Modernitenin inşasında gizli cemiyetlerin rolü

Celal Tahir / Yazar
12.03.2016

Tarikat dünyaya ve devlete müdahil olduğu zaman işlevi akabinde tedricen mahiyeti de değişir ve eril bir mahiyet kazanır, çünkü devlet erildir. O sebepten manevi otorite ile devlet arasındaki irtibat doğrudan değil dolaylı olmalıdır.


Modernitenin inşasında gizli cemiyetlerin rolü

İnsanlığın son 400 senesinin hakikatinin öğrenilmesi için, modern zamanların beş devriminin (ABD, Fransız, Bolşevik,  Kemalist ve Çin) yeniden ve akademik dogmaların tahakkümünden azade ele alınması gerekir. Ayrıca Gül-Haç, İllumunati, Masonluk, Tapınak Şövalyeleri gibi cemiyetlerin modernitenin inşasında ve bugününde oynadığı rolü anlamamız elzemdir. Ancak mesele kasten sulandırılmaktadır. Modern toplum bir yanıyla, maneviyatın dolayısıyla da manevi otoritenin dışında tanımlanır. Ancak bu böyle olmakla birlikte modern dünyada da bir tür manevi otoriteden söz edilebilir. Lakin bu manevi otorite, karanlık maneviyat veya tersine dönmüş manevi otorite diyebileceğimiz bir hal almıştır. Esas mesele manevi yapının, neden ve nasıl böyle bir işlev yüklendiğidir. Bu bağlamda masonlukta, operatif yani normal masonluğun yanında, spekülatif -kabul edilmiş masonluğun ortaya çıkışı önemlidir.

Büyük kırılma

Masonluk mimarların, kalfaların, ustaların, duvarcıların zanaatkâr locası, bir mimari inisiyasyon iken, nitelik değişimine uğrar. Modern masonluk İskoçya’da, Anderson Nizamnamesi’yle yeniden doğduğunda, duvarcılıkla, mimariyle, inşaatla ilgisi olmayanlar da mason localarına alınmaya başlar. Bunlara spekülatif masonlar denir. Bu, modern masonluğun kadim masonluktan farkıdır. Spekülatif masonluğun ortaya çıkışı, dejenerasyonun başlangıcı ve kırılma noktasıdır. Bu kırılmadan sonra masonlar dünya işlerine, siyasete, üniversiteye, orduya, ticarete müdahale etmeye, hayatın can damarlarına el atmaya başlar. 

Bu yapılar için manevi tahakkuk imkânı, önemli ölçüde kapanmış olmalıdır. Bu sebepten ara âlemlerin birtakım varlıklarıyla irtibata girmeleri ve bu irtibatın maneviyatın yerine geçmesi, ihtimal dâhilindedir.  

Bu yapıların diğer cemiyetlerden, dünyevi örgütlerden, en az üç ciddi farklılığı ve avantajı mevcuttur. İlki, zahiri ilimlerle beraber, batıni ilimlere de -belirli bir ölçüde- sahip olmalarıdır. İkincisi: Normal insanların kolay kolay bilemeyeceği bir örgütlenme ve hayata nüfuz etme bilgisi ve tekniğine vakıftırlar. Sonuncusu: Üstatlarının mutlak otoritesine tabidirler. Masonlukta üstadı muhteremin mason biraderler üzerinde tartışmasız ve mutlak bir otoritesi vardır. Mason locaları ve diğer birtakım gizli cemiyetler bu tür avantajlarını kullanarak modern dünyaya nüfuz ederler. Dünyevileşme budur.   

Müslüman masonluğu

İnsiyatik-manevi yapılar hem İslam geleneğinde hem de bütün geleneklerde davet usulüne göredir. Esasen tarikat dişil bir yapıdır. Çünkü tarikatta müridin iradesi esastır. Zaten, mürid, irade eden demektir. Önce talip gelir, talep eder. İnisiyatik teşkilatların, İslam geleneğinde tarikatların, dünyayla ilgilenme şekilleri değişmeye başladıktan sonra bu özelliği kaybolur. Çünkü dünya işleri, ticaret işleri, özellikle devlet işleri, aktif-eril mahiyettedir. Burada söz konusu olan yüzeysel manada paraya, güç ve iktidar ilişkilerine yönelmek değildir. O da önemlidir; ama ondan öte bu yönelim ortaya çıktığı zaman tarikat başka bir alana girer. İşlevi akabinde tedricen mahiyeti de değişir, eril bir mahiyet kazanır. O sebepten manevi yapılarla devlet arasındaki irtibat doğrudan değil dolaylı olmalıdır. Manevi yapılar ve önderler devlet adamlarına ve devlete yol göstermeli, akıl vermelidir.

Batı’da masonluğun ve diğer Batılı inisiyatik cemiyetlerin başına gelen budur. Manevi otorite, kişinin manevi tekâmülü ve manevi tahakkuku yolunda kullanıldığında yerindedir. Mürşidin otoritesi özellikle bu sahada geçerlidir. Bazen bir iş/husus kişinin manevi tekâmülüne engelse, mesela hiç kasaplık yapmaması/hayvan kesmemesi gereken bir kişi hayvan kesiyorsa, o kişiye mürşid “Sen hayvan kesmeyi bırak” diyebilir. Lakin mürşid ve/veya cemaat reisi ve/veya masonluktaki üstad-ı muhterem manevi sahada geçerli olması gereken otoritesini kişinin manevi tekâmül ve manevi tahakkuk gayesi ile irtibatlı olmadan, dünyevi sahada tatbik ederse; işte bu dejenerasyonun ikinci ve ileri safhasıdır. Masonluğun dünyevileşmesi budur.

Benzeri durum bazı Müslüman cemaatlerde de görülmektedir. Bazı cemaatler tarafından, bir tarikat usulü ve tarzı ile tarikat şeyhinin otoritesi birebir taklit edilmektedir. Bu şekilde bir cemiyet, tarikatın yerine geçer. Ama tarikatın yapmayacağı bir iş yapar; siyaset ve ticaretle ilgilenir. Yalnız siyaset ve ticaretle ilgilenirken bir tarikat otoritesi gibi davranır. Oysa şeyhin kişiye manevi tekâmül yolunda rehberlikte mutlak bir tasarruf hak, salahiyet ve vazifesi vardır.  Olan ise bu hak ve yetkiyi bâtıni alandan, zahiri alana taşımaktır. Bu bir hak gaspıdır. Aksi halde normal bir cemiyette böyle bir otorite olamaz. Orada, en fazla siyasi ve ticari dayanışma olur. Bu bir tür Müslüman masonluğudur!                                                           

İsimsiz merkez

Merkezdeki teşkilat hakkındaki bilgilere, çoğu durumda yönlendirilmiş, yalan yanlış bilgilerin karışmış olması kuvvetle muhtemeldir. Genel olarak karanlık süreçleri idare eden gizli cemiyetler, aslı ilahi olan bazı cemiyetlerin dejenere olmuş halleridir. Merkezlerinin bilinmeme sebebi ise çok iyi gizlenmeleri değildir. Merkezdeki teşkilatın isimsiz olması iktiza eder, çünkü prensip itibarı ile karanlığın kurduğu teşkilatın ismi olamaz. Şeytanın müstakil varlık alanı yoktur. Yaratma edimi, Allah’ın bir edimi, bölünemez, parçalanamaz, devredilemez bir hususiyetidir. Şeytanın böyle bir özelliği yoktur. Tam da bu sebepten kaosu idare eden “amir merkez” değildir. Sadece hakiki merkezin taklididir. Kaosun idare edicisi de kaosun bir parçası olmak durumundadır. Teşvik ettiği, yaygınlaştırdığı kaos, teşvik edenin içine mutlaka sirayet eder ve nihayetinde onu da parçalar.

[email protected]