Malazgirt'in ruhu: Dua ile açılan kapı

Mehtap Şahin/ Yazar
25.08.2025

Sultan Alparslan'ın beyaz kefeni, aslında bize bir hakikati haykırıyordu: Zaferin gerçek sahibi insanlar değil, Allah'tır. İnsan yalnızca vesiledir. Zafer, kılıçların keskinliğinde değil, imanların sağlamlığında gizlidir.


Malazgirt'in ruhu: Dua ile açılan kapı

Mehtap Şahin/ Yazar

Tarih sahnesinde bazı anlar vardır ki, yalnızca askerî stratejilerin ya da kılıçların değil, Allah'a yönelen kalplerin belirlediği dönüm noktalarıdır. 26 Ağustos 1071 sabahı Malazgirt ovasında yaşanan hadise, işte bu hakikatin en berrak tezahürüdür.

Sultan Alparslan, ordusunun önünde beyaz elbisesiyle göründüğünde, bu elbisenin bir ihtişam göstergesi değil, bir kefen işareti olduğunu söyledi. "Benim için bu savaş ya zafer, ya da şehadetle sonuçlanacaktır" dediğinde aslında yalnızca kendi kaderini değil, milletinin istikbalini de Allah'a teslim etti. O söz, yüz binlerce askerin gönlünde iman ateşini tutuşturdu. Çünkü onlar biliyorlardı ki bu savaş, yalnızca bir toprak mücadelesi değil, bir dava mücadelesiydi.

Secde ve kibir arasında

O sabah Malazgirt ovası, iki farklı dünyanın sahnesiydi. Bir yanda altınla süslenmiş Bizans çadırları, kibirle parlayan zırhlar; diğer yanda secdeyle yumuşayan gönüller, gözyaşlarıyla yıkanmış yüzler...

Müslüman askerler saf saf dizildiler. Ellerini semaya açtılar, dudaklarından yükselen dualar göğe doğru aktı. Her biri, "Ya Rab, bu mücadele Senin adaletin ve dinin içindir. Bizim gücümüz yetmez, bize Senin yardımın gerekir" diyordu. Bir tarafta gösteriş ve ihtişamla şişmiş kalpler, diğer tarafta secdeyle alçalmış, Allah'a yakınlaşmış gönüller...

Tarihin terazisi işte burada dengesini buldu. Kur'an-ı Kerim'in hakikat dolu ayeti o gün bir kez daha tecelli etti:

"Eğer Allah'a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar." (Muhammed Suresi, 7)

Ve Allah'ın nusreti, secde edenlerin safına indi.

Zaferin gölgesinde iman nurunun parıltısı

Malazgirt yalnızca bir askerî zafer değildir. Kılıçların çarpışmasıyla değil, gönüllerin teslimiyetiyle kazanılmıştır. O gün Anadolu'nun kapıları açıldığında içeri yalnızca atlılar girmedi. O kapıdan:

Her şehir, her köy bu ruhla yeniden inşa edildi. Camiler minareleriyle semaya yükseldi. Tekkeler gönüllere huzur taşıdı. Anadolu'nun taşına toprağına, türküsüne ve duasına İslam'ın nuru sinmeye başladı.

Sultan Alparslan'ın beyaz kefeni, aslında bize bir hakikati haykırıyordu: Zaferin gerçek sahibi insanlar değil, Allah'tır. İnsan yalnızca vesiledir. Zafer, kılıçların keskinliğinde değil, imanların sağlamlığında gizlidir.

Alparslan'ın dilinden dökülen "Dünya sultanlığı, Allah'a kulluktan geçer" sözü, çağları aşan bir mesajdır. Bu söz, bize sultanın ihtişamını değil, kulluğun yüceliğini hatırlatır. Çünkü bir millet Allah'a kul oldukça izzet bulur, kulluktan uzaklaştıkça da zayıflar.

Bugüne düşen miras

Aradan 954 yıl geçti. Ama Malazgirt'in ruhu hâlâ diri, hâlâ canlıdır. Biz bugün hâlâ o secdenin, o kefenin, o teslimiyetin mirasçılarıyız. O sabah göğe yükselen dualar, hâlâ bu toprakların gök kubbesinde yankılanmaktadır.

Bugün bizden beklenen, Malazgirt ruhunu yalnızca tarih kitaplarının sayfalarında bırakmak değil, onu hayatımızın rehberi kılmaktır. Çünkü zafer önce gönülde başlar. Bir milletin kalbinde iman ateşi yanarsa, o milletin önünde hiçbir engel duramaz.

Gençlerimize düşen görev, Alparslan'ın cesaretini, askerlerin imanını ve milletin teslimiyetini yeniden kuşanmaktır. Çünkü tarih bize şunu öğretir: Fetih kılıçla değil, imanla mümkündür. Orduları çoğaltan da, yürekleri çelikleştiren de, zaferi mukadder kılan da imandır.

Ve bir dua

Ya Rab,

Malazgirt'te secdeye kapanan o temiz alınların hürmetine,

Alparslan'ın kefen niyetine giydiği beyaz elbisenin teslimiyeti hürmetine,

Bize bu vatanı emanet eden şehitlerin kanı hürmetine,

Bizi imanla diri kıl,

Bu topraklarda ezanı susturma,

Bu milleti kıyamete dek Senin yolundan ayırma.

Ey Rabbimiz,

Malazgirt'te açılan kapılardan giren nur, bugün de evlerimizi, gönüllerimizi aydınlatsın.

Alparslan'ın duası, askerlerin tekbiri, annelerin gözyaşı, çocukların tebessümüyle birleşsin.

Bizi mazlumların yanında, zalimlerin karşısında daim kıl.

Kılıcımızı adalet için, sözümüzü hakikat için, kalemimizi hak yolunda kullandır.

Âmin.