Mahmut Ali Meriç'in atıflar ağı kurma çabası

Asım Öz / Yazar
26.06.2021

Hayatı hakkında kardeşi Ümit Meriç'in Babam Cemil Meriç kitabına yansıyan birkaç anekdot dışında pek malumat bulunmayan Mahmut Ali Meriç, kendisini Cemil Meriç'in "entelektüel varisi" gördüğünü saklamazdı. Bunun Cemil Meriç'in eserleri üzerine kendine has yöntemlerle, sabırla, inatla ve titizce eğilmesi çerçevesinde sarf edilmiş bir görüş olduğu söylenmeli.


Mahmut Ali Meriç'in atıflar ağı kurma çabası

Her ikisi de hacı her ikisi de hâkim dedeleriyle babasını lisede en çok etkileyen edebiyat hocasının adını taşıyan Mahmut Ali Meriç, 20 Haziran 2021'de 76 yaşında yaşamını yitirdi. Hayatı hakkında kardeşi Ümit Meriç'in Babam Cemil Meriç kitabına yansıyan birkaç anekdot dışında pek malumat bulunmayan Mahmut Ali Meriç, kendisini Cemil Meriç'in "entelektüel varisi" gördüğünü saklamazdı. Bunun Cemil Meriç'in eserleri üzerine kendine has yöntemlerle, sabırla, inatla ve titizce eğilmesi çerçevesinde sarf edilmiş bir görüş olduğu söylenmeli. Babasının eserlerini iki cilt hâlindeki Jurnal'ler ile başlayan Kültürden İrfana ile son bulan hayli meşakkatli bir çabayla okuyucularla buluşturdu. Ne yazık ki şayanı hayret bu faaliyet üzerine yeterince düşünüldüğü söylenemez. Zaten ölümü üzerine yapılan paylaşımların çoğu, onun bu yanını tamamen ıskalıyordu.

Mahmut Ali Meriç, bir orkestra şefi gibi yazıların uyumunu sağlamak için Cemil Meriç'in bütün eserlerini yorumları ve dipnotlarıyla zenginleştirdi. Külliyatın neredeyse tümünün girişinde yer alan metinleri hem kitaplardaki bölümlerin bazı kısımlarını okuyucusuna özetler hem de kendi değerlendirmelerinden kesitler sunar. Dahası Türk düşünce hayatı ve yetiştirdiği insanlar ama aynı zamanda okuyucuları, sevenleri ve sevmeyenleri adına Cemil Meriç'e mütemadiyen teşekkür eder bu yazılarda. Ümit Meriç'in hazırladığı Sosyoloji Notları ve Konferansları adını taşıyan eser hariç on bir ciltlik külliyatı yeniden yapılandıran Mahmut Ali Meriç, son yıllarda üstlendiği işin kendine özgü sorumluluğuyla Cemil Meriç'in tutkuyla yaptığı edebî tercümelerini okurlarla buluşturmaya devam ediyordu.

Alatlı'dan Batur'a

Mahmut Ali Meriç, Cemil Meriç'i, kişiliğinin bazı yanlarıyla da olsa, ortaya çıkarmak, Türk okuyucusuna tanıtmaya çalışmak, kitaplarını okurken de, bu bilgilerin ışığı altında, ona yönelenlerin işini kolaylaştırmak arzusundaydı. Saygı sayısı niteliği taşıyan Eylül 1989 tarihli Hürriyet Gösteri dergisindeki "Yeni Cemil Meriç'ler Yetişmeli" başlıklı metni babasını değerlendirme tarzını ve külliyatının nasıl yayımlanması gerektiği noktasındaki düşüncelerinin şekillenme sürecini görmek bakımından paha biçilmez bir vesikadır. Yazının başlığına yansıyan temenni Kültürden İrfana kitabında yer alan metnin son kısmında da tekrarlanır: "En büyük temennimiz, Cemil Meriç'in daha çok okunması ve özümsenmesi, düşünme ve araştırma yönteminin benimsenerek eserlerinden hareketle yeni eserler meydana getirilmesi, yeni Cemil Meriç'ler yetişmesi." Belirtmek gerekir ki Hürriyet Gösteri'deki yazının atıflar ağı da hayli zengindir. İsmet Özel'den Alev Alatlı'ya, Enis Batur'dan Vedat Günyol'a, Emre Kongar'dan Yalçın Küçük'e kadar pek çok ismin Cemil Meriç üzerine yazdıklarından kalkarak farklı bir yaklaşım geliştirmeye çalışır.

Fikir cambazı

Mahmut Ali Meriç'in çoğu kişinin dikkatini çekmeyen erken tarihli yorumuna göre Cemil Meriç bir ideolog, politikacı ve lafazan değildir, çok üst düzeyde bir öğretmen, hatip, yöntem koyucu, yol gösterici, ufuk açıcı ve irşat edicidir. Aynı zamanda aktarıcı bir aydın olarak gördüğü Cemil Meriç, onun nazarında aktarırken toplumun tarihsel ve kültürel özgülüğünün farkındadır. Başka bir pasajda belirttiği üzere "Bazen çelişkiler içine düşen ama savunduğu her görüşü de büyük bir ustalıkla, üstün bir mantık gücüyle, bazen duygu sömürüsüyle ama sonuna kadar savunan bir fikir cambazı"dır. Ayrıca gelecek nesillerin Cemil Meriç'in bütün eserlerini okuyup eleştirerek Türk düşünce tarihindeki konumunu belirlemelerini arzu eder. Adaletin kadim tanımlarından biri uyarınca bu beklenti her şeyi yerli yerine koyma çabasını yansıtır. Ona göre Cemil Meriç'in konumlandırılmasında karşılaşılan sorunların sebebi eserlerinin doğru dürüst bir edisyonla yayımlanmamasıdır.

Mahmut Ali Meriç, 1980'li yılların kültürel ikliminin Cemil Meriç'e yönelik ilgiyi artırdığının farkındadır. Bunun için eserlerinin metotlu ve sistematik bir biçimde ele alınması, kolay kullanılabilir, hemen başvurulabilir bütünlüğünün sağlanması gerekmektedir. Yazısına bu zaviyeden bakıldığında mesele onun şu ifadeleriyle daha da netlik kazanacaktır: "İşlediği konuların çeşitliliği bazen ağırlığı ve özellikle dağınıklığı dolayısıyla, anlaşılmasındaki zorluğu giderebilmek onun kitaplarını okuyucuya daha sistemli bir biçimde sunabilmeyi gerektiriyor." Hiç kuşkusuz bu sistemli sunuş çabasının altında yatan temel düşünce külliyatı oluşturan eserlerin "tadına vara vara yargılayan ve yargılayarak tat alan kişilerin artmasını sağlayabilme" niyetiydi.

Tartışma beklentisi

Mahmut Ali Meriç yazısında 1980'lerin ikinci yarısında Cemil Meriç'in aranan ve çoğu tekrar basılmadığından pek bulunmayan kitaplarının yeniden yayımlanması konusundaki görüşlerini de paylaşır. Bilindiği üzere Cemil Meriç'in Bu Ülke ile başlayan "yeni" dönemindeki eserleri önce Ötüken Neşriyat tarafından çıkarılmış, daha sonra Umran Yayınlarından Bir Facianın Hikâyesi (1981), Pınar Yayınlarından Işık Doğudan Gelir (1984), İnsan Yayınlarından ise "Bütün Eserleri" adlı dizinin ilk ve tek eseri olarak Kültürden İrfana (1986) kitabı yayımlanmıştır. Mahmut Ali Meriç, yazılarının bir kısmı planlanan fakat gerçekleşmeyen bir "İslam Ansiklopedisi" için kaleme alınan Kültürden İrfana kitabının çıkışından üç yıl sonra Cemil Meriç'in bütün eserlerini okuyucularla tekrar buluşturacak mecraların taşıması gereken özelliklerine dikkat çeker. Ona göre külliyatın Millî Eğitim Yayınlarınca basılması düşünürün çok sınırlı bir cenahın içine hapsolması anlamına gelecektir.

Mahmut Ali Meriç, Cemil Meriç'in Türk düşünce hayatındaki yerinin tespitinin geciktirilmemesi, aranan kitaplarının hemen her yerde bulunabilmesi, düşüncesinin araştırma ve eleştiriye daha çok açık olabilmesi için başka kurumların devreye girmesi gerektiği kanaatindedir. Meselenin tam burasında beklentilerini de yansıtan şu yorumunu hatırlamamak olmaz: "Cemil Meriç'in eserleri zaten İslamcı ve sağ kesime hitap eden yayınevlerince defalarca basılmış, bu kesim okur ve düşünürleri tarafından bir ölçüde değerlendirilmiş ya da anlaşılamamış onun için de abartılmış veya mahkûm edilmiştir. (...) Cemil Meriç'in tüm eserlerinin bir arada basılması imkânı ona yepyeni bir şans getirebilmeli: İlerici diyebileceğimiz bir kesim tarafından da, belki daha ayrıntılı, daha sağlıklı ve soğukkanlı, daha bilimsel bir değerlendirilebilme, tartışılabilme şansı. Türk düşünce hayatında kendinin olması gereken gerçek yerin yeniden saptanabilmesi şansı. Bu şansı ona fazla görmemek, ona bu imkânı tanımak bizim görevimiz, en azından benim görevim, bunun için de elimden geleni yapmaya hazırım."

Mahmut Ali Meriç'in bunları yazdığı yıllarda Cemil Meriç'in tanınabilmesi bakımından merkezî önemdeki Jurnal ürünlerini bir araya getirmekle uğraştığı tahmin edilebilir. Sevenlerinin ve karşı çıkanlarının genellikle Cemil Meriç'in duygularını derinlikleriyle kavrayacak kıvama gelmeleri için Jurnal'lerin basımının öne alındığı da. Nitekim Jurnal'leri baskıya hazırlarken hem yazara, hem okuyucuya, hem de kendisine karşı dürüst davrandığını vurgulayan Mahmut Ali Meriç, "eserdeki çoksesliliğin bütün tonlarıyla korunmasını sağlamak" için olağanüstü bir çaba harcadığını kaydeder.

Atıflar ağının gerekliliği

Her düşünce ve inanç sistemini tartışabilme esnekliğini gösteren Cemil Meriç örneğini önemseyen Mahmut Ali Meriç, okuyucunun Cemil Meriç'in 1974'ten 1986'ya uzanan yıllarda yayımlanan eserlerini meydana getiren değişik ve dağınık mevzuların içinden, zorlanmadan çıkmasının ve ulaşabilmesinin çok zor olduğu kanaatindedir. Meseleyi büyük bir ustalıkla irdelediği yazısındaki şu cümlelere kulak vermek şart: "Aynı konuyu tekrar tekrar ele alan, meseleye biraz daha ışık tutan ve anlaşılmasına yardımcı olacak başka bir bakış açısı, değişik bir görüş getirerek o konuyu tamamlayan, bütünleyen daha sondaki yazılarıyla eskileri arasında bir yollama/ atıf ağı kurmak yerine benzer konuları bir kitapta toplamak, yoğunlaştırmak daha yararlı olur bence. Bunun için de onun değişik eserlerine serpiştirilmiş ama aynı konuyu ele alan çalışmalarını bir araya toplamak, tarih olarak daha sonra yazıldığı için bir başka eserinde yer alan yazılarını, ait olması gereken eserlerine yerleştirmek gerek. Böyle bir çalışma, bir 'refonte' işlemi, bir 'éditioncritique' uğraşı demek."

Babasının bütün eserlerini birer kırk ambara benzeten Mahmut Ali Meriç, bu metinden on iki yıl sonra Kırk Ambar (1998) kitabının yeni edisyonunun birinci cildinin girişindeki metninde de hemen hemen aynı noktalara temas eder: "Cemil Meriç'in eserlerinin bir külliyat halinde yeniden basılmasından istifade ederek, bu eserlerin arasında bir bütünlük sağlamak, yani hiç olmazsa konular arasında bir atıflar ağı kurmak, birbirini tamamlayan ama çeşitli eserlere dağılmış yazıları bir araya getirmek, külliyatı biraz daha sistematikleştirmek, daha metodik kılmak, yazarın aynı konudaki benzer, bazen değişik, bazen zıt düşünce ve hükümlerini olduğunca bir arada sunabilmek istedik." Atıflar ağı kurmak diye özetlenebilecek tasarruflar Bir Dünyanın Eşiğinde adlı kitabın 1994'te yapılan baskısında da karşımıza çıkar. Denilebilir ki Mahmut Ali Meriç'in 1990'ların ilk yarısında okurlarla yeniden buluşmaya başlayan Cemil Meriç külliyatının dağınıklıktan kurtarılmasıyla ilgili düşünceleri, 1980'li yılların ortalarından itibaren şekillenmiştir. Asıl olan atıflar ağı kurmak bağlamında Mahmut Ali Meriç örneğini önemsemektir.

Süreklilik kazanan erteleme

Burada yeri gelmişken Mahmut Ali Meriç'in, Cemil Meriç'in bütün eserlerini kapsayan külliyatını yeniden yapılandırmasıyla ilgili eleştiriler hakkındaki değerlendirmelerine de ana hatlarıyla temas edilmelidir. Kendisi külliyatın tercümeler dışındaki son parçasını oluşturan daha da önemlisi Cemil Meriç'in Batı'dan yola çıkarak Doğu'ya açılma arzusunun ve gayretinin bir ifadesi olan Kültürden İrfana kitabındaki önsöz/sonsözde bu meseleyi gündeme getirir. Mahmut Ali Meriç, külliyatın yeniden yapılandırılan biçimi hakkındaki eleştirilere hem teşekkür eder hem de kendi penceresinden cevap verir. Bu çerçevede şu hususa dikkat çekmekten de geri durmaz: "Bu düzenlemeleri neden yapma ihtiyacı duyduğumuzu bütün içtenliğimizle okuyucuya aktarmaya çalışmış olmamıza rağmen, birden alevlenen olumsuz tepkilerin, aslında sağlıklı bir dayanağı da olmadığını gördük. Hiçbir eleştirmenin hiç olmazsa bir Cemil Meriç kitabını, Ötüken baskısıyla İletişim baskısını bire bir karşılaştırarak okuduğuna, yani sorumlu bir ilim adamının, objektif bir eleştirmenin yapması gerekeni yaptığına tanık olmadık. Bu durumda çalakalem yapılan, çoğu birbirini tekrarlayan, üstelik bazıları ilimden ve vicdandan dem vuran genellemeleri yadırgadık; mazruf yerine zarfa takılanları anlayamadık."

Mahmut Ali Meriç'in entelektüel yörüngesinin belirleyici özelliği popüler Cemil Meriç yorumları kervanına katılmaması, başka bir deyişle babasının şöhretine yaslanarak sahneye çıkmamasıdır. Şüphesiz bu durum onun "entelektüel varis" olma vasfını ortadan kaldırmaz. Bilakis babasını bir kampa yerleştirmeden, yeni nesillerdeki Cemil Meriç algısını herhangi bir yere yönlendirmeden çalışmadan, herhangi siyasi bir renge boyamaya gayret etmeden aktüel tartışmalardan uzak durarak yıllarını külliyatı yeniden kurmaya harcaması çabasının kritik önemini daha da artırmaktadır. Ne var ki Mahmut Ali Meriç, külliyatla ilgili en gelişkin çalışmayı yapamadığının farkındadır. Titizlikle hazırladığı Jurnal'in ikinci cildindeki sunuş metninde kitapta geçen özel isimlerle, belli kavramlarla ilgili bir dizin hazırlamayı ve eserin en sonuna bir lügatçe koymayı gerçekleştiremediğini belirtir ve ekler: "Ancak böyle bir çalışmanın yararlı olacağı düşüncesindeyiz, onun için bu çalışmanın sadece ertelenmiş olduğunu belirtmek isteriz." Bu çerçevede yıllar sonra Kültürden İrfana kitabının başında dile getirdiği şu hususlar ayrıca önemlidir: "Külliyatla ilgili yıllardır sürdürdüğümüz bu çalışma sürecini aslında istediğimiz gibi noktalayamadık. Özelikle her kitabın sonunda bir lügatçe olmayışı, yine her kitabın sonuna bir dizin, külliyata da genel bir dizin eklenememiş olması bizce önemli bir eksiklik. Telafi edebilmeyi ya da telafi edilebilmesini diliyoruz." Cemil Meriç'in de ele aldığı herhangi bir konu/kavram/isim/mesele hakkında bir dosya oluşturulup tartışma açılırken ya da bir metin hazırlanırken onun yazdıklarının günümüzde bile gözden kaçabilmesinin sebebi henüz telafi edilmeyen bu eksikliktir.

Cemil Meriç'in eserlerinin daha iyi anlaşılması, toplumun düşünen kesimlerince daha kolay kabullenilmesi, onun hakkında yazılacak yazı, kitap ve yorumların daha sağlıklı olması için Mahmut Ali Meriç'in belirttiği eksiklerin giderilmesi ve belki de bir defaya mahsus söyleşileri dâhil tüm metinlerinin kronolojik basımının yapılması gerekir. Elbette girişinde oğlunun Cemil Meriç'in 1970'lerde geniş bir okur kitlesine uzanmasını sağlayan Bu Ülke kitabının beşinci baskındaki "Entelektüel Bir Otobiyografi" başlıklı metni yer almak kaydıyla. Ancak bu sayede Cemil Meriç'in fikrî gelişiminin aşamalarını, kamusal figür olmadan önceki tarihini, en önemli dönemeç ya da geçiş noktalarını, tekrarlarını ve çelişkilerini mümkün mertebe sistematik bir şekilde kavrayabiliriz.

[email protected]