Orta Asya ve Rus yayılmacılığı

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
2.04.2022

Rusya, neden güneye doğru genişleyip yoğun Türk ve Müslüman nüfuslu bir vaha bölgesini ele geçirmek istedi? Bu genişleme politikası Çarlık rejiminin planlı genişlemesinden mi yoksa hırslı sınır generallerinin zafer kazanma arzusundan mı kaynaklandı? Bu sorulara verilen cevaplar Rusya'nın Türkistan'a yayılma tarihine açıklık kazandıracaktır.


Orta Asya ve Rus yayılmacılığı

1991 yılında dağılan SSCB, 22 milyon 403 bin kilometrekarelik alanıyla dünyanın en geniş ülkesiydi. Rusya Federasyonu 17 milyon 98 bin 246 kilometrekare alana sahip olarak aynı rekora sahiptir. Rusların bu kadar geniş topraklara sahip olması bulundukları coğrafyanın özelliği olarak görülebilir. Zira ülkenin sınırları içindeki sonsuz bozkır, ormanlık ve bataklık gibi doğal engellerin kolay aşılma özelliği merkezi ele geçiren güce tüm coğrafyaya hakim olma imkanı vermektedir. Söz konusu topraklarda Cengiz Han 13. yüzyıl başında dünyanın en geniş imparatorluğunu kurdu.

Beş asırlık genişleme tarihi

İlk olarak 1147'de kroniklerde adı geçen Moskova, 1300'den sonra, gittikçe artan bir oranda diğer Slav/Rus topluluklarını bünyesine katmaya başladı. 1502'de Altın Orda'nın yıkılmasından sonra, genişlemesi hızlandı. Küçük bir hakimiyet alanına sahip Moskova Prensliği, sürekli genişleyerek Rus Çarlığı ve SSCB'nin merkezi olmuştur. Rus Çarlığı İngiliz ve Moğol imparatorluklarından sonra genişlik bakımından tarihte üçüncü sıradadır. Osmanlı Devleti ise Yılmaz Öztuna'nın tespitlerine göre en geniş döneminde yaklaşık 20 milyon kilometrekarelik bir alana hükmetmiştir. Bu bakımdan Türklerle karşılaştırıldığında benzer özellikler görmek mümkündür. Büyük bir imparatorluk kurmak Rusların ruhunda vardır. Ele geçirdiği topraklara her şartta sahip çıkmak Ruslarla Türklerin benzer özelliği olarak görülebilir. Bu bakımdan iki ulus tarihte büyük savaşlar yaptığı gibi büyük barışlara da imza atmıştır. Bu bağlamda Rus İmparatorluğu sıcak denizlere inmek isteyen bir kara gücüdür. Rusya'nın son beş asrı bir genişleme tarihidir.

Rus yayılmasını durduran iki unsur vardır. Bunların birincisi Pamir Dağları ve Pasifik Okyanusu gibi doğal engellerdir. İkincisi ise Türkler, Japonlar ve Çinliler gibi Rusların önünde direnen güçlü uluslardır. 18. Asrın başında Asya'daki yayılması doğal sınırlara dayandığı görülen Rusya Avrupa'nın yükselen bir gücü olarak dikkat çekmeye başladı.

Bu sırada Ruslar Osmanlı topraklarına yöneldi ve ilk kez bir darbe yedi. I. Petro ve Rus ordusu 1711'de Prut'ta Osmanlı ordusunun imhasından son anda kurtuldu.

Bozkırda ilerleyen Ruslar Başkurt ve Kazak direnişiyle karşılaştı. Bunun yanında 1717'de Harezm'e yönelen Rus ordusu çölü aşamayarak imha edildi. Bu acı tecrübe Ruslar'ın Türkistan yönündeki genişleme siyasetini yaklaşık150 yıl durdurdu.

Türkistan politikası

Rusya, neden güneye doğru genişleyip yoğun Türk ve Müslüman nüfuslu bir vaha bölgesini ele geçirmek istedi? Bu genişleme politikası Çarlık rejimin planlı genişlemesinden mi yoksa hırslı sınır generallerinin zafer kazanma arzusundan mı kaynaklandı? Bu sorulara verilen cevaplar Rusya'nın Türkistan'a yayılma tarihine açıklık kazandıracaktır. Rusya'nın bu yönde yayılmasını etkileyen temelde iki faktör vardır: Bunlardan birincisi sınır boylarındaki generaller ve asker kökenli valilerin hırsları ve kolay zafer, şan ve şeref kazanma motivasyonlarıdır. Onlara göre kendi aralarında mücadele içindeki görece küçük ve geri kalmış Hanlıkların sebep olduğu güç boşluğunu doldurmak gerekliydi. Hindistan, Afganistan ve İran sınırlarında doğal sınırlara ulaşmak için Petersburg'taki karar vericileri etkilemeleri kolay olmadı. Bazen inisiyatif kullanarak ve yetkilerini aşarak sınırları genişletmeye çalıştılar. 1730 ve 1850 yılları arasında Kazak bozkırının emilmesi, büyük ölçüde böyle bir boşluğu doldurmanın doğal bir süreci gibi görünüyordu. 18. yüzyılın başlarında Kazak kabileleri ile doğudaki Kalmuklar arasındaki mücadeleler her iki halkı da ciddi şekilde zayıflattı. Rusların başlıca üssü olarak 1734'te kurulan Orenburg'dan göçebe kabilelerin direnişine karşı Kazak bozkırlarında operasyonlar bir yüzyıl boyunca devam etti. 1836 ve 1846 yılları arasındaki Kazak direnişi destansı bir bağımsızlık mücadelesiydi. Ancak 1850'de Rus egemenliği bu bölgede pekişmişti. Rusya'nın "açık denizler hedefinin" bir parçası olarak yorumladıkları sınır genişlemesi Kazak bozkırının güneyinde ve Aral Denizi'nin doğusunda, Amuderya ve Siriderya vadilerine yöneldi. Burada yoğun nüfuslu vahalar etrafında geniş bir çöl ve yarı çöl alanı uzanıyordu. 19. yüzyılın başlarında Buhara, Hiva ve Hokand Müslüman hanlıkları bu coğrafyanın tümünü siyasi ve askeri kontrol için yarıştı. İç bütünlük veya ulusal bilinçten yoksun olduklarından, değişen, kötü tanımlanmış sınırları vardı. Bu bakımdan Batı Avrupa'nın ortaçağ feodal beyleriyle karşılaştırılabilirdi. Hanlar teorik olarak mutlak güç sahibi olmalarına rağmen, birbiriyle çekişen kabileler üzerinde yalnızca sınırlı bir otoriteye sahiptiler. Sık sık birbirleriyle savaştıkları için Rus ilerleyişine karşı birleşemediler.

1850'de üç hanlığın nüfusu yaklaşık 5 milyondu: Buhara'da yaklaşık 3 milyon, Kokand'da 1,5 milyon ve Hiva'da yaklaşık yarım milyon. Bugün bu coğrafyada büyük ölçüde hakim olan Özbekistan'ın nüfusu 35 milyonu aşmaktadır.

1853-6 Kırım savaşı sonrası dönemde Rusya, Kazak bozkırından vaha bölgesine ilerledi. Hindukuş dağlarından başka hiçbir doğal engel bulunmadığından, sınır yöneticileri ve garnizon komutanları İngilizlerden önce buraları ele geçirme planlarını merkeze iletmeye başladı. Rus yayılmacılarına göre ilkel topluluklar ve kabile devletlerine karşı daha gelişmiş bir gücün genişlemesi, kaçınılmazdı ve insanlık için de faydalıydı. İngiliz yayılmacılığı nasıl beyaz adamın sorumluluğu olarak görülüyorsa Rus yayılmacılığı da Mesihi mesajın yayılması ve medeniyet götürme sorumluluğu olarak meşrulaştırılmak isteniyordu. Ancak Rusya'nın genişlemesindeki ekonomik faktörler de önemliydi. Yayılma siyasetini iştahla savunanlar içinde açgözlü Rus burjuvazisi de vardı. Onlara göre Türkistan büyük bir pazar, hammadde özellikle pamuk bakımından zengin ve ticaret yollarının kontrolü için jeostratejik değere sahipti. Rus ticaret ve sanayi liderleri, iddialarına göre, St. Petersburg'u hanlıkları ele geçirmesi ve oradaki düzensizliği sona erdirmesi için zorladı ve baskı yaptı. Rus dışişleri bakanlığındaki görevlilerden Gagemeister 1857'de, hanlıklar fethedilirse ve kurumlarda reform yapılırsa, doğu pazarlarının Rusya için göz kamaştırıcı beklentilerini, pamuk yetiştirmenin ve Orta Asya ve Doğu ile kapsamlı ticaretin gelişmesini vurguladı.

Kırım mağlubiyeti sebebiyle gururları örselenen Rus Generalleri prestij kazanmak için Orta Asya'ya yöneldi.

Vahalara doğru genişlemeyi teşvik etmede askeri zafer ihtiyacı ve prestij kazanma gibi faktörler önemliydi. Harekete geçmek için bahane arayan Çarlık yerel yöneticileri ve askerleri, ilerlemeleri için gerekçeler aradılar. Hanlıklardan hareket eden göçebeler tarafından Rus yönetimi altındaki kervanlara ve yerlilere yapılan saldırılara karşı ticareti savunmak noktasında çıkarlarını korumak gerektiğini iddia ettiler. Rus bozkır sakinlerinin ve sadık göçebelerin sebepsiz saldırılara karşı korunması gerektiği yönündeki güvenlik argümanını hemen öne sürdüler. Ayrıca, bu tür ilerlemelerin bozkırda kesintisiz bir Rus kaleleri hattı oluşturacağı, daha kısa, daha kolay savunulabilir sınırlar yaratacağı ve böylece imparatorluk savunmasının maliyetlerini düşüreceğini ileri sürdüler.

Bazı askeri liderler, başka yerlerde, özellikle Türk Boğazları veya Balkanlar'daki krizler sırasında Rusya'nın Hindistan'da İngilizleri tehdit etmesine olanak sağlayacak pozisyonları ele geçirmenin avantajlarını vurguladı.

Genişlemenin temel bir nedeni, yerel komutanların ve valilerin, sayısız, ancak disiplinsiz, yerel güçlerle kolay zaferler yoluyla şan, terfi ve macera aramalarıydı. Ancak Kırım Savaşı'nda küçük düşürücü bir yenilgiye uğrayan çarlık rejimi, büyük bir güçle çatışma tehlikesinin çok az olduğu bir bölgede askeri servetini telafi etme konusunda endişeliydi.

Genişleme, gereklilik argümanları ve Hıristiyan Rus medeniyetini sefalet ve tiranlık içinde yaşayan "yerlilere" yaymanın son derece meşru bir çaba olduğu ve Doğu'da bir tür "beyaz adamın yükü" gibi Batı'daki güçlere aktarıldı. Dışişleri Bakanı A.M. Gorchakov, gelişmiş Rusya'nın sınırlarına bitişik yerli halkları yönetmesinin kaçınılmaz olduğuna inanıyordu. Bu tür faktörler birlikte, çarlık Rus hükümetinin temkinli bir emperyalizmini açıklarken, onun sahadaki görevlileri daha hızlı ve pervasız bir yayılmayı tercih etti. Rusya'nın Türkistan'a ilerlemesi, Avrupa emperyalizminin Afrika ve Asya'daki karşılığı olarak görülüyordu.

1860'tan sonraki çeyrek yüzyıl boyunca, çarlık Rus askeri güçleri, Kazak bozkırının güneyinde, Amuderya ve Siriderya nehir vadilerinin vahalarını çevreleyen geniş bölgeyi ele geçirdi. Siyasi ve askeri bir boşluğu dolduran Ruslar, güneye doğru Pamir ve Hindukuş sıradağlarının oluşturduğu doğal sınıra doğru ilerlediler. Çarlık döneminde Türkistan denilen bu bölgede Ruslar yeni bir yönetim kurarak Asya'nın kalbine Rus gücünü yerleştirdi.

Rus İmparatorluğu, 1885'te tarihindeki en büyük sınırlarına ulaşmıştı. 1895'teki Pamir'deki küçük genişleme, Balkanlar'daki güç oyunu ve Mançurya'ya sızma, Rusların düşman sayısını artırdı. Büyük Britanya, Avusturya, Çin ve Japonya ile çatışma tehlikesi belirdi. 1905 yılı Rus genişlemesinin sonu ve imparatorluğun küçülmesinin başlangıcı oldu. Sovyetler Birliği'nin alanı hiçbir zaman çarlık imparatorluğunun 1904'teki coğrafi büyüklüğünü aşamadı.

Çin yayılmacılığı

1917'de Kızıl devrim olana kadar Orta Asya'da Ruslar kendi düzenlerini kurdular. O sırada kurulan bağımsız Türk devletleri 1922'de kurulan SSCB'ye katıldı. SSCB 1991'de dağılınca yeni cumhuriyetler kuruldu. Orta Asya'da 130 yılı aşan Rus idaresi bölgeyi İngiliz ve Çin yayılmacılığına karşı korudu denilebilir. Zira İngilizlerin idaresindeki Afganistan ve Çin idaresindeki Doğu Türkistan ile Orta Asya Cumhuriyetlerinin bugünkü durumları karşılaştırıldığında Rus idaresindeki Orta Asya'nın konumu daha sağlıklı değerlendirilebilir. Rusya'nın Orta Asya'ya yayılması hem hırslı genişlemeci politikacı ve askerlerin yönlendirmesi hem de Hint kıtasındaki sömürge imparatorluğunu kuzeye doğru genişletme girişimindeki İngilizlerin Rusya'yı güneyden ve doğudan çevreleme politikasına karşı geliştirilmiştir. Rusya'nın genişlemesini sadece Çarlık idarecilerinin ortodoksluk motivasyonuyla açıklamak yeterli değildir. İngilizlerin Hint kıtasından kuzeye doğru genişleme tehdidi Türkistan'a doğru Rus yayılmasını tetiklemiştir. Rusya etrafında çıkan krizlerde bu durum hep etkili olmuştur. Rusya'yı iyi tanımak bölgede çıkan krizleri analiz etmekte en önemli maddelerden biridir.

Türkiye'nin tarihi mesajı

Rusya'nın çıkarları birçok noktada Türk dünyasının çıkarlarıyla uyumlu seyredecek noktaya taşınmaktadır. Pekin'den Londra'ya uzanan Tek Kuşak Tek Yol projesi tarihte ortaya çıkan rekabeti ortak çıkarları sağlamak bağlamında bölge ülkeleri arasında dostluk ilişkilerini kuvvetlendirecek potansiyele sahiptir. Rusya da bu durumu gördüğünden Batı'nın spordan siyasete, ekonomiden sanat faaliyetlerine kadar her alanda kendisini dışlamasına gösterdiği tepki, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'nın dengelerini etkilemektedir. Bu bağlamda, Türk dünyasının Antalya Diplomasi Forumu'na katılarak verdiği mesaj kayda değerdir. Ancak daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özbekistan ziyaretiyle verdiği birlik ve beraberlik mesajıdır.

@suleymankzltprk