Muhalefet bürokrasiden imdat diliyor!

ZELKİF KAZDAL AK Parti MKYK Üyesi, Ankara Milletvekili
5.01.2013

Sayıştay muhalefet odağı değildir. Muhalefete de yardımcı olan bir denetim organıdır. Muhalefeti siyasal partiler yapar. Muhalefeti siyasetsizlik ve halka rağmencilik olarak belleyenler bir zamanlar Anayasa Mahkemesi ve HSYK’da olduğu gibi Sayıştay’ın da muhalefet organı olarak iş görmesini bekliyorlar.


Muhalefet  bürokrasiden imdat diliyor!

Bütün dünyada bütçe görüşmeleri yoğun siyasi tartışmaların olduğu, siyasal iktidarların ekonomi politikaları kadar genel siyasetinin de tartışıldığı dönemlerdir. Bu yönüyle bütçe süreci siyasetin en hararetli olduğu, muhalefet ve iktidar tezlerinin kamuoyunda tartışıldığı bir süreçtir. TBMM’de 10 gün boyunca yoğun bir mesai neticesinde kabul edilen 2013 merkezi yönetim bütçe tasarısı acaba bu işlevi yerine getirebildi mi? Bütçe hakkı, parlamenter demokrasilerle birlikte ortaya çıkmış ve temsili demokrasinin yerleşmesinde hayati rol oynamıştır. Millet iradesine dayanan yasama organlarının kamu gelir ve giderleri hakkında karar vermesi, hem millet egemenliğinin bir tezahürü hem de temsili demokrasinin zorunlu şartıdır. Bu anlamda bütçe hakkını iktidar partisinden ziyade muhalefet partilerinin kullanması gerekmektedir. Nitekim uygulamada bütçe hakkı konusunda muhalefetin asıl belirleyici olduğu yani bütçe sürecinde muhalefetin iktidarın top yekun siyasetini sorguladığı bilinen bir gerçektir. Siyaset yapan bir muhalefet için bütçe süreci, siyasal iktidarı denetleme ve sorgulama sürecidir. Halktan alınan her bir kuruşun nerede ve niçin harcandığını, bunun karşılığında nasıl bir toplumsal fayda sağlanıldığını, bu faydanın kimlere, hangi toplumsal kesimlere yönlendirildiğini, söz konusu fayda için katlanılan maliyetin nasıl üleştirileceğini bütçe sürecinde tartışmak demokrasinin temel şartıdır.

‘Bütçe tamam bürokrasiye selam’

Türkiye’de yıllarca yasama ve yürütme organları vesayetçi bürokratik oligarşinin tahakkümünde olduğundan bütçe yürütmenin emrindeki idarenin yürütme ve yasamaya dayattığı bir metin, bütçe görüşmeleri de anayasal bir seremoni olmakdan öteye geçememiştir. “Bütçe tamam, bürokrasiye selam” şeklinde özetlenen bütçe görüşmeleri, siyasetten ziyade liderlerin karşılıklı hakaretlerine ve siyasal demagojilerine sahne olmuştur. AK Parti iktidara geldiğinde siyasal iktidarların bütçe üzerinde inisiyatif kullanma imkanları gayet sınırlıydı. Çünkü bütçenin yaklaşık 4/5’i faiz ödemeleri, memur maaş ödemeleri ve kanuna dayalı zorunlu ödemelerden oluşmaktaydı. Siyasal iktidarlar bütçenin en fazla 1/5’lik kesimi üzerinde inisiyatif kullanabilme imkanına sahiplerdi. 10 yıllık iktidar dönemi, siyasetin bütçe üzerinde söz sahibi olabilmesine imkan sağlamıştır. Bütçe harcama kalemlerindeki değişim bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Fakat, halkın sözcüsü olması gereken ana muhalefet, bürokrasinin siyasetteki sözcüsü olmayı tercih ettiğinden, bürokrasinin talep ve tercihlerini dillendirmeyi siyaset sanmaktadır.

Bütçe görüşmelerinde kamu kaynaklarının kimlerden ve nasıl temin edildiğini, bu kaynakların nereye harcandığını, harcamalarla nasıl bir fayda temin edildiğini, temin edilen faydanın kimlere ve ne kadar sunulduğunu sorgulaması gereken ana-muhalefet partisi 10 gün boyunca siyasetini ve muhalefetini Sayıştay Raporları’na endeksledi. Güya Sayıştay 2011 yılı merkezi yönetim harcamalarıyla ilgili çok önemli hususlar tespit etmiş ve çok kapsamlı raporlar hazırlamış ama siyasal iktidar bu raporları TBMM’ye sunmaktan kaçınmıştır. Yani ciddi bir yolsuzluk ve usulsüzlük yapılmış ve hükümet bunun üstünü örtmeye çalışmaktadır. Olayın iç yüzünü açıklamadan önce bu tür bir tutumun CHP’nin genetik kodlarıyla uyumlu odluğunu belirtmek gerekir. Kendisi bir şeyler tespit edip, bir tez ortaya koymak yerine sürekli bürokrasiden bilgi notları ve talimat aldığı için şimdi Sayıştay’ı yardıma çağırmaktadır.

2010 yılında yapılan anayasa değişikliğinin referandumda halkın onayına mazhar olması ile birlikte geleneksel bürokratik oligarşinin müstahkem mevkileri olan Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve HSYK, hukuk devletinde olması gereken yere yaklaşmışlardır. Askeri bürokrasinin de yasal ve kurumsal değişikliklerle hukuk ve demokrasi alanına çekilmesi ile birlikte CHP, dayanacağı güç odaklarını kaybetmiş oluyordu. 80 yıllık bir gelenek ve alışkanlıkla bürokrasiden yeni bir odağa dayanma mecburiyeti hasıl olduğunda hemen Sayıştay’a gözler çevrildi. Amaç bir zamanlar Danıştay ve Anayasa Mahkemesi aracılığıyla yasama ve yürütmeyi bloke ettikleri gibi, bu sefer de Sayıştay üzerinden ve Sayıştay aracılığıyla siyaseti bloke etmek, bunu başaramazlarsa bile halkta istifham oluşturmaktı. Bir kısım medya çevreleri ve yarım-yamalak bilgi ile donatılmış yazar-çizer takımı da bu koroya katılınca bütçe süreci tam anlamıyla bir karnavala dönüştü. AK Parti’nin 10 yıllık iktidarı sorgulayacak, değerlendirecek, yeri geldiğinde yapıcı eleştiriler ve öneriler sunacak yerde her oturumun başında Sayıştay Raporları gündeme getirildi. Peki neydi bu Sayıştay Raporları hikayesi? Hikayeyi aşağıda açıklayacağız. Ama gerçek şu ki, siyaset üretemeyenler, yapıcı ve etkili bir muhalefet dili inşa edemeyenler, zamanın ruhunu ıskalayanlar halen Ankara’nın dehlizlerinden ve bürokrasinin arka odalarından medet ummaya devam etmektedirler.

Anayasanın 164 üncü maddesine göre kesin hesap yasa tasarıları, yani daha önce kanunlaşmış olan bütçe yasalarının uygulama sonuçları, hükümet tarafından hazırlanarak TBMM’ye sunulur. Sayıştay, TBMM nam ve hesabına denetim yapan bir organ olarak, söz konusu bütçe uygulamalarını denetler ve elde ettiği sonuçları, bulgularını “Genel Uygunluk Bildirimi” denilen bir raporla meclise bildirir. Yine anayasa ve TBMM İçtüzüğü gereği bütçe yasa tasarısı ile birlikte görüşülen kesin hesap yasa tasarısı görüşmelerinde TBMM’nin elinde bu genel uygunluk bildirimi raporunun bulunması gerekmektedir. Çünkü söz konusu raporla Sayıştay, TBMM’ye “daha önce verdiğin bütçe yetkisi çerçevesinde bu kadar harcama yapıldı, bu kadar gelir toplandı” demekte ve her bakanlığın harcamalarını ayrıntılı olarak ortaya koymaktadır. Sayıştay, 2011 mali yılı merkezi yönetim bütçe uygulamaları hakkında Genel Uygunluk Bildirimi’ni hazırlamış ve Sayıştay Genel Kurulu’nun 06.09.2012 gün ve 5348/1 sayılı Kararı ile kabul edilerek 20.09.2012 tarihinde TBMM’ye sunulmuş ve Sayıştay’ın web sitesinde de yayımlanmıştır. Dolayısıyla 2011 yılı kesin hesap yasa tasarısı görüşülürken 2011 yılı bütçe uygulamaları hakkında Sayıştay’ın görüşleri, tespitleri Genel Uygunluk Bildirim Rapor’unda açıkça yer almaktadır. Bu durumda yolsuzluk var, bazı şeyler gizleniyor, hazırlanan raporlar imha edilecek şeklindeki komplo teorilerini geliştirmek ya da TBMM elinde bütçe uygulama sonuçları olmadan kesin hesabı görüşecek diye yaygara koparmanın hiçbir gerekçesi yoktu. AK Parti, TBMM’yi daha iyi bilgilendirmek, bütçe hakkının daha etkin olarak kullanılmasını temin etmek ve bir bütün olarak bürokrasiyi kamu hizmetine yönlendirmek amacıyla 2010 tarihli 6085 ve 2012 tarihli 6353 sayılı Kanunlarla Sayıştay’a yeni ve ek raporlar düzenleme zorunluluğu getirmiştir. Fakat en son çıkan 2012 tarihli 6353 sayılı Kanuna dayalı olarak gerekli yönetmelikler henüz hazırlanmadığı için Sayıştay bu yıl bahse konu raporlarını hazırlayamamıştır. Bütün mesele bundan ibaret olduğu halde, Sayıştay üzerinden fırtına kopartmanın maddi bir gerçekliği bulunmamaktadır.

Bir Sayıştay hikayesi...

Anayasa ve İçtüzük gereği TBMM’ye sunulması gereken raporları hükümet zamanında hazırlayarak görevini yerine getirmiştir. Anayasal olarak hükümetten bağımsız olan ve muhalefetin çok sevdiği/savunduğu erkler ayırımına göre de siyasal iktidarla hiçbir organik bağı olmayan, anayasal sistemde yüksek yargı organı olmamakla birlikte yargı bölümünde düzenlenen, mensupları yargıç hak ve imtiyazına sahip olan Sayıştay’ın teknik nedenlerle zamanında yetiştiremediği raporlardan hükümeti sorumlu tutmak ve 10 günlük bütçe görüşmelerini bu konuya teksif etmek mantıkla bağdaşır bir tutum olmadığı gibi siyaset açısından da kabul edilebilir bir durum değildir.

AK Parti bu güne kadar çıkarttığı yasal düzenlemeler ve gerçekleştirdiği kurumsal değişiklikler ile siyaset alanını genişletmeyi, siyasal iktidarı muktedir kılmayı ve halkın tercihlerini siyasal sisteme aktarmayı temel varlık nedeni olarak görmüştür. Bunun için daha önce bütçe kapsamında yani meclisin denetim ve onayında olmayan kamu kurum ve harcamaları bütçe kapsamına alınmış, meclisin etkin bir denetleme ve sorgulama yapabilmesi için bütçeye eklenmesi gereken bilgi ve dokümanların sayı ve kalitesini artırmış ve TBMM’yi etkin/yeterli bilgi ile donatmak için hiçbir çabayı esirgememiştir. Fakat son 5 yıldır TBMM’ye sunulan faaliyet raporları, stratejik planlar, performans programlarını muhalefet partileri ne kadar kullanabilmiştir. Tutanakları incelediğimizde bütçe görüşmelerinde hakaret, iftira, tahrik, tezyif ve bol hamaset dışında gerçekçi bir eleştiri ve muhalefetin var olmadığı açıkça görülmektedir. Elinde bu kadar bilgi, belge ve doküman olduğu halde bunları okumaktan ve kullanmaktan aciz olanlar şimdi niye ek raporlar gelmedi diye bağırdıklarında ne kadar samimiler? Tek istedikleri Sayıştay muhalefet etsin, onlar da hazır bunları alıp tekrarlasınlar. Sayıştay muhalefet odağı değil, muhalefete de yardımcı olan bir denetim organıdır. Muhalefeti siyasal partiler yapar, fakat muhalefeti siyasetsizlik ve halka rağmencilik olarak belleyenlere bunu anlatmak çok zaman alacak gibi.                

[email protected]