NATO ve caydırıcılığın yeni dinamikleri

M.Emin Şimşek / İstanbul Üniversitesi
25.06.2025

Türkiye'nin savunma sanayiindeki yükselişi, Karadeniz'deki jeopolitik konumu ve NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip olması, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın merkezdeki yerini güçlendiren faktörler arasında. Ayrıca, Erdoğan'ın Trump ile yakın diyaloğu ve ikili görüşmelerdeki etkin rolü, bu pozisyonun sembolik bir teyidi olarak görülüyor.


NATO ve caydırıcılığın yeni dinamikleri

M.Emin Şimşek / İstanbul Üniversitesi

Brüksel ve Lahey'de düzenlenen son NATO zirveleri, Avrupa'nın savunma politikalarında tarihi bir dönüm noktasına işaret ediyor. Almanya'nın öncülüğünde şekillenen yeni savunma stratejileri, Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında hızlanan silahlanma eğilimleri ve Türkiye'nin savunma sanayiindeki yükselişi, Avrupa'nın jeopolitik ve askeri yönelimini yeniden tanımlıyor.

Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük Askeri Dönüşüm

NATO'nun Lahey Zirvesi'nde üye ülkeler, kara birlikleri, hava savunması ve uzun menzilli sistemleri kapsayan kapsamlı bir güçlenme programı üzerinde uzlaştı. Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, "savaş zamanına uygun hazırlıkların" artık merkezi bir hedef olduğunu vurgularken, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Avrupa'yı "savunma üretimi savaşını kazanmaya" çağırdı. Rutte, Rusya'nın savunma üretiminde geride bırakılması gerektiğini belirterek, "hava ve füze savunmasında yüzde 400 artış, daha fazla gemi, uçak ve milyonlarca top mermisi üretimi" gerektiğini ifade etti.

Avrupa'nın bu silahlanma hamlesi, Soğuk Savaş sonrası dönemin en kapsamlı askeri modernizasyonu olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu süreç bölgesel dengeleri karmaşıklaştırabilir. NATO'nun caydırıcılığı artsa da Rusya bu adımları "saldırganlık" olarak algılıyor ve özellikle Baltıklar ile Karadeniz'de gerilim tırmanabilir. Öte yandan, Avrupa'nın savunma kapasitesini güçlendirmesi, ABD'ye bağımlılığı azaltarak transatlantik ilişkilerde daha dengeli bir ortaklık yaratma potansiyeli taşıyor.

Almanya'dan yüzde 5 kararı

Almanya, 2029'a kadar GSYİH'sinin yüzde 3,5'ini savunmaya ayırma taahhüdünde bulunarak 153 milyar avroluk askeri harcama planladı. Ayrıca, 2025'te Bundeswehr'inmodernizasyonu için 100 milyar avroluk özel bir fon devreye alındı. Bu fon, Leopard 3 tanklarının geliştirilmesi, F-35 savaş uçaklarının alımı ve Rheinmetall'in yeni nesil hava savunma sistemleri için kullanılacak. NATO'nun genel hedefi ise üye ülkelerin GSYİH'lerinin yüzde 5'ini savunmaya ayırması; bunun yüzde 3,5'i savunma, yüzde 1,5'i altyapı yatırımları için öngörülüyor. Ancak bu öneri, İspanya Başbakanı Sanchez tarafından "akıl dışı" olarak nitelendirilerek ittifak içinde tartışmalara yol açtı.

Almanya'nın dikkat çeken bir diğer adımı, 2011'de kaldırılan mecburi askerliğin 2026'da yeniden başlatılması kararı oldu. Pistorius, Rusya'nın artan tehdidi karşısında Bundeswehr'in personel sayısını 2030'a kadar 250 bine çıkarmayı hedeflediklerini açıkladı. 18-22 yaş arası erkekler için 6 aylık zorunlu askerlik getirilecek, kadınlar için ise gönüllülük esası korunacak. Bu karar, kamuoyunda yüzde 52 destek bulsa da 18-24 yaş grubunda destek oranı yüzde 35'e düşüyor. Sol partiler ve gençlik örgütleri, bireysel özgürlüklerin kısıtlandığını savunurken, muhafazakârlar bu adımı "ulusal güvenlik için zorunlu" görüyor.

Radikal sağın yükselişi

Almanya'nın savunma hamleleri, iç siyasette de yankı buluyor. Mecburi askerlik kararı, radikal sağ parti Alternatif für Deutschland (AfD) tarafından "güçlü Almanya" söylemiyle destekleniyor. AfD lideri Alice Weidel, "Avrupa'yı savunmak için ordumuzu yeniden inşa etmeliyiz" diyerek, bu politikaları milliyetçi gündemle uyumlu hale getiriyor. Zorunlu askerlik, AfD'nin genç seçmenler arasında "disiplin" ve "ulusal kimlik" vurgusuyla popülaritesini artırma fırsatı sunabilir. 2025 genel seçimlerinde AfD'nin oylarını yüzde 22'ye yükseltmesiyle dikkatleri üzerine çekmişti.

Ancak, zorunlu askerliğe karşı çıkan sol ve yeşil seçmenler, bu politikaların toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebileceğini savunuyor. Eğer mecburi askerlik, sosyal adaletsizlik algısıyla (örneğin, zenginlerin muafiyet satın alabileceği düşüncesi) birleşirse, AfD'nin "elit karşıtı" söyleminin güçlenmesi içten bile değil.

Savunma dönüşümü

Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa'nın savunma dönüşümünün merkezinde yer alıyor. NATO'nun güç artışı, Rusya'ya karşı caydırıcılığı güçlendirmeyi amaçlıyor. Rutte, Rusya'nın yeniden yapılanma hızını "nefes kesici ve ürkütücü" olarak nitelendirerek, NATO ve Avrupa'nın savunma altyapısını 4-5 yıl içinde sağlam temellere oturtması gerektiğini vurguladı. Wiesbaden'de kurulan NATO Güvenlik Yardımı ve Eğitimi için Ukrayna (NSATU) komutanlığı, Ukrayna'nın NATO standartlarına geçişini hızlandırıyor. Avrupa NATO üyeleri, 2022-2025 arasında Ukrayna'ya 72 milyar avro askeri yardım sağladı.

NATO'nun Ukrayna'ya desteği, savaşın uzamasına yol açabileceği eleştirilerini beraberinde getiriyor. Rusya, Ukrayna'nın NATO'ya entegrasyonunu "varoluşsal tehdit" olarak görürken, Kremlin, NATO'nun genişlemesini "saldırganlık" olarak nitelendiriyor. Öte yandan, Rusya'nın 2024'te 1.550 tank ve 3000 civarı zırhlı araç üretimi, Avrupa'nın silahlanma yarışını hızlandırmasını zorunlu kılıyor. Ukrayna'nın barış görüşmelerine güçlü bir pozisyonda girmesi için NATO desteği kritik, ancak bu durum daha geniş bir çatışma riskini de artırıyor.

Stratejik ortak ve teknolojik tedarikçi

Türkiye, NATO'nun güneydoğu kanadında stratejik bir aktör olarak öne çıkıyor. Rutte, "Türkiye'nin çok büyük bir savunma sanayi temeli var, bazı şirketlerini ziyaret ettim ve gerçekten etkileyici" diyerek, Türk savunma sanayiinin AB, İngiltere ve Norveç ile yakın bağlar kurması gerektiğini vurguladı. Bayraktar TB2, Akıncı, ANKA gibi insansız hava araçları (İHA) ve BMC, Otokar gibi şirketlerin zırhlı araç üretimindeki başarıları, Ukrayna savaşında kendini kanıtladı. Türkiye'nin Karadeniz'deki konumu ve NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip olması, onu vazgeçilmez kılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve kapsamında NATO'nun savunma sanayisini güçlendirmesinin önemine dikkat çekti ve "ittifak sathında" daha etkin bir savunma sanayi vurgusu yaptı. Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesi, S-400/F-35 gibi ikili savunma sorunlarını çözme ve Türkiye'nin F-35/F-16 taleplerini gündeme getirmekle kalmıyor aynı zamanda bölge sorunlarının çözümünde de etkin bir hamle olarak görülüyor. Avrupa ülkeleri, Türk savunma ürünlerini maliyet avantajı ve saha tecrübesi nedeniyle alternatif bir tedarik kanalı olarak görüyor. Özellikle Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri, Türk İHA'ları ve zırhlı araçlarını tercih ediyor.

Türkiye'nin savunma sanayii, Ortadoğu'da da güç dengelerini dönüştürüyor. Baykar'ın 2024'te Suudi Arabistan'la imzaladığı 3,1 milyar dolarlık İHA sözleşmesi, Türkiye'yi bölgede teknoloji sağlayıcısı konumuna yükseltti. Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Afrika ülkeleriyle yapılan anlaşmalar, savunma ihracatını artırıyor. 2024'te savunma ve havacılık sektörü ihracatı 10,2 milyar dolara ulaştı, toplam ihracatın yüzde 4'ünü oluşturdu. Savunma sanayiinde çalışan sayısı 85.000'e ulaşırken, Ar-Ge harcamaları Türkiye'nin küresel inovasyon endeksindeki sıralamasını 39'dan 35'e yükseltti.

Sonuç olarak, NATO'nun Brüksel ve Lahey zirveleri, Avrupa'nın savunma politikalarında yeni bir çağ başlattı. Almanya'nın liderliğinde hızlanan silahlanma, Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde NATO'nun caydırıcılığını güçlendiriyor. Türkiye'nin savunma sanayiindeki yükselişi, NATO'nun stratejik dengelerinde ve Ortadoğu'daki güç dinamiklerinde kilit bir rol oynuyor. Ekonomiye ihracat, istihdam ve inovasyon yoluyla katkı sağlayan Türk savunma sanayii, aynı zamanda bölgesel ve küresel istikrar için önemli bir aktör. Avrupa, güvenliğini sağlama yolunda ilerlerken, bu sürecin barış ve toplumsal uyumu desteklemesi için dengeli bir yaklaşım kritik önem taşıyor.

Öte yandan, NATO'nun Lahey Zirvesi'nde çekilen aile fotoğrafında liderlerin dizilişi hem sembolik hem de politik mesajlar içeriyor. Fotoğrafta ABD Başkanı Donald Trump'ın sağ tarafında, en önde ve merkezde yer alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konumu, Türkiye'nin NATO içindeki stratejik öneminin ve Erdoğan'ın ittifak içindeki liderlik algısının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Türkiye'nin savunma sanayiindeki yükselişi, Karadeniz'deki jeopolitik konumu ve NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip olması, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın merkezdeki yerini güçlendiren faktörler arasında. Ayrıca, Erdoğan'ın Trump ile yakın diyaloğu ve ikili görüşmelerdeki etkin rolü, bu pozisyonun sembolik bir teyidi olarak görülüyor.

Öte yandan, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz'in fotoğrafın en arka sırasında yer alması, Almanya'nın Avrupa savunmasındaki liderlik iddiasına rağmen, transatlantik ilişkilerde Trump yönetimiyle yaşanan gerilimlerin bir göstergesi gibi. Merz'in Trump ile yaptığı görüşmelerde, özellikle Ukrayna konusunda farklı yaklaşımlar sergilemesi ve NATO'nun geleceği hakkında "Avrupa'nın bağımsızlığı" vurgusu, Almanya'nın ittifak içindeki konumunu karmaşıklaştırıyor. Bu düzen, NATO içindeki güç dinamiklerinin ve liderler arasındaki diplomatik ilişkilerin karmaşık doğasını yansıtıyor.