Nükleer silahsız bir dünya mümkün mü?

0
2.09.2012

ABD, Rusya, Fransa, Çin, İngiltere, Hindistan ve Pakistan 1945-98 arasında gizlice nükleer test yaptığını kabul etti. K. Kore’nin denemeleri, İran’ın nükleer güç elde etme çabaları ilk nükleer felaketten beri geçen 67 yılda pek de akıllanmadığımızın göstergesi.


Nükleer silahsız bir dünya mümkün mü?

GÜLAY MUTLU /USAK Avrasya Araştırmaları Merkezi

Dünya üzerinde, başta nükleer denemeleri tecrübe etmiş ve bu denemelerin getirdiği felaketlerden muzdarip halklar olmak üzere çok sayıda insan nükleer testlere şiddetle karşı çıkıyor. Diğer taraftan halklarının sağlığını hiçe sayarak jeopolitik hesaplarla bu güce sahip olmaya çalışan liderler ile nükleer enerji karşıtları arasında çok da yeni olmayan bir çekişme yaşanıyor.

Bilindiği gibi Birleşmiş Milletler (BM) kuruluş amacı gereği uluslararası barışın ve güvenliğin sağlanması adına hareket eden en önemli mekanizma. Kazakistan ise alışıldık güvenlik ve barış algısının dışına çıkarak BM’yi nükleer denemeler konusunda sorumluluk almaya teşvik eden ve 2009’da bunu başaran öncü ülke.

Kazakistan’da 29 Ağustos 1991’de Sovyetler Birliği döneminde nükleer denemelerin ana üssü olarak kullanılan Semipalatinsk, Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in inisiyatifi ile kapatılmıştı. 2009 yılına gelindiğindeyse, üssün kapatılmasının on sekizinci yıldönümü dolayısıyla, Kazak yönetiminin girişimleri sonucu 29 Ağustos “BM Nükleer Testlere Karşı Gün”  ilan edildi. Tarih olarak Semipalatinsk’in kapatılma yıldönümünün seçilmesi aslında tarihsel ve davranışsal bakımdan oldukça anlamlı. Zira Kazakistan, Sovyetler Birliği döneminde önemli miktarda nükleer tesise ev sahipliği yapıyordu. Soğuk Savaş yıllarında ülke, topraklarında bulunan nükleer savaş başlıkları ile dünyada dördüncü sırada yer alıyordu.

Uluslararası duyarlılık oluştu

1950’lerden 90’lı yılların başlarına kadarki kırk yıllık dönem boyunca Semipalatinsk’te resmi rakamlara göre 468 nükleer deneme gerçekleştirildi. Bu denemeler yaklaşık 1,5 milyon insanın olumsuz etkilenmesine sebep oldu. Bölgede bugün hala söz konusu denemelerin yarattığı negatif etkiler sürüyor.

En bilinen örnek artan kanser vakalarına bağlı erken ölümler. Tarihsel boyutuyla bu denemelerden yeterince acı çekmiş bir ülke olarak Kazakistan, giderek artan ısrarıyla bu sorunu günümüze kadar taşıdı. Nihayet sorun yalnızca Astana’nın sorunu olmaktan çıktı ve Kazakistan nükleer enerjinin güvenilirliği konusunda uluslararası duyarlılık oluşturmayı başardı.

Hala ülkesinde nükleer denemeler yapmakla birlikte uluslararası alanda bu denemelere karşı olduğunu ifade eden ülkeler mevcut. Bu açıdan bakıldığında da Kazakistan’ın uluslararası topluma öncülük etmesi bir tesadüf değil. Bölgesel ve uluslararası platformlarda barış ve güvenliğin arttırılması yönünde görünür çabalar harcayan Astana, 1991 yılında topraklarını nükleer tesislerden arındırarak söylem ve çabalarının sembolik olmadığını açıkça gösterdi. Kazakistan’ın bu davranışı bölgede istikrarın sağlanması ve sorunların çözülmesi doğrultusunda ciddiyetle hareket ettiğini gösterirken uluslararası alana yansıyan önemli bir örnek de oldu. Bugün nükleer güce sahip olan ve muhtemel zararları yüzünden bu gücü kullanmaktan vazgeçebilecek ülke sayısı yok denecek kadar az. Bu anlamda Kazakistan’ın Nükleer Testlere Karşı Gün’ün BM nezdinde ilan edilmesinde ve kutlanmasında, sergilediği samimiyet ve çaba oldukça etkiliydi.

1945’te iki Japon kentinin bombalanmasıyla dünya tarihinde ilk kez kullanılan nükleer silahlar, bu tür denemelerin nasıl ciddi boyutlarda tahribatlara yol açabileceğinin canlı ve en acı örneğiydi. Bu felaketten sonra dünya üzerinde yapılan nükleer denemelerin sayısı binleri aştı. Son olarak ABD, Rusya, Fransa, Çin, İngiltere, Hindistan ve Pakistan 1945-98 yılları arasında gizlice nükleer test yaptıklarını kabul ettiler. 2006-09 yılları arasında da Kuzey Kore birtakım denemeler gerçekleştirdi. İran’ın nükleer güç elde etme çabaları, Kuzey Kore’nin denemeleri, Hindistan ve Pakistan’ın elinde bulunan ve kullanılma ihtimalleri bütün dünyayı korkutan nükleer güçleri ilk nükleer felaketten bu yana geçen 67 yılda kat edilen mesafenin pek de pozitif yönde olmadığını gösteriyor.

Tehlikenin farkında olmak

Ancak bu konuda bütün gelişmeler olumsuz değil. 2010 yılında BM çerçevesinde Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Anlaşması (CTBT)’na 182 ülke taraf oldu ve bunlardan 153’ü hukuki olarak bu anlaşmayı yürürlüğe koydu. Diğer taraftan Kazakistan’ın çabasına paralel olarak Rusya ve ABD de 2010 yılında imzaladıkları Start Anlaşması’na göre nükleer silahlarını yüzde 30 azaltma kararı aldı. İki ülkenin dünyadaki nükleer gücün yüzde 90’ını ellerinde bulundurdukları göz önüne alındığında anlaşmanın önemi daha net görülebilir.

Kazakistan başta olmak üzere nükleer gücün arz ettiği tehlikenin farkında olan ülkeler bu konuda atılan adımları desteklemeye devam ederek ulusların bu tehlikenin farkına nükleer denemeleri tecrübe ederek varmamaları gerektiği yönünde dünyaya çok önemli bir mesaj veriyor. Semipalatinsk, Ban Ki-Moon’un deyimi ile nükleer denemelerden ve silahlardan kurtulmak adına ‘çok güçlü bir sembol’; hem de BM’nin 2020 yılına kadar dünyayı nükleer silahlardan arındırma hedefinin bir ütopya olmadığına dair inancı kuvvetlendirebilecek kadar umut verici.  

[email protected]