Merkezi dolduran ve dönüştüren siyaset

MURAT GÜZEL /[email protected]
16.02.2013

Taşkın, ‘AKP Devri’nde Türkiye’deki sağ ve İslâmcı gelenek içinde bu siyasal partinin özgünlüğü meselesini tartışırken, bir yandan da İslâmcılık düşüncesinin geçirdiği dönüşüme odaklanıyor.


Merkezi dolduran ve dönüştüren siyaset


AK Parti muhafazakâr demokrat bir siyasal proje ile girdiği arenada bir dönemi geride bıraktı. Bu süre içerisinde yapılan üç genel seçimden -her defasında oyunu artırarak- galip çıktı. İktidarına karşı yöneltilen anti-demokratik müdahale girişimlerinden kurtulmuş ve hatta bunları yargılayabilir pozisyona geçmiş olması, AK Parti yönetici kadrolarının özgüvenini de pekiştirdi.



İktidar dönemi boyunca bırakın kendisine yönelmiş muhalefetin güçlenmesini, kendi siyasal geleneğinin sınırlarının dışındaki sağ siyaseti ve dolayısıyla merkez sağı handiyse kendisinden ibaret kıldı AK Parti.



Partinin, siyaseti nasıl algıladığını, nasıl uyguladığını ve gerçekte ne derece başarılı olduğunu değerlendirebilmek için, Türkiye’deki siyaset geleneğini de analiz çerçevesine dahil etmek gerekiyor. Tabii, bu noktada “sağ”, “muhafazakârlık”, “siyaset” vb. kavramların da bu proje içinde girdikleri etkileşim ve dönüşümleri kaçırmamak analiz çerçevesinin gücünü artırmaya yarayacaktır.

Yüksel Taşkın, AKP Devri’nde bir araya getirilen yazılarında Türkiye’deki sağ ve İslâmcı gelenek içinde bu siyasal partinin özgünlüğü meselesini tartışırken, bir yandan da İslâmcılık düşüncesinin geçirdiği dönüşüme odaklanıyor. Milli Görüş çizgisinden neo-liberal bir sağ muhafazakâr partiye giden yolculuğun geçtiği aşamaları, partinin kendi gelenek ve tarihiyle, “küresel durum”a verdiği yanıtlar arasındaki gerilimler üzerinden anlamaya çalışıyor. Taşkın’ın kitabında ihmal ettiği nokta ise tam da burada ortaya çıkıyor: Değişen ve dönüşenin sadece İslamcılık ve Milli Görüş çizgisi olduğu kanısı hâkim kitap boyunca. Bu ise kitaptaki analizlerinin geçerliliğini nihai kertede kuşkuyla karşılamaya da imkân sunuyor.



Tek değişen İslamcılar mı?



Genelde bu tür çözümlemelerde hep değişen ve dönüşenin İslamcılar olduğu vurgulanırken, bu değişim ve dönüşümün siyasal bağlamdaki diğer etkileri, sözgelimi siyasal yapının bu dönüşüm ve değişime katkısı ve o yapının da biçim değiştirmesi göz ardı edilir. Bu tür siyasal analizlerin gelip dayandığı hususun, İslamcılara bir “özne” olma ehliyet ve liyakatini tanımayı reddetmeye eğilim duyulmasıyla alakalı olması da kaçınılmazdır.



Kitabın son bölümünü oluşturan ve Ortadoğu genel bağlamı içinde Arap Baharı dönemine odaklanan yazılar ise AKP devrine denk düşen, Arap coğrafyasını ve İslâmcı siyasal hareketleri de etkileyen mücadeleleri Tunus, Mısır ve İran üzerinden inceliyor.



Platon’dan bugüne iyi toplum


Antik Yunan’dan günümüze iyi bir toplum idealinin ideal yönetim tarzı olarak düşünülen respublica’nın, yani cumhuriyetin temel özellikleri ve ilkelerine dair farklı yorum ve anlayışların tartışıldığı kitapta, Machiavelli’den Kant’a, Rousseau’dan Spinoza’ya ve gene çağdaş yazarlardan Arendt’denPettit’ye, Skinner’a dek bu konuda önemli tespitlerde bulunmuş düşünürlerin rehberliğinde demokrasi, anayasa, bireysel hak ve özgürlükler, devlet-toplum-birey ilişkileri, sosyal adalet, ortak refah, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, temsilî karar verme süreçleri vb. gibi pek çok kavram ve düşünce ele alınıyor.

ResPublica, Ed. Armağan Öztürk, Doğu-Batı, 2013


İnsanın anlamı ve yazgısı


Bazı eserleri artık klasik statüsü kazanmış olan büyük Rus düşünürü NikolayBerdyaev (1874-1948) özellikle tarih ve toplum felsefesi felsefi antropoloji, ontoloji ve etik alanlarında yoğunlaşmış çok yönlü ve interdisipliner bir filozof. İnsanın Yazgısı Berdyaev’in felsefesini, dünya görüşünü, ilgilerini ve mesajını bir bütün olarak yansıtıyor. Berdyaev felsefenin asıl konusunun varlık ve insan olduğunu vurgular. İnsanın anlamı ve yazgısı felsefi antropolojinin başlıca meselesidir ve bu da kaçınılmaz olarak ‘etik’e götürür. İnsan, terimin en derin ve geniş anlamıyla etik bir varlıktır.



İnsanın Yazgısı, NikolaiBerdyaev, Çev. Hüsamettin Arslan, Paradigma, 2012