Muhafazakar devrimcinin son seçimi

Emin İleri – Gazeteci, Siyasal İletişimci
12.03.2024

AK Parti iktidarları döneminde savunma sanayiinde yerlilik oranını yüzde 20'den yüzde 80'e çıkarıldı. Türkiye neredeyse Fatih Sultan Mehmed zamanından bu yana ilk defa kendi silahını kendisi yapmaya başladı. İmal edilen SİHA'lar Amerikalı siyaset kuramcısı Francis Fukuyama'ya göre dünya savaş konseptini değiştirdi.


Muhafazakar devrimcinin son seçimi

Türkiye Cumhuriyeti 100. yılını geride bırakırken bu süreç içerisinde dört önemli isim sayılır. Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, demokrasiye geçişi sağlayan ve revizyonist Adnan Menderes, Anadolu aydınlanmasını başlatan Turgut Özal ve özgürlüklerle beraber kalkınma atağını başlatan devrimci Recep Tayyip Erdoğan.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Gençlik Vakfı tarafından 8 Mart'ta düzenlenen 7. Gençlik Buluşması'nda seçimlerle ilgili, "Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. 1 Nisan'dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım." dedi.

"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" derler. Bu vesileyle cumhuriyetin çeyrek asrına damga vuran Erdoğan'ın siyaset sahnesine çıktığından bugüne neler yaptığını, girdiği her seçimi nasıl ve neden kazandığını ve her şeye rağmen halk desteğinin devamının sebebini anlama açısından kısa bir hafıza tazeleme turuna çıkalım.

Erdoğan, merhum Necmettin Erbakan'ın 1972'de kurduğu Milli Selamet Partisi'nde (MSP) gençlik kollarına üye olup resmen siyasete resmen atıldı. Erdoğan'ın 1976'da MSP Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı olduktan sonra Türkiye siyasetine silinemez bir şekilde damga vuracağını kimse bilmiyordu belki de.

MSP içinde kısa sürede yükselen Erdoğan, İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı'nı 12 Eylül askeri darbesine kadar sürdürdü. 1983'te MSP'nin devamı niteliğindeki Refah Partisi ile siyasete kaldığı yerden devam eden Erdoğan, sırasıyla Beyoğlu ilçe Başkanı, İstanbul İl Başkanı olmakla birlikte Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi seçildi. 1987'de ilk kez milletvekilliği için aday oldu fakat seçilemedi. 1989 yerel seçimlerinde Beyoğlu belediye başkanlığına aday olan Erdoğan, seçimi bin 500 oy farkıyla kaybetti. 1991 genel seçimlerinde milletvekili seçildi. Partinin ikinci sıra adayı Mustafa Baş'ın itirazı üzerine mazbatası iptal edildi. Bu Erdoğan için siyasette üçüncü 'seçilememe' durumu oldu.

Erdoğan'ın siyasi kariyerindeki dönüm noktası ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazandığı 1994'teki yerel seçimlerdi. Bu aynı zamanda Türkiye için de bir dönüm noktasıydı. İstanbul'da çözülemeyen altyapı sorunlarını çözdü. Su sorunu, çöp rezaleti, trafik ve ulaşım noktasında ürettiği çözümler onu devletin zirvesine taşıyacak çalışmaların ilk adımlarıydı. Ancak bu çalışmalarından ziyade onu Türkiye'nin gündemine taşıyacak olay, 12 Aralık 1997'de Siirt'te okuduğu 'Asker duası' şiiriydi.

"Minareler süngü, kubbeler miğfer

Camiler kışlamız, müminler asker

Bu ilahi ordu dinimi bekler

Allahu Ekber, Allahu Ekber."

Okuduğu şiirden dolayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi "Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği' gerekçesiyle hakkında dava açtı. Erdoğan 44 yaşındayken 1998'de bir yıl hapis ve 860 bin lira ağır para cezasına çarptırılarak siyasetten de men edildi. 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevi'ne giren Erdoğan, infaz yasası gereği dört aya düşen ceza süresini burada geçirdi.

Muhafazakar demokrat

Dönemin medyası ve hakim siyaseti, Erdoğan'ın siyasi hayatını bitirdiklerini anons ederken o ise hapishanede Zümrüdüanka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğdu. Erdoğan hapisten çıktıktan sonra eski yol arkadaşlarıyla beraber farklı görüşlerden insanları da bir araya getirerek 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurdu. Erdoğan, partisinin kamuoyuna deklare edilmesinin ardından yaptığı ilk konuşmada partinin durduğu yeri 'muhafazakâr demokrat' olarak açıklarken "Bugünden sonra Türkiye'mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." diyecekti. Nitekim dediği gibi de oldu.

AK Parti 3 Kasım 2002 genel seçimlerini kazanarak yüzde 34,29 oyla tek başına iktidar oldu. Siyasi yasağı devam eden Erdoğan, Deniz Baykal liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi'nin desteğiyle yapılan anayasa değişikliği ile bu engeli kaldırdı. Erdoğan, 59. Hükümetin başbakanı olarak göreve başladığında Türkiye ekonomik krizin etkisindeydi. İşsizlik artmış, ekonomik büyüme durma noktasına gelmişti. AK Parti ilk döneminde ekonomiye odaklanarak eğitim, sağlık, ulaştırma ve sosyal politikalar gibi alanlarda yoğun yatırımlar gerçekleştirdi. O dönemde Avrupa Birliği perspektifine bağlı kalsa da vesayetin kılıcı devamlı ensesinde duruyordu.

Erdoğan başbakan olduğunda İslam dininin inançlarını ifade ve pratik etme açısından Türkiye'deki duruma nispetle eşinin ve kızlarının başörtüsü, içki içmemesi hepsi "ciddi sorundu" ve "devleti tehdit eden" unsurlardı. Nitekim 2007'de Emine Erdoğan Ankara GATA'da tedavi gören Nejat Uygur'u ziyaret etmek istemiş ve başbakanın eşi başörtülü diye hastaneye alınmamıştı. Başbakanın emrindeki askeri hastane, başbakanın eşini inancı gereği giyindiği için hastaneye almama cüreti ve küstahlığını gösterebiliyordu. Neyse ki 2011'de yapılan düzenlemeyle GATA tüm halka açılmış oldu.

Özellikle 2007'de eşi başörtülü olan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasın diye genelkurmayın yayınladığı 27 Nisan e-Muhtıra, tertip edilen cumhuriyet mitingleri ve Anayasa Mahkemesi'nin skandal 367 kararı vesayetin gücünü gösterdiği son hamlelerdendi. Bu gelişmeden sonra 22 Temmuz'da yapılan genel seçimlerde AK Parti oyunu yüzde 47'ye yükseltti.

Türkiye'nin siyasi hayatında kırılma yaratan en önemli gelişmelerden birisi cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de içeren Anayasa değişikliği referandumu idi. 21 Ekim 2007'de yapılan referandumda halkın yüzde 68.95'i 'evet' diyerek bu değişikliği onayladı. Ondan sonraki süreçte Erdoğan'ın devrimci siyaseti sahneye çıktı.

Devrimci sürecin başlangıcı

Başörtüsüne "türban" diyerek, başörtüsü ve aslında onun üzerinden İslam düşmanlığını perdelemeye çalışan ve onlarca yıl etkili olan sisteme karşılık nihayet Türkiye'de inancını ifade etme özgürlüğü dahilinde genç kızların başörtülü olarak okuma imkanı 2008'de hayata geçti. Ancak kamu görevlisi olarak çalışma yasağı devam ediyordu. 2013'te hazırlanan 'Demokratikleşme paketi' kapsamında kamuda ve özel sektörde başörtülü olarak çalışma özgürlüğü başladı.

İşyerlerinde, kamu kurumlarında, ulaşım duraklarında mescitler açıldı. Daha önce blucinli öğrencilerin namaz kıyafeti giyip, üniversite kazan dairesinde namaz kılmasını korku efektleriyle duyuran ana haber bültenleri vardı.

Önceki dönemlerde İmam Hatip mezunlarının yükseköğrenim için tek seçeneği yüksek İslam Enstitüsü, İlahiyat Fakülteleriyken, 2011'da yapılan düzenlemeyle bu ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Bir yıl sonra da İmam Hatip ortaokulları yeniden eğitime başladı.

Bir İslami ibadet şekli olan kurban kesme pratiğine karşılık, postunu Türk Hava Kurumu'na vermeyen ve muhtelif yardım derneğine verenler ve toplayanlar "terörist faaliyet" gibi görülür, 'filanca yerde şu kadar kurban derisi ele geçirildi' diye haberler gazete manşetleri ve ana haber bültenlerinde başköşede yayınlanırdı. Erdoğan liderliğinde verilen mücadele sonucu tüm bu absürtlükler tarihin kirli sayfaları arasına gönderildi.

Türkiye, yeryüzünde haftalık ibadet gününden geçtim, ibadet saati özgürlüğünü tanımayan tek ülkeydi. Merhum Özal döneminde 'Cumhurbaşkanı Cuma'ya gidecek mi' diye manşet atılan ve 'takunya sesi' diye tarif edilen namaz ile ilgili düzenleme ancak Ocak 2016'da yapıldı. Bu düzenlemeyle fişlenme korkusu yaşamadan kamu çalışanları cuma namazına gidebiliyor. Dini inancını ifade etmek, pratik etmek isteyen insanlar da artık seküler yaşamı tercih eden insanlarla hak ve hürriyet açısından kanun önünde ve uygulamada eşitlendi.

Alevi açılımı kapsamında ise 2009 ve 2010 yıllarında düzenlenen çalıştaylarda, Alevi vatandaşların sorun ve talepleri ele alındı. Alevi Çalıştayları Nihai Raporu hazırlandı. Çalıştaylar sonrasında Sivas'taki Madımak Oteli, kamulaştırılıp yenilendi ve Bilim ve Kültür Merkezi olarak düzenlendi. Yine bu kapsamda Nevşehir Üniversitesinin ismi Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirildi. Alevi açılımı sürecinin en önemli aşamasına, Erdoğan'ın 7 Ekim 2022'de İstanbul'daki Şahkulu Sultan Dergahı ve Cemevi'ni ziyaretiyle geçildi. Bu ziyaretten bir ay sonra Alevi-Bektaşi kültürünün araştırılması ve cemevleriyle ilgili iş ve işlemleri yürütmek amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruldu.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devamedegelen Kürt meselesini çözmeye niyetlenen Erdoğan, 2009'da 'Demokratik açılım' olarak başlayıp daha sonra 'Çözüm Süreci'ne evrilecek olan milli birlik ve kardeşlik projesini başlattı. Süreç kapsamında Kürt ve Kürtçeye yönelik ret ve inkar rafa kaldırıldı. Daha sonra TRT Kurdi olacak ve 24 saat Kürtçe yayın yapacak TRT 6 2009'da yayın hayatına başladı. 2012'de ise Anadolu Ajansı Kürtçe'nin Kurmanci ve Sorani lehçelerinden abonelerine haber servisine başladı.

Süreç kapsamında 2010'da yapılan düzenlemelerle özel kanalların farklı dil ve lehçelerde 24 saat yayın yapmasına izin verildi, farklı dil ve lehçelerde enstitü, araştırma merkezi kurulması yönünde YÖK karar aldı, Yaşayan Diller Enstitüsü kuruldu. Nitekim şu an Türkiye'de Kürdoloji ile ilgili lisans, yüksek lisans ve doktora alanında altı üniversitede eğitim veriliyor. Yine 2011'de Dersim katliamı ile ilgili devlet adına özür dileyen Erdoğan, toplumsal barış adına çok devrimci bir adım attı. "Andımız" diye tabir edilen ırkçı metnin okullarda okutulması kaldırıldı. Daha farklı bir şekilde sonuçlanması planlanan Çözüm Süreci, PKK ve Fetullahçıların müdahalesiyle sonlanarak 2015'te "buz dolabına" kaldırıldı.

15 Temmuz darbe girişimi vs halk devrimi

Türkiye'de başlayan bu değişim ve normalleşme süreci çeşitli yollar ve aktörlerle kesilmeye çalışıldı. 7 Şubat MİT krizi, Gezi Parkı eylemleri, 17-25 Aralık operasyonları ve hendek olaylarıyla akamete uğratılmayınca Fetullahçıların öncülüğündeki ordu devreye girecekti.

AK Parti'nin kuruluşundan bu yana devamedegelen sessiz ve kansız devrime 15 Temmuz 2016'da kan bulaştı. Fetullahçı darbeye karşı seçilmiş meşru devlet başkanı olarak Erdoğan'ın darbeye karşı halkı sokağa çağırmasıyla birlikte Türkiye yepyeni bir dönüm noktası yaşadı. Darbenin tetiklediği bir halk devrimi yaşandı. Öncüsü mütedeyyin halk olan bir devrim. İstiklal Harbi'nden sonra ilk kez gerçek anlamda halk o gece egemenliğe el koydu. Gerçek anlamda 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletin' oldu. Bu devrimin yüzü ve lideri de Recep Tayyip Erdoğan'dır.

Devrim sonrasında Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri devlet içinde tasfiye edilirken önemli adımlar da hayata geçirildi. Bunun en önemli adımı Başkanlık Sistemine geçilmesi. Yeni sistemle beraber devlet yeniden yapılandı. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanarak ordunun siyaset üzerindeki etkisi kontrol altına alındı. Diğer taraftan İmam Hatip Lisesi mezunlarına subay olma hakkı tanınarak bir haksızlık daha ortadan kaldırıldı. Hava ve Deniz Harp Okulları'na da imparatorluk döneminden bu yana ilk defa cami inşa edildi.

Başta Erbakan olmak üzere mütedeyyin kesimin en büyük arzusu olan Ayasofya'nın ibadete açılması 2020'de gerçekleşti. Taksim Camii'nin temelleri ise Şubat 2017'de atıldı. Cami, mayıs 2021'de ibadete açıldı.

Türkiye dış politikada da muhataplarıyla göz hizasında ilişki kurma seviyesine Erdoğan sayesinde çıktı. Kafkasya'dan Orta Doğu'ya, Balkanlardan Kuzey Afrika'ya kadar etkin bir güç haline gelen Türkiye, henüz oyun kurucu olmasa bile çok güçlü bir oyun bozucu konumuna çıktı. Yine AK Parti iktidarları döneminde savunma sanayiinde yerlilik oranını yüzde 20'den yüzde 80'e çıkarıldı. Türkiye neredeyse Fatih Sultan Mehmed zamanından bu yana ilk defa kendi silahını kendisi yapmaya başladı. İmal edilen SİHA'lar Amerikalı siyaset kuramcısı Francis Fukuyama'ya göre dünya savaş konseptini değiştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ekim 2022'de TÜGVA'nın 6. Gençlik Buluşması'nda, her yeniliğin her devrimin her reformun türlü engellerle karşılaşacağını belirterek, "Benim karşımda şu anda muhafazakar devrimciler var. Ben muhafazakar devrimcilerle 2023'ü evelallah başarıyla bitireceğimize inanıyorum" demişti. Nitekim 2023'te seçim zaferle tamamladı.

Tüm bu devrimleri Erdoğan halktan aldığı destekle hayata geçirdi. Halk ise Erdoğan'ın onlar namına elinden gelenin en iyisini yapabileceğine inandığı için her seçimde oy vererek onu iktidarda tuttu. En son 10 ay önce halk ekonomik durgunluk, yüksek enflasyon ve deprem felaketine rağmen tercihini yine de Erdoğan ve AK Parti'den yana kullandı. Öyle inanıyorum ki bu halk, ömrünün yarısını bu ülkeye hizmet etmekle geçiren Erdoğan'ın çağrısına kulak verip başta İstanbul olmak üzere yerel seçimlerde ona bir zafer hediye edecek. Nitekim yeni sistemin ve halk devriminin kalıcılaşması için demokratik bir anayasa ile taçlanması gerekiyor. Yerel seçimlerde elde edilen başarı bu yolda çok ciddi bir kolaylık sağlayacaktır.

[email protected]