Dini din olarak ve başka hiçbir şeyin gölgesi ve etkisi altında saymaksızın onu içinden geçtiğimiz dünyanın içinde nasıl bilmeli, kavramalı ve içselleştirmeliyiz?
Dr. Necdet Subaşı / Yazar
Dinî müfredat kavramını modernlik bağlamında ele almak pek çok yönden hâlâ yakışıksız bir buluşturma olarak görülmekte ve yadırganmaktadır. Oysa modernlik yaygın Müslüman zihniyetinin bir yandan kaçınılmaz bir şekilde içinde yer aldığı verili bağlamını ifade ederken bir yandan da her durumda kendisiyle korunması gereken bir mesafenin mevcut sınırlarına işaret etmektedir. Bu düzlemde dinî müfredatı modernlik evreninde ele almak sadece fiili bir durumu değil aynı zamanda yeni zamanların dayattığı bilişsel sorunları karşılamada duyulan ihtiyacı ve bu amaçla gerçekleştirilmesi gereken hazırlıkları da yansıtmaktadır. Müfredat kavramı öncelikli olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin üzerine oturduğu ana kalıp söylemleri, içerik ve hedefleri ifade etmek üzere harekete geçirilecek olan potansiyel bilgi envanterini ifade eder. İnsan yetiştirme düzeni sürekliliğini her fırsatta yenilemeye muhtaç olduğu müfredata borçludur. Müfredatla ister birey ister toplum olsun muhataplarımızın dahil oldukları dünyaya yabancı kalmalarını önlemeyi amaçlarız. Olanca göreceliğine rağmen müfredat, ilgili toplumun kendi bilgi dünyasında nesnel olarak gördüğü ve kaçınılmaz bir şekilde kabul ettiği ana akım söylemleri temsil eder. Böylece pedagojik açıdan yeterlilik düzeyi yüksek bir eğitim programının devreye soktuğu müfredatla dünya karşısındaki yerimizi, konumumuzu ve duruşumuzu açıklanabilir ve anlamlandırılabilir bir düzeye taşımış oluruz.
Amaç dengeyi yakalamak
Hayat karşısındaki olağandışı kayıtlar, gündelik akışa dâhil olmakta yaşanan sıra dışı duraksama ve gerilimler hemen her fırsatta müfredatın yeniden elden geçirilmesi noktasındaki beklentileri harekete geçirir. Evren ve yaşam dünyası hakkındaki tutukluğumuzda, insanlar arası ilişkilerdeki tercihlerimizde açığa çıkan belirsizliklerde sorun hep müfredata bağlanır. Bu bağlamda ilgili uzmanlar her seferinde gerçekliğin akışını takip eden bir dikkat içinde müfredata çeki düzen vermeye yönelir, bireysel ve toplumsal yapının sendelemesine yönelik tanıklıklar müfredata olan eleştirileri artırır. Öte yandan her müfredat sistemi de ona ihtiyaç duyanların paradigma, zihniyet ve inanç evrenlerindeki dengeyi yakalamayı amaçlar.
Dini müfredat ağırlıklı olarak dini bilgiye yönelik bir tanımlama olarak kabul edilebilir. Böylece o, din üzerine öğrenmenin farklı yaş gruplarından cinsiyet örüntülerine, sathilikten derinleşmeye, amatör ilgilerden profesyonel çabalara kadar farklı zeminlerde ne ölçüde ve nasıl öğrenilmesi gerektiğine dair oluşturulmuş bir program bütünü olarak değerlendirilebilir. Din, örneğin İslam söz konusu olduğunda nelerden ibarettir ve yine mesela okul sistemi içindeki değişik etaplar dikkate alındığında ona ilişkin bilgiler nasıl kümelenecek ve hangi yollarla muhatap öğrencilere sunulacaktır? Dinin gündelik hayattaki yeri, ağırlığı ve misyonu çoklukla siyasi otoritenin onunla kurduğu yakınlığa, aradaki mesafeye ve birlikte şekillenen muhayyileye göre belirlenir.
Din, Türk modernleşmesinde çoklukla muğlak ve müphem bir statüyle ilişkilendirilerek tanımlanır. Erken dönem modernleşme ataklarında dinin verili haliyle nerede tutulacağına yönelik tartışmalardan çıkan sonuç onu genel dünya gidişatına paralel olacak şekilde hayattan kısıtlamak şeklinde tezahür etmiştir. Bununla birlikte yeni kurulan düzen içinde dinin yerine yönelik düzenleyici çabaların toplumun genel geçer tercihlerini dönüştürmesi mümkün olmamıştır. Dünya ölçeğinde geriletilen ve bir tür sendelemeye maruz bırakılan dinin toplumsal temsillerine yönelik ajitasyon ve operasyonel müdahalelerden beklenen sonuç alınamamış ve gündelik dinî sosyolojinin baskın teması içinde din, yeniden bir referans dizgesi olarak aranmaya ve hatırlanmaya başlamıştır.
Cumhuriyet'in sağlı sollu politik ilerleme süreçlerinde ana akım pozitivist rasyonelleşmenin etkisi ve zemininde kendine ancak yer bulabilmiştir. Öte yandan bütün bu kalıplaştırmalardan farklı olarak dine yeniden alan açmaya yönelik halisane arayışlar da uzunca bir süredir maruz kalınan polemik, manipülasyon ve fiili saldırılar karşısında kendini açıklamaya zorlanmış bir geleneği tekrar aslına döndürme konusunda ciddi bir emek sarf etmiştir. Bu bağlamda devletten kısmen bağımsız sayılabilecek bir motivasyonla harekete geçen dinî ilgiler de bir şekilde elde avuçta kalmış hafızaya sarılarak onu yeniden hayata döndürmek için çaba göstermiştir. Ulemanın tasfiyesi sonrasında devlet ve iktidar teknolojisinin merhametsiz bir şekilde gözden düşürmeye çalıştığı dini bilgi alanının yeniden ihyası sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Resmiyette karşılığı olmayan ve hukuki açıdan da reddedilmiş sayılan kimi toplumsal yapı ve geleneklerin de her biri farklı mecralardan gelen usul ve yöntemler içinde dini canlandırma çabası içinde kendi aralarında bir rekabete girmeye mahkûm olduklarını da hatırlatmak gerekir.
Aidiyet ve kimlik beyanı
Uzun ve çalkantılı süreçlerden sonra dinin ezber klişe söylemlerle mahkûm edilmesini zorlaştıran bir bilgilenme, aidiyet ve kimlik beyanı öne çıkmaya başlamıştır. Devletle millet arasında yer yer açıklanması güç sayılabilecek örtük ve nahif sözleşmeler eşliğinde toplumun üzerinde uzlaşabileceği bir dini bilgi müfredatının zayıf da olsa siyasi iktidarlar nezdinde de kabul görmeye başladığı söylenebilir. Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan Kur'an Kurslarına, imam hatip okullarından İlahiyat fakültelerine kadar yayılan dini bilgilendirme ve öğretme çeşitliliği sonuçta kendini modern bilgiyle eşleştirilmiş, onunla techizatlandırılmış bir şekilde hem laik devlette hem de dindar toplumda eşzamanlı bir meşruiyete erişme kaygısındaydı. Böylece modern ilmin ışığında İslamiyet, başta mucize olmak üzere hemen bütün nassın istendiğinde modern bilgi envanteri eşliğinde doğrulanabilecek bir hakikati içinde taşıdığına dair lütfedilmiş bir mertebeye taşınarak tebcil edilmiştir.
Dinin bizatihi kendisi olarak taşıdığı kıymetin; insana, topluma ve cümle mevcudata ses veren kapsamının ve başka diğer söylemler eşliğinde okunmaksızın ortaya koyduğu maneviyatın gündelik dilin olağan akışına hiçbir şekilde dahil olmadığı ve yansımadığı açıktır. Dini felsefenin, bilimin ve gündelik gerçekliğin icaplarına tabi bir duyarlılıkla ele alma konusundaki yoğunlaştırılmış usul ve yöntemler, onun bilindik tedrisatına yönelik müdahalelerle şekillenmiştir. Artık sadece modern ve seküler olanların elinde değil aynı zamanda söz konusu süreçlerin etkisine açık olarak biçimlenmiş "dindar"ların da dinden beklenmedik alacakları var gibidir. Eldeki müfredat sisteminde dini kendi anlam dairesi içinde bağımsız olarak ele almanın mümkün ve muteber yolları muğlaklaşmıştır. Dinin kimlik fırtınalarını dindirmede nasıl bir rol alması gerektiği noktasında onun artık miadını doldurduğu iddialarından başlayarak eğer olacaksa bir şekilde yeniden reforma tabi tutulması gerektiğine dair beklenen çıkışlara fırsat veren sosyolojisi iddiasını dindar özneleri de içine katarak geliştirmek ve çeşitlendirmek durumundadır. Dini belli kayıt ve şartlar içinde ayakta tutma çabasının içerdiği evrim, sahih olana erişimin imkân ve ihtimalleri noktasında aşılması güç soruları harekete geçirmektedir. "Modern dinî müfredat" tam da böyle bir noktada hayatiyet arz etmektedir. Din, modern dünyanın temel kabulleri içinde onlardan herhangi birine temennaya ihtiyaç duymaksızın nasıl varlığını sürdürülebilir? "Dinin sahibi Allah'tır ve onun koruması da kullara düşmez." şeklinde rahatlatıcı ve sorumlulukları ertelemeye fırsat veren bir çözümlemeyi bir kenara bırakarak toplum nezdinde kendi sahih tebligat ve ahlak diskuruyla karşılık bulan bir çabanın nasıl gerçekleşebileceğine kafa yormak gerekir.
Kabul etmek gerekir ki yaygın ve kabul görmüş yönelimler dini bilgiyi de dini müfredatı da din etrafında çeşitlenmiş konularla ilişkili bulmaktadır. Vahiy ve nübüvvet bilgisini kulluğu biçimlendiren bir referans bütünlüğü içinde temellendiren bu kategoride dünyanın bilgisine ilgi duyulmaz, rağbet edilmez.
Bilinç zehirlenmeleri
Karmaşık sorular, bilinç zehirlenmeleri, kulluğun parçalanmış formları, Tevhid'in manipülasyonu, ahlak ve adaletin nisbileşmesi vs. gibi konularda dış dünyanın akışından bağımsız bir dini bilgi aktarımı bugün gelinen noktada yetersiz bir savunma hattı olarak tebarüz etmektedir. Dinin modern bilgi envanteri içinde ondan bağımsız olmaksızın dâhil edilen yerinde ortaya çıkan mahzurat bugün gerektiği ölçüde tartışılmış değildir. Tekrarlamak gerekirse çoklukla din bugün ilmin ışığına muhtaç bir gizemlilik ve sır fanusunda yer almaktadır. Öte yandan dini türlü manipülasyonlardan bağımsız bir şekilde yeniden fark etmeye hatta keşfetmeye yönelik ilgiler ortada gezinen eklektik yapının pekâlâ farkındadır. Dini din olarak ve başka hiçbir şeyin gölgesi ve etkisi altında saymaksızın onu içinden geçtiğimiz dünyanın içinde nasıl bilmeli, kavramalı ve içselleştirmeliyiz?
Burada artık söz konusu edilecek olan akla ilk gelebilecek "modern bir dini müfredat"tan değil aksine artık sınır ve kabiliyetleri az çok belli olmuş bir bağlamda dinin nasıl ve ne şekilde bilgi dünyasında temsil edileceğidir. Modernize edilmiş bir din ve onun kullanışlı müfredatının aksine dahil olduğumuz dünyanın soru ve sorunlarını insan ve toplum temelinde karşılayacak yeni bir derûnilikten ve maneviyattan söz ediyoruz. Dünyayı hem anlamak hem de açıklamak için gerekli bilgiye ihtiyaç duymayan ve genel olarak Kitap'ta yer alan nassı dış dünya verileriyle buluşturmaktan sarfı nazar eden bir bakış açısının karşısında hem dünyayı hem de ulvi ve aşkın olanı birlikte okumayı dert edinen bir müfredata vurgu yapıyoruz.
Burada müfredatın eğitim sisteminin kendi akışı içinde bir yere monte edilmesi, oradan kendince sahih ve muteber olana uygun bir mecra bulması değil gündelik dilin içinde gezinen dinî kültürün gözden geçirilmesi ve yeniden içeriklendirilmesi murat edilmektedir. Bugün dini bilginin kurumsallaşmış cehaletle mistifiye edilmiş kurgular içinde dolaşıma sokulmasının açığa çıkardığı kargaşa tek tek her mü'mini mahcup edecek bir şekilde hızla kamusallaşmakta ve ne devlet ne de toplum, kaynağından edilmiş bir akışkanlığın önünün kesilmesi noktasında hiçbir çabaya kafa yormamaktadır.
Modern dini müfredat bu bağlamda verili dünyayla eşzamanlılığı önceleyen bir dikkat içinde gündelik hayat içinde dolaşıma giren bir bilginin sınırlarındaki genişliği ve içeriğindeki derinliği ifade ediyor. Karikatürize edilmiş bir dinselliğin, her durumda birer ucubeye dönüştürülme potansiyeliyle arzı endam eden sözüm ona dinî bilgi akışının asaleti, özgüveni ve nitelikli arayışları yücelten bir "din"den beslenmediği açıktır. Modern dini müfredat ayakları yere basan bir dini bilgi zemininin nasıl inşa edileceğini dert edinenlerin kafa yorduğu birkaç yüzyıllık problematiği yeniden yeniden açıyor ve kendine bir yol arıyor.
@darulmedya