Mesele halk sağlığı değil hala anlamadınız mı?

Tarkan Zengin / AYBÜ Öğretim Görevlisi
26.09.2020

İdeolojik tutumlardan rahatsız olan üyelerin demokratik tepki vererek üyelikten ayrılma imkânı olmadığı için TTB yönetimi kuruluşu ideolojik aygıt olarak kullanıyor. Ülkemizin yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasi krizler ile yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadelede diğer meslek kuruluşlarının yönetimleri gibi TTB yönetiminin de nerede durduğuna bakmak, bu kuruluşların tüm meslek mensuplarını temsil etmediklerini gösterir.


Mesele halk sağlığı değil hala anlamadınız mı?

Ülkemizde meslek kuruluşlarının milli meselelerdeki tutumları, yönetimlerini ele geçiren sol/sosyalist anlayışların bu kuruluşları ideolojik aygıta dönüştürmesi ve meslek mensuplarının hak ve menfaatlerini geliştirmek yerine başka alanlarla ilgilenmesi onların tartışılmalarına neden olmaktadır. Meslek kuruluşlarının yönetimlerinde yer alanların marjinal görüşlerine bakarak üye olanların tamamının bu görüşleri paylaştığını düşünmek yanlıştır. Türk Tabipler Birliği gibi meslek mensuplarını temsil etmesi gereken meslek kuruluşlarının yönetiminde marjinal sol fraksiyonların koalisyonu var. Bu yönetimlerde yer alanlar arkaik ideolojilerini meslek mensuplarının çıkarlarının önüne koymaktadırlar. Meslek kuruluşlarında örgütlü azınlık bir grup genellikle seçimlere katılımın az sayıda olması nedeniyle yönetimlere gelmektedir. Bir kere seçim kazanmak uzun süre yönetimlerde yer almayı sağladığı için demokratik ve çoğulcu bir yönetim oluşmuyor. İdeolojik tutumlardan rahatsız olan üyelerin demokratik tepki vererek üyelikten ayrılma imkânı olmadığı için diğer meslek kuruluşlarında da olduğu gibi TTB yönetimi de bu kuruluşu ideolojik aygıt olarak kullanıyor. Ülkemizin yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasi krizler ile yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadelede diğer meslek kuruluşlarının yönetimleri gibi TTB yönetiminin de nerede durduğuna bakmak bile bu kuruluşların tüm meslek mensuplarını temsil etmediklerini gösterir.

Halk sağlığı sorunu

TTB yönetimi ve TTB’ye destek veren siyasi partiler, TTB’yi eleştirenlerin gerekçelerini görmezden geliyorlar. Eleştirilen sanki TTB yönetimlerinin ideolojik tutumları değil de tüm sağlıkçılarmış gibi bir algı operasyonu yapıyorlar. TTB’nin ideolojik tutumlarını eleştirmek 1 milyon 100 bin sağlık çalışanını eleştirmek değildir. Kaldı ki mecburi üyelik nedeniyle TTB’ye üye olan yaklaşık 100 bin hekimin önemli bir kısmı da TTB’nin özellikle terör örgütlerine verdiği destekten rahatsızlık duymaktadır.

Hekimlerin meslek kuruluşu olan Türk Tabipler Birliği’nin kamuoyundaki algısı terör örgütlerine karşı yürütülen askeri operasyonlara karşı açıklamalar yapmak suretiyle örgütlere destek veren bir yapı görünümündedir. TTB, terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlara karşı olmasını her ne kadar “halk sağlığı” olarak gerekçelendirse de PKK ve PYD/YPG gibi terör örgütlerinin katliamlarına sessiz kalması meselenin halk sağlığı olmadığını göstermektedir. PKK terör örgütü binlerce işçi, memur, korucu, güvenlik görevlisi, öğretmen, siyasetçi, sivil vatandaş hatta sağlıkçıyı katletti. TTB, öyle görünüyor ki bu cinayetleri halk sağlığı sorunu olarak görmediği için PKK’yı kınamadı. Üstelik TTB, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG’nin elebaşları arasında yer alan Asya Abdullah’a 2015 yılında ‘Barış, Dostluk ve Demokrasi’ ödülü verdi. İngiltere Tabipler Birliği’nin, DEAŞ elebaşlarından birine ödül vermesi ne kadar akıl almayacak bir durum ise Türk Tabipler Birliği’nin bir terör elebaşına ödül vermesi de akıl tutulmasıdır. Türkiye’nin yaptığı sınır ötesi askeri harekâtlarda ‘gönüllü hekimlik’ için kurumsal destek vermesi beklenirken onların terör örgütlerine destekte ‘gönüllü’ olmaları dikkat çekicidir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtı’nda çok sayıda hekim ve sağlık çalışanı gönüllü görev talep ederken TTB, “savaş halk sağlığı sorunudur” diyerek terörle mücadeleye karşı açıklama yaptı.

Terörle mücadele eden devletimizi, planlı ve kasıtlı bir kıyım yapmakla, bölge halklarına karşı katliam gerçekleştirmekle ve bilinçli sürgün politikası uygulamakla suçlayan sözde akademisyenlerin bildirisine destek verenler arasında DİSK, KESK, TMMOB ile birlikte TTB de vardı. TTB, 1915’te yaşanan olayların 100. yılında Ermenilerin ülkemizde yaptığı katliamlara dair açıklama yapmamasına rağmen Ermenistan Tabipler Birliği’ne bir mektup göndererek maalesef şu cümleleri kurmuştur: “Ermeni halkının evlatları siz değerli meslektaşlarımızın, 24 Nisan 1915 ve sonrasında yaşanan, halen etkileri süregelen olaylardan kaynaklı yoğun acılarınızı anlıyor ve paylaşıyoruz.”

Barışçı örgüt(!)

Bu mektupta Ermeni çetelerinin katlettiği yüzbinlerce Müslümandan bahsedilmiyor. Ermeni terör örgütlerinin katlettiği 31 diplomatımız ve aile yakınlarından galiba haberleri olmadığından onların acılarına mektupta yer ayıramamışlar. 1992 yılında Ermeni çetelerinin Hocalı’da katlettiği 613 Azerbaycan Türk’ü gündemlerinde bile yer almıyor bu sözde barışçı örgütün. 1915 yılı vesilesiyle Ermenilerin sözde acısını paylaşan Türk Tabipler Birliği, 1915 yılında Tıbbiye’ye kaydolan 1. sınıf öğrencilerinin tamamının Çanakkale’de şehit düşmesini hatırlamıyorlar bile. 1915 yılında tüm hocaların ve öğrencilerin askeri birliklere dağıtılması nedeniyle Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane 1921 yılında hiç mezun vermemişti. Ermenilerin sözde acılarını “anlıyor ve paylaşıyoruz” diyen Türk Tabipler Birliği,1. Dünya Savaşı boyunca 765 tıp öğrencisinden şehit düşen 346’sını anmayı akıllarına bile getirmiyor. İngiliz işgaline direnerek 14 Mart 1919 tarihinde üniversitenin iki saat kulesi arasına Türk bayrağı asan “Mektebi-i Tıbbiyye-i Şahane” öğrencilerini 14 Mart Tıp Bayramında hatırlamakta akıllarına gelmeyen TTB, terör örgütlerine indirilen darbeleri ‘halk sağlığı sorunu’ olarak görüyor. 14 Mart 1919 tarihinde İngiliz işgalini protesto toplantısında yaptığı konuşmada “İtiraf ediyoruz ki vatan, bilhassa onun kalbi İstanbul bu dakikada korkunç bir buhran geçiriyor. Ama korkmuyoruz. Buradayız burada kalacağız, İstanbul bizimdir çünkü halife ve hakan yatağıdır, İstanbul bizimdir çünkü şehitler ve tarih buradadır, İstanbul bizimdir çünkü İstiklal buradadır” diyen Dr. Memduh Necdet’i 100. yılında hatırlamakta TTB yönetiminin yine akıllarına gelmiyor. Hekimlerin üye olduğu bir meslek kuruluşu olarak sadece geçmişteki kahraman sağlık çalışanlarını unutmakla kalmıyorlar. Terör örgütü PKK’nın sağlıkçı katliamlarını da görmezden geliyorlar.

PKK’yı kınamadı

Hekimlerin meslek örgütü olan TTB, PKK terör örgütünün katlettiği aşağıda bazılarını saydığımız sağlıkçılar için PKK’yı kınamadı. Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Toplum Sağlığı merkezinde görev yapan Dr. Abdullah Biroğul’un 1 Eylül 2015’te yolunu kesen PKK’lılar onu katletmişti. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki PKK’nın saldırılarında yaralananları almaya giden ambulans şoförü Şeyhmus Dursun, teröristlerin uzun namlulu silahlarla açtığı ateş sonucu katledilmişti. Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, PKK’lı teröristlerin yola tuzakladığı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu 11 aylık bebeği Bedirhan Mustafa ile birlikte hemşire Nurcan Karakaya’da 31 Temmuz 2018 tarihinde şehit edilmişti. Erzurumlu sağlık görevlisi Burak Tatar ise Afrin’de terör örgütü tarafından şehit edilmişti. Ayrıca sadece üç ayda PKK terör örgütü 14 işçiyi katletti. Nusaybin’de bir inşaat işçisi, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde beş orman işçisi, Van’ın Özalp ilçesinde Vefa Destek ekibi saldırılarında iki şehit, Van’da iki yol yapım işçisi ve Şırnak’ta dört yol yapım işçisi PKK tarafından katledildi. Sözde emekçi duyarlılığı maskesi takarak iş cinayetleri konusunda sürekli açıklamalar yapan TTB, PKK terör örgütünün sistematik biçimde işlediği işçi cinayetlerini de ne görüyor ne de kınıyor.

Bu sağlıkçılarımızı ve emekçileri katleden terör örgütlerini kınayamayan TTB yönetimi, mensuplarının maddi ve manevi haklarını korumak için kurulmuş bir meslek örgütü nasıl olacaktır? Covid-19 salgınıyla 1 milyon 100 bin sağlık çalışanımız canları pahasına kahramanca mücadele ederken TTB ne yaptı? Meslektaşlarını ölüm ve vaka sayılarını gizlemekle suçladı. Başka ülkelerde Tabip Birlikleri, hastanelerin kapasitelerinin aşılması durumunda neler yapılacağını içeren bir kılavuz yayınlarken, Türk Tabipler Birliği sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonlarını bozan açıklamalar yaptı. Son icraatları ise hastanelerde “siyah kurdela” takma kararı almak. Meslek mensupları için yapması gerekenleri yapmadıkları için ve ideolojik aygıt olarak yaptıkları icraatlar için zaten siyah kurdela takmayı kendileri hak ediyorlar. Gerçi ideolojik anlayışları yeterince karanlık olan TTB yönetimi siyah kurdela takmasa da milletimiz onların karanlık anlayışlarını görüyor.

Terör dememekte ısrarcılar

Ermenistan Hekimler Birliği’ne mektup yazarak ülkemizi katliamcı gibi gösteren, devletimizi planlı ve kasıtlı bir kıyım yapmakla, bölge halklarına karşı katliam gerçekleştirmekle ve bilinçli sürgün politikası uygulamakla suçlayan sözde akademisyenleri destekleyen, PYD/YPG elebaşlarına ödül veren, terörle mücadele için yapılan askeri harekâtlara karşı olan, iş cinayetlerinden sürekli bahseden ancak PKK’nın işçi cinayetlerini görmezden gelen, ülkemizin milli meselelerinde hep karşı tarafta olan, Covid-19 salgınıyla kahramanca mücadele eden meslektaşlarını ölüm ve vaka sayılarını gizlemekle suçlayan, sağlık çalışanlarının salgınla mücadele azmini baltalayan açıklamalar yapan Türk Tabipler Birliği’nin hekimlerin temsilcisi olmayacağı açıktır. PKK ve PYD/YPG gibi terör örgütlerine terör örgütü dememekte ısrar edenlerin kimin temsilcisi olduklarını milletimiz bilmektedir.

@TarkanZengin