Netenyahu ve Trump’ın Filistin’i köşeye sıkıştırma politikası  

Tuba Öztürk Horoz - Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü
14.04.2019

Trump’ın Filistin’e dair aldığı kararların Netenyahu’nun seçim yarışını kazanmasında etkili olduğu açık. Trump, bu kararlarla, ABD’nin kayıtsız şartsız ve her şeye rağmen İsrail’in çıkarlarının ve Netenyahu hükümetinin yanında olduğunu ilan etmişti. Yüzyılın Anlaşması’yla Filistin sorununu çözme iddiasında olan Trump, bugün sorunu kördüğüm haline getirmiş durumda. 


Netenyahu ve Trump’ın Filistin’i  köşeye sıkıştırma politikası  

9   Nisan’da yapılan İsrail genel seçiminin sonucu, sandıkların yüzde 97’sinin açılmasının ardından netleşmiş sayılmakta. Genel olarak bu seçim, sürecin başından itibaren sağ kanattan Likud Partisi lideri Netenyahu ile merkez soldan Mavi Beyaz ittifakı lideri Gantz arasında oldukça çekişmeli geçti. İki liderin aldıkları oylar en son yapılan seçim anketlerinde de olduğu üzere birbirlerine oldukça yakın. Sonuçların ardından her iki lider de zaferlerini ilan ettiler. Fakat Netenyahu, seçimi kazanan sağ partilerle bir ittifak kurarak 120 sandalyelik meclisin 61 sandalyesini alarak güvenoyu alacak sayıya ulaşabilecek. Genel olarak sağ partiler de Netenyahu ile ittifaka sıcak bakıyor. Eğer Netenyahu tekrar Başbakan olabilirse -ki öyle görünüyor-  Ben Gurion’un 14 yıllık başbakanlık rekorunu da geçerek en uzun süre başbakan olan isim olacak. Netenyahu’nun ya da İsraillilerin deyimiyle Bibi’nin, hakkında devam eden yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarına rağmen diğer sağ partilerin ittifakını ve Trump’ın tam desteğini kazanarak, İran ambargosu kararının alınmasında, Kudüs, Golan ve Batı Şeria yerleşimlerinin ilhakının sağlanmasında başarı göstererek yeniden başbakan seçilmesi açık bir zafer olarak görülmekte. Gantz’ın da Netenyahu ile aynı oy oranına ulaşarak, Netenyahu’nun tahtını sallaması da Gantz tarafından kazanılmış bir zafer olarak ilan edilmiş bulunmakta. 

Sonuçlara göre sağ partiler mecliste 65 sandalye kazanırken sol partiler ise 55 sandalye kazandılar. Barajın 3,25 olduğu seçimlerde, sağ kanattan Netenyahu’nun Partisi Likud 35, İsrail Evimiz 5, Sağ Birlik 5, Kulanu 4, Şas 8, Birleşik Tevrat Yahudiliği 8 sandalye kazanırken, merkez soldan Gantz’ın Mavi Beyaz İttifakı 35, İşçi Partisi 6, Meretz 4, Hadash-Ta’al 6, Balad-Raam 4 sandalye kazandı. Ta’al ve Balad Partileri meclise girmeyi başaran Arap Partileri olma vasfına sahip. 

Bu arada vurgulamak gerekir ki İsrail’in eski Genelkurmay Başkanı olan ve 27 Aralık 2018’de İsrail Direnç Partisi’ni kurarak siyasi hayatına başlayan Gantz, Yesh Atid ve Telem partileriyle kurduğu Mavi Beyaz ittifakıyla bu seçimlerde ciddi bir başarı kazandı. İsrail’de askerlerin siyaset sahnesine çıkmasına oldukça alışkınız ve şüphesiz bu durumda İsrail’in savaşlarla dolu kısa tarihi ve güvenlik endişesinin payı oldukça büyük. İsrail Demokrasi Enstitüsü’nün 2018 yılına dair yaptığı değerlendirmeler bu görüşü destekliyor. Enstitünün açıkladığı verilere göre İsrailliler en çok orduya güvenirken en az ise siyasi partilere güveniyor. 

Oyların büyük çoğunluğunun açıklanmasının ardından, Netenyahu zafer konuşmasını yaptı. Trump, bu zaferi “barışa bir işaret” olarak değerlendirdi. Muhalif ittifakın lideri ve ikinci sırayı alan Gantz da hükümeti kuracak başarıyı elde edemediğini kabul etmiş görünüyor. Dolayısıyla Netenyahu’nun sağ ittifakla kısa sürede hükümeti kurması bekleniyor. 

Trump’ın desteği 

Obama’nın ardından ABD’nin İsrail konusundaki politikasının farklılaştığını, artık ABD’nin İsrail’in hukuksuz politikalarını dizginlemek yerine, Filistin hakkında uluslararası hukuku dinlemeden başına buyruk ve Ortadoğu’nun istikrarını derinden bozacak kararlar aldığını gözlemlemekteyiz.  Ortadoğu’yu açıkça kargaşaya götürecek olan ve Filistin halkını ve hatta tüm Filistin’e destek veren ülkeleri tamamen köşeye sıkıştıran bu kararlar aslında Trump’ın bölgede izlediği köşeye sıkıştırma politikasının yansıması olarak okunabilir. Trump, İran’ı köşeye sıkıştırmada, Esed’e ve diğer kontrol altında tutmaya çalıştığı Arap liderlerine karşı, İsrail’i bölgede açık bir baskı unsuru olarak kullanmakta. Dolayısıyla, kendi hedefleri için her yolu meşru gören ve politik hedefleri örtüşen iki liderin birbirlerini desteklemesi de çok anlaşılır. 

ABD, İsrail için her zaman önemli bir müttefik ve koruyucu olmuştur. Fakat Trump ve Netenyahu arasındaki ittifakın diğer dönemlerden daha farklı ve daha sıcak olduğu açık. Muhafazakâr sağ parti olarak tanımlanan Cumhuriyetçi Parti’nin liderliğini yapan Trump, aynı şekilde bir sağ partiyle bölgesel planlarını daha iyi gerçekleştireceğinden emin. Özellikle Trump ve Netenyahu’nun gerek Filistin gerek İran konusundaki siyasetlerinin birebir örtüştüğü çok açık. 6 Aralık 2017’de aldığı kararla Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan Trump, 14 Mayıs 2018’de de ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşımış, büyükelçiliğin açılışını Trump’ın kızı ve damadı Kushner bizatihi yapmış, Trump da açılış törenine canlı bağlantıyla katılmıştı. Ardından Trump, seçimlerin yapılmasına kısa bir süre kala 25 Mart 2019’da, İsrail’in Golan tepeleri üzerindeki egemenliğini kabul etti. 

Avrupa ülkeleri, Türkiye, Rusya, İran başta olmak üzere Arap ülkeleri ve diğer devletler istisnasız Trump’ın Golan tepeleri ve Kudüs kararına itiraz ettiler. Uluslararası hukukun ve BM kararlarının bu kadar pervasızca delinmesi bütün bölge ülkelerinde bir tedirginlik oluşturdu. Özellikle zayıf ülkeler İsrail’le karşı karşıya geldiklerinde kendileri aleyhlerine her türlü hukuksuz ve adaletten uzak kararın alınabileceğini görmüş oldular. Avrupa devletleri ise sarsılmaya başlayan uluslararası normlar, ekonomik çıkarlarının tehlikeye girmesi ve petrol ticaretinin aksaması ihtimalinden dolayı endişeli. Fakat açıktır ki, Trump özellikle bu dengeleri sarsarak, bölgesel ve küresel güçleri belli politikalarla köşeye sıkıştırarak, yeni bir denge, yeni bir düzen kurmaya ve ABD’nin iktidarını güçlendirmeye çalışıyor. Dolayısıyla hiçbir tepkiyi umursamıyor. Türkiye, Katar gibi istisnai birkaç devlet dışında olumsuz tepkiler veren devletlerin tepkileri sadece söylem düzeyinde kalıyor. 

Trump’ın Filistin’e dair aldığı kararların Netenyahu’nun seçim yarışını kazanmasında etkili olduğu açık. Yapılan pek çok ankette Netenyahu’nun oyları Mavi Beyaz ittifakının ya gerisinde kalıyor ya da çok yakın görünüyordu. Trump, bu kararlarla, ABD’nin kayıtsız şartsız ve her şeye rağmen İsrail’in çıkarlarının ve Netenyahu hükümetinin yanında olduğunu ilan etmişti. Yüzyılın Anlaşması’yla Filistin sorununu çözme iddiasında olan Trump, sorunu kördüğüm haline getirmiş durumda. 

Yüzyılın Anlaşması  

Seçimlerin ardından aydınlığa kavuşması beklenen durumlardan biri de Trump’ın seçimlerin ardından açıklamayı vadettiği Yüzyılın Anlaşması. Anlaşmayla ilgili henüz detaylı bir bilgiye sahip olamasak da Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Saib Ureykat’ın ve diğer bazı siyasilerin yaptığı açıklamalar ışığında bazı değerlendirmelerde bulunabiliriz. Söylenenlere göre Kudüs’ün başkent olması ve Golan Tepeleri’nin durumu bu anlaşmanın maddeleri arasında vardı. ABD’nin ise bu maddeler konusunda Arap devletlerinin desteğini alması çok zordu. Dolayısıyla Trump, bu maddelerin uygulanması konusunda böyle bir yol izlemeyi tercih etti. Diğer maddeler ise İsrail yerleşimleri, mülteci sorunu, Filistin’in yeniden imarı ve Filistin’in statüsü ile ilgili. Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerinin çoğu Netenyahu’nun da bir seçim vaadi olarak ileri sürdüğü üzere İsrail topraklarına katılacak gibi görünürken, Batı Şeria’nın diğer kısmında ise bir Filistin Devleti kurulacağı söyleniyor ve Gazze’nin Sina topraklarına taşınmasından bahsediliyor. Filistin tarafından Hamas ve El-Fetih, özellikle Trump’ın Filistin konusundaki son adımlarından sonra, çözüm için tamamen umutsuz. Bunun yanı sıra İsrail tarafında da anlaşmanın bazı maddeleri için itirazlar olduğu düşünülüyor. 

Trump ve damadı Kushner, uzun süredir yaptıkları ziyaretlerde Arap liderleriyle Yüzyılın Anlaşması üzerine konuşmakta. Bu ziyaretlerin ardından, görüşmelerde Filistin’in yeniden inşası konusundaki projelerin değerlendirildiği şeklinde çok kapsamlı olmayan açıklamalar yapılıyor. Anlaşma şartlarının henüz net bir şekilde ortaya konulmamasından dolayı, Arap devletleri ya da bölgesel devletler anlaşmaya yönelik olumlu ya da olumsuz bir tavır almış durumda değil. Trump’ın Netenyahu’ya olan desteğine bu açıdan baktığımızda bu desteği daha net anlamlandırmamız mümkün. Netenyahu iktidarının Trump’ın Yüzyılın Anlaşması’nı gerçekleştirme hedefi başta olmak üzere bölgesel hedeflerini gerçekleştirmesinde çok önemli olacağı ve Netenyahu’nun iktidarıyla ABD’nin -hâlihazırda Trump hükümetinin- bölgedeki kalesinin daha da güçleneceği açık. 

Bölgede ne değişir? 

Netenyahu’nun Likud Partisi’nin ya da Gantz’ın Mavi Beyaz Partisi’nin ve hatta diğer siyasi parti liderlerinin Filistin ve Filistinliler konusunda aşağı yukarı aynı görüşte olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, Netenyahu’nun iktidarda kalmasıyla ve sağ iktidarın devam etmesiyle, Gantz’ın iktidar olması ve Gantz liderliğinde merkez sol bir iktidar kurulması arasında Filistinliler için pek bir fark olduğu söylenemez. Eski bir asker olan Gantz, Filistin ve Gazze konusunda çok sert açıklamalarda bulunmuş bir kişi. Bu sebeple Gantz’ın partisinin iktidar olması durumunda da İsrail’in gerek Filistin/Gazze politikasında gerek İran politikasında kapsamlı değişmeler beklenmiyordu. Dolayısıyla seçim sonuçları ne olursa olsun, gerek mülteciler, gerek Gazze kuşatması gibi Filistinliler için hayati önem taşıyan pek çok meselede bir şey değişmeyeceğini söylemek mümkün. 

Filistinliler, Arafat’ın ardından Gazze ve Batı Şeria’yı yani tüm Filistin’i birleştirecek, Filistinlilerin dertlerini uluslararası kamuoyuna taşıyacak bir liderin yokluğunun sıkıntısını çekmekteler. Başta bu durum olmak üzere birçok sebeple Filistin Devleti, kendi haklarını savunmaktan aciz durumdadır. Aslında Filistin meselesinin çözümüne dair umudun İsrail seçimlerinden beklenmesinden ziyade, güçlü ve toprak bütünlüğünü koruyan bir Filistin Devleti’nin güçlü bir devlet başkanı öncülüğünde yeniden inşasında aranması daha önemlidir. 

Öyle ki, son yıllarda pek çok Arap ülkesi İsrail’le ekonomik ve diplomatik olarak yakınlaşmış durumdadır. Özellikle bölgede aktif bir siyaset izleyerek öne çıkmaya çalışan BAE, İsrail’le yakın ilişkiler geliştiriyor. Son alınan kararlara söylem bazında verilen tepkiler ise sorunun çözümü için bir anlam ifade etmiyor. Yapılan ekonomik anlaşmaların ve diplomatik ziyaretlerin hız kesmediği, ilişkilerin giderek yakınlaştığı görülüyor. Dolayısıyla seçim sonuçlarının, bu yakınlaşmanın artarak devam etmesini mümkün kıldığı söylenebilir. İsrail’e karşı bölgede giderek yalnızlaşan Filistin’in haklarını nasıl savunacağı ve nasıl var olma mücadelesine devam edeceği de ciddi bir soru olarak önümüzde duruyor. 

İsrail–Türkiye ilişkileri 

İsrail’in Filistin’e hukuksuz saldırıları yüzünden kopma noktasına gelen İsrail Türkiye ilişkilerinin, yeni yapılan İsrail genel seçiminin ardından yakın gelecekte normalleşmesini ummak bu aşamada çok mümkün görünmüyor. Türk hükümeti ile Netenyahu arasında yaşanan gerginlikler sebebiyle, yeni bir isim örneğin Gantz İsrail başbakanı olsaydı İsrail’le ilişkiler düzelir miydi sorusu akla gelebilir. Fakat Türkiye ile İsrail arasındaki temel gerginlik sebebinin, İsrail’in Filistin politikası olduğunu ve Gantz’ın Filistinlilere dair görüşlerinin Netenyahu’dan çok farklı olmadığı göz önünde bulundurduğumuzda bu ihtimalin çok geçerli olmadığını görebiliriz. 

Trump’ın bölgedeki gerilimi sürekli artırarak, bağımsızlaşma ya da yeni dengeler arayışında olan ülkeleri köşeye sıkıştırarak, Ortadoğu devletlerinin egemenliklerini zaafa uğratma ve bu devletleri istikrarsızlaştırma odaklı, etnik çatışmaları tetikleyen Ortadoğu politikası sebebiyle, bölgenin yeni çözümlerden çok yeni krizler doğurması daha muhtemel. Dolayısıyla Yüzyılın Anlaşması adıyla tanıtılan sözde barış planının getirecekleri de endişeyle bekleniyor. 

[email protected]