Makedonya’da etno-politik gerilim

Abdullah Muhsin Yıldız / Yalova Üniversitesi
6.05.2017

Makedonya’da etnik ve siyasal tansiyonun yükseldiği bugüne, Przino Anlaşması ile yeni bir müzakere sürecine girilmesi sonucu gelindi. AB ve ABD’nin yanı sıra Rusya’nın bölge siyasetinde giderek artan nüfuzu Makedonya’da siyasetin kolay kolay istikrara kavuşamayacağının işaretlerini veriyor.


Makedonya’da etno-politik gerilim

Balkanlar’da etnik ve siyasi temelli gerilimler hız kesmeden devam ediyor. Coğrafyanın en heterojen nüfuslu ülkelerinden eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya’da da sular durulmuyor. Makedonya siyasetinde beş yıldan fazladır kesintisiz olarak devam eden siyasi tansiyon geçtiğimiz hafta ‘iki partinin inisiyatifinde’ yapılan meclis başkanlığı seçiminden sonra maskeli bir grubun meclisi basıp milletvekillerini ve basın mensuplarını darp etmesiyle had safhaya ulaştı. Milliyetçiler ile sosyal demokratlar arasındaki siyasal gerginliğe son olayda olduğu gibi çoğu zaman Arnavut partilerin de dahil olması duruma etnik bir boyut kazandırıyor. Makedonya’da toplumun ikiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı yönünde yapılan değerlendirmeler de Makedonya’yı yakından takip etmeyi gerekli kılıyor.

Makedonya’da etnik ve siyasal tansiyonun yükseldiği bugüne, 2011 erken seçimleri öncesi başlayan siyasi gerilim ve AB’nin arabuluculuk yaptığı Przino Anlaşması ile yeni bir müzakere sürecine girilmesi sonucu gelindi. VMRO-DPMNE (İç Makedon Devrimci Örgütü-Makedon Ulusal Birliği için Demokrat Parti) lideri Nikola Gruevski’nin başbakanlık görevini bıraktığı 2016 yılının Ocak ayından sonra önce seçimler iki kez ertelendi, nihayet Aralık 2016’da yapılabilen seçimlerde sonuçlar iki büyük Makedon partisi için oldukça yakın geldi. Hükümetin kurulamaması sürecinde SDSM (Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği) ve meclise giren başta DUI (Entegrasyon için Demokratik Birlik) partisi olmak üzere diğer Arnavut partileri Sorosçu olarak suçlayan VMRO destekçilerinin mobilize olarak sokağa inmesi toplumu kutuplaştırmaya iterken AB’nin arabuluculuk rolünün zayıfladığı hatta olayların birliğin pek de istemediği bir yöne doğru evrildiği döneme girildi.

Bağımsızlık sonrası deneyimler

1991’de Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Üsküp başkentli coğrafi olarak Vardar Makedonyası’nda etnik Makedonların ulus-devleti olarak kurulan Makedonya Cumhuriyeti ilk yıllarında komşusu Yunanistan ile kullandığı isim, semboller ve Yunanistan’ın Makedonya bölgesindeki Slavca konuşan nüfus üzerinde dolaylı olarak hak iddia etmesi gibi pek de küçümsenemeyecek sebeplerle anlaşmazlıklar yaşamaya başladı. Bir ulus-devlet olarak kurulmasına rağmen diğer etnik gruplara anayasasında yer vererek onları tanıması bir arada yaşamayı güçlendirmedi.  Aksine etnisiteler arası ayrımı derinleştirerek ülke içinde bir etnik çatışmanın ortaya çıkacağına dair beklentileri artırdı. “Devlet hayatta kalabilecek mi?” sorusunun cevabının merak edildiği bağımsızlık sonrası ilk yılların görece sakin ortamından sonra etnik Arnavutlar statü eşitsizliğine karşı çıkarak taleplerini yüksek sesle dile getirmeye başladı. Kalkandelen’de cereyan eden Arnavut Üniversitesi olayı, Gostivar’da yaşanan bayrak krizi ile beraber komşu diyarlardan bölgeye yayılan Arnavutluk’taki banker krizi ve Kosova’daki silahlı çatışmalar da 1994 nüfus sayımına göre yaklaşık yüzde 23’lük oranla ülkenin ikinci büyük etnik grubu olan ve ülkenin kuzeybatısında yoğunlaşan Arnavutların gündelik yaşamını doğrudan etkiledi. Bu birbirini besleyen olaylar ülkede etnik çatışmanın çıkmasını tetikledi. 

2001 yılı boyunca Arnavut Kurtuluş Ordusu (ONA) ve Makedonya güvenlik güçleri arasında yaşanan çatışmalar Arnavut lider Ali Ahmeti’nin teklif edilen önerileri kabul etmesi ve ardından siyasete dönmesiyle son buldu. ABD ve AB diplomatlarının arabuluculuğu eşliğinde 2001 yılının Ağustos ayında kabul edilen Ohrid Çerçeve Anlaşması ile Makedonlar ve Arnavutlar siyasal gücü neredeyse eşit düzeyde paylaşır hale geldi. 2004 yılında yeniden hükümet kuran Branko Crvenkovski liderliğindeki SDSM 16 milletvekiline sahip Ali Ahmeti’nin DUI partisini de koalisyona dahil etti. DUI 2006’da başlayan Nikola Gruevski’nin VMRO-DPMNE koalisyon hükümeti döneminde meclisi boykot etse de 2008-2012 yılları arasında kurulan iki hükümette de koalisyon partileri arasında yer aldı. Hatta 2012-2016 arasındaki iki dönemde de sırasıyla 14 ve 19 milletvekiliyle VMRO’nun tek koalisyon ortağı haline geldi. Ancak Aralık 2016 seçimlerinden sonra VMRO’nun koalisyon kurma çalışmalarının bir parçası olmadı.

Silahlı çatışmanın ardından kurulmuş bir Arnavut partinin iktidar koalisyonunda olması Arnavutları Makedonya siyasetine belli bir ölçüde bütünleştirmiştir. Ancak VMRO-DPMNE’nin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar sebebiyle çokça eleştiri alan Makedonya’nın kimlik krizini aşma amacıyla desteklediği “Skopje2014” mimari projesi ülke içerisindeki huzursuzluğu beslemeye devam etti, etnik ve siyasi gruplar arasındaki sınırları keskinleştirdi. VMRO milliyetçilerinin desteğindeki etnik Makedonları Slav kimliğinden ayırarak Büyük İskender dönemindeki antik Makedonlarla devamlılık kurmaya çalışan kimlik politikaları radikal Makedonlar arasındaki şovenizmi alevlendirirken, öte yandan ülkede etnik gruplar arasında kamplaşmaya yol açmaktadır.

Siyasal kriz 

Makedonya’da yapılan son dört parlamento seçiminin tamamının erken seçim olması ülkenin içinde olduğu siyasal krizin bir göstergesidir. Bir özel televizyon kanalının ve üç gazetenin kapatılmasının ardından muhalefetin meclisi terk etmesi ülkeyi 2011 erken seçimlerine taşıdı. Milletvekillerinin yapılan bir oylama sonucunda meclisi feshetmesi ise 2014 erken seçimlerinin yapılmasına yol açtı. Ancak bu seçimlerin ertesinde gözlemcilerin seçim sürecindeki tespit ettikleri zayıflıklardan yola çıkan ana muhalefet partisi SDSM sonuçları tanımayacağını ve yeni cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini organize edecek bir teknik hükümet kurulması çağrısında bulundu. 2015 yılının başında SDSM, içinde önemli hükümet temsilcilerinin ve kamu görevlilerinin konuşmalarını içeren bir takım telefon kayıtlarını yayınlaması ülkedeki siyasi krizi doruğa çıkardı. Sokaklarda olayların olduğu ve hükümete karşı protestoların yükseldiği bu dönemde Makedon siyaseti giderek istikrarsızlaştı. Yaz aylarında AB’nin devreye girmesiyle düzenlenen Przino Anlaşması ve akabindeki protokol ile krizin sona ermesi hedeflendi.

Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve ABD temsilcilerinin arabuluculuğuyla dört büyük parti VMRO-DPMNE, SDSM, DUI ve DPA söz konusu anlaşmayı imzaladı. Anlaşma uyarınca bir geçiş hükümeti kuruldu ve 2016 yılının Ocak ayında VMRO-DPMNE lideri Gruevski başbakanlık görevinden ayrıldı. Hemen ertesinde Przino Anlaşması’nın tam manasıyla uygulanmadığını savunan SDSM seçimlere katılmayacağını belirtirken, AB ve ABD elçileri de kamuoyuna seçimler için şartların henüz hazır olmadığını ilan etmesinin ardından seçimler ilk olarak Haziran ayına ertelendi. Ancak Nisan ayında SDSM ve 17 küçük partinin seçimlerin demokratik olması için gerekli şartların yerine getirilmeyişi sebebiyle seçimi boykot edeceklerini ilan etmesi ve hemen ertesinde cumhurbaşkanının telekulak skandalında ismi geçen 56 kişiden özür dilemesi Makedonya sokaklarını protestolar ve karşı-protestolar şeklinde yeniden hareketlendirdi. Seçime katılacak adaylarını yalnızca krizi bir an önce sonlandırmak isteyen VMRO-DPMNE’nin bildirmesi, Avrupa Komisyonu’nun şartların yine hazır olmadığını deklare etmesi gibi gelişmelere ilaveten Anayasa Mahkemesi’nin parlamentonun lağvedilmesini anayasaya aykırı bulmasıyla Przino Anlaşması öncesi meclis koşullarına ve hükümete dönülmesiyle seçimler bir kez daha ertelendi. Temmuz ayında yapılan İkinci Przino Anlaşması’nın meclis tarafından onaylanması ve tarafların Ağustos’ta seçimler için şartların hazır olduğu ilan etmesiyle 11 Aralık yeni seçim tarihi olarak belirlendi. 

AB, ABD ve Rusya etkisi

Gergin geçen sürecin ardından seçimler bu kez başarıyla gerçekleştirildi. Aralık 2016’daki seçim sonuçlarına göre VMRO-DPMNE 51, SDSM 49 ve dört Arnavut parti toplamda 20 milletvekili çıkardı. Seçimlerin ardından cumhurbaşkanı Gjorge Ivanovski hükümet kurma görevini VMRO-DPMNE liderine verdi. Bu süreçte Arnavut partiler SDSM ile kurulacak bir koalisyona sıcak bakmaktaydı. Gruevski bu süreci hükümet kuramadan tamamlarken, ülkede VMRO taraftarları SDSM ve Arnavut partilerin Soros ile işbirliği yaptığı yönünde iddialar içeren protestolara başladı. SDSM lideri Zoran Zaev hükümeti kurma görevinin kendisine verilmesini beklerken Cumhurbaşkanı Ivanovski Arnavutlar ile ittifak yapan SDSM’ye bu görevi vermeyeceğini açıkladı. Bu karar siyasal gerilimi daha da tırmandırırken, geçtiğimiz hafta 27 Nisan Perşembe akşamı iki partinin inisiyatifinde yapılan meclis başkanı oylamasında SDSM ve Arnavut partilerin vekillerinin Arnavut Talat Caferi’yi meclis başkanı olarak seçtiğini haber alan VMRO yanlılarının ulusal meclisi basması Makedonya’nın siyasi gerilimine geri dönülemez biçimde etnik bir boyut da ekledi. Meclis başkanı seçim takviminin ertelenmesine rağmen bu seçimin yapılması anayasaya uygunluk tartışmalarını beraberinde getirirken, ABD elçisinin seçimin hemen ertesinde sonucu kutlaması VMRO destekçilerinin SDSM ile ABD arasında yakın ilişkiler olduğu yönündeki suçlamalarını artırmasına sebep oldu. Bir tahmin yapmak gerekirse, AB ve ABD’nin yanı sıra Rusya’nın bölge siyasetinde giderek artan nüfuzu Makedonya’da siyasetin kolay kolay istikrara kavuşamayacağının işaretlerini veriyor. 

[email protected]