Modern savaşın yeni yüzü: Yapay zekâ ve iletişim teknolojileri

M.Emin Şimşek / İstanbul Üniversitesi
9.07.2025

Uydu ağlarından yapay zekâ destekli hedeflemeye kadar yeni teknolojiler, çatışmaların yürütülme şeklini yeniden tanımladı ve gerçek zamanlı veri aktarımı ile güvenli iletişimi operasyonel başarının temel unsurları haline getirdi. Teknolojinin güvenliği belirlediği bir çağda, Türkiye'nin geleceği bu kritik alanlarda liderlik etme ve yenilik yapma yeteneğine bağlıdır.


Modern savaşın yeni yüzü: Yapay zekâ ve iletişim teknolojileri

M.Emin Şimşek / İstanbul Üniversitesi

Son yıllarda askeri operasyonlar köklü bir dönüşüm geçirdi ve iletişim teknolojileri modern savaşın belkemiği haline geldi. 22 bin kilometrekare alana ve 10 milyon nüfusa sahip İsrail'in 1.6 milyon kilometrekare alana ve 90 milyona nüfusa sahip bir ülke olan İran'ın hedeflerine ve Hamas liderlerine yönelik son operasyonları ile Ukrayna'nın Rusya askeri üslerine düzenlediği saldırılar, gelişmiş iletişim sistemlerinin vazgeçilmez rolünü açıkça ortaya koydu. Bu durum aynı zamanda bize ülke büyülüklerinin hiçbir öneminin olmadığını da anlatıyor. Uydu ağlarından yapay zekâ destekli hedeflemeye kadar bu teknolojiler, çatışmaların yürütülme şeklini yeniden tanımladı ve gerçek zamanlı veri aktarımı ile güvenli iletişimi operasyonel başarının temel unsurları haline getirdi.

13 Haziran 2025 tarihinde İsrail'in İran'a yönelik başlattığı "Yükselen Aslan" operasyonu, modern savaşın yalnızca konvansiyonel silahlarla değil, aynı zamanda iletişim ve siber teknolojilerle şekillendiği bir dönemi gözler önüne seriyor. İsrail'in İran'ın nükleer tesisleri, balistik füze üsleri ve üst düzey komutanlarını hedef alan saldırıları, siber savaş ve istihbarat teknolojilerinin entegre kullanımıyla dikkat çekiyor. Türkiye, bu çatışmanın doğrudan bir tarafı olmasa da bölgesel bir güç olarak stratejik konumu ve iletişim teknolojilerindeki kapasitesiyle önemli bir aktör. Peki, bu savaş iletişim teknolojileri açısından ne anlama geliyor, İsrail'in İran komutanlarına yönelik suikastları nasıl gerçekleşti ve Türkiye'nin mevcut durumu ile gelecek beklentileri neler?

İsrail'in operasyonu, bir hibrit savaş örneği

İsrail'in operasyonu, fiziksel saldırılarla siber savaşın eş güdümlü yürütüldüğü bir hibrit savaş örneği. İran'ın nükleer tesisleri ve balistik füze üslerine yönelik hava saldırıları, aynı zamanda İran'ın komuta-kontrol (K2) sistemlerini çökertmeyi hedefleyen siber operasyonlarla desteklendi. İran devlet medyası, İsrail'in siber saldırılarının enerji şebekeleri, finansal sistemler ve iletişim ağlarını hedef aldığını bildirdi. Bu saldırılar, İran'ın internet altyapısında ciddi aksamalara yol açtı; örneğin, Tahran'daki veri merkezlerinin bir kısmı çevrimdışı hale geldi. Buna karşılık, İran da İsrail'e yönelik siber misillemeler başlattı. Tel Aviv'deki kritik altyapılar, özellikle enerji ve ulaşım sistemleri, İran kaynaklı dağıtılmış hizmet reddi (DDoS) saldırılarından etkilendi.

Sosyal medya platformları, özellikle X, bu savaşta propaganda ve dezenformasyonun ana mecralarından biri oldu. İsrail'in İran'ın füze rampalarının üçte birini imha ettiği iddiası, X'te hızla yayılırken, İran'ın "İsrail'e ait bir F-35'i düşürdüğü"ne dair paylaşımları da aynı şekilde viral hale geldi. Bu bilgi savaşı, iletişim teknolojilerinin yalnızca teknik bir araç değil, aynı zamanda psikolojik operasyonların temel bir unsuru olduğunu kanıtlıyor.

İsrail'in İran komutanlarına yönelik hedefli suikastları

İsrail'in operasyonu, yalnızca altyapıyı değil, İran'ın Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) üst düzey komutanlarını ve hatta Genel Kurmay Başkanını da hedef aldı. İsrail'in bu suikastlarda kullandığı yöntemler, iletişim ve istihbarat teknolojilerinin sofistike bir kombinasyonunu içeriyordu. Örneğin, İran Genel Kurmay Başkanı Muhammed Bakıri'nin öldürülmesi, İsrail'in yapay zekâ destekli istihbarat sistemleri ve insansız hava araçlarının (İHA) koordineli çalışmasıyla gerçekleşti. İsrail'in "Heron" ve "Hermes 900" İHA'ları, İran'ın hava savunma sistemlerini atlatmak için düşük irtifa uçuşları ve elektronik karıştırma (jamming) teknolojilerini kullandı. Bu İHA'lar, hedeflerin konumunu hassas bir şekilde belirlemek için gerçek zamanlı veri akışı sağladı.

Ayrıca, İsrail'in siber istihbarat birimi Unit 8200, İran'ın iletişim ağlarına sızarak komutanların telefon görüşmelerini ve mesajlaşmalarını izledi. İran, bu tür hedefli saldırılara karşı koymak için iletişim şifrelemesini güçlendirmeye çalışsa da İsrail'in gelişmiş sinyal istihbaratı (SIGINT) bu çabaları etkisiz kıldı.

İsrail'in suikast operasyonları, aynı zamanda psikolojik savaşın bir parçasıydı. Hedefli saldırılar, İran'ın askeri lider kadrosunda panik yaratmayı ve komuta zincirini bozmayı amaçladı. X platformunda yayılan "İsrail'in İran'ın komutanlarını birer birer avladığı"na dair paylaşımlar, bu psikolojik etkiyi güçlendirdi.

Yapay zekânın ulusal güvenlikteki stratejik önemi

Yapay zekâ, artık fütüristik bir kavram olmaktan çıkarak askeri stratejinin kritik bir bileşeni haline geldi. Yapay zekâ destekli sistemler, istihbarat toplama, veri işleme ve operasyon yürütme şekillerini dönüştürüyor. İsrail'in durumunda, yapay zekâ muhtemelen büyük miktarda izlenen iletişim verisini analiz ederek modelleri belirlemede, hareketleri tahmin etmede ve hedefleri önceliklendirmede kilit bir rol oynadı. Benzer şekilde, Ukrayna'nın Starlink bağlantısıyla desteklenen yapay zekâ destekli dronları, Rus hedeflerine yönelik hassas vuruşlar gerçekleştirdi ve yapay zekânın operasyonel etkinliği artırmadaki gücünü gösterdi.

Yapay zekâ'nın önemi taktiksel uygulamaların ötesine uzanıyor. Stratejik karar alma süreçlerinde de temel bir rol oynuyor; ulusların tehditleri öngörmesine, kaynak tahsisini optimize etmesine ve otonom sistemler geliştirmesine olanak tanıyor. Örneğin, Türkiye'nin Bayraktar TB2 ve Akıncı dronları, yapay zekâ destekli hedefleme sistemleriyle donatılmış ve Suriye ile Libya gibi çatışmalarda etkisini kanıtlamış, küresel çapta uygun maliyetli çözümler sunmuştur. Bu platformlara yapay zekânın entegrasyonu, otonom hedef tespiti ve angajmanı mümkün kılıyor, insan müdahalesini azaltıyor ve personel risklerini en aza indiriyor.

Türkiye'nin stratejik zorunluluğu: Gelişmiş teknolojilere yatırım

Türkiye, özellikle insansız hava araçları (İHA) ve hava savunma sistemleri alanında savunma teknolojilerinde önemli adımlar attı. Bayraktar TB2, ANKA ve Akıncı gibi platformların başarısı, Türkiye'yi drone teknolojisinde küresel bir lider haline getirdi ve Ukrayna ile Katar gibi ülkelere ihracatı bu başarıyı pekiştirdi. Endonezya'ya 48 KAAN beşinci nesil savaş uçağı ihracatı, Türkiye'nin ABD, Rusya ve Çin gibi küresel güçlerle rekabet edebileceğini gösteren tarihi bir dönüm noktası oldu.

Ancak savaşın değişen doğası, Türkiye'nin stratejik avantajını korumak için iletişim teknolojileri, yapay zekâ ve entegre savunma sistemlerine yatırımlarını hızlandırmasını gerektiriyor. Düşük radar görünürlüğü, gelişmiş sensör füzyonu ve yapay zekâ destekli savaş sistemleriyle donatılmış KAAN savaş uçağı bu yönde atılmış bir adım. Benzer şekilde, SİPER hava savunma sistemi ve elektronik harp ile siber yeteneklerdeki devam eden gelişmeler, Türkiye'nin teknolojik ilerlemeye olan bağlılığını gösteriyor.

Bölgede güvenli bir liman olarak kalmak için Türkiye'nin şu temel alanlara öncelik vermesi gerekiyor:

1.İletişim Altyapısı: Starlink benzeri güvenli, uydu tabanlı iletişim ağlarının geliştirilmesi, Türkiye'nin tartışmalı ortamlarda operasyonlarını koordine etme yeteneğini artıracaktır. HAVELSAN tarafından geliştirilen yerli çözümler, yabancı teknolojilere bağımlılığı azaltacaktır.

2. Yapay zekâ Destekli Sistemler: Otonom dronlar, hava savunma sistemleri ve siber savaş için yapay zekâya yapılan yatırımların genişletilmesi kritik önemde. Türkiye'nin YANKI ve BİLRAD gibi projeleri, yapay zekâyı elektronik harbe entegre etmeyi amaçlıyor, ancak bu çabaların ölçeğinin büyütülmesi gerekiyor.

3.İnsansız Sistemler ve Hava Savunması: Bayraktar Kızılelma gibi İHA'ların ve SİPER gibi hava savunma sistemlerinin devam eden geliştirilmesi, Türkiye'nin dronlar ve hipersonik füzeler gibi yeni tehditlere karşı koyabilmesini sağlayacaktır.

Teknolojinin güvenliği belirlediği bir çağda, Türkiye'nin geleceği bu kritik alanlarda liderlik etme ve yenilik yapma yeteneğine bağlıdır.