Monarşik gücün sembolleri

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
23.09.2022

Monarşiler bir anlamda ayin ve törenler rejimidir. Ayin ve törenler sembollerden inşa edilir. Belli bir amaca yönelik olarak sembollerle kuşatılmış törenler arzu edilen siyasi görüş doğrultusunda yapılır. Bu bağlamda icat edilen ama gelenek olarak adlandırılan uygulamalar tarihi veya siyasi pozisyonu meşrulaştırmak için kullanılır.


Monarşik gücün sembolleri

Yeryüzünde ülkeler temelde monarşi ve cumhuriyet rejimleri ile yönetilmektedir. Meşruti monarşiler ise nihai güç monarka ait olmakla birlikte yönetim hiyerarşisinin altta kalan basamaklarında demokrasi kurallarının işletildiği bir sistemdir. Bu bağlamda meşruti monarşiler diğer iki rejimin orta yoludur. İngiliz meşruti monarşisi de 1215'den beri arada kısa bir fetret devri olsa da varlığını sürdürmektedir. O günden bu güne büyük değişimler oldu. Öyle ki, Reform çağı başladığında kilise zayıfladı krallar güçlendi. Aydınlanma çağı başladığında ise monarklar en fazla eleştiri aldı ve zayıflamaya başladı. Hatta Fransa'daki monarşi rejimi 1789 Fransız Devrimi ile ortadan kalktı. Napolyon savaşları ile bütün Avrupa'da imparatorlara karşı başkaldırı niteliğindeki milliyetçilik akımı yayıldı. Avrupa'da birçok ulus bağımsızlığını kazanınca Yunanistan, Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde de krallıklar kuruldu. Bu bağlamda, günümüzde monarşilerin yoğun olarak varlığını sürdürdüğü Avrupa kıtası oldu. 12 adet büyük veya küçük ölçekli krallık rejimi Avrupa'da halen hüküm sürüyor. Britanya, Hollanda, Belçika, İspanya, Norveç, Danimarka ve İsveç kraliyet, Andorra, Monaco ve Lihtenştayn Prenslik, Lüksemburg Büyük Dükalık ile yönetilirken Vatikan teokratik monarşidir. Papa mutlak monarktır ama diğer monarşilerdeki hanedanlık sistemi yoktur. İlk monark olarak Aziz Petrus kabul edilirken ardından teokratik kurallar uyarınca seçilen Papalar yaklaşık 2000 yıllık bir geleneği sürdürür.

Papalık bir anlamda Roma İmparatorluğu'nun geleneğini teokratik alanda sürdürmektedir. Roma'dan sonra Avrupa'nın en güçlü monarşilerinden biri olan İspanya ise kesintilerle varlığını devam ettirmektedir. Bu bağlamda Britanya ya da Birleşik Krallık adıyla anılan ama unsuru İngiltere olan monarşik rejim Avrupa'da ve dünyada halen varlığını korumaktadır. Kendi varlığını sürdürmesi yanında rakibi olan diğer monarşilerin yıkılmasında dolaylı ya da doğrudan etkisi bağlamında Britanya Krallığı'nın politikaları oldukça dikkate değerdir. Fransız Devrimi ile ateşlenen Cumhuriyet rejimlerine karşı savaş 1815 Viyana Kongresi sonucunda imzalanan barış ile Avusturya ve Rusya gibi imparatorlukların eski statükolarını koruma çabaları 100 yıl ancak dayanmıştır. Osmanlı dahil Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen tüm imparatorluklar yıkılmış, monarşik düzen yeni kurulan devletlerin tercih etmediği bir düzen olmuştur.

Britanya Monarşisi ve güç

İkinci Dünya Savaşı'nı kazanan tarafta yer almasına rağmen, Britanya İmparatorluğu dünyanın dört bir köşesine yayılan sömürgeleştirdiği ülkelerden çekilmek zorunda kalmıştır. Savaşı kazanan güçlerden birisi olan Britanya için zafer adeta kazananın da kaybettiği anlamındaki "Pirüs Zaferi" olarak değerlendirilmiştir. Ancak, Britanya dünyadaki başat güçlük rolünü yaklaşık 2,5 asır sürdürdükten sonra gönüllü olarak ABD'ye devretti. Kraliçe II. Elizabeth Commonwealth ile yani İngiliz Milletler Topluluğu (MT) ile temsili gücünü korumayı başardı. Aslında bu "temsili" diye ifade edilen güç çoğu topluluk ülkesinde anayasa maddesi olarak yazılan ve hiyerarşik gücün en tepesinde yer alan mutlak bir güçtür. Söz konusu güç MT üye olan ve Britanya Kraliyeti'nin doğrudan monark olarak kabul edildiği 16 ülkede istisnai olarak kamuoyu önünde kullanılmış olsa da temel role sahiptir. Avustralya'daki 1974-75 Anayasa Krizi'nde son sözü söyleyen temsili güç sahibi Kraliçe olmuş ve Genel Vali görevden alınmıştır. Avustralya ve İskoçya gibi ülkelerde Britanya Krallığı'ndan ayrılma referandumları halklar tarafından reddedilmiştir. Britanya Krallığı'nın tahtında oturan Kraliçenin ya da şimdi olduğu gibi Kralın resimleri Avrupa'dan Avustralya, Okyanusya'dan Kanada'ya kadar kamu binalarında asılmaktadır. Peki nasıl oldu da Britanya Krallığı ayakta kaldı? Nasıl oldu da tüm monarklar birer birer tahtını kaybederken Kraliçe yönettiği halkların sempatisini kazandı?

Tarihi meşruiyet

Britanya adasındaki İngiltere, İskoçya, Galler ve İrlanda'dan oluşan krallık. Victoria devrinde genişleyen sömürgeleri nedeniyle "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" olarak bilinir. Modern Çağı başlatan güçler arasında Britanya Krallığı'nın önemli bir yeri vardır. Bugün İngiliz krallığının yüzölçümü sadece 130.439 km2 olup buna ilaveten kuzeyinde Birleşik Krallığa dahil İskoçya (77.167 km2) ve batısında Galler'le (20.768 km2) Kuzey İrlanda (14.147 km2) bulunmaktadır. Nüfusu ise yaklaşık 65 milyon'dur. Ama MT dünya çapında yaklaşık 2,5 milyarlık bir nüfusa sahiptir.

Britanya İmparatorluğu'nun 1925 yılında toplam yüzölçümü yaklaşık 35 milyon kilometrekare ile yeryüzünün yüzde 24'ü, dünya nüfusunun da yaklaşık yüzde 23'üne tekabül eden 460 milyona hükmediyordu. İngiltere'nin büyüme hikayesi 16. Yüzyılın sonunda başladı. 1588'de dünyanın en büyük gücü iddiasındaki İspanya'yı yenen I. Elizabeth liderliğindeki Britanya o günden itibaren büyüdü.

Okyanuslarda küresel güç olmak için verilecek savaşa hazır mıydı İngiltere? İngiltere o sırada yüzölçümü ve nüfus bakımından küçüktü. 16. yüzyıl sonlarında İngiltere'yi büyük yapan deniz ticareti, deniz ticareti bağlamında ele geçirilen sömürgeler ve ekonomik büyüme idi. İngiltere büyümek için donanmasını akıllıca kullanmaya başladı. Önlerinde önce İspanya ve Hollanda vardı. Arkasından rakip olarak Fransızlar da ortaya çıktı. İngiltere'nin başında bulunan güçlü krallar ama çoğunlukla kraliçeler güçlü uluslaşmanın merkezinde yer aldı. Güçlü idare ortaçağdan modern sürece geçişte çok etkin rol oynadılar.

İngiltere tahtını bekar olarak tek başına idare eden I. Elizabeth (1558-1603) dünyanın en güçlü donanmasına sahipti. İngiliz Kilisesi'ni tümüyle denetimine aldı. İspanya'dan kaçan Yahudi tüccar ve bilginlere de kucak açtı., Amerika kıtası ve Uzak Doğu'ya yayılmada onların sağladığı network ve beyin gücünden faydalandı.

Ardından Alman soyuna sahip Hanover Hanedanlığı (1714-1901) etkilerini hala devam ettiren bir süreci başlattı. Tartışmasız biçimde 19. Yüzyılda İngiltere dünyanın en güçlüsüydü. Yedi Yıl Savaşı'ndan (1756-1763) galip çıkan İngiltere Fransa'nın çok sayıdaki sömürgesini ele geçirdi. ABD 4 Temmuz 1776'da İngiltere'den bağımsız oldu. Ama İngiltere ile ABD arasında düşmanlık olmadı.

Sömürge imparatorluğu

1837'de tahta oturan Kraliçe Victoria 1901'de ölene kadar Britanya İmparatorluğu'nda yeni bir ihtişam devri başlattı. Yaklaşık 35 milyon kilometrekare olan topraklarda alan ve nüfus bakımından dünyanın dörtte biri onun egemenliğindeydi. 63 yıl 7 ay boyunca tahtta kalmayı başardı. Bu II. Elizabeth'in 70 yıl 7 aylık saltanatından daha az olsa da "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" tanımlaması onun zamanındaki sanayileşme, siyasal ve askeri genişleme, ekonomik ve kültürel değişimler neticesinde yapıldı. Victoria'dan sonra İngiltere'nin baş rollerde olduğu iki dünya savaşı Almanya ve müttefiklerine karşı yapıldı. Her ikisinde de İngiltere kazanan tarafta yer aldı. Nihayetinde 1685'te başlayan İngilizlerin başat güç olma süreci 1945'te bitti. İngiltere kazanan güç olmasına rağmen, gönüllü olarak küresel rolünü ABD'ye devretti.

Halkın desteğine muhtaç monarşi

Güçlü hükümdarlar ulusa önderlik ederek ulusal duyguyu güçlendirdi. Bir hedef etrafında ulusun tüm kesimlerini toplama siyasetini başarıya kavuşturdu. Güçlü yönetim İngiltere'nin toplumsal refaha ulaşmasına kayda değer katkı sağladı. Denizaşırı etkinlikler arttıkça deniz ticareti ve korsanlıktan elde edilen gelirler de arttı. Bu İngiltere'deki Londra gibi kentlerin limanlardan başlayarak gelişmesi ve büyümesini sağladı. İngiltere'de yıkıldıktan sonra yeniden yapılan ama I. Elizabeth devrinden beri varlığını sürdüren 1600 seyirci kapasiteli Tiyatro hala Shakespeare'in tarihsel oyunlarını kapalı gişe oynatıyor.

Shakespeare Kraliçe Elizabeth'i eleştirmesine rağmen sanatını devam ettirdi. Shakespeare çoğu oyunlarında kral ve kraliçeleri eleştiriyordu. Elizabeth kendisini eleştiren oyunları da izliyordu. Sanata karşı bu yaklaşımı Shakespeare gibi sanatçıları cesaretlendirmiştir. Victoria devrinde güçlenen basın organları da tahtta oturanları eleştirmekten kaçınmıyordu. Söz konusu eleştiriler taç sahiplerini zaman zaman zor duruma düşürse de belli sınırlarda kalmaya özen gösterdiklerinden esasen monarşik düzen için yıkıcı olmuyordu. Eleştiriler hem monarşiye savunma hakkı veriyor hem de halkın tepkilerinin büyümeden kontrol altına alınması için fırsat sağlamak gibi bir fonksiyon üstleniyordu.

Halkın desteğini almadan tacını taşıması kolay değildi. İngiliz Kraliyet Ailesinin kurucusu I. William'dan itibaren gelen feodal ve geleneksel kurallar İngiliz tacının kaderini belirliyordu. Magna Karta ile Kral'ın gücünü sınırlayan soylular halk ile monark arasında aracı konumda yer alarak siyasal ve ekonomik sistemin denge sağlayıcısı rolüne sahiptir. Elizabeth devrinde ülkenin toparlanıp güçlenmesi Magna Kartadan yaklaşık 350 yıl sonradır. Elizabeth otoriter bir kraliçe ama Magna Karta ile yazıya geçen veya geçmeyen kurallara sadık kaldı.

Keyfi davranan bir tiran olmadı. Kongreyi sıkça ziyaret ederdi. Tacını taşıdığı 45 yıl boyunca, tutumlu davrandı, dengeli siyaset güttü, Kongre ile çatışmak değil uzlaşmaktan yana siyaset uyguladı. 1688'den sonra Britanya açık bir toplum oldu. Demokratik bir toplum olmasa da görüşler açıkça tartışma imkanı buluyordu.

1688 yılından sonra İngiltere de Anayasal bir monarşi işlemeye başladı. İngiliz kralı kilisenin başı, Parlamenotu'nun ve hükümetin başkanı tacın sahibi ve ordunun başkomutanıydı ama Parlamento'ya hesap veren biriydi. Ülkenin yönetimi eskiden olduğu gibi kayıtsız şartsız iki dudağının arasında değildi. Tek elden yönetim İngiltere'de sonsuza kadar ortadan kalktı. Şanlı devrim işte bu demekti. Kral ülkeyi yönetmek için Parlementodan bir başbakan atıyordu. Bu başbakan ise seçimlerde en çok oy alan partinin başkanı idi. Şanlı devrim kan dökmeden bir anayasal monarşi devrimi yapıldı. Sosyal gelişime uygun kansız bir devrim yapıldı. İngiltere barışçı yoldan bir devrim yaptı. Şanlı devrim İngiltere'de değişimin siyasal olarak barışçı yoldan yapılmasına imkan verdi. Bundan sonra, İngiltere'de siyasi rekabet kan dökülmesine yol açmadı. İngiltere görece huzurlu ve özgür bir topluma dönüştü. Şanlı devrim göstermiştir ki, bir ülke dışarda büyümek için ilk önce kendi iç düzenini güçlendirmelidir. Bir ülkenin sınırları dışında yükselmesi içteki gücünün dışa doğru genişlemesidir. 1588 ile 1688 arasında geçen tam bir yüzyıl İngiltere'nin içten dışa doğru genişleme sancılarının yaşandığı bir süreç olmuştur.

II. Elizabeth

Britanya'da monarşik sistemin halen sürmesi, İngilizlerin yönetim anlayışında değişim ve dönüşümü kökten değil, tedricen ve sindirerek yaptıklarını göstermektedir. II. Elizabeth 1952'de tahta oturduğunda İngiliz Milletler Topluluğu, Birleşik Krallık, İngiliz devleti, İngiliz kilisesi ve milletin başı olarak bazı görevleri vardı. Bunların çoğu semboliktir. Ama her daim devlet, bayrak, kilise kavramları sembollerle ifade edilen cansız nesnelerdir. II. Elizabeth bu sembollere can veren kraliçe olarak güçlü bir imajın sahibi olmayı başardı. Britanya monarşisi halen 16 devletin başkanı ve toplam 56 üyeli MT'nun lideridir. Kraliçe II. Elizbeth Britanya'nın 1945 öncesinde hüküm sürdüğü topraklardaki tarihi bağlarını korumak için MT'na işlerlik kazandırdı.

Monarşiler bir anlamda ayin ve törenler rejimidir. Ayin ve törenler sembollerden inşa edilir. Belli bir amaca yönelik olarak sembollerle kuşatılmış törenler arzu edilen siyasi görüş doğrultusunda yapılır. Bu bağlamda icat edilen ama gelenek olarak adlandırılan uygulamalar tarihi veya siyasi pozisyonu meşrulaştırmak için kullanılır. İcat edilmiş olsa da gelenek olarak adlandırılan uygulamalar ne kadar derin bir geçmişe bağlanırsa o kadar güçlü olunacağı varsayılır. Bu yüzden Britanya Kraliyet törenlerinde kullanılan semboller çok eski tarihlere kadar geri gider. Mesela, erguvan rengi Fenike ve Roma medeniyetinde asalet rengidir. Bizans İmparatorluğu'nda tahta oturmanın temel şartı erguvan renkli odada doğmuş olmaktır. Yine kraliyet armasında bulunan tek boynuzlu at (Unicorn) mitolojide saflık ve masumluk sembolüdür ve kanını içenler ölümsüz olur ve onun canına kıyanlar lanetlenir. Çift başlı kartal M.Ö 3000'li yıllardan beri kullanılan bir semboldür. Doğunun ve batının hükümdarlığı anlamına gelir. Mezopotamya'dan Asya'ya ve Avrupa'ya geçmiştir. Eski Türkler, Selçuklular'da kullanıldığı gibi Bizans ve Kutsal Roma Germen İmparatorluğun'da da kullanılmıştır. Kraliçe'nin güç simgesi olarak elinde tuttuğu asa da M.Ö. 3000'li yıllarda Mısır'da aynı anlama sahipti. Hz. Musa ve Hz. İsa'nın asaları da dünyevi ve uhrevi iktidar sahipliğini sembolize eder. Kraliçe'nin başındaki taç sömürge topraklardan gelen kıymetli taşlardan oluşur. Bu taçtaki en kıymetli taş da Hindistan'dan gelendir. Bu taç dünyevi ve uhrevi liderliği elinde tutan monarkın iki gücünü simgeler. Haç şeklinde dörde bölünmüştür. Bu şekil aynı zamanda dünyanın kuzey-güney, doğu-batı yönlerini de temsil ederek güneş batmayan imparatorluk iddiasını merkeze almıştır. Aynı zamanda insanlık tarihin kadim iktidar sembollerini de Britanya tacı altında toplayarak tarihi devirlerin ve yeryüzünün tümünü kapsama iddiasını edinmiştir.

Victoria çağında büyüyen Britanya, sömürge topraklarında monarşinin imajını güçlendirmek için imparatorluğu simgeleyen öğelerin temsiline ve yayılmasına önem verdi. Bu sırada sergilenen politikalar II. Elizabeth devrinde sürdürüldü. Bunlar devlet törenleri, modern protokol uygulamaları, şehir mimarisinde yer almaya başlayan Angilikan Kiliseleri, (ki bunlardan biri de İstanbul Taksim'de 1868 yılında açılmıştır) Kraliyet armalarının süslediği kamu binaları, okullardaki törenler, hanedan üyelerinin doğum günü ve evlilik merasimleri, çeşitli vesilelerle ihdas edilen madalya ve nişanların dünyanın dört bir tarafında dağıtılması, Kraliçe'nin fotoğraflarının basında yer alması ve özel albümler yapılarak dağıtılması iktidar gücünün sembolleri olarak monarşik gücün tebaasıyla arasında duygusal bağlar kurulmasını sağladı. Bu bağlamda, British Counsil, Futbol, Tenis ve Kriket gibi spor organizasyonları, MI5 ve MI6 gibi istihbarat kuruluşları, BBC başta olmak üzere haber ajansları ile magazin basını ve Sinema-TV kuruluşları kraliçenin imajını dünyaya yayan unsurlar olmuştur. Kraliçe II. Elizabeth ise 70 yılı aşan iktidarında monarşinin gücünü arkasındaki ekonomik ve siyasal sistemin kendisine sağladığı imkanlarla sürdürdü.

[email protected]