Mazot protestosu ırkçılığa dönüşebilir

Aydın Nurhan/ Emekli Büyükelçi
15.12.2018

Kolonyalizmden, emperyalizmden çekmiş milletler Batı dünyasının sosyal çalkantıya girmesinden haz duyabilirler, derin bir oh olsun diyebilirler. Bu büyük bir yanılgı olur. Zira mazot protestosu bahanesiyle başlayan tepkiler kısa zamanda ırkçılık ve Hıristiyan fanatizmine dönüşüp o ülkelerdeki Müslümanları, farklı ırkları hedef alabilir.


Mazot protestosu ırkçılığa dönüşebilir

Fransa’daki ayaklanmayı yangınlar, ölü, yaralı ve maddi hasar ötesinde, tarih perspektifi içinde değerlendirelim isterseniz.

Konumuza Reform ve Rönesans ile girelim. İngiliz tarihçi Gibbon’a göre Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu’nu ele geçirince onu çökertti, Avru-pa’yı Orta Çağ karanlığı dediğimiz bin yıllık uykuya yatırdı. Bunda Hıristiyanlığın daha ziyade uhrevi bir din olması ve İslam gibi dünyevi iddiasının olmaması rol oynadı.

Ahiret için yaşayan Avrupa halkları Reform, Rönesans ve Sanayi Devrimi ile bin yıllık uykudan uyandı, materyalist dünya nimetlerinin peşine düştü.

Amerika’nın ve okyanusların keşfi ve sonrasında gelişen sanayi ve kolonyalizmle zenginleşen Avrupa’da köylüler kentlere akmaya başladı. (1851 yılında İngiltere’de nüfusun yarıdan fazlası artık şehirlerde yaşıyordu.) Şehirlerde insanlık dışı, köleden beter çalışma ve yaşama koşulları ile 1830 ve 1848 ihtilalleri kaçınılmaz hale geldi.

Başta Alman Şansölyesi Prens Bismark olmak üzere Avrupa liderleri çalışan sınıflara sosyal haklar verilmediği takdirde siyasi istikrar sağlana-mayacağını gördüler ve emperyalizmin artık gelirinin bir bölümü halka yansıtıldı.

Üretimi Doğu’ya kaptırdı

Tarih perspektifinde Batılı işçinin iki avantajı vardı. Birincisi, yukarıda değindiğimiz, kolonyalizmden gelen artık değerin halkla paylaşılması idi. İkinci ve daha önemli avantaj ise, Batılı işçinin sahip olduğu “know how” idi. Yani bütün dünya sıraya girmiş Batılı işçinin ürettiği malı bekliyordu. Unutulmamalı ki, İkinci Dünya Harbi sonrası dünya üretiminin neredeyse yarısını Amerikalı işçi yapıyordu. Bu oran Avrupa ile birlikte yüzde 70’e varıyordu. Müşterisi hazır işveren, işçisinin eline mahkumdu. Bu durum Batılı sendikaların elini güçlendirdi, hatta şımarttı.

Şimdi zamanda uzun atlama yapıp günümüze gelelim. 

1. Batılı işçi ve sendika “know how” tekelini kaybetti, üretimi Doğu’ya kaptırdı.

2. Batılı işçi daha da kötüsü yeni rakiplerle, robotlarla karşı karşıya. Avrupa’da genç işsizliği yüzde 25’lere tırmanıyor.(İtalya’da yüzde 32! pimi çekilmiş bomba!)

3. Batılı Devlet kolonyal gelirini kaybetti, işçiye yansıtacak gelir fazlası yok, başta Japonya ve ABD tüm devletler aşırı borçlu, mali çöküşü erte-lemeye çalışıyorlar. Ulus Devletin suni, irrasyonel, iflas edemeyen bir ekonomik yapı olduğu her geçen gün daha fazla anlaşılıyor. ABD Başkanı Trump işi zorbalığa vurdu, sosyal çalkantıyı, çöküşü geciktirmek için petrol şeyhlerinden  şantajla para sifonlama peşinde.

Fransa’daki olaylara bu geniş pencereden bakmak gerek.

Dünya malına ilk uyanan halk Fransız İhtilali ile Fransızlar olmuştu. Fransız hükumetleri ihtilalden günümüze halk isyanlarından korktu ve de-mokratik hak arayışları karşısında dış sömürüye ağırlık vererek işçilerini şımarttı. Ama artık yol bitti. Fransa’nın Afrika kolonileri Çin, Hindistan ve Türkiye’nin ilgi alanları.

Ne koloni kaldı, ne de üretim tekeli. Acı olan, Fransız halkının, özellikle gençliğinin bu düşüşü görememesi. Ve hala zengin zannettikleri Devlet babadan haklar talep etmeleri. Haklı oldukları nokta var tabii. Küresel köyde başta ABD olmak üzere birçok ülkede olduğu gibi Fransa’da da zengin fakir arasındaki gelir uçurumunun hızla artması. Ama küresel köy çok acımasız. Zengin yatırımcıyı kızdırırsanız yatırımını hemen daha “uysal işçi” sunan ülkeye kaydırıveriyor. Veya “karanlık fabrika” denilen robotik üretime kayıveriyor.

‘Easy hire easy fire’

Küresel köyün acımasız rekabet ortamında Batı’nın tekelinde bir tek uçak ve silah sanayii kalmıştı, o alanlar da hızla rekabet alanına giriyorlar, Türkiye güzel bir örnek.

Fransız politikacıları bu gerçekleri görerek esnek çalışma taraftarı oldular. Amerikan “Easy hire easy fire” sistemini alarak işsizliği önlemeye çalış-tılar. Tabii işçiyi kolayca işten çıkaran, iş güvenliğini azaltan bu düzenleme de epey tepki çekti.

Geri kalmış tarım toplumlarıyla kıyasladığımızda Fransa ve benzeri Avrupa ülkelerinin durumu 21. yüzyılda daha kritik. Ekonomik dalgalanma-lar köylü yaşam tarzında şok etkiler yaratmaz, ilaveten, köylü toplumda öğrenilmiş çaresizlik vardır, kolay kolay isyan etmez. 

Kentsoylu ise bireyci ve isyankar ruhludur. Evinin kirası, arabasının taksiti, çocuğunun okulu vs., işsiz kaldığı anda bütçesi çöker ve isyan eder. Başta ABD, Batı dünyasındaki “homeless-evsiz barksız” ve yemek kuponuna bağımlı nüfus sayısının hızla artması gelecek konusunda ciddi alarm veriyor, idrak edene.

Bu arada kolonyalizmden, emperyalizmden çekmiş milletler Batı dünyasının sosyal çalkantıya girmesinden haz duyabilirler, derin bir oh olsun diyebilirler. Bu büyük bir yanılgı olur. Zira mazot protestosu bahanesiyle başlayan tepkiler kısa zamanda ırkçılık ve Hıristiyan fanatizmine dönüşüp o ülkelerdeki Müslümanları, farklı ırkları hedef alır ve nihayet “şimdilik” uykuya yatmış Yahudi düşmanlığını uyandırabilir.

Her ne ise. Brexit, yani İngiltere’nin Avrupa Birliği’ni terketmesinin nedeni açıktır. Fransa isyanı İngiliz stratejik yaklaşımını haklı çıkarmaktadır. İngiltere gelen çöküşü görmekte, kendi canını kurtarmaya çalışmaktadır.

İki dünya savaşıyla intihar etmiş Avrupalıların Birliği, bundan 30 yıl önce yazdığımız gibi, iflas etmekte olan aile fertlerinin var güçle babaları-nın etrafında toplanmalarına benzer. Çöküş umutsuzlaştıkça ailede herkes dağılır, kendi başının çaresine bakmaya başlar. AB için o günlerin yak-laşmakta olduğunu görüyoruz. O nedenledir ki bu makalede Türkiye’nin AB üyeliğinden bahsetmeyi lüzumsuz buluyoruz.

Böyle bir ortamda Avrupa Birliği ordusu fikrinin hayal olduğunu, ABD’nin, sinirlense de bu fikri ciddiye almayacağını düşünüyoruz.

Mikro milliyetçilik

200 yıllık Batılı “ulus devlet” kavramı alttan mikro milliyetçilik, üstten ulusüstü AB projesinin baskısı altında idi. Avrupa AB ile ulusüstü birliği denedi, beceremedi, zira genleri feodal. Mikro milliyetçilik feodal gelenekten gelen Avrupa’nın tabiatında mevcut, gidiş o yönedir. Ulusüstü birlik ise İslam ve Asya toplumlarının karakteristiğidir, etnisite ve inançlar büyük coğrafyalarda merkezi yönetim şemsiyesi altında ahenk içinde birarada yaşama şansı bulurlar. İşte bu nedenledir ki Osmanlı devamı Türkiyemizde pozitivizmin çocuğu mikro milliyetçilik başarılı olamıyor.

Bu fikirlerden yola çıktığımızda Avrupa’daki yangının tahminlerin ötesinde yayılabileceğini, AB’nin hiç umulmadık bir anda dağılma ihtimalini gözardı etmemeli, grand stratejimizi ona göre çatmalıyız.

Avrupa’da kitlesel işsizlikle gelecek sosyal patlamalar polis devleti ve otoriter rejimlere yol açabilir. Polis şiddeti geri ülkelerdekine rahmet okuta-bilir. Bu ihtimale karşı istikrarı sağlayabilecek en yumuşak rejim Türk başkanlık sistemi olacaktır.

ABD demokrasisi artık lobilerin elinde oyuncak olmuş senatosuyla bir demokrasi karikatürüdür. Meşhur “Checks and balances” denilen demok-ratik kontrol mekanizması tamamen lobilerin ve fanatik evanjelistlerin kontrolüne girmiş, hükumete deli gömleği giydirmiş durumda. Eflatun sağ olsa idi “Demokrasinin bu kadar yozlaşacağını ben bile tahmin edemezdim.” derdi herhalde.

Türkiyemiz için ise Anadolu’ya yabancılaşmış medya, sermaye, general ve politikacıların yabancı manipülasyonuyla hükumet kurup devirdiği günler artık ne mutlu ki çok geride kaldı. 

Makul çözüm

Osmanlılar sermayenin siyaseti yönetmesine izin vermezdi, aslımıza döndük hamdolsun. ABD Avrupa, Japonya ve Kore’de yönetimler seçmene değil, küresel sermayeye teslim, onun lobilerinin oyuncağı.

Sosyal çalkantı dönemine girmekte olan Avrupa’da koalisyon hükumetleri istikrarsızlık kaynağı olacaktır. Sürdürülebilir değildir. Makul çözüm Türk başkanlık sistemidir.

Bu vesile ile ciddi uyarımızı yapalım, haram dolarlarını Batı’ya kaçıran, çocuklarını Batılı ülkelere yerleşmeye teşvik eden anneler! Gidiş Avru-pa’da 10 yıla varmadan Müslüman kıyımı başlayacağını gösteriyor. O gün geldiğinde milyonlarca dolar transferle aldığınız evleri satmaya vakit bulamadan kaçacaksınız anayurda. 

Bari yavrularınıza kıymayın.

Avrupa’daki PKK ve FETÖ uzantıları… 

O gün geldiğinde sizin de sığınacağınız yer bugün ihanet ettiğiniz vatanınız olacak… Bu iki satır da size olsun.