Muhafazakar demokrat bir politikanın temel özellikleri

Dr. Murat Yılmaz / Siyaset Bilimci
6.05.2023

Muhafazakarlar, yaygın olarak paylaşılan yanlış bir kanaatin aksine, değişime karşı değildirler. Onların karşı oldukları, radikal değişim projeleridir. Toplumun kendiliğinden bir süreç içinde tedrici bir değişimle değişmesini tanır ve siyasetin bu süreçte toplumsal yapı ve kurumları tahrip etmeyecek bir yol izlemesi gerektiğini savunurlar.


Muhafazakar demokrat bir politikanın temel özellikleri

Türkiye, 14 Mayıs 2023'de seçimlere giderken siyasi ideolojiler etrafında bir tartışma yaşanmadı. Cumhur İttifakı genel olarak muhafazakar ortak paydada birleşirken, Millet İttifakı da muhafazakarları ikna ederek oy oranını artırmaya çalışıyor. Bu bakımdan önümüzdeki dönemde Türkiye'nin, dünyanın ve değişimin karşısında muhafazakar ideolojinin ve politikanın temel özelliklerini hatırlamak ve tartışmak yerinde olacaktır.

Muhafazakarlık, yaklaşık iki yüz yıllık tarihsel arka plana sahip bir düşünce geleneği ve günümüzde daha çok Anglo-Amerika dünyasında temsil edilen bir siyasi ideolojidir. Özellikle son yirmi yılda yeniden ilgi görmeye başlayan muhafazakarlık, Amerika ve İngiltere'de ya iktidar ortağı, ya da en önemli iktidar alternatifi olarak varlığını sürdürmektedir. Bu yönüyle muhafazakarlığın, Batı liberal demokrasilerinde önemli ve saygın bir yeri vardır.

Büyük değişim talebi

Muhafazakarlık, çağdaş siyasi ideolojilerden birisi olarak, sosyalizmin çöküşünden sonra, liberalizmle birlikte günümüz siyasetinde varlığını ve ağırlığını hissettirmektedir. Türkiye'de bu akım hem yeterince bilinmemekte, hem de genellikle olumsuz bir anlamda kullanılmaktadır. Bunun nedeni, Tanzimattan bu yana radikal değişim projelerinin Türkiye aydınları arasında tek kurtuluş yöntemi olarak kabul edilmesini ve toplumu baştan aşağıya yeniden kurmanın doğru bir yöntem sanılmasını öngören egemen felsefi ve siyasi gelenektedir. Değişimi değişim adına olumlayan bu projeler, daha itidalli veya mütevazı önerileri yetersiz bulan ve kısa zamanda çok büyük değişim isteyen aydın ve bürokratlara çekici geldiğinden dolayı, Batıdaki bu büyük fikir akımı ve düşünce geleneği yeterince bilinmemiş, öğrenilmeye bile değer bulunmamıştır. Oysa günümüzde muhafazakarlık, Batı medeniyetini var eden siyasi düşünce geleneğinin ayrılmaz ve önemli bir damarı olarak önemini korumaktadır. Amerika'da Cumhuriyetçi Parti, İngiltere'de Muhafazakar Parti ve diğer birçok Batı demokrasisinde başka isimler altında güçlü bir biçimde temsil edilmektedir.

Muhafazakarlık, içinde doğup geliştiği tarihsel süreç içinde çeşitli değişimler yaşamış olmakla birlikte, muhafazakar bir demokrat çizginin temel özelliklerini ayırt etmek ve muhafazakar bir demokratın portresini resmedebilmek mümkündür. Başka bir ifadeyle, geçmişten günümüze gelen muhafazakar siyasi çizginin temel duyarlılıklarını ve muhafazakar bir politikacının belirgin özelliklerinin neler olduğunu tespit edebiliriz.

Aile ve din

Toplumu yaşayan bir organizma olarak gören muhafazakarlık, onu oluşturan her parçanın birbiriyle uyum içinde olması gereğine inanır. Onlara göre toplum, yaşayan, nefes alan ve büyüyen bir beden gibidir. Bu bedenin en önemli parçaları ise, başta aile olmak üzere, bireyle devlet arasındaki ara kurumlardır. Liberallerden farklı olarak muhafazakarlar, bireyi yalnız ve savunmasız bırakmamak için aile, din ve geleneksel yapıların önemli ve korunmaya değer olduğuna inanırlar. Bu bağlamda muhafazakarlar, liberalizmin bireyden ve sosyalizmin sınıftan hareket etmesine karşılık en küçük ve en gerçek birim olarak gördükleri aileden hareket ederler. Muhafazakar iktidarlar, aileyi korumaya yönelik programları hayata geçirmeye çalışırlar. (Türkiye'de de 1980 sonrası Ronald Reagan ve Margaret Thatcher'ın temsil ettiği muhafazakar politikanın bir yansıması olarak, örneğin Aile Araştırma Kurumundan söz etmek mümkündür). Din de, muhafazakar bir demokrat açısından korunması gereken bir değeri ifade etmektedir. Bunun için mutlaka dindar olmaya gerek yoktur; örneğin bazı Batılı ateist muhafazakarlar da toplumu bir arada tutan bir harç veya çimento olarak gördükleri dinin önemini savunurlar.

Muhafazakarlar, geçmişten gelen ve bir toplumu toplum yapan özgün değerlerin önemine vurgu yaparlar. Onlara göre, tıpkı bir insan gibi, toplumların da hafızası, onlara ortak bir ruh veren anıları vardır. Her toplumun kendine özgü, saygı gösterilmesi gereken değerleri ve kurumları vardır ve bunlar, evrensel geçerliliğe sahip olduğu iddia edilen teorilere kurban edilmemelidir.

'Adam etme' projeleri

Muhafazakarlığın toplumsal değişime bakışı da onları diğer ideolojilerden, özellikle de radikallerden ayıran önemli bir ayrımdır. Muhafazakarlar, yaygın olarak paylaşılan yanlış bir kanaatin aksine, değişime karşı değildirler. Onların karşı oldukları, radikal değişim projeleridir. Toplumun kendiliğinden bir süreç içinde tedrici bir değişimle değişmesini tanır ve siyasetin bu süreçte toplumsal yapı ve kurumları tahrip etmeyecek bir yol izlemesi gerektiğini savunurlar. Bu nedenle radikal ve devrimci değil, itidalli veya evrimci bir siyasetten yanadırlar. Türkiye'de bunun karşılığı, toplumun özellikle jakoben tarzda yukarıdan aşağıya bir yöntemle "adam edilmesi"ni öngören türden değişim projelerine karşı olmak, toplumu oluşturan kurumlara ve değerlere saygı göstermektir.

Ekonomik politika anlamında muhafazakarlığın liberalizm ve sosyalizm kadar iddialı bir politika izlediğinden söz edilemez. Onsekizinci Yüzyılda, muhafazakarlığın kurucusu olarak görülen Edmund Burke, serbest piyasayı güçlü bir biçimde savunurken, Ondokuzuncu yüzyılda Benjamin Disraeli Muhafazakar Partiyi müdahaleci ve yeniden dağıtımcı bir çizgiye getirmiş; Yirminci Yüzyılın sonlarında ise Margaret Thatcher ile refah devletçi mutabakattan vazgeçilerek, yeniden girişimcilik ve serbest piyasa gibi değerlere dönülmüştür. Bu anlamda muhafazakarlık, ekonomi konusunda daha pragmatik bir politikayı temsil etmiştir. Sosyalizmin ekonomi politikasına hiçbir zaman sıcak bakmamış, ancak serbest piyasayı da koşulsuz desteklemek zorunda hissetmemiştir. Muhafazakarlar için önemli olan, büyük bir aile olarak gördükleri toplumu bir arada tutmaktır; bunun için temelde serbest piyasayı savunmakla birlikte, yeri geldiğinde piyasaya müdahale ederek güçsüz ve zayıf olanlar lehine bazı düzenlemeler yapmanın da gereğine inanırlar. Kısacası serbest piyasa, liberallerin aksine onlar açısından ideolojik tutarlılığın mutlak bir gereği değildir.

Muhafazakar demokratlar, bireyden çok ara kurumlara vurgu yapmalarının, aileyi ve ahlakı korumayı öncelikli bir kaygı olarak görmelerinin, demokrasi konusunda onlara yöneltilen eleştirileri haklı çıkarmadığına inanırlar. Çünkü onlara göre diğer ideolojilerden farklı olarak muhafazakarlığın, demokrasiyi daha güçlü ve korunaklı kılan birçok özelliği vardır.

Onlara göre, her şeyden önce, evrimci bir değişimden yana olmayıp, "geri dönüşü olmayan siyasi değişim projelerine" kapıyı kapatmış olmaları, demokrasinin telafisi mümkün olmayacak biçimde tahrip edilmesini önleyici bir ilkeyi ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle, muhafazakar duyarlılık, maceraperest liderlerin veya radikal projelerin, demokrasiyi ortadan kaldırmalarına karşı zorlu bir engeldir.

Birey ile devlet arasındaki toplumsal ve ekonomik kurumlara, kiliseye ve diğer geleneksel yapılara önem verdiklerinden dolayı, kendilerini demokrasinin bir sigortası olarak görürüler. Onlara göre muhafazakarlığın bu özelliği, liberal demokrasinin bu yapıları birey lehine çözerek onu devlet veya otorite karşısında aciz ve silahsız bırakmasına izin vermemektedir.

Demokrasi lehine diğer bir argüman da, muhafazakarlığın siyasete biçtiği sınırlı alandır. Muhafazakar demokratlar, siyaseti sınırlı ve pragmatik bir etkinlik alanı olarak gördüklerinden dolayı, siyasetin ve bu çerçevede demokrasinin, daha güzel bir dünyaya giden yolda sadece sınırlı bir işlevi olduğuna inanırlar. Bunun doğal sonucu, toplumsal organizmayı bozabilecek bir politizasyona yol vermemesidir.

Muhafazakar demokratlar, liberal veya sol çevrelerden farklı bir özgürlük kavrayışına sahiptirler. Bu nedenle, günümüzde sıkça tartışılan evlilik dışı yaşam, eşcinsellik, "cinsiyet değiştirme hakkı", uyuşturucunun serbest bırakılması ve ötenazi gibi taleplere sıcak bakmazlar. Onlara göre bunlar, bir toplumu kemiren hastalıklı durumlar olup, özgürlükler kapsamında yer almazlar. Özgürlük de, tarihi tecrübeden, dinden ve gelenekten kopuk bir biçimde algılanmaması gereken somut bir değeri ifade etmektedir ve bireyin hakları da bu çerçevede ele alınmalıdır.

Devletin sınırları

Muhafazakarlar, devletin sınırlı olası gerektiği konusunda genellikle liberallerle hemfikirdirler. Duyarlı oldukları ve devletin müdahale edemeyeceği alanlar olarak gördükleri aile, din gibi alanlarda, dıştan müdahalenin doğal yapıyı bozacağına ve amaçlanmamış olumsuz sonuçlar doğuracağına inanırlar.

Bu yönleriyle muhafazakarlık, çağdaş demokratik sistemlerde önemli bir yer işgal etmektedir. Türkiye'de de bu akımın siyaset dünyamızı zenginleştirmek ve yaşadığımız sorunlara çözüm üretebilmek için tanınması ve önerilerine kulak verilmesi bu bakımdan yararlı olacaktır.

[email protected]