Medeniyet duruşu

Ejder Okumuş / Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
20.05.2022

Medeniyet bakışı ve duruşu, olaylara mekan bilinciyle yaklaşmak, oralı ve orada olarak bakmak, burada ve buralı olarak yönelmek, mekanla bütünleşerek, mekanı varlık bütününün içine yerleştirerek bakmak demektir.


Medeniyet duruşu

Medeniyet kavramı, insanların toplumsal hayatta ortaya koydukları yapıp-etmeleri, insani, fikrî, dinî, kültürel, tarihî, bilimsel, teknik, ekonomik, siyasi, ahlaki, mimari, sanatsal ve estetik birikimlerini, kendilerine, eşyaya ve başkalarına bakış açılarını, diğerleriyle ilişki biçimlerini, değerlerini, tahayyüllerini ve ideallerini ihtiva eden bir bütünlüğü ifade eder. İnsanlar din ve medine ekseninde kazandıkları birikimle bu bütünlüğü elde ederler. Medeniyet bakışı varlığa, eşyaya, olay ve olgulara belirtilen anlamında medeniyet ufkuyla yaklaşmaya göndermede bulunur. Medeniyet bakışı kısaca varlığı medeniyet ufkuyla okumaya işaret eder. Medeniyet bakışı hayata, eşyaya, bitkilere, hayvanlara, insanlara, olay ve olgulara, geçmiş, şimdi ve geleceğe medeniyet tasavvuru ve perspektifiyle yaklaşmak, anlam vermek ve yorumlamak demektir.

Medeniyet, kültür, grup, toplum, din ve benzeri unsurlara sahip büyük bir bütünlüğü ifade etmek üzere anlam kazanan zengin bir kavramdır. Medeniyet bakışı, medeniyet aklı, ufku, bilinci, idraki ve irfanı ile kazanılan büyük, geniş ve derinlikli bakıştır. Medeniyet bakışı medeniyet bilgisi, bilinci ve idrakine dayalı fikrî, irfanî ve ilmî bir bakıştır. Medeniyet bakışı, insanoğlunun ürettiği en orijinal değer ve birikimin medeniyet olduğu, sahip olduğu en değerli mirasın ise medeniyet mirası olduğu bilinciyle bakmak, varlığa, eşyaya, tarihe, zamana, insana ve insanlığa bu bilinçle yaklaşmaktır. Medeniyet bakışı, insanlığın geniş ve büyük bir medeniyet mirasına sahip bulunduğu ve dolayısıyla geçmişte ve günümüzde birden çok medeniyet olduğu gerçeğini görüp o bilinçle bakmayı, geniş bir perspektife, çoğulcu ve vasat, yani mutedil, dengeli, ölçülü ve adil bir yaklaşıma sahip olmayı ifade eder.

Şehid, şahid, tanık

Medeniyet duruşu, medeniyet aklı ve bakışıyla gerçekleşir. Medeniyet duruşu, medeniyet bilinci ve bakışını kuşanarak zamana, olaylara şehid, şahid veya tanık olup hakkı ve hukuku ayakta tutma tutumudur. Şehadet, yani tanıklık insanın mensubu bulunduğu varlığa, tabiata, topluma duyarsız kalmamak, sorumluluğunun gereği neyse ona göre davranmak, olanların, yapılıp edilenlerin doğrusunu yanlışını tespit edip doğruya doğru eğriye eğri demektir. Medeniyet bakışı bu manada şehadettir. Medeniyet duruşu şehadet eylemidir.

Medeniyet duruşu, hikmet bilinciyle bilginin peşine düşme, varlığı anlamaya girişme, eşyanın, olay ve olguların özünde olanları öğrenmeye çalışma yaklaşımıdır. Medeniyet bakışı olaylara bir bütünlük içinde yaklaşmayı ifade eder. Olaylara medeniyet bakışıyla yaklaşan kişi, dünyanın neresinde olursa olsun yaşadıklarını, görüp gözlemlediklerini, büyük varlık bütünlüğü ve sistemi içine yerleştirerek okur. Çünkü tek tek gördüklerinin söz konusu bütünlük ve sistemin birer parçası olduğunu ve o parçaları bir bütünlük içinde okuduğunda doğru anlayabileceğini bilir. Medeniyet bakışına sahip kişi medeniyet duruşlu kişidir.

Medeniyet bakışı, dünyada yerelde ve evrenselde olanlar karşısında özne olarak, irade ve ihtiyar sahibi bir kişi ve toplum olarak, özne bilinci ve duruşuyla bakmak demektir. Medeniyet bakışı, olup biten her şeye medeniyetin kazandırdığı kimlik ve medeniyet duruşuyla yaklaşmaktır. Medeniyet duruşu olaylara büyük bakmakla, büyük bakışla kazanılır.

Medeniyet duruşu, eşyaya ve olaylara zaman ve mekan bilinciyle bakmanın kazandırdığı bir duruştur. İbnü'l-vakt olup içinde yaşadığımız zamanın farkına varma, zamana tanıklık etme, zamanı doğru okuma, ebü'l-vakt olup zamanın dizginini elinde tutma, zamana önem verme, zamanın kıymetini bilme ve zamanı doğru değerlendirme, zamana kendi imanının, bakışının, yaşamının, dininin, kültürünün, erdem ve değerlerinin rengini verme, zamana hükmetme, zaman bilincini kuşanıp iman etme, doğru işler yapma, birbirine hakkı tavsiye etme ve sabrı öğütleme demektir. Medeniyet bakışı ve duruşu, olaylara mekan bilinciyle yaklaşmak, oralı ve orada olarak bakmak, burada ve buralı olarak yönelmek, mekanla bütünleşerek, mekanı varlık bütününün içine yerleştirerek bakmak demektir. Necip Fazıl'ın ifadesiyle "Zaman bendedir, mekan bana emanettir" bakışıyla zamanı doğru okumak, üretmek, tutmak, yönetmek ve mekana sahip çıkmak, onu güzelleştirmektir.

Medeniyet bakışı, vasat toplum bakışıdır. Vasat toplum, aşırılıklardan uzak duran, ifrat ve tefrite düşmeyen, dengeli, ortada, adil, ölçülü, olaylar karşısında haktan yana olan ve şahitlikten kaçınmayan, çağa tanıklık eden, sırat-ı müstakim üzere yaşayan, dürüst, insaflı toplum demektir. Medeniyet duruşu, eşyaya ve olaylara böyle bir toplum bakışıyla yaklaşmak ve bu yaklaşımın gerektirdiği kimlikle ortaya çıkmaktır. Medeniyet bakışı en iyi, en hayırlı toplum bakışıdır. En hayırlı toplum inançlı, imanlı, sorumluluk bilincine sahip, duyarlı, insanların iyiliği için çalışan, insanlar arasında iyiliği yayan ve kötülükten alıkoyan toplum demektir. Medeniyet duruşu, varlığa ve olaylara en hayırlı toplum olma bilinci ve bakışıyla yaklaşmak demektir.

Sorumluluk yaklaşımı

Medeniyet duruşu sorumlu insanın duruşudur. Sorumluluk bilinciyle hareket etmek ve sorumluluğun gereğini yerine getirmek, medeniyetin, medeniyet ilişkilerinin, medeniyet bakışının tesisi ve devamı için çok önemlidir. Herkesin güzel ahlakın bir gereği ve en temel unsurlarından biri olarak sorumlu davranması, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi, üzerine düşen toplumsal görevleri yapması, toplumda güven ve medeniyeti tesis eder. Ailede, sokakta, mahallede, köyde, şehirde, eğitimde, dinde, ekonomide, siyasette, hukukta, sağlıkta, ahlakta, işte ve boş zamanlarda sorumlu davranmak, sorumluluğun gereği neyse onu yapmak, doğal olarak toplumsal ilişkilerde eminliği, emaneti, barışı besler, perçinler ve medeniyetin kuruluş ve gelişmesinde büyük bir rol oynar. Sorumluluk yaklaşımı medeniyeti, medeniyet duruşu ise sorumluluk yaklaşımını getirir.

Sorumluluk, insanın insan olmasıyla, emaneti üstlenmesiyle, bütün varlığa emanet olarak bakmasıyla doğrudan bağlantılıdır. İnsan bireysel ve kolektif olarak yaptıklarından sorumludur. Bu sebeple insanlara iyilik yapmak, güzel ahlak sahibi olmak, erdemli olmak, insanlara şahitlik etmek, dürüst davranmak, helal ve harama riayet etmek, emaneti korumak, ahde vefa göstermek, yardımlaşmak, paylaşmak, ihtiyaç sahiplerine zekat ve sadaka vermek, meslek öğrenmek ve mesleğinin gereğini yapmak, eğitim almak, iyiliği yaymak ve kötülüğü engellemek gibi görevlerle yükümlüdür. O halde medeniyet duruşu sorumluluk ve yükümlülük duruşudur.

Medeniyet, sorumluluk duygusu ve bilinciyle kurulur, gelişir ve güçlenir, sorumsuzluk duygusuyla ise tersine yıkılır, çöker. O halde medeniyet duruşu sorumluluk yaklaşımıdır. Medeniyetin kuruluşu ve yükselişi için gerekli olan sorumlu yaklaşım, medeniyet duruşuyla mümkündür.

Adaleti hakim kılmak

Medeniyet duruşu, erdemdir ve erdemli duruştur. Medeniyet duruşu, birey ve toplum olarak erdemli davranmaktır. Erdemli davranmak güzel ahlaklı, hikmet, iffet, şecaat ve adalet erdemlerini ayakta tutarak iyilik, hak ve hukuk eksenli hareket etmektir. Medeniyet duruşu, erdemli medeniyet aklı, bakışı ve yaklaşımıdır. Medeniyet duruşu erdemli, iyi, güvenilir insanın duruşudur. Medeniyet bakışı ve duruşu, iyi ahlaka ve erdemlere dayalıdır. Medeniyet duruşu, erdemli olmak, erdemleri esas almak, hikmet, iffet, cesaret ve adalet erdemleriyle hareket etmek demektir. Bugün insanlık için hikmetin peşine düşmek, hikmetin gereğine göre hareket etmek, insanlığın iffet ve izzetini korumak, insanlığın iyiliği istikametinde cesaretle çalışmak, dünyanın pek çok yerinde insanlara zulmeden zalimlerle cesur bir şekilde mücadele etmek ve dünyanın her yerinde adaleti hakim kılmak için gayret etmek, medeniyet duruşuyla mümkün olabilir. Dolayısıyla bugün medeniyet duruşuna, medeniyet duruşlu insanlara, medeniyet duruşlu topluma ihtiyaç bulunmaktadır.

Sağlam bir dünya görüşü

Sağlam, sağlıklı ve güçlü bir dünya görüşü, medeniyet için, medeniyetin kuruluş ve yükselişi için şarttır. Böyle bir dünya görüşü için ise medeniyet duruşu şarttır. Dünya görüşü, insanın inanç, din, kültür, bilgi ve düşünce ile sahip olduğu zihniyet dünyası, hayat görüşü, tarzı veya yaşam felsefesi, dünya tasavvuru, kapsayıcı ve bütüncül kavrayış durumudur. İnsan bu bütüncül kavrayış, hayat tarzı veya felsefesi ile dünyaya bakar. Dünya görüşü, insanın hayata, eşyaya, olaylara bakışında esas aldığı temel ilke ve ölçütlerle bakış açısına göndermede bulunur. İnsan, dünyaya, olaylara, eşyaya o ilke ve ölçütlere göre bütünlüklü ve sistemli olarak bakar, tutum ve davranışlarını ona göre ortaya koyar. Dünya görüşü insana varlığı, eşyayı, gerçekliği algılama, düşünme ve bilmede, olaylar karşısında nasıl davranacağını belirlemede, karşılaştığı problemleri çözmede yön tayin eden inanç ve kabuller sistemidir. İnsan zihni dünya görüşüyle kendine yol çizer. İnsan, varlığı dünya görüşüyle tanır, anlar, anlamlandırır, değerlendirir ve böylece elde ettiği bilgileri kullanır ve eylemde bulunur.

Dünya görüşü medeniyetlerin en mühim yönlerindendir. Her medeniyetin ayrı bir dünya görüşü vardır. Dünya görüşü medeniyetin dünyayı anlamlandırma yolu ve hayata bakış açısıdır. Dolayısıyla medeniyet duruşu dünya görüşüne dayalı bir duruştur.

Medeniyet duruşu, sağlam bir dünya görüşünün yanında ona bağlı olarak güçlü bir kimlik sahibi olmakla eşdeğerdir. Medeniyet duruşuyla dünya görüşü ve kimlik kazanan insanlar, her şeyden önce iyi, güzel ahlaklı, erdemli insanlardır. Kimlikli, kişilikli ve medeniyet duruşlu kişiler, bu sıfatlarıyla olaylar karşısında ikiliğe düşmez, ruhen, kalben, zihnen ve bedenen net olur, net bir duruşa sahip olurlar.

Sağlam kimlikli ve dünya görüşüne sahip medeniyet duruşlu insanlar, durum insanı değil, duruş insanıdırlar. Duruş insanı, her şart ve durumda inancı, ilkeleri, erdemleri ve değerleri ile yaşar. Duruş insanı, medeniyetin insanı insan yapan değerler manzumesi olduğunu ve medeniyet duruşunun insan kalmak olduğunu; medeniyete, kendi medeniyetine sahip çıkmayan, medeniyet bilincine sahip olmayan, medeniyet bakışıyla hareket etmeyen kimselerin kimliğini kaybedeceğini, duruşunu yitireceğini, kişiliksizleşeceğini, bozulacağını, insan kalamayacağını bilir ve medeniyetten, medeniyet bakışından ödün vermez.

Medeniyet duruşu dünya görüşü ve kimlik duruşudur. Medeniyet duruşu son tahlilde medeniyet bakışlı insanların duruşudur. Medeniyet duruşlu ve dolayısıyla medeniyet bakışlı birey ve toplumlar, özgün, özlü ve sağlam kimlikleriyle zamanda özne insanlardır. İradelerini devreye sokarak zaman üretir, tarih yapar, medeniyet kurar, medeniyet yayarlar. Özne birey ve toplumlar, medeniyet bakışları ve duruşlarıyla medeniyeti yaşar ve yaşatırlar.

Krizden çıkış yolu

Bugün insanlık büyük bir medeniyet kriziyle karşı karşıyadır. Aslına bakarsanız Batılı küresel güç ve aktörler büyük bir krizin içindedirler. Fakat bütün insanlık, Batı kaynaklı bu medeniyet krizinin gölgesi altında inim inim inlemektedir. Küresel ölçekte yaşanan kaoslar, gerilimler, çatışmalar, savaşlar, nefretler, ötekileştirmeler, sömürmeler, istismarlar, mahrumiyetler, yoksunluklar, yoksulluklar, ezmeler, ezilmeler, zulümler, haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, mağduriyetler, ekonomik dengesizlikler, değerlerin dejenerasyonu, bu krizin ve söz konusu inleyişin önemli tezahürleridir. Bu krizin kökeninde bencillikler, bağnazlıklar, bilgisizlikler, tahammülsüzlükler, ön yargılar, düşmanlıklar, kin ve nefret duyguları, savaş ve saldırganlık eğilimleri, vurdumduymazlıklar, sorumsuzluklar, kötü huylar, erdemsizlikler yatmaktadır. Esasen bütün bunların da temelinde medeniyet kayıpları, medeniyetsizlik, medeniyet karşıtlığı ve en önemlisi medeniyet bakışı ve duruşundan yoksunluk bulunur. Medeniyetlerin kuruluşu ve gelişmesinin temelinde medeniyet duruşu bulunurken, kriz, yıkılış ve çöküşlerinde medeniyet duruşunun yokluğu bulunur.

İnsanlığın medeniyet krizine bağlı hayati sorunlarla karşı karşıya bulunduğu günümüzde tek çıkış yolu medeniyet duruşudur. İnsanların olaylar karşısında doğru bir tutum almaları ve davranış ortaya koymaları, karşılaştıkları problemlere çözüm üretmeleri, yerel ve küresel ölçekte gördükleri zulümlerle ve çevre sorunlarıyla baş etmeleri, toplumda, kültürde, ekonomide, eğitimde, siyasette, ahlakta, hukukta ve uluslararası ilişkilerde insaniyet ve adalet ekseninde bir yaklaşımı hayata geçirmeleri, medeniyet duruşuna sahip olmalarına ve medeniyet duruşlu insanların yanında yer almalarına bağlıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; medeniyet kriziyle ve krizin yol açtığı devasa problemlerle baş edebilmenin yolu, medeniyet duruşuna sahip olmak, medeniyet duruşuyla hareket etmek ve medeniyet duruşuna sahip ufku büyük erdemli insanlarla birlikte hareket etmektir. Medeniyet duruşuna sahip bulunmayan ufku dar, çıkarcı, sorumsuz, dünya görüşünden yoksun, kimliksiz ve erdemsiz kişi, oluşum veya gruplara destek olmanın, medeniyet krizinin daha da derinleşmesine hizmet edeceği aşikardır.

[email protected]