Milli klavye, Türkçe ve milli dijital strateji

Taner Ayaz / Marmara Üni. Bilişim-Doktora Öğr.
21.01.2017

Türkiye, güçlü ve özgür bir ülke olarak yoluna devam edecekse dijital dünyayı ıskalamamalıdır. Rasyonel verilere dayalı, ciddi bir milli dijital strateji geliştirilmeli, vatandaşların veri mahremiyeti de bu stratejinin sac ayaklarından biri olmalıdır.


Milli klavye, Türkçe ve milli dijital strateji

Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla 2017 yılı itibari ile kamu kurumlarında Q klavye yerine milli klavyemiz olan F klavye kullanılmaya başlanacakmış. Yeni F klavye üzerindeki kısaltmalar Türkçe olacak, klavyeye TL simgesi ve inceltme işaretleri eklenecekmiş. F klavye ile artık daha hızlı yazabilecekmişiz. Yazılımda millileşmeyi milli güvenlik konusu sayan biri olarak milli klavye tabirinin kulağa çok hoş geldiğini itiraf etmeyelim. Ancak biraz dikkatli bakınca bu projede bazı parçaların yerine oturmadığını görüyorum… F klavyeye geçiş ile ilgili haberlerin genellikle F klavyenin Türkçeye uygunluğu,  Türkçenin yabancı dillerin etkisine maruz kalışı gibi konulara referansla verildiğini görüyorum. F klavye Türkçe yazı yazmaya daha uygundur şüphesiz. Ancak bu sadece yazının kemiyeti ile ilgili bir husus. Geçiş dönemindeki sıkıntıları atlattığımız zaman F klavye ile daha kısa sürede daha çok şey yazabileceğiz kuşkusuz. Ancak F klavyenin Türkçenin içinde bulunduğu “trajik” durumu ortadan kaldırmasını veya bizleri daha doğru ve gelişmiş bir dil ve anlatım seviyesine yükseltmesini beklemek anlamlı olmasa gerek. Klavye üzerindeki hepi topu 5-10 İngilizce kelime/kısaltmanın yerine Türkçelerinin gelmesi de anadilimize ne kadar anlamlı bir katkıda bulunur bilinmez ama bir katkı verecekse de bu klavye düzeni ile ilgili bir husus değildir. Aynı Türkçeleştirme yaygın Q klavyeler üzerinde de yapılabilir.

Klavyeler artık içinde yüzdüğümüz “nesnelerin interneti” aleminde çok ama çok küçük bir yere tekabül ediyor. Maalesef biz Türkler de bu devasa dijital alemin “tüketicileri” olmayı becerebiliyorken “üreticileri” arasına giremiyoruz… Yazıktır ki bir yabancısı-tüketicisi olduğumuz bu alemde satın aldığımız teknolojileri “ithal ikameci” bir yaklaşımla Türkçeleştirmeyi millileştirme olarak addediyoruz. Maalesef bu çok iyi niyetli girişimin sadra şifa verecek bir neticesi olacağını düşünmüyorum… F klavyeye geçmek bize ne daha verimli bir kamu hizmeti sağlayacak ne de genç kuşakların daha doğru bir Türkçe ile okuyup yazmalarına, okuduklarını anlamalarına, kendilerini yazılı olarak ifade edebilmelerine katkı sunacaktır. Bu hadise de ne yazık ki bizim kadim “meselenin aslını ıskalayıp sureti ile oyalanma” tarihimizin tozlu raflarında yerini alacaktır. Tüm bu dil ve ifade kabiliyetlerimizin geliştirilmesi veya kamu hizmetlerinde verimliliğin artırılması veya aşağıda bahsedeceğimiz dijital strateji mefhumu gibi konular birbiri içine geçmiş toplumsal meselelerdir. Çözüm için meselelerin derinine inen “hakiki” ve “acımasız” analiz ve çözümlemelere ihtiyaç vardır. Analizlerimizin temayül ve niyetlere değil verilere dayanması gerekir. Örneğin “Hali hazırda bir kamu çalışanının Q klavyedeki ortalama hızı nedir ve bu hız gelişmiş ülkeler ortalamasının neresindedir? Q düzenine alışkın birinin F düzenine geçişi ne kadar sürer? F klavyeye geçiş ortalama hızımızı ne kadar artıracak? Bu artışın verimliliğe katkısı ne olacak?” gibi sorulara verilecek bilimsel cevaplara -yani veriye- dayanmadan atılacak adımlar bizi sadece sathi sonuçlara ulaştırır. Eğitim, kamu hizmetleri vb. meselelerimize dair çözüm felsefemizi bilvesile tek bir cümle ile vurgulamış olalım: “Yönetimde rasyonellik ve hukuk bağlamında kurumsallaşma.”

Güvenli iletişim altyapısı 

15 Temmuz darbe girişimi ardından FETÖ’nün mesajlaşma yazılımı ByLock çok konuşuldu… FETÖ, darbe girişimi sırasında “kendi güvenli” haberleşme alt yapısını kullanırken Cumhurbaşkanımız o tarihi konuşmasını Apple’a ait Facetime (made/managed in USA) üzerinden yapıyordu. Düşündürücü değil mi?

Bugün Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformları, mobil haberleşme programları, arama motorları, e-mail sağlayıcılar ve işletim sistemlerine şöyle bir bakalım:

We Are Social’ın 2016 yılı istatistiklerini içeren “İnternet ve Sosyal Medya Kullanıcı İstatistikleri” raporuna göre Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu Facebook (yüzde 32). Facebook’u yüzde 24 ile WhatsApp, yüzde 20 ile Facebook Messenger, yüzde 17 ile Twitter, yüzde 16 ile Instagram takip ediyor. Sıralama Google+, Skype, Linkedin, Viber ve Vine ile devam ediyor. Youtube ve Blogger.com’u Google, Linkedin ve Skype’ı Microsoft, Whatsapp ve Instagram’ı Facebook satın alındı. Gördüğünüz gibi onlarca ürüne karşılık hepi topu 4-5 şirket dünya (ve Türkiye) pazarını domine etmiş durumda. Facebook, Twitter, Google, Microsoft, Apple… Bir de bunlara Master, Visa, PayPall gibi ödeme araçlarını eklediniz mi puzzle tamamlanıyor… Burada adı geçen ürünler buzdağının çok küçük bir parçası. Bu şirketlerin giyilebilir teknolojilerden sürücüsüz otomobillere, enerjiden insansız havalimanlarına kadar onlarca stratejik alanda faaliyet gösteren yüzlerce firması var…

Gerçek bir oligopol 

Bu firmalar pek çoğumuz hakkında devletimizin bildiğinden çok daha fazla bilgiye sahip. Kimlerle tanışıyor, görüşüyoruz, neler yazışıyoruz, hangi web sitelerini ziyaret ediyoruz… Tüm bu bilgiler Silikon Vadisi’ndeki 3-5 şirketin elinde. Peki hangimiz bu şirketlerin ellerindeki verileri adil, tarafsız, bağımsız, amacına dönük, gizlilik ve mahremiyete saygılı kullandığına inanıyor? Ticari ya da siyasi çıkar söz konusu olduğunda kullanıcı mahremiyetinden yana dururlar mı sizce? (Meraklısına Jason Bourne serisinin son filmini öneririm, bkz: Deep Dream) Dijital sanayide tam bir Amerikan hegemonyası, Amerika’da da gerçek bir oligopol mevcut… Ne yazık ki ülkemiz piyasası da bu şirketlerin hakimiyetinde… Bugün sosyal medya şirketleri kitlelerin duygu durumunu anlama ve manipüle etme imkanı sunan anlamsal analiz (sentiment analysis) teknikleri ile ellerindeki devasa verileri (big data) işleyerek kimsenin sahip olmadığı bilgilere ulaşıyor… Büyük verileri bir kenara bırakıp en basitinden bir örnek verelim: Bugün yaygın navigasyon yazılımlarından biri istese İstanbul trafiğini rahatlıkla kilitleyebilir… Başka bir örnek: Atatürk Havalimanı’nda yaşanan terör saldırısındaki şu detayı hatırlıyor musunuz? “Sivil polisler aralarında Whatsapp ile haberleşiyordu!” İşte bu yüzden milli yazılım bir ulusal güvenlik konusudur diyoruz…

Bugün Rusya; arama motoru, e-posta servisi, navigasyon, sosyal medya vb. pek çok alanda kendi “milli” ürünlerini (Yandex, Vkontakte, Odnoklasnikki) kullanıyor. Çin hakeza öyle (WeChat, Weibo). Android işletim sistemi ile çalıştırdığımız sürece yerli/milli akıllı telefon veya tv. yapmış olmuyoruz. Türkiye ne yazık ki Pardus gibi umut vaat eden bir projeyi neticelendiremedi. Fatih gibi dev bir projede öğrencilerimize “milli-yerli-açık kodlu-geliştirilebilir” bir platform sunmak yerine kapalı kutular dağıttık. Ne yazık ki artık çok basit bir teknoloji olan ücretsiz e-mail servisini, yani ülkemiz e-mail trafiğinin büyük bir kısmını Google ve Microsoft’a kaptırmış durumdayız ve burada dönen  tüm mail içerikleri “er mektupları gibi görülmüştür” durumunda… (Mail içeriğiyle ilişkili reklam görüyor musunuz?!) Türkiye’deki navigasyon ve trafik bilgisi servisi Apple, Google ve Yandex arasında paylaşılmış durumda. Halbuki kamu imkânları ile de desteklenerek milli bir navigasyon-trafik-eMail-cloud-blog-mobil mesajlaşma ekosistemi kurulması işten bile değil. (Yapılamaz diyenler için bkz: byLock by FETÖ)

Velhasıl Türkiye, güçlü ve özgür bir ülke olarak yoluna devam edecekse dijital dünyayı ıskalamamalıdır. Rasyonel verilere dayalı, ciddi bir milli dijital strateji geliştirilmeli, vatandaşların veri mahremiyeti de bu stratejinin sac ayaklarından biri olmalıdır. Bize ait en mahrem bilgileri altın tepsi içinde başka ülkelere servis etmeye bir son vermemiz gerekiyor. Amacımız iyi niyetli bir çalışmayı tenkit ve tahkir etmek değil. Sadece bu işlerin millileştirilmesi bağlamında klavyenin iyi bir başlangıç noktası olup olmadığı sorusunu ortaya atmaktır. Umarım milli klavyemiz ülkemiz için hayırlı bir başlangıca vesile olur…

[email protected]