Moskova saldırısının ardında ne var?

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
26.03.2024

Vladimir Putin'in seçimden zaferle çıkmasından çok kısa bir süre sonra Rusya'da terör saldırısı gerçekleşmesi zamanlaması açısından düşündürücüdür. Fakat bu gelişme ile sınırlı kalmayan, aynı anda pek çok uluslararası faktörü de içinde barındıran bir süreç söz konusudur. Bu bağlamda Ukrayna, İsrail ve Yemen'deki gelişmelere bakmak faydalı olacaktır.


Moskova saldırısının ardında ne var?

22 Mart 2024 Cuma günü Rusya'da Crocus City Hall'de yaşanan terör eylemi sonrasında uluslararası alanda DEAŞ ve terörizm konusu yeniden gündeme geldi. Bu saldırıda adı geçen DEAŞ-Horasan terör yapısı, 2013 yılında El Kaide'nin Pakistan-Afganistan bölgesindeki koluna verilen isim. Ancak her ne kadar ilk aşamada terör saldırısını bu yapı üstlenmiş olsa da, Rus yetkili mercileri konuya ihtiyatlı yaklaşmaktadır. Tutuklanan dört şüpheli hızla yargılanmaya başlanırken ülkede 24 Mart ulusal yas günü ilan edilmiştir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise bu eylem sonrasında teröristlerin ve terörizmin arkasında duranların cezalandırılacağını açıklamıştır.

Nitekim Cuma akşamı Rusya'nın başkenti Moskova'da gerçekleşen bu terör saldırısı esasında Rusya'nın tarihsel geçmişi ile ele alındığında 1990'ların terör saldırılarını yeniden zihinlerde canlandırdı. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönem içinde ülkede var olan karmaşa ve travma sürecinde Rusya'nın karşı karşıya olduğu pek çok terör saldırısı söz konusudur. 1990'lı yıllardan 2000'lerin başına kadar özellikle Kafkasya odağında ülkede pek çok terör eylemi görülmüştür. Ancak son on yıl içinde bu derece büyük ve geniş kapsamlı bir terör eylemi yaşanmamıştı.

Crocus City Hall'de yaşanan terör saldırısı ile yeniden siviller hedef alınmış ve yaklaşık 130'un üzerinde kişi hayatını kaybetmiştir. Rusya ilk aşamada tüm dünyadan ve elbette bir anlamda dolaylı olarak savaş sürdürdüğü Batı'dan da terör konusuna destek açıklamaları beklemiş olsa da, beklenen açıklamalar sadece "saldırıyı gerçekleştiren Ukrayna değil" temelinde kalmıştır. Ayrıca tarihsel olarak da büyük terör olaylarının yaşandığı ülkede bu terör saldırısının Vladimir Putin'in seçilmesinden çok kısa bir süre sonra gerçekleşmesi zamanlaması açısından da düşündürücüdür. Elbette süreç sadece Putin'in yeniden devlet başkanı seçilmesi ve ulusal birlik mesajları verilmesi kapsamında tek boyutlu değildir. Bu durum, aynı anda pek çok uluslararası faktörü de içinde barındıran bir süreç ekseninde çok faktörlü nedenler sarmalını karşımıza çıkarmaktadır.

Uluslararası konjonktür

Saldırının gerçekleşmesinden kısa bir süre önce uluslararası alanda yaşanan gelişmelere odaklanmak faydalı olacaktır. İlk olarak 2022 Şubat ayından bu yana devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı bu dönemde zirve noktasına ulaşmıştı denebilir. Bunun nedeni son dönemde Fransa Devlet Başkanı Macron'un açıklamaları ile iyice gerginleşen NATO/Batı ve Rusya hatları idi. Macron, Rusya'nın ne pahasına olursa olsun yenilmesi gerektiğini söylerken, bu tarz bir terör saldırısını kendisi de beklemekte miydi? Durum elbette sadece Macron ya da Fransa bağlamında değil, aynı zamanda Batı desteği ile vekâlet savaşını devam ettiren Ukrayna açsından da düşünülmeli. Bunun en temel nedeni ise son günlerde Batı'nın desteğinin azalmasıdır. Ukrayna konusunda uluslararası alanda devam eden yardımlar özellikle son aylarda azalmakla birlikte, askeri teçhizat sağlanmasında sorunların yaşandığı görülmekte idi. Keza ABD cephesinde de yardımlar sınırlandırılmış durumda. ABD'de başkanlık seçimleri yaklaşırken Kiev'e olan destek de azalmaya başlamıştı.

Bir diğer konu yaptırımlar. Rusya, Batı'nın beklediği yıkım ile karşı karşıya kalmamış ve BRİCS başta olmak üzere çeşitli alternatif yaratımlar ile süreç içinde karşılıklı bağımlılıkların sadece Batı ile olmadığı gerçeğini göstermişti. Sonuç olarak Batılı pek çok kaynak ve haber sitesi savaşın Rusya lehine değiştiğini açıklamaya başladı.

Bir diğer faktör ise 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail'in, Gazze'de devam ettirildiği insanlık dışı operasyonlar kapsamında düşünülmelidir. İsrail'in gerçekleştirdiği Gazze saldırılarında sivil kaybının gün geçtikçe artması uluslararası kamuoyunu rahatsız ederken, özellikle ABD'nin burada sağlamış olduğu İsrail desteği (maddi ve manevi) var olan küresel ahlak ve moral yaklaşımlarını yeniden sorgulatmıştır. Keza II. Dünya Savaşı döneminde soykırım ile karşı karşıya kalan Yahudilerin yaşadıkları da özellikle insan hakları bağlamında Gazze'de sivil halkın öldürülmesi ile yeniden gündeme gelmiştir. Uluslararası kamuoyu nezdinde Siyonizm'in yarattığı kaos, var olan uluslararası normların sorgulandığı bir dönemi başlatmıştır. Bu durum ulusal ve uluslararası alanda (ABD'nin başkanlık seçimleri başta olmak üzere) Biden'a karşı tutumları da değiştirmeye başlamıştır. Son noktada İsrail ve ABD'nin yeni bir çatışma alanı yarattığı gerçeği gözler önüne serilmiştir. Bugün hayatını kaybeden sivillerin 32 bini geçtiği Gazze'de, 14 binden fazla çocuk ölmüştür. Bu kapsamda Rusya'nın, Gazze konusunda da İsrail karşıtı yaklaşımı ve açıklamaları süreç içinde tarafları da karşı karşıya getirmiştir.

İsrail'e verilen destek

Rusya'nın son dönemde Yemen ile sürdürdüğü ilişkiler de mercek altına alınmalıdır. Bilindiği gibi İsrail'in Gazze'deki saldırılarına tepki olarak Yemen'deki Husiler, Ekim 2023'ten itibaren İsrailli şirketlere bağlı gemilere dron ve füzelerle saldırılar gerçekleştirmekte idi. Burada ABD ve İngiliz gemileri de hedef alındı. Buna karşılık ABD ve İngiliz savaş uçakları da bölgede karşı saldırılar gerçekleştirdi. Esasında Kızıldeniz'in uluslararası geçiş güzergâhı olarak sistemdeki önemi unutulmamalıdır. Süveyş Kanalı üzerinden bölgeye ulaşan ticaret akışı önemlidir. Dolayısıyla dünya ticaretinin ve deniz taşımacılığı geçişlerinin küresel ticareti tehdit edecek şekilde saldırılara maruz kalması, süreçte pek çok mali sorun ve gecikme yaşanmasına yol açmaktadır. Ancak, Batı cephesinde tüm bunlar yaşanırken Rus ve Çin gemilerinin bölgede güvenli geçiş garantisi alacağına dair açıklamaların olması dikkat çekmektedir. Bu kapsamda da ABD başta olmak üzere İsrail'e destek veren ülkeler geçişlerde sorun yaşarken; 2022 Şubat ayından bu yana Batı yaptırımları ile karşı karşıya olan Rusya'nın geçiş garantisi alması Batı'nın istemediği bir tablodur.

Bu gelişmeler bağlamında 22 Mart'ta gerçekleşen terör saldırıları bir kez daha yorumlanmalıdır. Uluslararası alanda tesadüfler mi, yoksa çıkarlar mı sistemde gerçekleşen eylemleri belirler bu soru tekrar sorulmalıdır. Ancak yaşanan tüm trajedilerin en temel ortak konusu hedef alınan siviller ve masumlardır. Sistemde çok kutupluluk arayışı devam ederken baskın tek hegemon güç mücadelesinin yaratacağı etkilerin arka planı derin araçsallaştırma ve çatışmaları karşımıza çıkarmaktadır. Bu bağlamda Rusya'da yaşanan ya da dünyanın başka bir bölgesinde yaşanan her sivil can kaybı bir sistem ve güç eleştirisini de beraberinde getirmelidir.

[email protected]