neden derseniz babası garip olanın kendisinde de bazı acayiplikler oluyor. Psikologlar vatandaşın çocukluğunu boş yere deşelemiyorlar. Çocukluk iyi araştırılırsa bu günü anlamak için çok imkan barındırıyor. Bekir'in babası da mahcubiyeti ve saflığı ile meşhurdu. Dokuz çocuk babalarının otoritesindeki boşluğu kendilerince doldurdular. İçlerinden ufak tefek suçlara bulaşmış. Asker dönüşü adam olup bir işin ucundan tutmuş olanlar da vardı. Yalan dünyayı boş verip berduş olan da vardı. Bekir ise dokuz kardeş içinde şu yalan dünyada var olmanın sırrını küsmekte bulmuş adamdı.

Okul arkadaşları anlatıyor. Bekir ilk olarak öğretmeni Maynur Hanım'a küsmüş. Bekir'in hocasına küsmesi anlatılacak meseledir. Çünkü Maynur Hoca eli maşalı dediğimiz cinsten, otoriter, mesleğine hakim, biraz gardiyan, biraz öğretmen, biraz eğitmen olan nesilden bir hocayken Bekir bu kadar otoriter hocaya küserek ilk meydan okumasını yapmıştır. Zaten Bekir'in küsmelerini efsanevi yapan da otorite falan dinlemeyip küsmesidir.

Hadise şöyle olmuş. Hoca tüm sınıfa bir soru sorar. Bir kısım öğrenci parmak kaldırır. Aralarında Bekir de vardır. Öğretmen Bekir'e söz hakkı verir. Bekir cevabı söyler. Cevap doğrudur. Öğretmen "...aferin otur bakalım." der. Ve Bekir küser. Neymiş efendim hoca hanım "aferin oğluma" dememiştir de sanki Bekir oturmasını bilmiyormuş gibi "otur" demiştir. Bekir'in gördüğü bu ayrıntıyı hoca kırk yıl düşünse bulamaz. Hatta bulsa bile inanmaz. "Canım bunda küsülecek ne var? Kötü bir şey dememişim ki otur demek ayıp mıdır, kabahat midir?" der. Ama Bekir küsmüştür bir kere. Sınıfta cevabını bilse bile sorulara cevap vermez. Hoca tahtaya kaldırınca sessiz kalır. Hoca durumu anlamaya çalışır. Neden sustu bu çocuk diye azıcık araştırınca Bekir'in küstüğünü öğrenir. Bekir'in gönlünü nasıl alırız diye merak eder hoca. Çocuklar derler ki hocam Bekir kendi küser kendi barışır. Siz ne yaparsanız yapın o istemediği müddetçe barışmaz. Ya sabır çeken Maynur Hoca derslere devam eder, günler geçer Bekir hala küstür. Aradan ne kadar geçer meçhul. Ama Bekir yine tüm sınıfa sorulmuş bir soruya cevap vermek için parmak kaldırır. Herkes sevinir. Bekir parmak kaldırdıysa artık hocaya küs değildir diyerek herkeste bir heyecan belirir. Gerçekten de Bekir soruya cevap verir. Hoca da heyecanlanır ne diyeceğini kestiremez. "Aferin oğlum Bekir kuzum benim" der. "otur" dese Bekir küsecek. Ama bu sefer küsmez Bekir. Kendisine nasıl oldu da barıştığını sorarlar. Bekir anlatır. "Felanca gün öğretmenimiz gariban bir çocuğun masrafını karşılayıp çantasını ve önlüğünü yeniledi. Böylesi öğretmene küsülmez artık." Bu lafı duyan Maynur Hanım üstün hizmet madalyası almış gibi duygulanır, mutlu olur.

Bekir'in küsmesi eziyet barışması bir nimettir artık. Türlü sebeplerle Bekir okulun hademesi "Mısdo Dayı"ya sonra beden eğitimi, resim ve tarih öğretmenlerine küsmüştür. Bunun yanı sıra okuldaki her arkadaşına sırayla, bazılarına birden fazla olmak kaydıyla küsmüştür.

Suya inen ceylan

Bekir o kadar usulüne uygun küser ki siz kendinizde bir kusur aramaya başlarsınız. Çünkü Bekir küsünce sizinle ilişkisini tümden kesmez. Size öyle bir mesafe koyar ki çevrenizde durmaya devam eder. Yani varlığını asla unutturmaz ama iletişime geçmek isterseniz de usulca geri çekilir. Bir çeşit suya inen ceylan taktiğidir bu.

Bekir bu kadar çok ve sık aralıklarla küsünce hemen lakap takmışlardır. "küsülü" demişlerdir. Yiğit namıyla anılır tamam da Bekir'in küsmesi namlanacak bir iş midir? Öyle veya değil sonunda Bekir aldığı ismi hak ettirecek derecede istikrarlı şekilde küsmeye devam etmiştir. Mesela liseyi bitirmiştir ama diplomasını almaya gitmemiştir. Çünkü okul müdürüne de küsmüştür. Sebebi de şudur; Bekir, yoldayken selam vermiştir ama müdür bey de nasıl olduysa Bekir'i görmemiştir. Ve olay orada bitmiştir. Okul müdürüne askere gidene kadar küs durdu Bekir. Askerlik evrakı içinde lise diploması da lazım oldu da Bekir müdür beye küs olduğundan dokuz kardeşinden biri Bekir'in diplomasını aldı.

Kışlaya bırakmadı

Bekir askerde kimlere küsecek diye çok merak eden oldu. Ama Bekir küslüğü kışlaya bırakmadı. Henüz askerlik şubesinde işlemleri yapılırken şube başkanı komutana küstü. Çünkü komutan işlem için bekleyen asker adayı mehmetçiklerin halini hatrını sorup onlarla konuşurken sıra Bekir'e gelince nasıl olduysa boğazı gıcıklanmış ve bir öksürük tutmuştur komutanı. O zaman Bekir anlamıştır ki komutan onunla konuşmamak için mahsustan öksürük nöbetine tutulmuştur. Ve o saat komutana küsmüştür Bekir.

Askerliği sırasındaki küslükleri evlere şenliktir. Onları anlatsak sabahı buluruz. Bekir'in küsmesi ölene kadar bitmeyecek bir serencamdır ki anlatması bile insanı yorar. Beni fazla yormadan, sizleri fazla sıkmadan bu haftayı da böylece bitirelim vesselam.

[email protected]