‘Mutlu son’un mutsuzları!

Halime Kökçe / Editörden...
30.03.2013

PKK’yı ülke dışına çıkaracak ve silahsızlandıracak çözüm iradesi Nevruz günü bizzat örgütün lideri tarafından tüm Türkiye’nin huzurunda ilan edilince bu sorun uğruna bedel ödeyenler sevindi. Baharın ve barışın miladı olarak karşıladı bu yılki Nevruz’u. Endişeli sol-liberal bir kesim, filmin sonunu beğenmedi ve “bunun için mi PKK dağa çıkmıştı” diye mızmızlanmaya başladı. Öldürmenin sıradanlaştığı, kanın bulaşık süngeriyle temizlenmeye çalışıldığı bir Tarantino performansı izlemek istiyorlardı anlaşılan. Mutlu son mutsuz etti onları.


‘Mutlu son’un mutsuzları!

CHP, devreleri bozulduğundan susma orucuna girdi. (Doğrusu AK Parti’nin en ciddi icraatlarından biri CHP’nin devrelerini alt üst etmek oldu. Kılıçdaroğlu ile atılan format da kurtaramadı CHP’yi.) Süreci rolünü en iyi şekilde oynayarak izleyen MHP oldu diyorduk ki, Bahçeli’nin Bursa mitinginde yankılanan “vur de vuralım, öl de ölelim” nidalarını, “aslanlarım, fitneye mahal vermeyelim” diyerek teskin edeceği beklenirken “o günler de gelecek” şeklinde karşılaması MHP’yi de sürecin kaybedeni yaptı.

‘Türk milleti’ne çağrı

Bir de silahların susması, siyasetin tek meşru araç haline gelmesine değil de Anayasa’da değişeceği düşünülen vatandaşlık tanımı ve millet kavramı etrafındaki tartışmalara itirazı olan bir kesim sesini yükselti. Geçtiğimiz hafta aralarında Alev Alatlı, Halil İnalcık, İlber Ortaylı ve Açık Görüş okurlarının yakından tanıdığı İskender Öksüz’ün olduğu bir grup aydın “Türk Milletine Çağrı” başlıklı bir bildiri yayınladı. Bir kere peşinen şunu ifade edelim; tepkinin bu yolla ifade edileni ancak ciddiye alınır. Fakat söz konusu aydınların “Türk milleti” kavramının anayasadan çıkarılmaması gerektiği konusundaki uyarılarının Türkiye’deki bütün etnik kimlikleri aynı millet kılacak “birlik dili”nden uzak olduğunu da tespit etmek durumundayız. Kürtlerin kendilerini içinde hissedemedikleri bir Türk milleti tanımıyla sorunu çözmüş olmayız. Ancak ortaya atılan çözüm formülü uzun vadede farklılıkların altını çizecek ve giderek aynı milletin mensubu olma duygusunu zedeleyecek türden de olmamalı.

Terörün bittiği eşikte Türkiye’nin böyle ciddi bir gündemi vardır. Bu, miting meydanlarında, “vur de vuralım, öl de ölelim naralarıyla tartışılacak bir konu asla değildir. Akil adamlar asıl, millet oluşumuzun alameti farikalarının tespiti ve muhafazası gibi 50-100 yıl sonrasını öngörmeyi gerektiren konularla ilgili toplanmalıdır.

Kürt hareketinin yeni dili

Bu hafta Açık Görüş’ün gündemi, 2013 Nevruz’u. Burhanettin Duran ve Ali Balcı’nın birlikte kaleme aldıkları yazı, “Kürt hareketinin yeni dili ile AK Parti’nin medeniyet dili”ni irdeliyor ve bu iki dilin örtüşmesinin “bölünme korkusunu aşmaktan öte bölgesel bir düzen kurma iddiasının özgüvenini yansıttığını” ifade ediyor.

Mesut Yeğen “Nevruz manifestosu” başlıklı yazısında “30 senelik mücadele bunun için miydi diyerek üzülen Kürtlerin ya da Kürtler devlete teslim oldu diye yerinen solcuların bu gerçeğe alışmalarında fayda var” diyor. Cevat Öneş çözüm sürecinin yüksek dikkat ve iyi niyet gerektiren hayati bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.

Tamer Çetin’in yazısı mevcut haliyle bizdeki hükümet sisteminin iki başlılık riski taşıdığını ifade ediyor ve başkanlık sisteminin hususiyetlerini irdeliyor. Hasan Kösebalaban İsrail’in özrünün Türkiye ve yeni Ortadoğu için ne anlama geldiğini analiz ediyor. “Türk Milletine Çağrı” bildirisinin tertip komitesinde yer alan İskender Öksüz, bir “Türk milleti” savunusu yapıyor. Tahir Güroğlu Latin harflerine geçişimizin saiklerini anlatıyor. Erol Katırcıoğlu güç ve ilke arasındaki ilişkiyi şerh ediyor. Murat Güzel her zamanki gibi Açık Görüş kitaplığını zenginleştiriyor.

İyi haftalar...

[email protected]