Nükleer-silahsız bir dünya için

Gülay Mutlu - USAK Avrasya Araş. Mer.
31.08.2013

Birçok ülke nükleer silahların yasaklanmasına desteğini çeşitli uluslararası platformlarda dile getiriliyor. Bu konuda atılacak somut adımlar insanlık tarihine kara birer leke olarak geçen nükleer denemeler ve kimyasal silah kullanımına karşı caydırıcı olabilir ve ‘sağlıklı’ yaşama hakkı insanlığın elinden alınmaz.


Nükleer-silahsız bir dünya için

Kimyasal ve nükleer silahlar insanoğlunun sonunu getirebilecek, neslini yok edebilecek veya türlü hastalıklara terk edebilecek boyutta yıkıcı etkiye sahip. Kimyasal silah ile nükleer silah arasındaki en belirgin fark ise nükleer silahların daha fazla enerji açığa çıkarması sonucu kimyasal silahlardan daha güçlü bir yok ediciliğe sahip olması. 1945 yılında Hiroşima ve Nagazki’ye atılan atom bombası sonrası yaklaşık 280 bin kişi hayatını kaybetti. Etkileri ise günümüze kadar uzanıyor. 1949-91 yılları arasında Kazakistan’da 450 nükleer deneme gerçekleştiren Sovyet yönetimi, ülkede yaklaşık 1,5 milyon kişinin bu denemelerden etkilenerek hayatını kaybetmesine veya kansere yakalanmasına neden oldu. Kazakistan’ın doğusunda yer alan Semipalatinsk’te gerçekleştirilen denemeler de maalesef Kazak halkının sağlığını ve diğer canlıların yaşamlarını bugün hala tehdit ediyor. Elbette Japonya ve Kazakistan nükleer silahlardan etkilenen ülkelerden sadece ikisi. Bugün dünya üzerinde,gerek nükleer kazalar sonucu (örneğin Çernobil ve Fukuşima) gerekse de bilinçli yapılan nükleer denemeler sonucu,radyasyona maruz kalan ve hayatları ciddi ölçüde etkilenen acı çeken 15 milyon kurban var. 

Ne zaman ders alacağız?

Nükleer silahlar, yalnızca insan hayatını değil bütün canlıların yaşamını tehdit ediyor. Kirlenen veya zehirlenen toprak, deniz, göl ve nehirler de biyolojik çeşitliliğin yok olmasına yol açıyor. Bu tür nükleer denemelerin günümüze kadar verdiği zararlar, rakamlar göz önüne alındığında durumun vahametini açığa çıkarıyor. Örneğin günümüzde nükleer denemelerin yaydığı radyoaktif maddelere maruz kalan 2-6 milyon kişi kanser hastası. Genetik olarak zarar görmüş çocukların sayısının ise 5 ila 9 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.

Geçtiğimiz hafta Suriye’de Doğu Guta bölgesinde 1420 kişinin kimyasal silahlarla katledilmesi ise dünyanın henüz yaşananlardan yeterince ders almadığını ve bu silahların sadece insan değil tüm canlıların yaşamına nasıl etki ettiğinin farkına varılmadığının bir göstergesi. Bu anlamda oldukça samimi ve dünya barışına nükleer silahların yasaklanması konusunda yürüttüğü çalışmalar ile katkı sunmaya çalışan Kazakistan’ın çabaları ise takdire değer. Kazak halkı nükleer denemelerden yıllarca mağdur olmuş ve bu mağduriyeti insanoğlunun tekrar tecrübe etmesini istemiyor. Bu vesile ile Kazakistan tarafından sunulan29 Ağustos gününü “Nükleer Denemelere Karşı Uluslararası Gün” ilan edilmesi için kararı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, 2 Aralık 2009 tarihinde oybirliği ile kabul edildi. Bugünün 29 Ağustos’a gelmesi ise oldukça anlamlı. Çünkü Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Sovyetler Birliği dağıldıktan ve Kazakistan bağımsızlığını ilan ettikten hemen sonra, 29 Ağustos 1991 yılında ülkesindeki dünyanın dördüncü büyük nükleer deneme ünitelerini kapattı. Üstelik Kazakistan’a gerek iç gerekse dış aktörler tarafından bu kapatmaya karşı önemli bir direnç oluşmasına rağmen. Dolayısıyla Nazarbayev, Kazak halkının bu konudaki hassasiyetini de arkasına alarak aldığı kararı uyguladı. 

ATOM projesinin hedefleri

2013’ün 29 Ağustosu’nda ise Kazakistan bu konuda hazırladığı bir inisiyatif ile dünya kamuoyunun dikkatini nükleersiz bir yeryüzü yaratma girişimine çekiyor. Başlatılan bu yeni inisiyatifin adı ise AbolishTestingOurMission -The ATOM Project-  yani “Misyonumuz Nükleer Denemeleri Ortadan Kaldırmak” Projesi. Kısaca ATOM Projesi olarak bilinen bu yeni inisiyatifin mimarı ise Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev. Projenin temel amacı ise küresel bir destek ile nükleer silah denemelerinin kalıcı olarak yasaklanmasını bütün ülkeler nezdinde kabul ettirmek. Bu durumu hala nükleer denemeler yapan ve bunu savunan ülkeler ile gerçekleştirmek oldukça zor olsa da böyle bir girişimin varlığı dahi gelecek nesilleri korumak adına atılmış çok önemli bir adım olarak görülmelidir. İçeriğine bakıldığında oldukça dolu görünen ATOM projesinin belki de en önemli katkısı eğitim ve farkındalığı arttırmak. Bu bağlamda, (i) bilim adamlarının, doktorların ve nükleer uzmanlarının bir araya gelerek bir rapor veya genelge yayımlaması ve bu kapsamda uluslararası kamuoyunun da ATOM Projesi çerçevesindebir imza kampanyası başlatması, (ii) nükleer silahlara sahip devletlere nükleer savaşın doğurabileceği yıkıcı sonuçların hatırlatılması, (iii)bu konuda başta hükümetler, parlamentolar ve uluslararası örgütlerin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının nükleer denemelerin yarattığı küresel kaygılar etrafında aktif rol almasının sağlanması (örneğin küresel anti nükleer parlamenter asamblesi gibi bir yapının oluşturulması), projenin üç önemli sacayağı olarak sıralanabilir. 

Nükleer silahsızlanma...

Bugün dünyanın geldiği aşama ve nükleer denemeler konusunda insanoğlunun sınır tanımazlığı Kazak lider Nursultan Nazarbayev’i harekete geçiren en önemli motivasyon unsuru. Eğer bir sınır çizilmezse bu denemelerin sonunu kestirebilmek oldukça zor. Bu sebeple, Kazakistan’ın yürüttüğü çalışmalar bu tür silah kullanımının kısıtlanmasından ziyade tamamen yasaklanması yönünde. Bu anlamlı ve bir o kadar da zor olan nükleer silahsızlanma projesinin hayata geçirilmesinin en önemli koşulu ise uluslararası bir koalisyonun sağlanması. BM nezdindeki bütün ülkelerin bu koalisyona destek ve katkı sunması ile birlikte ortaya çıkacak uluslararası inisiyatif, bugün nükleer silah sahibi olan veya olmaya çalışan ülkeleri de belki bir nebze olsun durup düşünmeye yöneltecektir. Her ne kadar uluslararası sistemdenükleer denemeler bazı devletler tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılsa da, ortak bir inisiyatifin ve duyarlılığın oluşması bu durumun reel politiğe yansımasını değiştirecektir. 

Kazakistan’ın üstlendiği bu zor görev, bir anlamda uluslararası kamuoyunun vicdanını harekete geçirme görevi olarak da tanımlanabilir. Başta Almanya, Türkiye olmak üzere birçok ülke bu silahların yasaklanmasına ve ATOM Projesine olan destekleri çeşitli uluslararası platformlarda dile getiriliyor. Özellikle de BM nezdinde bu konuda atılacak olan somut adımlar insanlık tarihine kara birer leke olarak geçen nükleer denemeleri ve benzer şekilde kimyasal silah kullanımını caydırıcı hale getirebilir ve en temel hak olan “sağlıklı” yaşama hakkı insanlığın elinden alınmaz. 

[email protected]