Muhafazakâr siyasetin serencamı ve istikbali

İdris Cevahir/ Yazar
30.04.2024

Siyasette yara alan partilerin toparlandığı pek görülmemiştir. Ancak unutmayınız ki çeyrek asra hükmeden Sayın Erdoğan'a benzer bir lider de pek görülmemiştir. Ve gelecekte dünya konjonktürü güvenlik odaklı, deneyimli ve dünya siyasetinde ağırlığı olan liderler etrafından şekilleneceğe benziyor. Bu tanımlamaya uyan yegane lider ise taraflı tarafsız herkesin şehadeti ile Sayın Erdoğan'dır.


Muhafazakâr siyasetin serencamı ve istikbali

Hafıza, olanları yorumlamakta sanılanın aksine temel belirleyici unsurların en başında gelir. Öyle ki bırakın sosyal ve siyasal olayları gündelik ve tikel olayların anlamlandırmasında dahi yaşanmışlıkların ve anıların etkisi vardır. Mesele siyaset ve siyasi kurumların tarihi ve geleceği olduğunda kolektif hafıza hem umudu hem de korkuları barındırır. Umudu barındırır zira milletlerin ve siyasi kurumların tarihi, en karanlık anda aydınlanan gecelerle doludur. Korkuyu barındırır çünkü tarih genelde tekerrür eder ve kurumların; zamanın meydan okumasına dair tekerrürleri pek de hoş hatıralar içermez.

İşte muhafazakâr siyaset için son yerel seçimler böyle bir sarsıcı etki oluşturdu. AK Parti'nin kurulduğu günden beri ilk defa ikinci parti durumuna düşmesi ve yerli yersiz tükeniş ağıtlarının yükselmesi toplumsal hafızada var olan DP, ANAP, Doğru Yol gibi partilerin yok oluş hikayelerinin AK Parti üzerinde tekerrür edip etmeyeceği sorusunu gündeme getirdi. Hele hele SHP'nin 80'li yılların sonunda kazandığı yerel yönetimler zaferi ardından 90'lı yılların başında ANAP'ın çökmesi ve 90'lı yılların ortasında Refah Partisi'nin yükselişi sanki bugün yaşadıklarımız ile birebir örtüşüyor izlenimi veriyor. Bu örtüşmeyi gören herkes "acaba mı?" sorusunu kendi kendine sormadan edemez oldu.

Son yerel seçimler sonrasında akla gelen ilk yorum; çeyrek asra dayanan AK Parti'nin en derin yaralarından birisini almış olduğudur. Aynı zamanda bugüne kadar başarılı bir şekilde engellenen alternatif parti süreçlerinin, Yeniden Refah Partisi'nin görece başarısı ile aşılmışa benzediğidir.

Liderlik farkı

Bu satırların yazarı olarak; her iki yorumun da erken yapıldığını düşünmenin ötesinde, yanıltıcı olduğunu ifade etmek isterim. Bu düşüncem hem seçim özelinde ortaya çıkan tablo ile alakalı hem de Sayın Erdoğan'ın diğer liderlerle olan farklılıkları ile alakalı bir durum. Ayrıca Yeniden Refah Partisi'nin nispi başarısına rağmen gerçek bir alternatif hala mevcut değil. Zaten Yeniden Refah Partisi'ne oy verenlerin çoğunluğu da Yeniden Refah Partili değil.

Seçimde ortaya çıkan tabloya baktığımızda; ilk göze çarpanın katılım oranının belirgin şekilde düşüklüğü ve seçime gitmeyen seçmenin hala Sayın Erdoğan'ın seçmeni olduğu gerçeğidir. Ayrıca CHP'nin birinci parti olmasına rağmen oylarını geçen seçime göre hatırı sayılır şekilde artırmadığı gerçeğini de ifade etmek gerekiyor. Bütün bu tespitlere ilave olarak aynı seçmenin yaklaşık on ay önce Sayın Erdoğan'ı cumhurbaşkanı yaptığı unutmamamız lazım. Dolayısı ile seçimde ortaya çıkan tablo aslında on ay önceki tablodan çok da farklı değil. En azından Sayın Erdoğan açısından.

Kurucu, kuşatıcı ve sınır belirleyici

Sayın Erdoğan'ın liderliği meselesine gelindiğinde; net olarak şu ifade edilebilinir ki Sayın Erdoğan muhafazakâr seçmen ve camiada; kurucu, kuşatıcı ve sınır belirleyici bir lider olarak kabul edilmediği sürece siyaset yapmanın imkanını ortadan kaldırabilecek kudrettedir ve bugüne kadar bunu başarmıştır. Bunun en güzel örneği seçmen tarafından siyasetin tozlu raflarına terk edilen, Türkiye Partisi ile Deva ve Gelecek Partileridir. En çarpıcı örneği ise Saadet Partisi'dir. Şayet Saadet Partisi Erdoğan'ı kurucu lider kabul edip siyaset geliştirebilse idi şimdi gerçek bir alternatiften bahsedebilir olacaktık.

Gerçek bir alternatif olarak sunulan Yeniden Refah Partisi meselesine gelindiğinde; bunun bir yanılsama olduğunu yazı dizimizin ileriki kısmında ifade edecek olsak da şunu ifade etmemiz gerekir: Yeniden Refah Partisi, Sayın Erdoğan'ın kurucu lider olduğu gerçeğini kabul ederek şu anki konumuna gelmiştir. Ancak bu gerçeği en az bir seçim daha kabul etmesi gerektiğini ıskalamış, alternatif olma sürecini başlamadan nihayete erdirmiştir. Bu bağlamda hala gerçek bir alternatiften bahsetmenin imkânı bizce yoktur.

Evet, AK Parti'nin önünde aşılması gereken bir engel, dönülmesi gereken keskin bir dönemeç var. Ancak AK Parti'nin hala gücünün zirvesinde bir Genel Başkanı, hala birliği bozulmamış bir teşkilatı ve hala milyonlarca savunanı ve yeniden savunmak için barışmaya bahane arayan seçmeni var.

Muhafazakar camianın amiral gemisi

Sayın Erdoğan'ın yapacağı hamleler sadece AK Parti'nin değil aynı zamanda muhafazakâr seçmenin ve partilerin kaderini belirleyecek. AK Parti ya muhafazakâr camianın kurumsal alanı ve amiral gemisi olarak çağlar aşacak yahut muhafazakâr camiada yine parçalı orta ölçekli partiler vücut bulacak. Bunun olup olmayacağına da yukarıda ifade ettiğimiz üzere Sayın Erdoğan karar verecek.

Siyasette yara alan partilerin toparlandığı pek görülmemiştir. Ancak unutmayınız ki çeyrek asra hükmeden Sayın Erdoğan'a benzer bir lider de pek görülmemiştir. Ve gelecekte dünya konjonktürü güvenlik odaklı, deneyimli ve dünya siyasetinde ağırlığı olan liderler etrafından şekilleneceğe benziyor. Bu tanımlamaya uyan yegane lider ise taraflı tarafsız herkesin şehadeti ile Sayın Erdoğan'dır.

Bir sonra ki yazıda Saadet Partisi bağlamında bir seçim değerlendirmesi yapacağız. Görüşmek üzere...