Mısır’da Selefi Hareketin siyasetle imtihanı

İsmail Numan Telci - Sakarya Ünv. - Kahire Ünv.
20.07.2013

Mısır’da Selefi Hareketin sosyal hayatta yer alışı, İhvan’a paralel biçimde gerçekleşmiş, ancak İhvan’dan farklı olarak siyaseten organize bir yapı sergilenememiştir. 1950’lerden beri dini ve sosyal aktivitelere yoğunlaşarak siyasete mesafeli durmuştur.


Mısır’da Selefi Hareketin  siyasetle imtihanı

Mısır İslami siyasetinin görece daha ‘muhafazakar’ tarafını oluşturan Selefi hareketin 25 Ocak devrimi sonrası ülkede politik alana girişinin önündeki en önemli engel grubun ontolojisi ile ilgiliydi. Her ne kadar farklı ekoller ve yaklaşımlar mevcut olsa da, Selefi hareket geleneksel olarak siyaset ile arasına mesafe koymuştu. Bununla birlikte devrimin hemen sonrasında ortaya çıkan siyasi boşlukta yerini alabilmek için de kapsamlı bir siyaset tecrübesi olmadan yarışa dahil olma zorunluluğu hissetti. Yine Selefi hareketin siyaseti icra etmesindeki en zorlayıcı etkenlerden olan hareketle ilgili karar alma süreçlerinin ve siyaset mücadelesinin birbirinden ayrılarak yürütülmesindeki güçlükler, hareketin siyaset icra etmesinin önünde bir engel oluşturdu. Bu durum hareket içerisinde siyaseti tercih eden ekollerin siyasi kanatlarının, genel yapıdan ayrıştırılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştı. Ancak geçen süre içerisinde bu sorunla kapsamlı bir biçimde halleşilemedi. Bu durum ilk olarak Nur Partisi Başkanı Emad Abdülğafur ve ekibinin ayrılarak Vatan Partisi’ni kurmasıyla gün yüzüne çıkmıştı. 3 Temmuz’daki askeri darbeye gelinen süreçte ve darbe sonrasındaki siyasal tercihlerde Selefi ekolün önemli bir kesimini temsil eden “Nur Partisi”nin diğer İslami hareketlerden farklı bir pozisyon almasıyla da yeniden açığa çıkmıştır. 

Selefiliğin tarihsel arka planı

Selefi hareket ideolojik köklerini 19. Yüzyıl’da yaşamış Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgani ve Raşit Rida gibi isimlerde bulmaktadır. İslam’ın peygamberden sonra gelen nesiller boyunca yanlış bir yöne evrilerek aslından saptığını belirten bu düşünürler, Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e bağlılığın daha fazlalaşacağı ve dini hassasiyetin sosyal faaliyetlerle yaygınlaştırılacağı yeni bir model önerdiler. Bu felsefi temeller sonraki dönemlerde siyaset kurumuna olan mesafeli yaklaşım, kadının toplumsal rollerinin dini bağlamlarda tanımlanması ve dini pratiklerin sosyal hayattaki tezahürünün daha muhafazakar formlar alması gibi sonuçlar doğurmuştu. 

Mısır özelinde baktığımızda Selefi Hareketin sosyal hayatta yer alışının, İhvan’a paralel bir biçimde gerçekleştiğini görmekteyiz. Ancak Selefi Hareket Müslüman Kardeşlerden farklı olarak siyaseten organize bir yapı sergilememektedir. 1950’lerden bu yana baskıcı rejimler boyunca Selefiler ideolojik yapılarının da gerektirdiği üzere daha ziyade dini ve sosyal aktivitelere yoğunlaşarak siyasete mesafeli olagelmiştir. Bu yüzden Mübarek’e karşı gösterilerin başladığı ilk günlerde Selefi hareketin önde gelenleri nasıl bir tutum alınacağı konusunda anlaşmazlıklara düşmüşlerdir. Bunun bir diğer nedeni Selefi hareketin temel felsefelerinden olan “hükümdara itaat etmek” ilkesinin ve apolitik tutumun grubun farklı ekollerine mensup karar vericiler için birer paradigma olarak kabul edilmesiydi. İlerleyen süreçte ise Selefilerin bazı ekolleri protestolarda yer alırken, Nur Partisinin tabanını oluşturan Selefi Davet ve geleneksel Selefiler ekolü Mübarek karşıtı gösterilere katılmamışlardır. 

Selefi ekoller

Selefi hareket tek ve homojen bir yapı sergilememektedir. Özellikle siyasete bakış, dinin sosyal hayattaki rolü ve İslam davasının yayılmasındaki görüş farklılıklarına göre Selefiler temel hatlarıyla Gelenekselci, İlimci, Politik ve Cihadist Selefiler olmak üzere dört gruba ayrılabilir. Geleneksel ekol kökleri en eskilere dayanan Selefi akımdır. “Ensar El-Sunnah” grubuyla yakından bağlantılı olan bu ekol din, sağlık, eğitim ve sosyal yardım gibi birçok hizmeti gerçekleştirerek özellikle düşük gelirli kitlelerin saygısını kazanmıştır. Geleneksel Selefiliğin en belirgin özelliği “apolitik” oluşudur. Bununla birlikte iktidardaki “Veliyyül Emir” olan kişiye itaat İslami bir gereklilik olarak kabul edilmektedir. Devrim sonrası süreçte de politika ile arasındaki mesafeyi koruyan Gelenekselci Selefiler, İslami faaliyetlerine halen siyaset dışı metotlarla devam etmektedir. 

İkinci önemli ekol İlimci Selefiler’dir. 1970’lerde öğrenci aktivizmi olarak İskenderiye’de hayat bulan “Selefi Davet” olarak da isimlendirilen bu grubun öncelikli amacı İslam’ın eğitim ve tebliğ yoluyla yaygınlaştırılmasıdır. Davet ekolü siyasete katılıma karşı olmakla birlikte siyaset kurumunun meşruiyetini kabul etmektedir. Her ne kadar İslami olmadığına inandıkları hükümet kurumlarında çalışmayı tercih etmeseler de, şartların gerektirmesi ve oluşması durumunda siyasete başvurulabileceği ilkesini benimsemişlerdir. Bu felsefenin bir gerekliliği olarak grup Mübarek dönemi boyunca siyasi aktivitelerden uzak durmuş, ancak devrim sonrasında diğer Selefi ekollerden de katılımlarla Nur Partisini kurmuştur. Parti Mübarek sonrası ilk seçimlerde Müslüman Kardeşler’in Hürriyet ve Adalet Partisi’nin ardından en yüksek oyu almış, yeni Mısır’ın etkin bir siyasi aktör olarak ortaya çıkmıştır. 

Üçüncü ekol Politik Selefiler diyebileceğimiz faaliyetlerinde siyasi metotları kullanmaya meyilli olan ve bu anlamda Müslüman Kardeşlere daha çok benzeyen akımdır. Körfez Savaşı sonrasında 90’lı yıllarda Suudi Arabistan’daki bazı din alimlerinin Batı müdahalesini eleştirmesi ile ortaya çıkan bu akım Mısır’da da geniş bir destek bulmuştur. Yine Mısır’daki Müslüman Kardeşlerin bu dönemde siyasal süreçlerde daha aktif yer almaya karar vermeleri Politik Selefileri siyasallaşmaya teşvik eden bir diğer unsur olmuştur. Bunlara göre siyaset İslami ideallere ulaşmak için önemli bir araçtır. Mübarek döneminin baskıcı politikaları nedeniyle grup o dönemde siyasallaşamamış ancak araştırma merkezleri ve medya araçlarını kullanarak kamuoyunda varlığını sürdürmüştür. Ekolün siyasete açık bu yapısı devrim sonrasında farklı tabanlara hitap eden Asala (ultra-muhafazakâr), Fazilet (muhafazakâr) ve Reform (yeni nesil-muhafazakâr) partilerinin kurulması ile neticelenmiştir. 

Son olarak Selefi hareketin en marjinal ekolü olan Cihadist Selefilerden bahsedebiliriz. “Cemaat-i İslamiyye” olarak bilinen hareketin politik uzantısı olan bu grup uzun yıllar İslami devlete ulaşma sürecindeki tek metot olarak silahlı mücadeleyi benimsemiştir. Hareket Mübarek döneminde Sina’da ve güneyde saldırılar gerçekleştirmiş ve bu nedenle rejimin baskıcı politikaları ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Cemaat-i İslamiyye’nin 2003’de silahlı mücadeleyi bıraktığını duyurmasının ardından dönem dönem grubun hapsedilmiş üyeleri salıverilmiştir. Mübarek’in yıkılması ile birlikte Cihadist Selefiler siyasete yönelmiş, hapisten çıkan yeni üyelerin katılımıyla kadrolarını güçlendirmiş ve ülkenin güneyindeki taban desteğine de güvenerek “İnşa ve Kalkınma Partisi”ni kurmuştur. Parti, devrim sonrası ilk parlamento seçimlerinde 13 sandalye kazanmıştır. 

Siyasallaşma sürecinin kodları

Devrim sonrasında Mısır’da Geleneksel Selefiler dışındaki tüm ekoller faaliyetlerini siyaset kurumu içerisinde sürdürmeye başlamışlardır. Bu siyasallaşmanın öncelikli nedeni olarak “devrim sonrası süreçte ulusun İslami kimliğine karşı gelebilecek tehditlerin bertaraf edilmesi ve böylece özellikle son 30 yılda oluşan Selefi İslamcı hareketin varlığının sürdürülebilmesi” gösterilebilir. Mısır siyasetinde etkin bir rol oynanmak istenmesi ve demokratik bir İslami model oluşturma ideasının gerçekleştirilmesi gibi dolaylı nedenler de Selefi hareketi siyasete itmiştir.

Bu mecburi siyasallaşma sürecinde Devrimci Selefiler olarak isimlendirilebilecek yeni bir ekol de ortaya çıkmıştır. Daha ziyade Politik Selefiler’e mensup kişilerin devrim sonrası süreçte eski rejimin yıkılması için mücadele çerçevesinde hareket eden aktörlerden oluşan Devrimci Selefiler, bu süreçte öncelikle Yüksek Askeri Konsey’e karşı sokak protestolarında yer almış, kimi zaman Askeri yönetimle pazarlıklar yapan İhvan’la bile ters düşmüşlerdir. Ancak Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından hareket üyeleri daha iyi bir alternatif olmadığını düşünerek Mursi’ye destek vermişlerdir. Hazam Salah Ebu İsmail’in Bayrak Partisi ile Halid Said’in liderliğini yaptığı Halk Partisi bu ekolün öne çıkan siyasi hareketlerindendir. 

Siyasallaşma sürecinde Selefi hareket bazı noktalarda ikilemler yaşamıştır/yaşamaktadır. Bunların başında hareketin geleneksel yönetim ve düşünüş anlayışının yeni siyasi yapılanma ile bağdaştırılabilmesi sorunu gelmektedir. Nitekim bu anlamda ayrışmalar her ekolün farklı partiler kurması, hatta birbirine zıt siyasal bloklar içerisinde yer alması ile daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Nur Partisi eski lideri Emad Abdülğafur’un siyasallaşma sürecinin temel gereksinimlerinden bir tanesi olarak belirttiği “hareket ve siyasal yapılanmanın birbirinden ayrılmasının gerekliliği”, hem kısa hem de uzun vadede Selefi hareketin siyasallaşmasının önündeki en önemli çıkmazlardan birisidir. Belki de bunun bir sonucu olarak Emad Abdülğafur’un başını çektiği bir grup Selefi, 2013’ün hemen başında Nur Partisi’nden ayrılarak Vatan Partisi’ni kurmuştur. Vatan Partisi’ni Selefi hareket için önemli kılan nokta partiyi oluşturan kadroların daha ziyade İlimci ve Politik Selefilerden oluşmasıdır. 

Hareket içerisinde görece daha demokratik eğilimli üyelerce kurulan Vatan Partisi, Mübarek rejime katı bir şekilde karşıt olan Bayrak Partisi ve Halk Partisi Selefi seçmenler arasında bu ve benzer görüşleri taşıyan kesimler için yeni seçenekler ortaya sunmaktadır. Nur Partisi’nin 3 Temmuz’daki askeri darbeyi destekleyen blok içerisinde yer alması, bu partileri destekleyen geniş tabanı İhvan’a yakınlaştırmıştır. Bu ve benzer koalisyonlar darbe sonrası süreçte marjinalleştirilmek ve siyaset dışına itilmek istenen İslami hareketlerin siyasal arenada tutunabilmesinde önemli bir yeri olacaktır şüphesiz. Nur Partisi’nin tüm Selefiler içerisindeki yüzde 15-20 civarındaki tabanı ise liderlik kadrosunun darbeye verdiği destekten rahatsız olduğu belirtilmektedir. Nitekim Selefi Davet hareketinin önde gelen imamlarından Seyid Abdel Azim bu süreçte Mursi’ye destek vererek Rabiaa Adeviye meydanında darbeye karşı durmuştur. Dolayısıyla nasıl ki darbeden hemen sonraki süreçte Mısır’daki İslami hareketler farklı kümelenmeler içerisinde yer alıp, değişik angajmanlarla siyasetlerini sürdürdülerse, önümüzdeki süreçte de bu tür pozisyon değişiklikleri beklenebilir. Uzun vadede aslında muhalefetin işine yarayacak olan bu durumun önüne geçmek için, İslami hareketlerin birlikte hareket edebilmenin yollarını aramaları gerekmektedir. Bu da henüz siyaset tecrübesi sınırlı olan Mısır’daki İslami hareketlerin siyaseten olgunlaşması ile gerçekleşecektir. 

[email protected]