Ne yardan ne serden

Dr. Hülya Bulut / Yazar
17.03.2023

Bugünün kula kulluk eden zihniyeti, 'Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Ege'de ne işimiz var?' diye soracak kadar tarihinden kopuk. Bize parasıyla vermedikleri silahları, teröristlere bedava verenlere gebe kalacak kadar onlarla içli dışlı!


Ne yardan ne serden

Şehir içinde gideceğim yerlere mümkünse yürüyerek, mesafeler buna imkan vermiyorsa da toplu taşıma kullanarak ulaşmaya çalışırım. Vapur, metro, otobüs, metrobüs, tramvay, dolmuş, minübüs....aklınıza ne gelirse. Ne yalan söyleyeyim yoğun saatlere denk gelmediğim sürece, toplu taşıma kullanmayı çok seviyorum. Bana göre toplu ulaşım, bireysel ulaşıma göre daha çevreci ve ekonomik. Üstelik empati kurmaya, gözlem ve sosyo-politik analizler yapmaya fırsat sağlaması sebebiyle de daha gerçekçi.

Mesela, yağmurlu bir günde otobüs ile yolculuk ettiğinizi ve trafikte sıkışıp kaldığınızı düşünün. Hemen söylenmek yerine, etrafa bir göz gezdirin derim. Yağmurdan buğulanan camlara, parmakla çizilmiş çok sayıda kalp olduğunu görürsünüz. Otobüs güzergahındaki durak sayısı kadar kalp görme olasılığınız da var tabii! Hatta bazen aynı baş harfini, altı-yedi-sekiz-dokuz kalbin içinde görmeniz de mümkün.

Umutsuz aşkların baş harflerini barındıran o kalpler, sözde Eros'un oklarıyla bezenmiştir. Neden mi umutsuz aşklar dedim. Medeti Eros'tan bekliyorlar da ondan! Derken aklıma, alakalı alakasız her yerde bütün parmaklarının uçlarını birleştirerek kalp işareti yapıp duran Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Kendisi, Eros'tan medet uman umutsuz aşıkların başı değil mi sizce de, ne dersiniz?

Kılıçdaroğlu, o bir fenomen!

Hem 1937 olaylarında 'çıbanbaşı' olarak nitelendirilen Dersim'in 'devrimci Kemal'i, hem de Amerikancı CHP'nin genel başkanı.

Hem '1 metrelik bez parçası' karşıtı, hem de başı örtülü kadınları parti üyesi yapmak için yarışan CHP'nin genel başkanı.

Hem cuma namazına giden bir insan, hem de Kuran eğitimi için orta çağ zihniyeti diyen CHP'nin genel başkanı.

Hem ülkücü, hem de militan sevici CHP'nin genel başkanı.

Hem milliyetçi, hem de küreselci CHP'nin genel başkanı.

Hem milliyetçi taklidi yapan İYİ Parti'yi masadan kovan, hem de HDP ile pazarlık için görüşme planlayan CHP'nin genel başkanı.

Hem İHA-SİHA yanlısı, hem de Türkiye'nin savaş suçu işleyen bu tür ölümcül silahlara ihtiyacı olmadığını söyleyen milletvekillerine sahip CHP'nin genel başkanı.

Nasıl yeterince dönüşüm yaşanmış mı? Her şey çok güzel olmuş mu?! Ne dersiniz?

Kılıçdaroğlu'nun hem..., hem de... listesi oldukça uzun. Vallahi de, billahi de bir şey anlayan beri gelsin!

Kendi adıma şunu söylemeliyim ki; bu evreni değiştirmek iddiasında olan Kılıçdaroğlu'nun her şeyden önce milliyetçiliğe duyduğu aşk için oldukça endişeliyim. Bakın size bazı örnekler vereyim:

Aman sessiz olun, yıpranmasın!

Depremzedelerin evlerini ücretsiz yapma vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu, 2021'de Van'ın Esenyamaç Köyü'nde kameralar karşısında taziye evi ve camii yapacağına dair söz vermişti. Ancak, aradan geçen uzun zamana rağmen verdiği sözü tutamayan Kılıçdaroğlu'nun bu beceriksizliği ne bir ilk ne de bir son. Hatta, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanından pek ayırmadığı vasat performansına rağmen grup başkan vekili yaptığı Özgür Özel'in her çiftçiye bir traktör hediye etme hayali de Alice Harikalar Diyarı'nın buğulu düşleri arasında çoktan yerini almış durumda.

Gelelim, 2023'e... 2023 yılının Şubat ayında, Türkiye dünyanın en büyük ikiz karasal depremini yaşadı. Hatırlarsanız Kılıçdaroğlu, yaşananların hemen ardından bu depremlerin çok büyütülmesine gerek olmadığını söylemişti. Daha dün ise 'depremin derecesi mi diyorlar, şiddeti mi diyorlar, büyüklüğü mü diyorlar bilmiyorum'.... diye sürdürdüğü konuşmasını hayretler içinde dinledik. CHP'nin cumhurbaşkanı adayına gülelim mi, ağlayalım mı bilemedim. Aman neyse biz sessiz olalım da yıpranmasın...

İki devlet, bir millet

Peş peşe meydana gelen katastrofik deprem felaketlerini yaşadığımız günlerde, o kırmızı arabası ile bize yorgan, döşek, erzak taşıyan dünya tatlısı Azerbaycanlı kardeşimiz Server Beşirli'yi işte tam da bu noktada sizlere tekrar hatırlatmak istiyorum. Onunla ilgili haberleri izlediğim her defasında beni benden alan, üç kıtada diyar diyar gezdiren o birlik, o sevgi, o bağlılık duygusu yok mu... Ama nedense boynumu büken, adına ağıtlar yakılan, şiirler yazılan bir olay var: Boraltan Köprüsü.

Boraltan bir köprü,

Aşar geçer Aras'ı

Yuğsan Aras suyuyla

Çıkmaz yüzün karası.

Karası karası,

Merhamet fukarası.

Düşman bekler karşıda.

Önüne kattı beni.

Canlar alınan çarşıda,

Kardeşim sattı beni.

Karası karası,

Merhamet fukarası.

Dönüp seslendim geriye

Paşasına erine,

Beni siz vuraydınız,

Şu Moskof'un yerine.

Karası karası,

Merhamet fukarası.

Bu imiş meğer istirahat,

Yordum kadere, kısmete.

Uyusun şimdi rahat rahat

Deyin öldüğümü İsmet'e.

(Şair: Murat Ümit Darga)

Meraklılar, internette basit bir aramayla bile bu olaya dair pek çok bilgiye erişebilirler. Bu son derece hüzünlü olaya ilişkin anlatılanlar kısaca şöyle: '1945 yılında, 146 Azerbaycanlı aydın Stalin zulmünden kaçıyor. Aras Nehri üzerinden Boraltan Köprüsü'nü geçiyorlar ve Türkiye'ye sığınıyorlar. Azeriler öz gardaşlarının yurduna gelip, öz gardaşlarıyla kucaklaşıyor. Stalin bu Azerilerin derhal iade edilmesini istiyor. Dönemin CHP hükümeti, Aras Nehri'nin kenarındaki karakola telgraf çekiyor. İnönü başında o zaman ve mültecilerin iade işleminin gerçekleşmesini istiyor. Boraltan Köprüsü'nü geçen Azeri Türkler, köprünün hemen karşısında Türk askerlerinin, Türk subaylarının gözleri önünde elleri bağlanmış olarak infaz ediliyor. Karakol Komutanının bu elim manzara sonrasında intihar ederek canına kıydığı söyleniyor."

Kırmızı çizgimiz İHA-SİHA

Geçmişte, Boraltan Köprüsü'nde kardeşlerinin infaz edilmesine seyirci kalan pasif ve korkak zihniyet, bugün de 'maalesef Azerbaycan'a Türkiye'den silah yardımı yapıldı' diyebilecek kadar hain. Allah'a şükür İHA-SİHA'larımız var da başımız göğe eriyor... Çok şükür İHA-SİHA'larımız sayesinde Dağlık Karabağ'daki çatışmaları Azerbaycan lehine sonuçlandırdık da, Server Beşirli kardeşimizin yüzüne daha bir gururla, daha bir mutlulukla baktık. İHA-SİHA'larımız sayesinde Ermenistan'a karşı kazandığımız zafer, aslında tüm küreselcilere karşı kazandığımız anlı şanlı bir zafer oldu da, bu defa hep birlikte raks eden biz Türk milleti olduk.

Bugünün yine kula kulluk eden aynı zihniyeti, 'Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Ege'de ne işimiz var?' diye soracak kadar tarihinden kopuk. Bize parasıyla vermedikleri silahları, teröristlere bedava verenlere gebe kalacak kadar onlarla içli dışlı! Şehitlerimizin kanına sebep olan terörist militanları çocuğu gibi sevecek kadar hepimize üvey! Kendi vatanına, kendi vatanının toprağında özü mayalanmış insanlarına düşman olacak kadar da gözü dönmüş.

Böyle bir zihniyete nasıl güvenilir? Böyle bir yapıya vatan, millet, bayrak nasıl teslim edilir? Böyle bir şey mümkün mü Allah aşkına! Tam da bir turnusol kağıdı misali 14 Mayıs seçimleri; doğruyla yanlışı, samimiyetle iki yüzlülüğü, milli ile gayri milliyi ayıracak... Bunu da hep söylediğimiz Anadolu irfanı, feraseti, sağduyusu yapacak.

[email protected]