Mısır'daki kilise yangınının düşündürdükleri

Dr. Necmettin Acar / Mardin Artuklu Üniversitesi
20.08.2022

Geçmiş yıllarda Kiliselere ve Kıpti mekânlarına yönelik saldırlar Kıptilerin güvensizlik algısını derinleştirmiş ve Müslüman halka karşı rejimle işbirliği geliştirmesiyle sonuçlanmıştır. Geçtiğimiz hafta Gize'daki yangın ve sonrasında yaşananlar Mısır'da rejimin Kıpti hassasiyetini göstermesi açısından önemli bir örnektir.


Mısır'daki kilise yangınının düşündürdükleri

Geçtiğimiz hafta Mısır'ın Gize şehrindeki bir Kilisede çıkan yangında 41 kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda kişi de yaralandı. Mısır resmi makamları yapılan ilk incelemelere göre yangının elektrik kontağından çıktığını açıkladılar. Ölenler arasında çocukların da olduğu yangın, ülke genelinde derin bir üzüntüye yol açtı. Abdülfettah Sisi yönetimi bu süreçte ölenlerin ailelerine maddi yardım ve tazminat ödeneceğini açıklayarak acıları hafifletmeye çalıştı. Her ne kadar bu yangının bir sabotaj sonucu çıktığını gösteren ikna edici bir kanıt ortaya konulamasa da son yüz yılda Kiliselere yönelik saldırılar Mısır'da Kıpti-Müslüman geriliminin tezahür ettiği bir alandır. Uzun yıllar boyunca Kiliselere ve Kıpti mekânlarına yönelik yaşanan saldırılar son olaya karşı hem içeride hem de dışarıda gösterilen teyakkuzun en önemli sebebi olarak durmaktadır. Mısır'daki rejim de ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturan Kıptilerin güvenliği meselesini rejimin toplumsal meşruiyet tabanını genişletmek ve İslamcı tehdidi dengelemek için etkili bir araç olarak kullanmaktadır.

Kıpti-devlet ilişkilerinin tarihi

1950'li yıllarda Cemal Abdülnasır'ın devlet başkanlığı dönemi Modern Mısır tarihindeki Kıpti-Müslüman geriliminin en önemli safhalarından birini teşkil eder. Nasır, kendi meşruiyetine içeriden yükselen İslamcı meydan okumayı dengelemek ve Batılı başkentlerdeki diaspora Kıptilerinin desteğini de elde ederek Mısır-Batı ilişkilerinde bir yakınlaşma tesis edebilmek için etkili bir Kıpti politikası uygulamıştır.

Geçmişte seküler kimliklerin etkili olduğu Kıpti Millet Meclisi'nin Nasır döneminde lağvedilmesi ve Kıpti Patrikhane'sinin Mısır'daki Kıptiler'in siyasi, sosyal ve dini işlerindeki rolünün artırılmasıyla Kıpti Kilisesi Mısır sosyal ve siyasi yaşamının etkili bir aktörü haline gelmiştir. Nasır döneminde Kıptilere bir iade-i itibar anlamına gelen düzenlemeler, Kıpti Kilisesi ile rejim arasındaki bir zımni anlaşmaya dayanmaktadır. Bu anlaşma iki temel husus içermektedir; Kilse Mısır'ın ulusal meseleleri ile ilgili olarak rejime destek verecek ve rejime muhalif bir güç olmamak kaydıyla Kıptilerin siyasi temsilciliğini elde edecekti. Bu anlaşma aynı zamanda Kiliseye kendi içinde bir özerklik de vermekteydi. Özellikle 1971-2012 yılları arasında Kıpti Patrikliği görevini yürüten III. Şenuda döneminde Mısır Kıpti Kilisesi hem Mısır iç siyasetinin hem de diasporadaki Kıptiler vasıtasıyla uluslararası meselelerin önemli bir aktörü haline gelmiştir.

Geriliminin sebepleri

Ülkenin ana omurgasını teşkil eden Müslüman nüfus karşısında Kıptilerin rejimle yakın durmak suretiyle elde ettikleri siyasi ve ekonomik avantajlar içeride Kıpti-Müslüman geriliminin en önemli sebeplerinden biri olarak durmaktadır. Bu süreçte radikal unsurların Kıpti Kiliselerine ve mekanlarına yönelik düzenledikleri saldırılar gerilimin tırmanmasına yol açmıştır. Kilise ise bu süreçte Mısır rejiminin radikal unsurlar karşısında Kıptileri korumadığına yönelik Batılı başkentlerde çok sayıda girişimde bulunarak rejime yönelik etkili bir baskı mekanizması geliştirmiştir. Dolayısıyla Kıptilerin güvenliğinin sağlanması Mısır-Batı ilişkileri açısından oldukça önemidir. Örneğin 1979 yılındaki Camp David anlaşması sonrası ABD'nin Mısır rejimine her yıl sağlamayı taahhüt ettiği iki milyar dolar civarındaki yardım önemli ölçüde Mısır'ın insan hakları karnesine bağlıdır. Buradaki insan hakları karnesinden kastedilen ise Müslüman halktan ziyade Kıpti azınlığa yönelik ihlallerdir. Mısır tarihi boyunca Kilise-Devlet ilişkilerinde belirleyici temel etken, kilisenin devletin İslam ile olan ilişkisi ve mesafesini kendisi açısından bir tehdit olarak algılayıp algılamamasıdır. Benzer şekilde Mısır rejimi de Kiliseyi içeride kendisine yönelen İslamcı muhalefeti dengelemek için kullanmaktadır. Örneğin 2013 yılında Sisi liderliğinde gerçekleşen darbede Kıpti Patriği Ezher Şeyhi ile birlikte Sisi'nin sağ tarafında durmuş ve askeri cunta yönetimine tam destek vermiştir. Çünkü Kıpti Kilisesi Müslüman Kardeşler iktidarının devrilmesini kendi siyasi geleceği açısından çok büyük bir kazanım olarak değerlendirmektedir.

2013 yılındaki darbe sonrası iktidardan uzaklaştırılan ve yoğun baskı altına alınan Müslüman Kardeşler yapılanması ile rejimin ilişkileri Mısır'da Kıptilerin statüleri açısından son derece önemlidir. Son günlerde Müslüman Kardeşler'in siyasetten çekildiklerine yönelik açıklamalar ülke içerisinde yeni bir rekabetin habercisi gibi durmaktadır. Çünkü bu açıklamalar Müslüman Kardeşler'in geçmişte olduğu gibi siyasal alandan sosyal alana yoğunlaşacağına dair bir beklenti ortaya çıkarmıştır.

Sindirme faaliyetleri

Uzun yıllar Mısır'da sosyal alanda yürüttükleri hayır işleri, tebliğ ve davet faaliyetleri ve Mısır'da devletin yetersiz kaldığı alanlardaki (eğitim, sağlık, sosyal yardımlar) faaliyetleri hareketin sosyal tabanının genişlemesine büyük katkı yapmıştı. Bugün bunca baskıya ve sindirme faaliyetlerine rağmen Mısır'da toplumsal tabanı en geniş ve en örgütlü muhalefet bloğu olmaya devam eden hareketin rejim için oluşturduğu tehdit, rejimi içeride farklı toplumsal kesimlerin rızasını kazanmaya mecbur bırakmaktadır. Kıptiler ise hem Mısır ekonomisi ve siyasetindeki ağırlıkları hem de güçlü bir diaspora nüfusuna sahip olmaları sebebiyle İslamcıları tehdit olarak gören Mısır rejiminin yaslanabileceği önemli bir toplumsal dayanak noktasını teşkil etmektedir.

Kıpti Kilisesi Mısır'daki rejimin hem içerideki meşruiyeti hem de Batı ile ilişkilerinde önemli bir aktördür. Rejimin Kıptilerin sadakatini elde edebilmesinin tek yolu onları İslamcı tehlike ile korkutabilmesidir. Geçmiş yıllarda Kiliselere ve Kıpti mekânlarına yönelik saldırılar Kıptilerin güvensizlik algısını derinleştirmiş ve Müslüman halka karşı rejimle işbirliği geliştirmesiyle sonuçlanmıştır. Geçtiğimiz hafta Gize'daki yangın ve sonrasında yaşananlar Mısır'da rejimin Kıpti hassasiyetini göstermesi açısından önemli bir örnektir. Rejimin yaraları sarma konusundaki hassasiyeti, hayatını kaybedenler için açıkladığı yardım paketleri Kilise-Devlet ilişkisinin düzeyini göstermektedir. Mısır rejimi, Kıptilere, varlıklarını ve güvenliklerini rejimin istikrarına ve Kıptilerin rejimle işbirliğine borçlu olduklarını bu yangın vesilesiyle bir kez daha hatırlatmış bulunmaktadır.

[email protected]