Masada görünmeden merkezde olmak

Öğr. Gör. Tarkan Zengin / Ankara Yıldırım Beyazıt Ünv.
1.04.2023

Kılıçdaroğlu'na destek veren, 6'lı Masa'da yer alan partilerle de görüşleri taban tabana zıt olan yapılar gizlenmeye çalışılıyor. Oysa bu yapılar şimdiden iktidara gelmiş gibi tehdit dili kullanıyor. Oy oranları binlerle ifade ediliyor ama Kılıçdaroğlu'nun kazanmasını kendilerinin iktidara gelmesi olarak görüyorlar.


Masada görünmeden merkezde olmak

Türkiye 14 Mayıs 2023 tarihinde tarihi bir seçime gidiyor. Seçim kurulu kararına göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dört aday yarışacak. Seçimde başka adaylar olsa da yarışın ittifaklar arasında geçeceği görülüyor. Cumhur ittifakı ile Millet ittifakını oluşturan partiler açısından bir farklılık dikkat çekiyor. Cumhur İttifakı, AK Parti, MHP, BBP, YRP ve Hüda-Par'dan oluşurken, Millet İttifakı altı partinin yanı sıra HDP ile sol/sosyalist, marksist/leninist marjinal sayılacak diğer partilerden oluşuyor. Masada oturan altı partinin dışında HDP'nin başını çektiği "Emek ve Özgürlük İttifakı", seçime Yeşil Sol listelerinden girecek.

Tehdit dili

16 Mart 2023 tarihinde HDP'nin ev sahipliğinde toplanan 'Emek ve Özgürlük İttifakı' seçimlere birlikte girme ve Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararı aldı. İttifakın bileşenleri HDP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF). Kılıçdaroğlu'na destek veren masada yer alan partilerle de görüşleri taban tabana zıt olan bu yapılar aslında gizlenmeye çalışılıyor. Oysa bu yapılar şimdiden iktidara gelmiş gibi tehdit dili kullanıyor. Oy oranları binlerle ifade edilen bu yapılar Kılıçdaroğlu'nun kazanmasını kendilerinin iktidara gelmesi olarak görüyorlar. Hatta PKK terör örgütünün elebaşları peş peşe açıklamalar yaparak Kılıçdaroğlu'nun adaylığını desteklediklerini söylüyorlar. Terör elebaşları 14 Mayıs itibariyle iktidara geleceklerini söyleyecek kadar ileri gitmelerine rağmen bunlara tepki gösterilmemesi tehlikenin boyutunu gösteriyor. Masa, HDP'nin dahil olmasıyla yedili bir ittifaktan daha fazlasına tekabül ediyor. Marksist/Leninist bu yapıların nasıl bir ülke tasavvur ettiklerini seçim bildirgeleri, açıklamaları ve parti metinleri üzerinden analiz edelim.

'Demokrasi güçleri'

Terör örgütünün siyasi şubesi olan HDP ve ittifak bileşenleri, kendilerini 'demokrasi güçleri' görüyor, 'emek ve özgürlük' ittifakı olarak isimlendiriyorlar. Kendilerini demokrasi güçleri olarak tanımlasalar da demokrasiyle ilgileri yok. Zira şiddeti, mücadele yöntemi olarak benimseyen PKK'ya terör örgütü demedikleri gibi terör örgütlerinin katliamlarına karşı açıklamaları da yok. Kendilerini emek ittifakı olarak tanımlasalar da geniş emek kesimleriyle ilişki kuramadıklarını biliyoruz. Kendilerini özgürlük ittifakı olarak tanımlasalar da özgürlükçü olmadıklarını açıklamalarında ve parti programlarında görebiliyoruz.

Marksist/Leninist bu siyasi partiler, hatta terör örgütü bile iktidara gelmekten bahsediyor. Aday çıkarmamalarına rağmen Kılıçdaroğlu'nun kazanmasıyla iktidara geleceklerini düşünen bu yapılara karşı masadan tepki gösterilmemesi ise akıl tutulmasıdır. Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda iktidara geleceklerini düşünerek Cumhur ittifakını tehdit ederek, yargılayacaklarını, hesap soracaklarını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın resimlerini 15 Mayıs sabahı devlet dairelerinden indireceklerini söylüyorlar. Nasıl oluyor da binde oranıyla ifade edilen oy oranıyla iktidar dili kullanıyorlar? Eğer bu yapılar masada değillerse nasıl iktidara geleceklerini bu derece yüksek perdeden dile getiriyorlar? İktidara gelebileceklerine dair bu kadar iddia sahibi olmalarının arkasında kendilerine verilen gizli sözler mi var? 'Masada görünmüyorlar ama tam göbeğindeler' sözü buradaki durumu izah ediyor.

İmam-hatiplerin orta kısımlarını kapatma vaadi

Emek ve Özgürlük ittifakı bileşenleri, Yeşil Sol seçim bildirgesini 30 Mart 2023 tarihinde açıkladı. Bildiride ülkemizin milli güvenliğini tehlikeye düşürecek ve dini özgürlüklerini kısıtlayacak vahim vaatlere yer veriliyor. En ilginç vaatlerden biri imam-hatiplerin orta kısımlarını açmayı sağlayan 4+4+4 uygulamasına son vereceklerini söylemeleri. Diğer vaatler ise şunlar:

⚫ İstanbul Sözleşmesi'ni hayata geçireceğiz.

⚫ 15 Temmuz ve sonrasında adeta bir toplum kırımına dönüşen KHK rejimine son vereceğiz.

⚫ KHK'leri ve OHAL komisyonunun hukuksuz kararlarını tüm sonuçları ile birlikte iptal edeceğiz.

⚫ Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki askeri operasyonlarına ve varlığına son vereceğiz.

⚫ Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracağız.

⚫ Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini zorunlu ders kapsamından çıkaracağız.

⚫ 4+4+4 uygulamasına son vereceğiz.

⚫ Eğitim müfredatını tekçi, cinsiyetçi, merkezi, militarist, milliyetçi ve şoven içerikten arındırarak özgürlükçü laik, bilimsel ve demokratik bir niteliğe kavuşturacağız.

Kılıçdaroğlu'nu destekleyecek bu ittifakın Diyanet İşleri Başkanlığını ve zorunlu din dersini kaldırmak, 4+4+4 uygulamasına son vermek, eğitim müfredatını milliyetçi içerikten arındırmak, Türkiye'nin teröristlere yönelik askeri operasyonlarına son vermek, KHK'lıların tüm sonuçlarını iptal etmek vaatlerini masadaki muhafazakar ve milliyetçi partilere sormak gerekir.

Komünist toplum vaadi

Marks'ın Engels'le birlikte kaleme aldığı bir metinde "Komünistler, görüş ve niyetlerini gizlemeyi reddederler. Amaçlarına ancak bugüne kadarki tüm toplumsal düzenin zorla yıkılmasıyla ulaşabileceklerini açıkça bildirirler" sözleri yer almaktadır. Emek ve Özgürlük ittifakını oluşturan yapılar gerçekten de niyetlerini gizlememişler. Günlerdir Hüda-Par'ı parti programında olmayan hususlar üzerinden suçlayanlar, bu partilerin programını hiç sorgulamadılar. Yeşil sol bileşenlerini oluşturan partilerin programlarında Marksist/Leninist bir devrim hedefledikleri açıkça yer alıyor. Sözde demokrasi güçleri, parti programlarında komünist toplum kurmaktan ve devrim yapmaktan bahsediyor. Partilerin programlarında bu hususa ilişkin bazı ifadeler:

TİP, Türkiye sosyalist hareketinin tüm siyasal ve örgütsel birikimini ve Türkiye'deki devrimci gelenek ve değerleri sahiplenir ve kendisine rehber edinir. TİP ayrıca, uluslararası komünist hareketin evrensel birikiminin Türkiye'deki parçasıdır. Marksizm-Leninizmi rehber edinir.

EMEP, nihai hedefi, işçi sınıfının tam ve kesin kurtuluşu; sınıfların, tüm biçimleriyle baskı ve sömürü ilişkilerinin ortadan kalkacağı toplumsal bir düzenin (komünist toplumun) kurulmasıdır. EMEP işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizmi kılavuz edinir. EMEP Uluslararası Komünist Hareketin ülkemizdeki temsilcisidir.

TÖP, Marksist-Leninist çizgide olan bir partidir.

EHP'nin amacı Marksizm-Leninizm ışığında ve işçi sınıfının önderliğinde, kapitalizmi, sınıfları, sömürüyü, yabancılaşmayı ve tüm ezen ezilen ilişkilerini yeryüzünden silip komünizme ulaşmaktır.

'Kıbrıs'tan çekilelim'

Bu partilerin programlarında tartışmalı çok sayıda mesele var. Ancak yazının sınırları bunlardan bahsetmemizi engelliyor. Mesela bir örnek vermek gerekirse EMEP, Kıbrıs'ın 'arka bahçe' olmaktan çıkarılmasına ve Başta Türk Ordusu olmak üzere tüm yabancı üs ve askeri birliklerin Kıbrıs'tan çekilmesine parti programında yer vermiş. KKTC'den Türk Ordusu'nun çekilmesi hususunda masanın diğer ortakları da EMEP gibi mi düşünüyor? İktidar olmaları durumunda bu hedef hayata geçirilecek mi?

PKK elebaşlarından Kılıçdaroğlu'na destek

Kılıçdaroğlu'nun adaylığı belli olduktan sonra PKK terör örgütü baronlarından peş peşe destek açıklamaları geldi. Bu açıklamalardan önce Nevruz Bayramı vesilesiyle meydanlarda konuşmalar yapan HDP'liler, 14 Mayıs seçimlerinin terörist elebaşı Apo için özgürlük getireceğini ifade ettiler.

PKK'nın elebaşlarından Bese Hozat, HDP'nin aday çıkarmamasını doğru bulduğunu ve terör örgütü PKK'nın seçimler bitene kadar askeri eylemlerini durdurduğunu açıkladı. Elebaşı ayrıca "Seçim süreci ile birlikte güçlü bir mücadele yürütülürse bu faşist iktidar 14 Mayıs'ta yıkılacaktır" dedi. PKK elebaşı Murat Karayılan, 14 Mayıs'ta sadece Cumhurbaşkanı değil, sistem de değişecek dedi. Bir diğer terörist elebaşlarından Mustafa Karasu ise "Erdoğan'a en çok zararı biz verdik biz karşı çıktık. Ne diyorlar 'Son terörist kalıncaya kadar devam edeceğiz.' Bunun durması ancak demokratik değişimle olur. Bu konuda Emek ve Özgürlük İttifakı (HDP) üzerine düşeni yapacak" dedi.

Terörist başı Duran Kalkan, HDP'nin Kılıçdaroğlu'nun adaylığını desteklediklerini söyleyerek, "Türkiye, on yıllar da değil, belki yüz yıllara yön verecek bir değişim dönüşüm süreci yaşayacak. Buna herkes katılmalı, seferber olmalı" dedi. PKK elebaşlarından Sabri Ok ise Duran Kalkan'ın yaptığı açıklamalara destek vererek "PKK'yi ne sanıyorlar. PKK zaten ideolojik ve siyasi bir harekettir. Tabii ki birilerine destek vereceğiz, birilerine vermeyeceğiz" dedi.

Öncü HDP mi?

PKK'nın yayın organına konuşan HDP Van Milletvekili Sezai Temelli seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunarak "Seçimler kesinlikle önemli. Her şeyden önce iktidarı hep birlikte devireceğiz. HDP ile, Emek Özgürlük ile, bu iktidara karşı var olan bütün ittifaklarla beraber devireceğiz. Bu iktidarı devirdiğimiz gün bir son değil bir başlangıç olacak. Ondan sonraki sürecin inşasına HDP öncülük edecek. İttifaklar ile beraber hareket edeceğiz" dedi. Seçimlerden sonra sürecin inşasına HDP'nin öncülük etmesi demek masanın en etkili aktörü olma iddiasında bulunmaktır. Bu gerçek değilse neden itiraz edilmez. Bu açıklamalara karşı susmak ise kabul etmek anlamına gelir.

Bilinçli bir gizleme hareketi

Millet ittifakı, HDP'nin desteğiyle yedili ittifak olarak görünse de daha fazla bileşen var. Milletimizin mesafeli durduğu bu bileşenler, bilinçli olarak gizlenmeye çalışılıyor. HDP'nin başını çektiği Marksist/Leninist partilerin bildirgeleri, parti programları milli güvenliğimizi, dini özgürlüklerimizi ve demokrasimizi tehdit ediyor. Üstelik 40 yıla yakın bir süredir ülkemizin başına bela olan terör örgütü PKK'nın elebaşları sanki meşru bir partinin temsilcileri gibi seçimlere ilişkin açıklamalar yapıyor. Seçimler bir şekilde bitecek. Ancak silahlı mücadeleyi ve terörist eylemleri bir yöntem olarak seçmiş terör örgütlerinin bu kadar normalleştirilmesi akıl alır gibi değil. Siyasi partiler üzerinden yürütülmesi gereken siyasi rekabete terör örgütlerinin müdahil olması demokratik hiçbir toplumda kabul edilemez. Eli kanlı terör örgütlerini siyasi rekabetin bir tarafı haline getirerek meşrulaştırmak milletimize ve memleketimize yapılacak en büyük kötülüktür. Masanın adayını destekleyen terör elebaşlarına ve kandil baronlarına çok sert tepki verilmelidir. Terör örgütünün elebaşlarının desteğini de onların Türkiye ileg ilgili kirli planlarını da reddediyoruz diyecek biri neden çıkmaz?

@TarkanZengin