Levinas: Ahlakın ve ‘öteki’nin filozofu

AçıkGörüş Kitaplığı/Murat Güzel
6.10.2012

Etiği ilk felsefe statüsüne yeniden iade eden Levinas’ın 1975-1976 akademik yılında, Sorbonne Üniversitesi’nde verdiği derslerin bir dökümü “Tanrı, Ölüm ve Zaman”


Levinas: Ahlakın ve ‘öteki’nin filozofu

Emmanuel Levinas, Litvanya doğumlu Fransız düşünür ve Talmud bilgini. Edmund Husserl ve Martin Heidegger’in derslerine katıldı. Bilhassa “öteki” kavramı üzerine getirdiği yorumlarla ve varlıkbilim alanının sınırlarını “onto-teoloji” kavramı üzerinden genişlettiği düşünceleriyle çığır ve ufuk açıcı bir etki yarattı.

Özellikle Heidegger’e yönelttiği “aynı’nın tekrarlanan egemenliği” eleştirileriyle dikkat çeken Levinas’ın etiği, ilk felsefe olarak yeniden öne sürdüğünü biliyoruz. Levinas, geleneksel Batı felsefesine kök saldığını düşündüğü “Ben”in yerine “Öteki”yi, “Aynılık”ın yerine “Başkalık”ı öne çıkaran bir felsefeyi geliştirmeye çalışır. Söz konusu düşüncelerinde Levinas, prote philosophia (“ilk felsefe”) olarak kayıtsız şartsız sonuna dek “Öteki” için duyulan sonsuz bir sorumluluk üzerine yapılandırdığı kendi etiğini önerir. Nitekim Levinas’ın fenomenolojik bir bakış açısından etiğin gerçek anlamını ortaya çıkarmak amacıyla yürüttüğü çalışmalar daha yaşarken klasik bir nitelik kazanmışlardır. 1961 yılında yayımladığı en önemli yapıtlarından “Bütünlük ile Sonsuzluk”ta Levinas, etiğin temelini Öteki ile girilen yüz yüze ilişkide Öteki’nin Ben’i sorun haline getirmesi olarak belirlemiştir. “Başta Özün Ötesinde-Olmaktan Başka Türlü” (Autrement qu’être on au-delà de l’essence, 1974) adlı çalışması olmak üzere, daha sonraki eserlerinde Levinas, giderek fenomenolojik yörüngeden uzaklaşır ve bu belirlemesinin ön-koşullarını başka açılardan geliştirmeye çalışır. Son döneminde Levinas, görüngübilimin sonuna dek götürülerek sınırlarının dışına çıkıldığı yerde; Ben’in içindeki ötekiliği görmeye yönelik bir düşünme tutumunu benimser. Etiği ilk felsefe statüsüne yeniden iade eden düşünceleriyle yirminci yüzyıl felsefesi üzerinde derin ve kalıcı izler bırakmış Levinas’ın 1975-1976 akademik yılında, Sorbonne Üniversitesi’nde verdiği derslerin bir dökümü “Tanrı, Ölüm ve Zaman”... Ölüm ve zaman kavramları haddi zatında Levinas’ın neredeyse tüm yapıtını kat eden iki kavramdır. Bununla birlikte, Tanrı’yı ve Varlık’ı zaman zaman iç içe geçen, zaman zaman da birinin diğerini gölgelediği bir karşılıklılık ilişkisi içinde ele alır.

Esas olarak Tanrı düşüncesi etrafında biçimlenen idrakı metafizik vurguların zırhından soymaya çalışır. Bunları yaparken Husserl’den Heidegger’e, Rosenzweig’dan Buber’e açılan geniş bir parkuru enine boyuna adımlar. Ne Tanrı’yı salt teolojik bir kategoriden itibaren çözümleyen, ne de Varlık’ı sadece ontolojik bir açıdan kavramlaştıran, toplumsal vicdandan dil sorununa dek ayrıcalıklı bir felsefi düşünüşü besleyen bir etki Levinas’ın kitabı okuyanların üzerinde bıraktığı. Aynı zamanda düşünürün farklı kitaplarında dile gelen fikirlerinin bir özeti yansıtılmış kitaptaki seminerlerde.

Modernleşmenin cinsiyeti

Serpil Sancar, tarihsel olarak kadınların dışlandığı, cinsiyetçi politikaların belirginleştiği ve cinsel ahlakın sınırlarının çizildiği bir tarih anlatıyor bize. Feminist bir tarih okuması bu. Yazar, muhafazakâr modernleşmenin paranoyalarını ve orta sınıf Türk ailesinin nasıl inşa edildiğini tartışıyor. Beklentiler ve hayal kırıklıkları, şikâyet ve serzenişleri resmediyor. Cumhuriyet’in inşasında kadınlar nasıl bir rol aldılar? Neleri tartıştılar? Nasıl tartışıldılar? Ulus-devlet sürecinde, kanonik anlatılarda kadının işlevi neydi?

Kadınlar milli davalara nasıl dahil oldular?

Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Türkiye feminizmi ve kadın çalışmalarıyla ilgili en kapsamlı çalışmalardan birisi. Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Serpil Sancar, İletişim, 2012

Komplocu siyaset ve Jön Türkler

Herkes komplo teorilerinden bahsetmeye başladı. Kimi şikâyet etti; kimiyse dünyayı açıklamak için onlara başvurdu. Hakkında bu kadar konuşulan kavramın kendisiyse çok az tartışıldı. Komplo teorilerinin neden ve nasıl ortaya çıktığı, hangi yollarla yayıldığı soruları ortada kaldı. Jön Türkler ve Komplo Teorileri bu sorulara yanıtlar arıyor. Söz konusu iddiaların Avrupa’da ve Ortadoğu’da ortaya çıkış ve yayılma süreçlerini karşılaştırmalı bir biçimde inceliyor. Farklılıklarını ve benzerliklerini değerlendiriyor. İkinci Meşrutiyet sonrasında ortaya atılan Sabetayizm ve Mason komplosu iddialarının günümüz siyasi hayatını nasıl etkilediğini anlamamızı sağlıyor. Jön Türkler ve Komplo Teorileri, Haluk Hepkon, Kırmızı Kedi, 2012

[email protected]