Nesnel bir sosyoloji arayışı

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
12.02.2022

Türkçeye Sosyolojinin Öncüleri adıyla Özgüç Orhan'ın çevirdiği kitap, 3 Ocak 1909'da Berlin'de Alman Sosyoloji Cemiyeti'nin 1910'da düzenlediği ilk kongrede yapılmış konuşma ve tartışmaların önemli bir bölümünü içeriyor. Kitapta tebliğlerine yer verilen isimler ise Georg Simmel, Ferdinand Tönnies, Max Weber, Werner Sombart, Ernst Troeltsch ile Hermann Kantorowicz.


Nesnel bir sosyoloji arayışı

İsim babalığını Auguste Comte'un yaptığı modern bir disiplin olarak sosyolojinin gelişiminde Alman sosyoloji geleneğinin özel bir yeri olduğu söylenebilir. Bilhassa toplumu ve toplumsal olguları "açıklama"ya dayalı, bu bakımdan pozitivist addedebileceğimiz Saint Simon, Auguste Comte, Henry Spencer, Emilie Durkheim vb. isimlerin gelişimine öncülük ettiği Fransız sosyolojisine karşı Ferdinand Tönnies, Max Weber, Georg Simmel, Werner Sombart gibi isimlerin yer aldığı Alman sosyoloji geleneğinin "anlama" kavramına (bilhassa Weber'de) daha farklı ve ayrıcalıklı bir önem atfettiğini savlayabiliriz. Saydığımız bu isimler ve açıklama ile anlama kavramları arasındaki gerilimli birlikteliğin sosyolojinin modern bir bilimsel disiplin olarak ortaya çıkmasında önemli ölçüde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Tarihsel olarak Sabri F. Ülgener gibi bazı önemli isimler haricinde Türk sosyolojisinde ve Türk sosyal bilimler geleneğinde etkin unsurun Fransız geleneği olduğunu da bu söylediklerimize eklemeliyiz.

Sosyolojik bilginin üretimi

Türkçeye Sosyolojinin Öncüleri adıyla Özgüç Orhan'ın çevirdiği kitabın 3 Ocak 1909'da Berlin'de Alman Sosyoloji Cemiyeti'nin 1910'da düzenlediği ilk kongrede yapılmış konuşma ve tartışmaların önemli bir bölümünü içerdiği görülüyor. Kitapta konuşma ve tebliğlerine yer verilen isimler ise Georg Simmel, Ferdinand Tönnies, Max Weber, Werner Sombart, Ernst Troeltsch ile Hermann Kantorowicz.

Kongrede yapılan konuşma, tebliğ ve tartışmalardan seziyoruz ki üzerinde en sık durulduğu görülen konuların başında güncel politik tartışmalardan, daha doğrusu değer yargılarından uzak, herhangi bir pratik amaç gözetmeden bilimsel olarak sosyolojik bilginin nasıl üretilebileceği geliyor. Cemiyetin üç eş başkanının, yani Tönnies, Sombart ve Simmel'in, cemiyetin saymanı olan Weber'in de dahil Sosyal Politika Cemiyeti'nden ayrılıp Sosyoloji Cemiyeti'ni kurmalarına sebep olan meselenin de aynı mesele olduğu ileri sürülebilir: Değer yargılarından bağımsız, nesnel bir sosyoloji arayışı.

Kitapta yer alan "Sosyalliğin Sosyolojisi" başlıklı konuşmasında sosyolojinin temel nesnesi olarak sosyalliği gören ve sosyolojiyi toplumu oluşturan unsurların etkileşimini inceleyen bir disiplin addeden Simmel'in bu kavrama dair bir analiz geliştirdiğini söylemek mümkündür. Toplum, toplumlaşma, oyun-biçimi olarak sosyallik, sosyallik dürtüsü, sosyallik eşikleri, sosyalliğin demokratik doğası vb. temalar etrafında "sosyallik dışında başka hiçbir bağlamda görünmeyen kendine özgü bir yapı" şeklinde nitelenebilecek "sosyal bir varlık olarak insan"ı ve onun oyunlarını irdeliyor.

Ferdinand Tönnies ise "Sosyolojinin Yolları ve Hedefleri" başlığını taşıyan kongrenin açılış konuşmasında "Biz tüm gelecek programlarını, tüm sosyal ve politik görevleri oyunun dışında bırakıyoruz; onları hor gördüğümüz için değil, bilimsel düşüncenin bir gereği olarak, çünkü bu tür fikirlerin bilimsel temellendirilmesindeki zorlukların şimdilik aşılmaz olduğunu düşünüyoruz... sosyologlar olarak var olanla meşgul olmak istiyoruz, herhangi bir görüşe göre, herhangi bir nedenle, olması gerekenle değil" sözlerini kullanarak cemiyetin kuruluş amacını da belirtir. Kitapta ayrıca Sombart'ın "Teknik ve Kültür", Troeltsch'un "Stoacı-Hıristiyan Doğal Hukuk ve Modern Seküler Doğal Hukuk", Kantorowicz'in "Hukuk Bilimi ve Sosyoloji" konularında yaptığı sunum ve bu sunumlar etrafındaki tartışmalar da yer alıyor.

@uzakkoku

Sosyolojinin Öncüleri, Simmel-Tönnies-Weber-Sombart- Troeltsch- Kantorowicz çev. Özgüç Orhan Dergah, 2021

Başlangıçta olan yoksa unutuldu mu?

Jacques Lacan'ın psikanaliz seminerlerine katılmasına karşın kadının felsefe ve psikanalitik teoriden dışlandığını öne süren ikinci doktora teziyle bilim dünyasında sansasyona yol açan Belçikalı feminist Luce Irıgaray'ın Batı tarzı felsefe geleneğini ve Antik Yunan Düşüncesini feminist bir tarzda sorguladığı bir kitap Başlangıçta Kadın Vardı. Fol Yayınları arasından geçtiğimiz günlerde yayıyınlanan kitabın çevirisi İlknur Özallı ve Melike Odabaş'a ait.Batı'yı, erkeğin kamusal alanın efendisi haline geldiği bir dünya olarak niteleyen, sürgünü, yolculuğu, evden uzaklaşmayı erkeğin diliyle ilişkilendiren Irıgaray'ın temel varsayımı hakikate ilham verenin 'dişi' olduğu ve kadının günümüze kadar unutulduğu.

Başlangıçta Kadın Vardı, Luce Irıgaray, çev. İlknur Özallı-Melike Odabaş, Fol, 2022

'İngilizlerin bu planda bir rolleri var mı?'

İkinci Dünya Savaşı sonrasında önemli ölçüde güç kaybeden Britanya İmparatorluğu'nun (yani Birleşik Krallık'ın-İngiltere'nin) bu güç kaybının soğuk Savaş döneminde ve devamında da sürdüğü söylenebilir. İbrahim Çağrı Erkul 1979 ila 2020 yılları arasında İngiltere'de başbakanlık yapan Thatcher, Major, Blair, Brown, Cameron, May ve Johnson dönemlerindeki dış politikasını irdeliyor. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde bu politikanın nasıl şekillendiğiyle ilgilenen Erkul, yaklaşımında "konjoktürel gerçeklik"i benimsiyor. Erkul'un incelemesi sonucu vardığı sonuç şaşırtıcı değil: İngilizlerin küresel ölçeklerde açık bir rol oynadıklarını söylemek zor.

Birleşik Krallık Dış Politikası, İbrahim Çağrı Erkuş, Çizgi, 2021