Nükleer enerjiyle ilgili bilgi kirliliği

Nazmelis Zengin / Yazar
14.04.2018

Fukişima kazası nedeniyle 17 santralini kapatmak zorunda kalan Japonya uğradığı büyük mali zarar nedeniyle beş santralini yeniden faal hale getirdi. Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Kore ile birlikte yeni bir santral anlaşması yaptı. Avrupa Birliği ülkeleri de 130 nükleer santral faaliyetlerine devam ediyor.


Nükleer enerjiyle ilgili bilgi kirliliği

Tüm tartışmalarıyla birlikte Akkuyu Nükleer Güç Santrali için temeller atıldı. Kökeni 1956 yılına kadar uzanan ve sürekli ertelenen projenin Türkiye ve Rusya arasındaki stratejik ortaklığı temsil etmesi hususunda önemli bir rolü var.

İki ülke arasındaki jeopolitik hizalanma ile birlikte bu santralin zararları üzerine de hararetli bir tartışama dönüyor. “Fukuşima’yı ne çabuk unut-tunuz”dan, sürdürülebilir enerjinin geleceğin enerjisi olduğunu iddia edenlere birçok ‘bilirkişinin’ içinde boğulan kitleler daha santral faaliyete geçme-den santralin sebep olacağı iddia edilen zararlara maruz kalıyor.

Temiz enerji krizi

Oysa geçtiğimiz senelerde bir TED konuşmasında yer alan çevre aktivisti ve İklim politikaları uzmanı Mizhael Shellenberger “Temiz enerji devriminde değiliz; temiz enerji krizindeyiz” diyerek başladığı 14 dakikalık konuşmasının sonunda çözüm olarak nükleer enerjiyi savunuyor. Hem de şu cümlelerle:

“Son birkaç yılda -gerçekten 2013, 2014- biz nükleer santralleri daha ömrü dolmadan tedavülden kaldırdık. Onların yeri tamamen fosil yakıtlarca alındı ve bu yüzden sonuç şu ki neredeyse güneşten aldığımız temiz enerji elektriği kadarını yok ettik. Ve bu bize has bir şey değil. İnsanlar Kaliforniya’yı bir temiz enerji ve iklim lideri olarak görüyor, fakat verilere baktığımızda bulduğumuz şey şu ki aslında Kaliforniya 2000 ile 2015 arasında ulusal ortalamadan daha yavaş bir şekilde emisyonları azaltıyor.”

Shellenberger nükleer enerjinin güvenilir olması yönündeki araştırmalardan ise şu şekilde bahsediyor:

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği hakkındaki paneli farklı yakıtlardaki karbon oranını inceledi ve nükleerde gerçekten çok düşük çıktı, bu aslında güneş enerjisinden bile az. Ve nükleer açıkça günün 24 saati, haftanın yedi günü çok miktarda güç sağlıyor. Bir santral zamanın yüzde 92’lik kısmında güç sağlayabiliyor. İlginç olan şey farklı çeşitlerde temiz enerjinin yaygın olduğu ülkelere baktığımızda, iklim kriziyle mücadelede istikrarlı bir hız sağlamış sadece birkaç ülke var.

Ucuz bir konsol oyununda savaşa yol açan baş etken olarak gösterilen nükleere yönelik yanlış algılar öyle noktalara gelmiş ki bu alanda çalışma yapan ülkelerin hepsi savaş meraklısı, gözü tetikte ateş emri bekleyen ülkeler gibi görünüyor. Örneğin Çin. Nükleere yaptığı yatırımlarla eleştirilen Çin’de geçtiğimiz yıl güneş enerjisi panellerine yapılan yatırımlar ABD’de sekiz büyük şirketin çökmesine neden oldu. Ve bu Çin şimdilerde Bill Gates ile birlikte “ileri reaktör” adı verilen bir teknolojiyi geliştirmeye çabalayarak dünyayı en temiz enerji ile tanıştırmaya hazırlanıyor. Ama bizlerin aklın-da hep yüzleri hava kirliliği nedeniyle maskeyle kaplı Çinliler var, o nedenle bu bilgilere alışamıyoruz.

Fukişima kazası nedeniyle 17 santralini kapatmak zorunda kalıp bütçesinde ilk kez açık veren Japonya’da beş santralini yeniden faal hale getirdi. Sürdürülebilir enerji için her şeyi yapmaya hazır olduğunu söyleyen Birleşik Arap Emirlikleri ise Güney Kore ile birlikte yeni bir santral anlaşması yaptı. Avrupa’ya gelince, Avrupa Birliği ülkeleri içinde şu anda 130 nükleer santral faaliyetlerine devam ediyor. Lazerli füzyon sistemi adı verilen bir projeleri var ancak projenin gerçekleşmesi 2040 yılını bulacak. Bu süreçte yaşanacak enerji kaybının önüne geçmemek için sürdürülebilir enerjiden ziyade yine nükleer üzerine yatırımlarını sürdürmeye devam edecekler.

Cep telefonu radyasyonu

Biraz da Türkiye’den söz edelim. Ülke olarak yalnızca nükleer santral için değil, enerjiyi ilerleyen vadede iyi noktalara taşıyacak diğer tüm türle-re de kapımızı açmış durumdayız. Rüzgarın enerji arzındaki payının sürekli arttığı ülkemizde, GWEC’in 2017 küresel istatistiklerinde yeni kurulu güç sıralamasında 8. sırada. Türkiye’deki elektriğin yüzde 7,75’i rüzgar enerjisinden elde ediliyor ve bu oranın 2023’e kadar arttırılması planlanıyor.

Nükleer enerjinin zararları üzerine saatlerce tartışan insanların unuttuğu bambaşka bir şey de var. Günde ortalama yedi saatini birlikte geçirdikleri telefonları… Yapılan araştırmalara göre cep telefonu radyasyonuna maruz kalmak belirli hücre tiplerinde gen, DNA ve kromozomlar üzerinde hasara yol açabiliyor ve ısı şoku proteini (stres proteini) oluşumuna bile sebep olabiliyor. Yok canım şimdi iyonize radyasyonla nükleeri nasıl bir tutabilirsin diyeceksiniz ama bugün kullandığımız GSM cep telefonlarının frekansı 900–1800 Mega Hertz arasında değişiyor. Her radyasyon tipinin frekansı büyük ya da küçük olsun kendine has zararı maalesef bulunuyor.

Kısacası sırf bir konuda hakkında görüş bildirme heyecanımız ve çevrim içi topluluklara devrettiğimiz fikirlerimiz, tonlarca enformasyon yığının içinde bize gözümüzün önündeki tehlikeleri bile unutturur hale getiriyor. Uzun vadede bilgi kirliliği, bizleri nükleer santrallerden beklenen zararların çok daha ötesinde zararlarla karşılaştıracak gibi.

[email protected]