Kuzey Suriye’de PYD Kuşağı

CAN ACUN / SETA Dış Politika
4.07.2015

Suriye devrimi 4 yılı geride bırakırken, son dönemde Kuzey Suriye cephe hattında oyun kurucu aktörlerin yeni hamleler yaptığı görülmektedir. Bir yandan muhalifler Esed rejimine karşı İdlib ve Halep’te önemli kazanımlar elde ederken buna paralel PYD ve IŞİD arasında Kobani sonrası dönemde çatışmalar tekrardan yoğunlaşmaya başlamış, PYD ABD ve Esed rejimiyle kurulan ilişki ağı ise IŞİD’e karşı mücadele parantezine alınmaya çalışılan yardımlarla çok daha net bir şekilde tezahür etmiştir.


Kuzey Suriye’de PYD Kuşağı

PYD’nin Esed rejimi ve ABD ile kurduğu angajman üzerinden yaptığı hamleler ve Cezire, Kobani ve Afrin kantonlarını birleştirme çabası Türkiye açsından hem kendi ulusal güvenliğine hem de Suriye devriminin geleceğine yönelik bir tehdit olarak algılanmış ve karşı adımlar atmasına neden olmuştur. Bu makalede PYD’nin Suriye devrimine verdiği tepki, Esed rejimi ve ardından ABD ile kurduğu ilişki ele alınacak, PYD’nin jeo-politik hedefleri değerlendirilecek ve Türkiye’nin olası karşı adımları irdelenmeye çalışılacaktır.

Suriye devrimi ve Kürtler

Suriye genel demografisinde Kürtlerin toplam nüfusun yaklaşık %10’una tekabül ettiği değerlendirilmektedir. Genellikle ülkenin kuzeyinde yer alan Kürt yoğunluklu bölgeler, hem Türkiye-Suriye sınır hattını hem de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin kontrolünde olan bölgelerle Rabia-Sincar üzerinden Irak-Suriye sınır hattını oluşturması nedeni ile jeo-politik açından önem arz etmektedir. Aynı zamanda Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı (özellikle kuzey-doğu Suriye) Cezire kantonunun ilan edildiği bölgelerde önemli petrol yatakları da bulunmaktadır. Yoğun olarak yaşadıkları coğrafi bölgenin stratejik ve ekonomik öneminin yanı sıra demografik açından da Suriye’deki en büyük azınlığı oluşturmaları ve milliyetçi hak talepleri nedeni ile Esed rejimi açısından tehdit olarak görülmüşlerdir. Bu bağlamda rejim ve PKK arasında bir ilişki kurulmuş, PKK’nın Türkiye’ye karşı desteklenmesine karşı PKK’ın da yardımı ile Suriye Kürtleri rejim için tehdit olmaktan çıkartılmaya çalışılmıştır. Esed Rejimi, Abdullah Öcalan’ı kendi ülkesinde ağırlarken, aynı zamanda ülkenin kuzeyindeki Kürtlere karşı baskıcı ve ayrımcı politikalarına devam etmiş, yine bu anlamda Öcalan’ı Suriye’deki Kürtlere karşı bir avantaj olarak elinde tutmaya çalışmıştır. Türkiye’nin yoğun baskılarının ardından 1998 yılında imzalanan Adana Anlaşması sonucu Esed Rejimi Öcalan’ı sınırdışı edip, ülkedeki PKK kamplarını kapatmış, ülkedeki PKK üyeleri ve uzantıları tutuklama ve kovuşturmalara maruz kalmıştır. Bu süreçte ise Demokratik Birlik Partisi (PYD) PKK’nın bir uzantısı olarak 2003 yılında kurulmuştur.

PYD’nin hakimiyeti

2011 yılında başlayan Suriye Devrimi Kürt gruplardan da destek görmüş, İslamcı Kürtlerle birlikte Gelecek Hareketi Lideri MişelTemmo gibi isimler de ön plana çıkarak rejim karşıtı ayaklanmanın parçası olmaya başlamışlardır. Bunun karşısında kısa bir süre sona MişelTemmo evine baskın yapan maskeli kişilerce öldürülmüştür, taraftarları ise bundan Esed Rejimini ve PKK’yı sorumlu tutmuştur. 

Esed rejimiyle angajman içerisinde olan PYD ön plana çıkmaya başlarken, rejim muhalifi Kürtler zemin kaybetmeye başlamıştır.Nihayetinde PYD’nin oluşturduğu yeni silahlı grubu YPG güçleri ülkenin kuzeyinde, Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı yerlerden rejim güçlerinin muvazaalı bir şekilde çekilmeye başlamasıyla Amude ve Afrin’i, ciddi bir çatışma yaşanmaksızın ele geçirmiştir.KDP’ye yakın siyasi örgütler PYD unsurları tarafından tasfiye edilmişlerdir. PYD’ye muhalefet eden Kürt grupların Amude’de gerçekleştirdiği eylemlerde göstericilerin üzerine ateş açılması ve sivillerin öldürülmesi, tutuklanan aktivistlerin işkenceye maruz kalması, muhalif gruplara karşı baskılar, rejim milisleri ve istihbaratıyla yapılan işbirliği gibi pek çok insan hakları ihlali yaşanmıştır.YPG güçleri Haseke’nin kuzeyindeki Kamışlı civarında da ilerlemeye devam edip, el-Malikiye’yi ele geçirmiş, Batı Haseke’de ise Ras el-Ayn’a girmiştir. Kamışlı ve Haseke şehir merkezlerindeyse, Esed Rejimine ait askeri üstler ve devlet kurumları kalmaya devam etmiş, bu şehirleri Esed Rejimiyle PYD birlikte yönetmeye başlamıştır. Hali hazırda Esed Rejimi Kamışlı’daHavalanı, Güvenlik birimleri ve istihbarat binaları dahil şehrin yaklaşık yüzde 10’nu kontrolü altında tutmakta, memurlara maaşlarını ödeyip şehir hizmetleri sunmaya devam etmektedir.PYD lideri Salih Müslim EsedRejimyle aralarında defacto bir ilişki olduğunu söylerken, yaşanan bu süreç, doğal olarak Suriye Muhalefetiyle YPG güçlerinin çatışmaya başlamasıyla sonuçlanmıştır.

Ancak 2014 Ocak ayının hemen başlarında Suriye muhalefetiyle IŞİD arasında başlayan çatışmaların ardından, başta Rakka olmak üzere, Haseke, Halep’in doğu ve Türkiye sınırına doğru kuzey-doğu hattı gibi Kürt bölgelerine uzanan hattın IŞİD’in eline geçmiştir. Bundan sonra YPG ile yaşanan çatışmalar, büyük oranda bu iki grup arasında gerçekleşmiştir. IŞİD’in yoğun saldırıları ile yüz yüze kalan PYD liderliği, başta Salih Müslim olmak üzere uluslararası destek arayışına girerlerken, ABD ve IŞİD ile mücadele eden uluslararası kaolisyon güçlerinden silah yardımı talebinde bulunmuşlardır.  IŞİD’in Irak’ta ve Suriye’de elde ettiği ağır silahları devreye sokmasıyla hızlı bir biçimde ilerlemeye devam ettiği ve Kobani’nin tamamen düşmeye çok yaklaştığı bir dönemde bir noktada ABD PYD’nin yardım çağrısına cevap vererek Kobani’deki IŞİD hedeflerine yoğun bir hava saldırısı başlatmıştır. ABD hava saldırılarıyla yetinmemiş kargo uçakları aracılığıyla havadan silah yardımda yapmıştır. Ayrıca ABD’nin yardımıyla sahadaki askeri gerçeklik IŞİD aleyhine dönmüş ve bir süre sonra örgüt Kobani ve köylerinden neredeyse tamamen çıkartılmıştır. Kobani deneyimi ABD’nin YPG güçlerini Suriye’de IŞİD ile mücadele de kara gücü haline getirebileceğini gösterirken, PYD için ise ABD hava kuvvetlerinin desteğinin önemi ortaya çıkmış, ardından Tel Abyad’da bu ortaklık devam ettirilmiştir.

Tel Abyad

Kuzey Suriye’de çoğunluğu Arap-Türkmen olmak üzere yaklaşık 100 bin kişinin yaşadığı Tel Abyad son dönemlerde bölgesel güç mücadelenin merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Bölge coğrafik olarak Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinin karşı tarafında yer alırken, Türkiye-Suriye arasında önemli sınır kapılarından birisi olan Akçakale’ye de ev sahipliği yapmaktadır. IŞİD’in 2014 yılında muhaliflerden ele geçirdiği Tel Abyad bölgesi PYD’nin askeri kanadı olan YPG’nin’Şehit RubarQamışlo Hamlesi’ adıyla başlattığı operasyonlarla adım adım kıskaca alınmaya başlanmıştır. Bu süreç içerisinde Tel Abyad’dan Akçakale sınır kapısı üzerinden mülteci akını başlamış, kısa süre içerisinde 20 binden fazla Tel Abyadlı Türkiye’ye giriş yapmıştır. IŞİD ciddi bir mücadele vermeden Tel Abyad’danRakka’ya çekilmiştir. Tel Abyad’ın Arap ve Türkmen nüfusu YPG güçleri tarafından zoraki bir tehcire tabi tutulurken geride bıraktıkları evleri, eşyaları ve ekinlerine el konulduğu görülmüştür. IŞİD ABD’nin yoğun hava bombardımanı altında ciddi bir direnç göstermeden bölgeden Rakka’ya çekilmiş ve Tel Abyad tamamen YPG’ninhakimiyetine girmiştir.

PYD Kuşağı

PYD-ABD ikilisinin IŞİD ile mücadele parantezine aldıkları ittifakları sayesinde açık bir şekilde Kuzey Suriye’yi yeniden dizayn etme çabasına girdikleri görülmektedir.ABD aslında Suriye devriminin başından beri muhaliflere şüpheyle yaklaşmış ve bazı grupları sakıncalı addederek ihtiyaç duydukları askeri desteği vermek bir yana, bu desteği vermek isteyen aktörlere de aktif bir şekilde engel olmaya çalışmıştır. Daha önce bizzat ABD Başkanı Obama tarafından ilan edilen kırmızıçizgilerin defalarca geçilmesi durumunda bile müdahale seçeneğini hayata sokmayan ABD, Kobani’nin IŞİD tarafından ele geçirilmesi ile birlikte uluslararası koalisyonu kurup Suriye ve Irak’ta IŞİD’e ve zaman zaman Suriyeli muhaliflere yönelik hava saldırılarına başlamıştır. ABD liderliğinde IŞİD ile mücadele için oluşturulmuş koalisyonun Suriye’de gerçekleştirdiği 1774 hava saldırısının 1200’ünün IŞİD ile PYD’nin çatıştığı bölgelerde olduğu görülmektedir. Kobani’de 943, Haseke ve Tel Abyad hattında ise 244 hava saldırıyla IŞİD’e ait hedefler vurulmuştur. IŞİD’in muhaliflerle çatıştığı bölgelerde hedef alınmaması, bu noktalara lojistik hatlar kurarak destek ulaştırmasına müdahale edilmemesi adeta IŞİD’i muhaliflere yönlendiren bilinçli ve seçici bir bombardıman olduğunu da göstermektedir. Böyle bir denklemde ise PYD’ye bağlı YPG güçleri adeta ABD’nin bölgedeki kara gücü haline gelmiştir.

PYD ABD’nin yoğun hava desteği sayesinde Tel Abyad’ı alarak Cezire’den Kobani’yeuzatanan hatta kantonları arasında toprak bütünlüğünü sağlamayı başarmıştır. Irak’ta Sincar’dan Rabia’ya buradan da Fırat’a kadar uzanan hatta etkinlik kuran PYD bir sonraki hedef olarak Afrin’e ulaşmayı arzulamaktadır.IŞİD Tel Ebyad sınır kapısını kaybetmesinin akabinde lojistik olarak çok kritik öneme haiz olan Bab el-Selame sınır kapısının kontrolünü ele geçirmek için Azez’e yüklenirken, PYD Afrin ile muhalifler ve IŞİD’in kontrolü altında olan Fırat Nehrine kadar olan Bab, Menbic, Rai ve Cerablus’un içinde olduğu bölgeyi ele geçirmek ve Türkiye sınırı boyunca coğrafi olarak bütünlük arzeden bir kuşağı idareleri altına almayı amaçlamaktadır. Azez’inIŞİD’e kaybedilmesi Afrin’den Fırat’a kadar bir IŞİD bölgesi oluşturacak ve IŞİD’inAfrin’e daha rahat saldırmasına fırsat verecektir. Diğer taraftan ise bu bölgenin IŞİD’in eline geçmesi, PYD’nin ABD desteğiyle birlikte Azez’e yüklenmesine ve hem Afrin’i hem de Suriye’nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı kuşağı tahkim etmesine sebep olacaktır.

Türkiye’nin Karşı Hamleleri

Türkiye Kuzey Suriye’deki oyun planının mezkur gelişmeleri göz önüne alarak oluşturması gerekmektedir. Türkiye’nin, Suriye ve Irak sınırı boyunca hayata geçirilmesi planlanan “Kuzey koridoru”nun Suriye’den sonra Türkiye’ye yönelme ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.PKK’nın Hatay’da Amanos bölgesinde yeniden kümelenmeye başladığı görülmektedir. Abdullah Öcalan ile birlikte PKK ve PYD liderliğinin de kendi kontrollerindeki Kürt kuşağının Hatay veya Lazkiye üzerinden Akdeniz’e ulaşmasının gerekliliğine yönelik söylemleri vardır. Elbette bu bölgelerin demografik özellikleri ve Suriye muhalefetinin askeri gücü kolaylıkla Kürt kuşağının oluşturulmasına izin vermemektedir ancak Tel Abyad’ın da benzer şekilde demografisi izin vermezken bunun kısmen de olsa bir şekilde başarılmış olduğu da unutulmamalıdır.Azez bölgesinin IŞİD’inyadaPYD’ye bağlı YPG güçlerinin eline geçmesi Halep direnişinin ve dolayısıyla Suriye devriminin tehlikeye düşmesi anlamına gelmektedir. TSK’nın bölgede askeri tahkimatını artırması Türkiye’ye rağmen oyun kurmaya çalışan aktörlere önemli bir yanıt olduğu açıktır. Türkiye’nin askeri caydırıcılığı artırılmaktadır. Gerek MGK bildirisi gerekse siyasilerin yaptığı açıklamalarda bu anlamda Türkiye’nin kırmızıçizgilerinin iyi anlaşılması için önem arz etmektedir. Türk Ordusunun Suriye’de Cerablus-Azez hattına girip bir güvenli bölge oluşturması senaryosu mevcut konjonktürde zayıf bir ihtimal olarak gözükmektedir. Ancak Türkiye’nin bölgedeki muhalif güçlere yapacağı yardımı artırması ve sınırdaki askeri tahkimatını artırarak her an harekete hazır bir şekilde teyakkuzda olması önem arz etmektedir. Özellikle IŞİD’in muhaliflerin Haleb’i özgürleştirmek için açtığı cepheyi zayıflatacak şekilde Azez hattına saldırılması kesinlikle önlenmelidir.  Halep hem Suriye Devrimi hem de Kuzey hattındaki jeo-politik gelişmeler açısından birincil derecede öneme sahiptir. Muhaliflerin Haleb’i özgürleştirmesi tüm oyunları Türkiye lehine bozacak bir hamle olacak, PYD’nin kuşak hamlesini de boşa çıkartacaktır.

[email protected]