Modernliğin kurucu bileşenlerinden biri olarak Hegel

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
20.01.2018

Felsefe dergisi Özne’nin Hegel’i konu edinen özel sayısında, Hegel’den hareketle bilinç, özbilinç, ölüm, savaş, yasa, devlet ve bu kavramlara benzer diğer kavramlar sıkça inceleniyor, irdeleniyor. Hobbes, Feurbach, Rousseau, Schmitt, Lacan, Benjamin gibi düşünürleri Hegel dolayımında ve onunla ilişkili olarak ele alan yazılar da yer alıyor dergide.


Modernliğin kurucu bileşenlerinden biri olarak Hegel

Fransız Devrimi’ne mukabil Almanya’da geliştiği varsayılan ‘felsefi devrim’in tamamlanmış aşamasını temsil eder belki de Hegel ve onun düşünceleri. Genelde Hegel’in son büyük sistemci filozof olduğu yargısı hakimdir felsefe tarihçileri arasında. Felsefe tarihçilerinin bu yaygın yargılarını eleştiren başka bazı değerlendirmelere göreyse, mantık biliminden tarih felsefesine, tinin fenomenolojik incelenmesinden hukuk felsefesine kapsamlı bir felsefi bilimler ansiklopedisi oluşturmaya girişmiş ve belki de modern çağın fikir emeği özet halinde bile karşılığını Hegel’de bulmuş, Hegel en fazla bu tarihsel ortak emeğin sonuçlarını sisteminde yansıtmıştır. Ne de olsa felsefe, Hegel’e göre, en nihayetinde çağın düşünce özeti, olanın (olması gerekenin değil) tasvirinden ibarettir.

Bu bakış açısından söylemek gerekirse sistem kendini ortaya koymakta, felsefe bir “birlikte düşünme çabası” olmaktadır. Bu ortak emek aynı zamanda eylem halinde kendini gerçekleştiren negatifin de emeğidir. Fark üzerinden, ötekinin dolayımı üzerinden kendini kuran bir hareket, bir kendini bilme, tanıma, oluşma ve gerçekleşme sürecidir handiyse felsefi düşüncenin ulaşmaya çabaladığı mutlak ve hakikatin hayatı. Böylece Hegel’de fikrin eylemi ‘ben’i ‘biz’e, ‘biz’i ‘ben’e kolayca tebdil eyleyen ve Heraklitçi anlamda çatışmalar, uyuşmazlıklar ve mücadeleler sonrasında bir uyuma, harmoniye erişen bir süreci ifade etmeye başlar. Elbette bu süreç bitimsizdir. Her harmoninin sonrasında yeniden bir çatışma başlar, oyun kaldığı yerden sürer.

Bilinç, özbilinç, ölüm, yasa

Descatres sonrası felsefesinin kurucu eleştirel düşünürü İmmanuel Kant’ı bir kavram makinesi olarak niteleyen Gilles Deleuze’ün deyişini kısmen öykünerek söylemek gerekirse G. W. F. Hegel, gerçek anlamda modern felsefi düşünce için bir Leviathan modeli görür, felsefenin Leviathan’ı, felsefi Leviathan. Felsefe dergisi Özne’nin Hegel’i konu edinen özel sayısının bu filozof dolayısıyla ele aldığı kavram, bağ ve bağlantılara bakılacak olursa nitelememizin yerindeliğe ilişkin bir vukuf da gelişebilir. Hegel’den hareketle bilinç, özbilinç, ölüm, savaş, yasa, devlet ve bu kavramlara benzer diğer kavramlar dergideki yazıların hemen hepsinde sıkça kullanılmakta, incelenmekte, irdelenmektedir. Hobbes, Feurbach, Rousseau, Schmitt, Lacan, Benjamin gibi düşünürleri Hegel dolayımında ve onunla ilişkili olarak ele alan yazılar da yer almaktadır dergide. Bu yazılar dolayısıyla da tekrar fark etmekteyizdir ki 1960’lı yıllardan itibaren gelişen yeni felsefi düşünceler seti anti-Platoncu olduğu kadar anti-Hegelci imkanları da yoklama kaygısı güder. Hegel’i, belki en polemikçi tilmizi Marx ve ona nispetle oluşturulan Marksizme politik düşmanlık sebebiyle gözardı etmek isteyen bakış açılarının yanıldıklarını itiraf etmeleri gerekir: Hegel, bir kez ve bütün zamanlar için, modernliğin kurucu bileşenlerinden biri olmayı çoktan başarmıştır.

Selçuklularda saray ve toplum

Eski deyişle Anadolu Selçukluları, yeni ve daha doğru bir deyişle Türkiye Selçukluları dönemi, üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın, hakkında kısıtlı kaynak bulunan siyasi, sosyal ve kültürel bir evresine işaret eder. Bu dönemle ilgili gerek çalışma alanları gerekse yapılan çalışmaların azlığı dikkate alınırsa Türkçe’ye kazandırılan hemen her eserin ayrı bir önemi haiz olduğu görülecektir. A.C.S. Peacock ile Sara Nur Yıldız’ın yönetiminde hazırlanan kitap Anadolu Selçukluları’nı toplumsal, siyasi, dinsel ve kültürel açıdan hanedan odaklı ele alan ayrıntılı bir çalışma. Kitap, konusunda uzman dokuz araştırmacının Selçuklu saltanat tarihine ilişkin metinlerini içeriyor. Anadolu Selçukluları ed. A.C.S. Peacock-Sara Nur Yıldız, YKY, 2017

Kral sanat simyanın sembolizmi

Önemli temsilcileri arasında Rene Guenon, Martin Lings, F. Schuon, Seyyid Hüseyin Nasr gibi isimlerin bulunduğu Gelenekselcilik, aydınlanma çağı ve sonrasındaki hemen her alanda gelenekten kopuşu şiddetle eleştiren ve geleneği yaratıcı ilk ilke ve ancak ehil olanların gerçek manasına nüfuz edebileceği ezoterik bilgilerin tümü olarak algılayan ekolün önemli başka bir temsilcisi de Titus Burchardt’tır. Burchardt, üstatları tarafından ‘kral sanat’ (ars regia) diye adlandırılan simya sanatını ele alarak sadece simya sanatı için değil geleneksel dünya görüşü ile onun metafizik temelleri ve insanın manevi gelişimi için de bir giriş oluşturuyor kitabında. Simya:Sembolizm ve Dünyagörüşü, Titus Burchardt, Verka, 2018