Oğuz Atay Z kuşağına ne söylüyor?

Suavi Kemal Yazgıç / Yazar
11.12.2020

Milenyum kuşağı yahut internet kuşağı da denen kuşağın mensupları dikkat, konsantrasyon ve motivasyon zorlukları yaşıyor. Otorite kavramını önceki kuşaktan daha az ciddiye alıyorlar ve ironiyi daha sınırsız kullanıyorlar. Dolayısıyla Oğuz Atay’ın eserlerinde kullandığı temel izlekler olan “kayboluş” ve “can sıkıntısı” Z kuşağının da kendisinde karşılığını fazlasıyla bulacağı temalar.


Oğuz Atay Z kuşağına ne söylüyor?

1934’te dünyaya geldi yazar Oğuz Atay. Literatürde “sessiz kuşak” denen dönemin bir mensubuydu. 3 Aralık 1977’de hayatını kaybetti. Henüz Y kuşağı doğmamıştı. “Tutunamayanlar” başta olmak üzere Atay’ın eserlerini X kuşağı okumaya başladı diyebiliriz. Evet, daha önce de kitapları yayınlanmıştı Oğuz Atay’ın. Ancak romanlarının okurca yaygın kabul görmesi X kuşağı ile başladı. Atay eserlerini Y kuşağı da okumaya devam etti.

Karar alıcı aktörler

Şimdi ise Z kuşağının hükümferma olmaya başladığı bir dönemdeyiz. Kültür endüstrisinin karar alıcı aktörleri arasında Z Kuşağı’nın gücü her geçen gün daha da baskın bir şekilde yer alıyor. “Tutunamayanlar” gibi tuğla cesametinde ve çok farklı yazım tekniklerini bir arada barındırdığı için de okunması zor bir kitaba Z kuşağı nasıl bir tepki verecek? X kuşağının ve Y kuşağının Oğuz Atay okumaya yönelmesini sağlayan siyasi, kültürel ve psikolojik bagajdan farklı bir zihin dünyası ile büyüyen Z kuşağı, Oğuz Atay’a nasıl bakacak, kitaplarıyla nasıl bir iletişim kuracak?

Sessiz kuşak

20. yüzyılın kuşaklarını tanımlayanlar 1925-1945 arası “sessiz kuşak”, 1946-1964 dönemi “bebek patlaması”, 1965-1979 X, 1980-1995 Y, 1996-2012 Z kuşağı olarak isimlendiriliyor. Yıllar kaynaktan kaynağa ufak değişmeler gösterse de kuşaklar üç aşağı beş yukarı benzer bir kronoloji içinde isimlendiriyor.

Hatta bir de X kuşağı sonrası için Alfa kuşağı isimlendirmesi de mevcut olsa da o kuşak hakkında bir şey söylemek henüz mümkün değil. Onların biraz daha büyümelerini beklemek gerekiyor. Biz Z kuşağından şikâyet etmeyi alışkanlık haline getirdik Alfa kuşağından dertlenmeyi de Z kuşağına bırakalım bence.

Esasen Oğuz Atay, yazdıklarıyla içinde doğduğu “sessiz kuşak”tan farklı bir tavır sergiliyor. Roman ve hikâyeleriyle yetiştiği, yaşadığı dönemi ironik bir dille anlatan Atay, mensup olduğu kuşak için ifade edilen “kendi isteklerini bastırması öğütlenen, toplumsal olaylara karşı sessiz kalmanın ve görüşlerinin açıkça konuşmamalarının öğretilen” “sessiz kuşak”ı ifşa ediyor adeta. Bu anlamda ezber bozan bir yazar ve kendi kuşağının onu yeterince okumaması biraz da onun bu özelliğinden kaynaklanıyor. Sadece kendi kuşağı değil “bebek patlaması” (baby boomer) kuşağı da dinlememeyi tercih etti Oğuz Atay’ı. Sonuçta hicvettiği insanlar arasında yer aldı onlar da. Her iki kuşak da yazılı ve sözlü kuralların sorgulanamadığı hatta sorgulanmasının düşünülemediği bir dönemin çocuklarıydı.

Tuğla cesametinde

X kuşağı önceki iki kuşağın içinde yaşadığı çerçevenin çok dışına çıkmamış da olsa en azından varlık alanının bu çerçeveden ibaret olmadığını fark etti. Oğuz Atay okumalarının yoğunlaşması da X kuşağı ile oldu zaten. 1980 sonrasının ve Turgut Özal’lı yılların nesilleri dünyaya farklı açılardan yaklaşmayı düşünürken “Tutunamayanlar” ona cazip göründü. Tuğla cesametinde bir roman olması bile gözlerini korkutmadı. Tam tersine başka romanlara benzememesi cazibesini artırdı “Tutunamayanlar”ın. Atay’ın bütün kitaplarına dağılan yabancılaşma, susturulmuş olmaktan duyulan rahatsızlık, bastırılmış duygularla gerçek dünya arasındaki uyumsuzluk, paranoid ve şizofrenik atmosfer 1980’li yılların önceki kuşaklarca apolitik yaftası yapıştırdığı X kuşağına denk düştü ve böylece Oğuz Atay, X kuşağına çok şey söylemiş oldu.

Y kuşağı, önceki kuşaktan daha bağımsız, daha burnunun dikine giden, daha dijital ve girişimci kuşak olarak tanımlanıyor uzmanlarca. Oğuz Atay kitapları daha çok gündeme getirildi Y kuşağı tarafından. Sadece onun kitapları değil hakkında kaleme alınmış kitapları da okumaya başladılar, Oğuz Atay hakkında düzenlenen sempozyumlara, panellere gitmeye başladılar.

Otorite kavramı

Z kuşağı için teknoloji ile en içli dışlı olan kuşak deniyor. Teknolojinin de hızla değiştiği bir dönemde yaşadıkları için yapacakları mesleklerin büyük bir bölümü henüz icat edilmedi diyebiliriz haklarında. Önceki kuşaklarca topluca eleştirilen, ne yapsalar beğenilmeyen ve beri yandan da bu eleştirileri ve hoşnutsuzluğu umursamayan bir kuşak. Milenyum kuşağı yahut internet kuşağı da denen bu kuşağın mensupları dikkat, konsantrasyon ve motivasyon zorlukları yaşıyor. Otorite kavramını önceki kuşaktan daha az ciddiye alıyorlar ve ironiyi daha sınırsız kullanıyorlar. Dolayısıyla Oğuz Atay’ın eserlerinde kullandığı temel izlekler olan “kayboluş” ve “can sıkıntısı” Z kuşağının da kendisinde karşılığını fazlasıyla bulacağı temalar. Neşe Aksakal’ın Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ın hiçbir imla işareti kullanmadan yazdığı ve 70 sayfayı bulan 15. Bölümü’nü “Çıplak Metin” kavramıyla açıklar. Oğuz Atay, bu anlamda X ve Y kuşağının tüketemediği metinlere imza atmıştır diyebiliriz rahatlıkla. Onun yazdıklarında kurduğu oyun ile gerçek arasındaki sınırların belirsizliği Z kuşağına en çok tanıdık gelecek durum olacaktır. Ömer Madra’nın Şubat 1984’te “Tutunamayanlar” için yazdığı önsözdeki ifadesi “Oğuz Atay, gerçeğin bağrından filizlenen oyundan, oyunun uzandığı ölümden, ölüm duyusundan doğan yaşantı damlasından, gözyaşında titreşen çılgın kahkahadan, delilikte tüneyen akıldan, akıldan türeyen gönülden örülmüş o çok gülünçlü ve çok acıklı dünyası ile Türk aydınını ve her şeyi yeniden kapsayacaktır yakında.” Z kuşağının da duyarsız kalmayacağı bir dizi tespit içeriyor. Her şey bir tarafa bireyin iç dünyasına geniş yer veren Oğuz Atay’ın bilinçaltı tekniklerini çokça kullanması da Z kuşağına onun kitaplarını sevdirecektir diye düşünüyorum.

‘Büyük ülkülerim yok’

Yıl 1972. Oğuz Atay, Pakize Kutlu’nun “Tutunamayanlar ile ne yapmak, neyi vermek istediniz?” sorusuna cevap veriyor: “Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, “Peki herkes ne yapıyor?” diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum. Ben, kahramanlarımın iplerini istediği gibi oynatarak insanlardan kuklalar yaratan büyük romancıların yeteneklerinden yoksunum. Roman kahramanlarına uygulayacak büyük nazariyelerim, onları peşinden koşturacağım büyük ülkülerim yok. Ya da insanlara, özellikle tutunamayanlara saygım büyük olduğu için, acıyorum onlara; böyle büyük büyük meselelerin makale, inceleme, deneme gibi yazı türlerinin konusu olduğunu sanıyorum.” Bu cümleler bence Oğuz Atay’ın okunma sebebi aynı zamanda. Z kuşağı da bence bu cümlelerde kendisinden bir şeyler bulabilir.

Oğuz Atay’ın o meşhur öykü cümlesi “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?” şimdiden sonra Z kuşağına da yöneltilmiş sayılır. Bakalım onlar ne cevap verecekler?

[email protected]