Milli iradenin kurucu iradeye dönüşmesi

Prof. Dr. Mazhar Bağlı/ Akademisyen, Yazar
2.06.2023

Bugün AK Parti siyaseten çok büyük bir başarı elde etmiştir. Bunu kurumsal bir yapıya dönüştürmezse eğer, her seçim bir öncekinden çok daha zor olacaktır. Parti, bundan sonraki seçimde belediye başkanı namzetlerini muhakkak kendi becerisi ile bir başarı hikayesi yazanlardan belirlemelidir.


Milli iradenin kurucu iradeye dönüşmesi

Seçimler bitti, Sayın Cumhurbaşkanı tarihi bir zafer elde etti. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir siyasi liderin elde edemediğini başardı. Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidar olduğu dönemde gerçekleştirdiği sessiz devrimler ve girdiği her seçimden zaferle çıkması, gündelik politik tartışmaların ve analizlerin ötesinde siyaset sosyolojisinin konusu olmak durumundadır. Konuyu, bilinen siyasi rekabetin ötesinde görmek gerekir.

Konuyu bu açıdan okumayan rakiplerinin de onun bu başarısını anlamakta zorlanmalarının asıl nedeni budur zaten. Hatta bana göre onların yaşadığı bu tarihi hezimet var olan akıllarını da başlarından aldı ve uzun bir süre bu şoku da atlatamayacaklar. Hatırlanacağı gibi muhalefet bloğu, seçimi kazanacağından çok çok emindi. Kabinesini belirlemiş, üst düzey bürokratlarının listesini hazırlamış ve hatta devir teslim törenindeki konuşma metni de yazılmış ve el altından da basına verilmişti. Ancak bekledikleri gibi olmadı ve yine sandıklardan her nasıl olduysa "sürpriz" bir şekilde Erdoğan çıkmıştı...

Uğurlu ceket

Madem ki onların bu soruyu soracak melekeleri zayi oldu şimdi biz ilmimizin zekatı babından onlar için konuyu analiz edecek, "Erdoğan'a bu başarıyı kazandıran tılsım nedir?" Sorusunu sorup cevabını arayalım: Ona bu tarihi seçimi kazandıran meşhur olan o "uğurlu" ceketi mi? Dağıtılan makarnalar mı? Sonradan vatandaşlık alan göçmenler mi? Dindarlık mı? Projeleri mi? İktidarın sağladığı imkanlar mı? Milliyetçi söylemler mi? Kurduğu ittifaklar mı? Hayır, bunların hiçbirisi onun başarısını etkileyen faktörler değil. Bunlar sadece işin görünen tarafı. İnsanların ona oy vermesini motive eden asıl dinamik, toplumun ruhundaki büyüme ve bağımsızlık coşkusudur.

Bu arada şunu vurgulamak isterim ki seçim yenilgisi, beş yıl boyunca mağlup oynanan bir maç gibidir. Acısı hiçbir zaman dinmez. Muhalefet de bu yenilginin acısını asla unutamayacak ve bu psikoloji onların tüm muvazenesini bozacaktır. Bir daha belini doğrultmaları da bana göre yakın bir gelecekte mümkün görünmüyor. Zira bir önceki yazımda da bahsetmiştim, toplumu da kendilerini de rakibini de tanımıyorlar. AK Parti tam da bu noktada artık Türk Siyasi tarihinin temel dinamiklerini belirleyecek bir konumdadır. Bunu da ancak daha fazla çalışarak ve daha dikkatli davranarak yapabilir.

Kurucu irade olmak

Zira demokrasi tarihimizde denilebilir ki milli iradenin kurucu bir yapıya dönüşmesine en yakın olduğumuz bir döneme girmiş bulunmaktayız. Çünkü bu seçimden sonra AK Parti, hükümet etmeyi aşan bir konuma doğru evrilmektedir ve her bir üyesinin de bunun bilincinde olması gerekir. Bu farkındalık ile ülkeye yeni bir hedef belirlemek gerekir. Rekabet halinde olduğumuz tüm medeniyetlerin elde ettiği başarıların gerisine düştüğümüz günleri geride bırakmaya ramak kaldı. İktidar olmanın ötesinde kurucu irade olmayı hedefleyen bir hareket haline gelmek zorundadır aksi halde artık "rehavet" çöker.

Şimdiye kadar elde ettiği başarıların ona sağladığı kazanımların kalıcı olmasını istiyorsa bu seçimden dersler çıkarıp ona göre bir "big data" oluşturmalıdır. Hangi pratiklerin onu başarıya taşıdığını tek tek analiz edip bunları kurumsal bir mekanizmaya dönüştürerek, siyasetin diliyle söyleyecek olursak ülkenin "hakim partisi" olmayı planlamalıdır. Zira bu seçim artık bu yönde bir değişime yol açmıştır. Onlara düşen bu yolda olmaktır.

Bundan kastım, daha önce acı tecrübelerle yaşadığımız cuntacı "tek parti" rejimi ile yakından uzaktan alakası olmayan bir sistemdir. Çok partili rejimlere ait bir yapıdır ve dünyada da örnekleri var. Hakim/Egemen Parti sistemi, doğal demokratik işleyişle kendiliğinden oluşur. Herhangi bir siyasi partinin bir ülkede en az üç dönem ve yaklaşık olarak on beş-yirmi yıl boyunca iktidarda kalması halinde oluşan siyasi yapının adıdır baskın parti rejimi. Çok fazla yaygın olmamakla birlikte dünyanın farklı coğrafyalarında bu durumun tezahür ettiğine şahit oluyoruz. Almanya/Bavyera, Singapur, Japonya, Hindistan, Rusya, Güney Afrika gibi.

Ancak bu durum, sanılanın aksine daha çok dikkatli ve özenli davranmayı gerektirir. Zira kurulmuş olan yapı, son derece hassas dengelere yaslanarak varlığını devam ettirir. Ki kusursuz işleyen bir sistemde bir yandan o işleyişi korumak ve öte yandan da o mekanizmayı geliştirerek devam ettirmek için çabalamak gerekir ki AK Parti'nin Türkiye'de hakim parti olmasını sekteye uğratacak olan en kritik konu hatalarının farkına varmamak ve politik sahnede elde ettiği devasa bilgiyi kurumsal bir yönteme dönüştürememek olacaktır. İnsanlar Ak Parti'den vazgeçmiyorlar farklı saikler bazı hataların görmezden gelinmesini sağlıyor. Ama parti bu durumu "maya tuttu" şeklinde yorumlamaya başlarsa o zaman işler tersine döner.

Mimar Sinan örneği

Konuyu örneklendirmek gerekirse, teşbihte hata olmaz, sözgelimi tarihimiz çok zengin bir mimarlık kültürüne ve bilgisine sahiptir. Bir mimarlık dâhisi olan Mimar Sinan, tüm zamanların en ince ruhlu dervişi ve mimarı olan Ahlatlı Hürrem Şah'tan sonra bugün ülkemizdeki mimarlıkta geldiğimiz nokta içler acısı bir durumdur. Neden? Çünkü o bilgileri ve deneyimleri kurumsal bir yapıya dönüştüremedik.

Bugün AK Parti de siyaseten çok büyük bir başarı elde etmiştir. Bunu kurumsal bir yapıya dönüştürmezse eğer, her seçim bir öncekinden çok daha zor ve mağlubiyete de bir adım daha yakın olacaktır.

Başarı hikayeleri

Peki bu bilgilerin kurumsal bir yapıya dönüşmesi için ne yapmak gerekir? Bana göre bundan sonraki seçimde belediye başkanı namzetlerini muhakkak kendi becerisi ile bir başarı hikayesi yazanlardan belirlemelidir.

Elbette her siyasi aktör, mensubu olduğu partinin veya siyasi hareketin ve o partinin liderinin oluşturduğu atmosferin imkanlarından faydalanır ve elbette bu rüzgar çoğu zaman da o kişiyi aşan bir etkiyi de oluşturabilir ama bu durum kurumsal bir başarıya değil, tesadüfi bir kazanca işaret eder.

Seçim kazanma başarısı ve tecrübesi, bir siyasi aktör için son derece pahalı ama bir o kadar da kıymetli bilgilerdir.

Zaten sayın Cumhurbaşkanına da bu başarıları kazandıran esas "tılsım" bu değil midir? Onun izlediği politikaların yanında en güçlü yönü "kendi başına elde etmiş olduğu seçim kazanma tecrübesidir". Nitekim en son mahalli idarelerde kendi başına seçim kazanamamış adayların varlığından dolayı da istenmeyen sonuçlarla karşılaşıldığına hep birlikte şahit olduk. Girdiği her seçimde oyunu arttırarak kazananların başarısından bir "seçim kazanma" hikayesi yazarak kurumsal bir mekanizma oluşturmak bu ülkeye yapılacak olan en büyük hizmetlerden birisi olacaktır.

AK Parti için denilebilir ki şimdiye kadar kaybettiği tek seçim, en son yapılan yerel yönetimlerdeki bazı büyük kentlerdeki başkanlıklardır. Bu başarısızlığın da asıl nedeni kurumsal bir hafızanın olmaması ve sistemin bir geleneğe dönüşmemiş olmasından kaynaklanan iç çatışmalardır. Bu sorunla baş etmenin tek bir yolu var o da seçim kazanma başarısını tekrarlayabilen aktörlerin bulunmasıdır ki AK Parti için bu hiç de zor bir konu değildir.

[email protected]